ÖZ:

Varsayım, kanun koyucunun eşit olmayan olay veya olguların eşit olarak kabul edilmesi olarak tanımlanmaktadır. Varsayımlar, “fiksiyon” veya “kanuni faraziye” olarak da anılmaktadır. Varsayımlar adi veya kanuni karinelerden birtakım farklılıklar arz etmektedir. Karinelerde, bilinen bir olay veya olgudan bilinmeyen bir olay ya da olgu hakkında sonuç çıkarma var iken varsayımlarda ise karine olduğu gibi varsayılan hukuki sonuçta karine yani bilinen bir olgu bulunmamaktadır. Öte yandan adi kanuni karineler birer ispat yükü kuralı olduğu halde varsayımlar ve kesin kanuni karineler ise ispat yüküne dair herhangi bir kuralı özelliği taşınmamaktadır. Diğer bir ifade ile varsayımlar ve kesin kanuni karinelerin ispat yükü ile ilgilisi bulunmamaktadır. Varsayımların ve kesin kanuni karinelerin aksinin ispatı mümkün değildir. Bu bakımdan her ne kadar kesin kanuni karine ve varsayımların birtakım farklılıklar arz etmekteyse de söz konusu bu farklılıklar teorik bakımdan önem arz etmekle beraber uygulama bakımından önem arz etmemektedir. Zira, bir kural ister kesin kanuni karine olsun isterse de varsayım olsun her ikisinde aksinin ispatı mümkün değildir. Bizler bu çalışmamızda öncelikle varsayım kavramı üzerinde akabinde de varsayımların ispat hukuku bakımından arz etmiş olduğu önem ve özellikleri üzerinde ve daha sonrada varsayımlar ile karinelerin karşılaştırılması üzerinde durmuş bulunmaktayız.

I. GİRİŞ:

Hukuk yargılamasında taraflar hakkının dayandırmış olduğu olay veya olguların varlığını mahkeme huzurunda kanuni delil sistemi içerisinde ispat etmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle taraflar iddia ve/veya savunmalarının doğruluğunu mahkeme huzurunda ispat etmesi gerekmektedir.

Kanun koyucu bazen ispat yükü üzerinde olan davanın tarafları lehine aksi ispat edilebilen adi kanuni karine veya aksi ispat edilemeyen kesin kanuni karineler öngörmüştür. Davanın tarafların karinelerin temelindeki vakıayı ispat etmek suretiyle ispat yükünü yerine getirmiş sayılmaktadır. Karinelerin haricinde kanun koyucu taraflar lehine bazı varsayımlar yani fiksiyonlar da öngörmüştür. Varsayım, kanun koyucunun eşit olmayan olay/ olguları eşit olarak kabul etmesidir. Örneğin, İİK m.278’de borçlunun belirli yakın hısım veya akrabaları ile yapmış olduğu ivazlı tasarrufları bağışlama olarak kabul edilmesi durumu bir varsayımdır[1]. Varsayımların aksinin ispatı mümkün değildir.  

Görüldüğü üzere, varsayım gerek maddi hukuk bakımından gerekse çalışma konumuzun temelini oluşturan ispat hukuku bakımından büyük bir önem arz etmektedir. İşte bu sebeple adı geçen çalışmamızda öncelikli olarak “varsayım” kavramı üzerinde duracağız. Akabinde varsayımın karineler bakımından benzerlikleri ve farklılıkları üzerinde durup; varsayımın ispat hukuku anlamında özellik göstermiş olduğu durumları değerlendireceğiz.

II. VARSAYIM(FİKSİYON)KAVRAMI:

Varsayımın sözlük anlamı “Deneylerle henüz yeter derecede doğrulanmamış ancak doğrulanacağı umulan teorik düşünce; faraziye, hipotez” şeklindedir[2].

Varsayım hukuksal anlamda öğretide ise kanun koyucunun eşit olmayan olay veya olguları eşit olarak kabul etmesi şeklinde tanımlanmaktadır[3]. Bir başka ifade tarzı ile varsayım, belirli bir olaya kanunun doğrudan doğruya sonuç bağlaması ve başkaca belirli bir olay içinde aynı sonucu bağlaması olarak ifade edilmektedir[4]. Yine eş deyimle, varsayım kanunun belirli bir olaya kesin olarak bağlamış olduğu sonucun, onunla özdeş olmayan başka bir olaya uygulanmasıdır(praesumptio iuris et de iure)[5].Varsayımlar “fiksiyon” kavramı ile de ifade edilmektedir[6].

Öğretide varsayıma örnek olarak TBK m. 175’de yer alan “Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır. Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük kurallarına aykırı biçimde sağlarsa, koşul gerçekleşmemiş sayılır.” hükmü verilmektedir[7].

Aynı şekilde bir başka örnek ise TBK m.223 f.2’nin “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” şeklindeki hükmü verilmektedir.

