Yargılamanın hızlandırılması adına yapılabilecekler tüm hızıyla devam ediyor. Lakin yapılan düzenlemelerin, kazanım ve kayıpları hiç hesap edilmiyor. Önce 6100 sayılı yasa ile yapılan değişikliklerle, adliyelerdeki iş yükünü azaltmak amacıyla, vatandaşın adalet talebini zorlaştırıp kendisine müracaat sayısını düşürmeyi hedefleyen adalet bakanlığı, dolaylı af sayılabilecek çek kanunundaki hapis cezasının kaldırılmasına yönelik adımlarıyla Yargıtay’daki mevcut iş yükünü ve sonraki dönemlerde yapılabilecek şikâyetlerle savcılıkların ve mahkemelerin iş yükünü azaltmayı hedeflemekte, akabinde arabuluculuk tasarısı ile de kendisine müracaat etmek isteyen ancak aşırı yargılama giderleri nedeniyle müracaat edemeyen vatandaşların illegal yapılara müracaatının önünü kesmek amacıyla arabuluculuk kurumu ihdas etmeye çalışmaktadır.

6100 sayılı yasanın adalet hızlanmasına katkısı ortada. Çek kanunundan hapis cezasının kaldırılmasının da sağlayacağı geçici fayda malumunuz. Arabuluculuk ise hiçbir alt yapısı olmayan, ülkemiz toplum yapısında uygulanabilirliği şüpheli ve kayıpları kazanımlarından fazla olabilecek tasarı içeriği ile tartışması uzun süre bitmeyecek durumda. Görünen köy kılavuz istemez. Ceza hukukumuzda mevcut uzlaştırma kurumunun sağladığı fayda ortada iken birde hukuk davalarında kişilerin tasarruflarına ait konularda arabuluculuk kurumunu ihdas etmeye çalışmak, sorunun arkasını dolanarak çözüm bulma gayretlerinden başka bir görünüm arz etmemektedir. Yargının hızlandırılmasına yönelik çok daha basit ve hızlı neticeler alınabilecek çözümler mevcutken hem hiçbir alt yapı hazırlığına girmeden, neticeleri hesaplanmadan uzun soluklu ve külfetli, fildişi kulelerde hazırlanmış projelerle zaman kaybetmenin bir anlamı yoktur. 

Bir kere gerçekten samimiyetle uzun yargılama süreleri sorununa kesin ve kalıcı çözümler bulunmak isteniyorsa yargılamayı uzatan nedenler objektif olarak belirlenmeli ve belirlenen nedenleri ortadan kaldırıcı nokta atışlı düzenlemeler yapılmalıdır. Sorun iş yükü fazlalığı ve devlette herkesin her türlü sorununda kendisine başvurulmasını istemiyorsa bunu yaptığı dolaylı düzenlemeler ile değil gayet açık ve net ifadelerle hatta buna yönelik engelleyici düzenlemelerle ifade etmelidir. Hangi konuları ve uyuşmazlıkları kendisine angarya iş olarak görüyorsa bunları tek tek belirleyerek kendisinden adalet bekleyen vatandaşına bu konularla ilgili gelmeyin bana deme yürekliliğini gösterebilmelidir ki, vatandaş başının çaresine baksın. 

Bu bağlamda dolaylı ve kesin çözüm görünümü arz etmeyen mevcut tasarı ile alınabilecek bir 100 saatlik eğitimle herkesin arabulucu olmasının sağlanması bu ülkede herkesin alabileceği 100 saatlik bir eğitimle istediği mesleği yapabileceği sonucunu doğurabilir ki, böyle bir şey mümkünse üniversitelerde 4-5 yıl gibi eğitim süreleri düşürülerek boşuna zaman ve emek harcanmasının önüne geçilerek kısa süre meslek ve diploma sahibi olmanın önü açılmalıdır. Öte yandan yapılacak düzenlemelerin toplum yapısında uygulanabilirliğinin iyi araştırılması gerekir. Uzlaşmacı bir toplum özelliğimiz olmadığına göre ve taraflar illa aralarındaki sorunlara mahkeme gibi devletin adalet sisteminden alacağı bir kararla iyi kötü kanaat getirebiliyorsa, devlet yetki vermiş olsa bile aralarında sorun bulunan insanların arabulucu gibi bir kuruma müracaat edip sorunlarını çözmek isteyeceklerini hiç düşünmüyorum.  

Yapılmak istenen bu düzenlemelerle geçici olarak bir süreliğine vatandaşın adalet sistemine müracaat etmesi istenmiyor ve bu sürede de mevcut iş yükü eritilmek düşünülüyorsa lütfen birileri bunu hukuk sisteminin tüm ilgilileriyle bir şekilde paylaşsın da bizde yapılmak istenen her yeni şeye muhalefet eden görünümünden kurtulup enerjimizi bu konularda harcamayalım. Meslek hayatım boyunca taraflara uzlaşmayı ısrarla tavsiye eden biri olarak elbette tarafların adı ne olursa, hangi kurum olursa olsun sulh yollu anlaşmalarını isterim, her şekilde desteklerim ama bu topluma önce uzlaşma kültürü yerleştirilmeden, alt yapısı hazırlanmadan yeni kurumlar ortaya çıkararak çözümler üretmeye çalışmayı da boşa kürek çekmek olarak görürüm. Dahası siz hukukçu olmayanlarında arabulucu olup olmayacağını tartışa durun ben hukukçuların ve avukatların da tam olarak arabulucu olamayacağı kanaatindeyim. Zira bu zamana kadar tarafların vekilleri aracılığı ile takip ettiği davaların kaçının uzlaşma yolu ile sonuçlanabildiğine bir bakarsanız ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Mevcut şartlarda illa biz bu uygulamayı getireceğiz, kimler olsun derseniz elbette bu işi en iyi yapabilecek olanların da avukatlar olduğunu söylerim. Nitekim avukatlık yasasında böyle bir yassal düzenleme mevcut ve şartlar oluşunca da avukatlar bu görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmaktadır. 

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Yusuf DALMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)