5237 sayılı TCK 220/6 maddesinde yer alan “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.” hükmü Patnos Ağır ve İstanbul 22.Ağır Ceza Mahkemeleri’nin başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi kararının 08/12/2023 tarihi Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla İptal edilmiştir. Bu iptal kararı birçok açıdan önem taşımaktadır.
Bilhassa 15 Temmuz sonrası yoğun olarak görülen fetö yargılamalarında bu kanun maddesine dayanılarak birçok sanık yargılandı ve ceza aldı.
Salt bir mantık ile bakıldığında dahi, “örgüte üye olmama fakat örgüt adına suç işleme” tanımının ne kadar çelişkili olduğu anlaşılabilmektedir. Bu çelişki, başvuru yapan iki tane Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da belirtilmiş. Örgüt üyesi olmayan biri, örgüt namına neden suç işlesin? Hadi diyelim böyle bir iddia mevcut, bu durumda işlenen fiilin örgüt namına işlendiği nasıl ispat edilecektir? Yargılamalarda soyut, kesin ve net olmayan delillerin dikkate alınarak bu suçtan ötürü cezalar verildiği görülmektedir. Oysaki böyle bir suçtan ötürü de ceza verilebilmesi için, fiilin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde sanık tarafından işlendiğinin ispat edilmesi gerekmektedir.
Söz konusu maddenin gerekçesi de muğlaktır. Madde gerekçesinde hukuki konu, “kamu barışı ve güvenliği” olarak ifade edilmiştir. Bu son derece muğlak, keyfiliğe yol açabilecek, istenen her kişiyi bu sevk maddesine göre cezalandırabilecek bir gerekçedir. Kanaatimizce bu madde gerekçesi, suçta ve cezada kanunilik ilkesine da aykırıdır. Kişinin herhangi bir fiili, “örgüt üyesi değilsin ama örgüt adına suç işledin” isnadına evirilebilir. Bu da, hukuki öngörülebilirlik ilkesini de yok etmektedir.
Anayasa Mahkemesi, ayrıca bu suçun “ifade özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımına dair yeterli koruma sağlamadığını” da ifade etmiştir. Bize göre Yüksek Mahkeme’nin bu tespiti de son derece yerindedir. Siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen, muhalif toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bir kısmında kişilerin bu suç maddesinden ötürü yargılandıklarına da şahit olduk. Zaten ifade özgürlüğü hususunda da karnesi son derece sorunlu olan ülkemizde bu suç maddesi, ifade özgürlüğü üzerinde bir baskı yaratmakta idi.
Sonuç olarak, son derece doğru tespitler ile söz konusu maddenin Anayasaya’ aykırı olduğu tespit edilmiştir. Karar, dört ay sonra yürürlüğe girecektir. Tabii bu suçtan ötürü cezalandırılan kişilerin dosyaları, kanaatimizce tekrar ele alınacaktır. Bu da, yeniden bir yargılama sürecinin başlaması sonucunu doğuracaktır.