Ve yine, İİK m. 278 hükmünde yer alan borçlunun, yakın hısım ve akrabaları ile yapmış olduğu ivazlı tasarrufları; kendisi veya üçüncü bir kişi lehine ömür boyu gelir sözleşmesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve intifa hakkı tesisine dair sözleşmesi; sözleşmenin yapıldığı sırada ivaz olarak pek aşağı bedele kabul etmiş olduğu sözleşmeleri bağışlama olarak kabul edilmesi durumu varsayıma örnek olarak verilmektedir[8].

Karineden farklı olarak varsayım(fiksiyon) yalın bir ispat yükü kuralı değil ona ilaveten maddi hukuk kuralı olduğu hususu öğretide ifade edilmektedir[9]. Yukarıda çeşitli vesilelerle de ifade ettiğimiz üzere varsayım kavramı karinelerle çoğu kere karıştırılmaktadır. Eğer bir kuralın varsayım mı yoksa karine mi olduğu hususunda bir kuşku var ise o durumda bu kuralın yorumlanması gerekmektedir[10]. Yapılan yorum sonucunda kural bünyesinde maddi hukuk kuralı ihtiva etmesi halinde bahsi geçen bu kural “varsayım” olarak kabul edilmesi gerektiği öğretide belirtilmektedir[11].

III.  VARSAYIMIN İSPAT HUKUKU BAKIMINDAN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ:

Varsayımın, kanun tarafından bir olaya doğrudan bağlanan sonuç veya belirli bir olay için bağlanan sonucun diğer bir olaya uygulanması olarak belirtmiştik[12]. Bu tanımdan hareketle varsayım özellikle de kendisini ispat hukuku bakımından ön plana çıkarmaktadır.

Varsayımda kanun, varsayım/fiksiyon olgularının(fiktionsbasis) gerçekleşmesi halinde ona aksinin ispat edilemeyeceği bir takım varsayım/fiksiyon sonuçları(fiktionsfolge) bağlamaktadır[13].

Bu bakımdan, ilk olarak ifade etmek gerekirse, varsayımlarda kanunun bağlamış olduğu hukuki sonucun aksinin iddia ve ispat edilmesi mümkün değildir[14]. Buna göre yukarıda yer vermiş olduğumuz örneklerden hareketle, borçlunun yakın hısım veya akrabaları ile aralarında yapmış olduğu ivazlı tasarruf İİK m.278 hükmü anlamında bağışlama kabul edilmekte(varsayılmakta) ve iptale tabi olmaktadır. Dolasıyla da kanunun borçlunun yakın hısım veya akrabaları ile aralarında yapmış olduğu ivazlı tasarrufa bağışlama olarak bağlanan hukuki sonucun aksinin iddia ve ispat edilmesi mümkün değildir. Yine, TBK m.175 hükmü gereğince, bir koşulun gerçekleştirilmesi veya gerçekleştirilmesinin engellenmesi dürüstlük kuralına aykırı bir eylem ya da işleme dayanmış olması halinde duruma göre koşulun gerçekleşmiş sayılması veya gerçekleşmemiş sayılması hukuki sonucunun aksinin iddia ve ispat edilmesi mümkün değildir.

Lehine varsayım öngörülen taraf varsayım olgularını veya olaylarını ispat etmiş olması gerekmekte olup; bu konuda kendisine ispat yükü yüklenmiştir[15]. Karşı taraf ise varsayımın olgularının aksini iddia ve ispat edebilir ancak varsayıma bağlanan hukuki sonucun aksini iddia ve ispat edemez[16]. Dikkat edilecek olursa burada sadece varsayıma dayalı olguların aksinin ispatı mümkün olup; varsayıma bağlanan hukuki sonucun aksinin ispatı mümkün değildir.

Karineler ispat yüküne ilişkin kuralları içerdiği halde; varsayımlar ispat yüküne ilişkin birtakım kurallar getirmemektedir[17].Eş söyleyişle, varsayım karineden farklı olarak belirsiz bir vakıa ile ilgili olarak ispat sorununu çözmek için düzenlenmemiştir[18]. Bu sebeple az yukarıda da ifade ettiğimiz üzere varsayımının aksi ispat yoluyla çürütülmesi mümkün değildir[19].

Yine, karine de birinci vakıa bilinmekte ikinci vakıa bilenmemekte iken; varsayımda her iki vakıada bilinmektedir[20].

