Trafik cezaları ülkemizde sorunlu bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa son yıllarda hem kesilen ceza sayısının hem de ceza rakamlarının yüksek bir oran ile arttığı görülmektedir.
Burada amaç, tabii can ve mal güvenliğini sağlamak ve makul bir trafik akışına ortam oluşturmaktadır. Fakat idarinin bazı davranışları, bu amacın bazen bir kenara itildiğini, adeta hazineye kaynak sağlama hedeflendiğini akıllara getirmektedir.
Bazı bölgelerde o yola aykırı olarak çok düşük hız sınırları konulduğu görülmekte. Radar denetimi yapıldığında da, çok kısa bir mesafenin çok düşük hız ile geçildiği görülmekte. Bu durumda radar denetiminin yapılması, hiçbir yarar sağlamamakta.
Yine başka şekilde, fahri trafik müfettişlerinin de çok sorunlu bir şekilde trafik cezaları yazdıkları görülmekte. En son yargıya taşıdığımız bir konuda fahri müfettiş, ceza kestiği kişinin 10 dakika boyunca makas ata ata trafikte ilerlediğini iddia etmiş ve 2 tane trafik cezası düzenlemiştir. Söz konusu ceza yargıya taşındığında, bu cezalar iptal edilmiştir. Gerekçe olarak da mahkeme, delil olmadığını ve hayatın olağan akışına aykırılık olabileceğini belirtmiştir.
Mesela Hatay’dan bir örnek vermek gerekirse, bazı yollarda inanılmaz sıkışmalar mevcut. Daha öncesinden emniyet şeridi olarak belirlenmiş yerler, zaman geçtikçe sıklıkla trafik yolu olarak kullanılmaya başlanmış. Fakat kısa bir süreliğine orada yapılan bir denetim, günde onlarca aracın trafik cezası yemesine neden olmakta. Üstelik EDS diye belirtilen yerlerde EDS tabelası olmamasına rağmen.
Bu ve benzeri uygulamalar, hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamakta, adeta vatandaşı tuzağa düşürmek gibi bir algı oluşturmaktadır. Yargıtay da bir kararında “… kural ihlali yapmasını beklemek, trafik kurallarının konuluş amacına uygun olmadığı gibi araç sürücülerine tuzak kurulması anlamına gelecektir ki bu durum, çağdaş hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz ve kabul edilemez.” demektedir, vatandaşa tuzak gibi konulan radarların hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
Hız sınırları mevcut yolların durumuna göre teknik kişilerce belirlenmeli. Mesela otobanda getirilen 120 km’lik hız sınırı düşüktür, bu hız çok rahatlıkla yükseltilebilir ve makul oranda yükseltilmesinde hiçbir sakınca da olmaz.
Son olarak bir kısım bürokratlara ve kişilere keyfi olarak çakarlar verilmesi, hız sınırından muaf tutulmaları toplum nezdinde adalet duygusunu zedelemektedir. Bu imtiyazlar kim tarafından hangi objektif kıstaslara göre verilmektedir? Hukuk devleti, kanun önünde eşitlik ve şeffaf yönetim ilkelerince bu uygulamaların amaca uygun olarak, dar kapsamlı verilmesinin sağlanması gerekir.