Ve yine, varsayımda bir kurucu unsurun hukuki sonuçları, diğer bir unsur içinde başkaca bir araştırma yapmaksızın aynen kabul edilmekte ve uygulanmaktadır[21].Örneğin, İİK m.278’e göre borçlunun yakın hısım veya akrabaları ile yapmış olduğu bir takım ivazlı tasarruflar bağışlama gibi kabul edilmekte ve iptale tabi olmaktadır[22]. Diğer bir ifade ile gerçekte borçlu ve yakın hısım veya akrabaları ile aralarında yapmış olduğu tasarruf ivazlı yapılmış olmasına karşın kanun koyucu bu nitelikteki tasarrufları sırf borçlu ile kanunda belirtilen yakın hısım veya akrabaları ile aralarında yapılmış olduğundan dolayı bağışlama gibi kabul edip; iptale tabi tutmaktadır.

Görüldüğü üzere varsayımlar ispat hukuku bakımından birçok noktada kendini göstermektedir.

IV. KARİNE VE VARSAYIM KURUMLARININ KARŞILAŞTIRMASI:

Karine kavramı, sözlükte “karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan ipucu” olarak tanımlanmaktadır[23].

Hukuki anlamda karine kavramı “ipucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması; aksi ispatlanana kadar kabul edilen” şeklinde ifade edilmektedir[24].

Karine, en genel ifade ile bilinen bir olaydan bilinmeyen bir olay hakkında sonuç çıkarma faaliyetidir[25]. Karinenin “kanuni” ve “fiili” olmak üzere iki türü bulunmaktadır[26].

Kanuni karine, bilinen bir olaydan bilinmeyen bir olay hakkında kanun tarafından çıkarılan sonuç olarak tanımlanmaktadır[27]. Kanuni karinenin kesin karine ve kesin olmayan(adi) karine olmak üzere iki türü vardır[28]. Kesin kanuni karine aksi iddia ve ispat edilemeyen karinedir[29]. Örneğin, tapu sicilinde kayıtlı hususların bilinmediği ileri sürülmesi mümkün değildir(TMK m.1020)[30]. Yine, iradesi yanılma, aldatma veya korkutma ile sakatlanmış olan sözleşmenin tarafı iradesinin sakatlandığını öğrendiği andan itibaren 1 yıl içerisinde sözleşmeyi iptal etmediği takdirde sözleşmeyi onamış sayılır(TBK m.39)[31]. Adi yani kesin olmayan kanuni karineler ise aksi ispat edilebilen karinelerdir[32]. Örneğin, senedin alacaklı tarafından borçluya iadesi borcun ödenmiş olduğuna dair karine oluşturmaktadır(TBK m.104)[33].

Fiili karineler ise, bilinen bir olaydan bilinmeyen bir olay hakkında kanun değil hakim tarafından çıkarılan sonuç olarak ifade edilmektedir[34]. Fiili karinelerde hakim genel hayat tecrübelerimize göre bilinen bir olaydan bilinmeyen bir olaya ilişkin sonuçlar çıkarmaktadır.

Karinler hakkında genel birtakım açıklamalarda bulunduktan sonra şimdi karine ile varsayım(kanuni faraziye-fiksiyon) hakkında karşılaştırmalarda bulunacağız.

Karinelerde bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgu hakkında sonuç çıkarılmaktayken; varsayımlarda bir olguya kanun tarafından kesin bir sonuç bağlanmaktadır[35]

Karineler doğrudan ispatın konusu oluşturduğu halde varsayım ispatın konusunu oluşturmamaktadır[36]. Diğer bir ifadeyle varsayım karineden farklı olarak belirsiz bir vakıanın ispatı için düzenlenmemiştir[37]

Karineler birer ispat yükü kuralı olduğu halde; varsayımlar ise ispat yüküne ilişkin sorunlar için getirilmiş kurallar değildirler[38].

Karinelerden farklı olarak varsayımlarda kanun koyucu varsaymış olduğu sonuca ilişkin kurallarda herhangi bir karine mevcut değildir[39].

Karinelerde birinci vakıa bilinmekte ancak ikinci vakıa bilinmemekte iken; varsayımlarda her iki vakıa da bilinmektedir[40].

Kesin karinelerde gerçek yaşama uygunluk varken; varsayımlarda her zaman gerçek hayata uygunluk söz konusu değildir[41].

Varsayımların aksi ispat yoluyla çürütülemezken; adi kanuni karinelerin aksi ispat yoluyla çürütülebilme imkanı vardır[42].

Buna karşılık kesin kanuni karinelerde olduğu gibi varsayımların da aksi ispat edilemez[43].

Görüldüğü üzere, karineler ile varsayımlar arasında büyük birtakım farklılıklar mevcuttur. Bununla birlikte varsayımlar ile kesin kanuni karineleri birbirine yaklaştıran bir husus vardır ki o ada şudur: hem kesin kanuni karinelerin hem de varsayımların aksi iddia ve ispat edilemez.

V. SONUÇ:

Varsayım, kanun koyucunun eşit olmayan olay veya olguların eşit olarak kabul edilmesi olarak tanımlanmaktadır. Varsayımlar, “fiksiyon” veya “kanuni faraziye” olarak da anılmaktadır. Varsayımlar adi veya kanuni karinelerden birtakım farklılıklar arz etmektedir. Karinelerde, bilinen bir olay veya olgudan bilinmeyen bir olay ya da olgu hakkında sonuç çıkarma var iken varsayımlarda ise karine olduğu gibi varsayılan hukuki sonuçta karine yani bilinen bir olgu bulunmamaktadır.

Öte yandan adi kanuni karine birer ispat yükü kuralı olduğu halde varsayımlar ve kesin kanuni karineler ise ispat yüküne dair herhangi bir kuralı özelliği taşınmamaktadır. Diğer bir ifade ile varsayımlar ve kesin kanuni karinelerin ispat yükü ile ilgilisi bulunmamaktadır. Varsayımların ve kesin kanuni karinelerin aksinin ispatı mümkün değildir. Bu bakımdan her ne kadar kesin kanuni karine ve varsayımların birtakım farklılıklar arz etmekteyse de söz konusu bu farklılıklar teorik bakımdan önem arz etmekle beraber uygulama bakımından önem arz etmemektedir. Zira, bir kural ister kesin kanuni karine olsun isterse de varsayım olsun her ikisinde aksinin ispatı mümkün değildir.

Av. Yunus ÇAK*

Av. Hamit GENÇ**

-------------------

* Elazığ Barosu Avukatı, İstanbul Gedik Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Özel Hukuk Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi.

** Gaziantep Barosu Avukatı.

[1] Taşpınar, S. (1996),  “Fiili Karinelerin İspat Yükünün Dağılımındaki Rolü”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 45, Sayı:1, s. 535-536.

[2] Türk Dil Kurumu Sözlükleri, https://sozluk.gov.tr/, Erişim Tarihi: 11.11.2023.

[3] Karakas, F. T. (2013), “Karine Kavramı, Kanuni Karineler ve Varsayımlar”,  Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:62, Sayı:3, s. 752; Karakaş, s.752’dipnotta zikredilen yazarlar; Benzer tanımlama ve açıklama için bkz: Pekcanıtez, H; Atalay, O; Özekes, M.(2019), Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 7. Baskı, On iki Levha Yayıncılık, İstanbul, s. 338.

[4] Erdem, E.(2021), “Karinelerin ve Varsayımların Anayasal Haklar Üzerindeki Etkisi”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:18, Sayı:2, s. 1344 dipnotta zikredilen yazarlar.

[5] Antalya, G; Topuz, M.(2021), Marmara Hukuk Yorumu Medeni Hukuk Cilt: I (Giriş – Temel Kavramlar –Başlangıç Hükümleri), 4. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, s. 558.

[6] Karakaş, s.752;Yine öğretide Antalya/Topuz tarafından varsayım için “kanuni faraziye” tabiri kullanılmaktadır: Antalya/Topuz, s. 558.

[7] Karakaş, s.752.

[8] Taşpınar, s. 536;Erdem, s.1344.

[9] Antalya/Topuz, s. 559.

[10] Antalya/Topuz, s. 559.

[11] Antalya/Topuz, s. 559.

[12] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 338.

[13] Antalya/Topuz, s. 559.

[14] Antalya/Topuz, s. 558; Karakaş, s.752.

[15] Antalya/Topuz, s. 559.

[16] Antalya/Topuz, s.559.

[17] Antalya/Topuz, s. 559.;Benzer şekilde görüş için bkz: Taşpınar, s. 535;Karakaş, s.753.

[18] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 338.

[19] Antalya/Topuz, s. 559.

[20] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 338.

[21] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 338.

[22] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 338;Taşpınar, s. 536; Erdem, s.1344.

[23] Türk Dil Kurumu Sözlükleri, https://sozluk.gov.tr/, Erişim Tarihi: 15.11.2023.

[24] Hukuk Sözlüğü, https://sozluk.adalet.gov.tr/karine, Erişim Tarihi: 15.11.2023.

[25] Ayrıntılı bilgi için bkz: Antalya/Topuz, s. 561 vd.; Taşpınar, s.534 vd.; Karakaş, s.731 vd.

[26] Taşpınar, s. 534.

[27] Bkz: Antalya/Topuz, s. 561.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 336.

[28] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 336.

[29] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.336.

[30] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 336.

[31] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 336.

[32] Karakaş, s. 738.

[33] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 337.

[34] Taşpınar, s. 536.

[35] Erdem, s. 1344.

[36] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 337-338.

[37] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 338.

[38] Antalya/Topuz, s. 559.

[39] Karakaş, s.754.

[40] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 338.

[41] Antalya/Topuz, s. 559.

[42] Antalya/Topuz, s. 559.

[43] Karakaş, s.752-753.

Anahtar Kelimeler: Varsayım, Karine, İspat Hukuku, İspat Yükü, Aksini İspat.