Türk Hukuk Sistemi'nde dini nikah kıymak yasaklanmamıştır. Din ve ibadet özgürlüğünün bir uzantısı olarak bireyler inançları doğrultusunda evliliklerini diledikleri şekilde topluma açıklayabilirler. Kişilerin bu serbestisinin hukuk sistemimizde ki en önemli şartı resmi nikahtı; Mayıs 2015 tarihli AYM kararına kadar. AYM,TCK'nın madde 230'u Anayasa'ya aykırı buldu ve kaldırdı.
TCK md 230
(5) Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar
hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medeni nikah yapıldığında
kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) Evlenme akdinin kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren belgeyi
görmeden bir evlenme için dinsel tören yapan kimse hakkında iki aydan altı aya kadar
hapis cezası verilir.
230. maddenin 5. fıkrası vatandaşın cezai sorumluluğunu düzenlerken 6. fıkrasında ise dini töreni gerçekleştiren kişinin cezai sorumluluğu düzenlenmekteydi. AYM tarafından kaldırılan bu maddeler ile insanların resmi nikah yapmadan önce de dini nikah yapabilmelerinin ve belki de nikahlarını hiçbir zaman resmiyete geçirmemelerinin önü açılmış oldu. Bu Türkiye'de özellikle kadın hakları ve erken yaşta evlilik problemlerini arttıracak bir düzenleme oluşturmaktaydı. Resmi nikah kadınlar için bir can simidi oluşturmaktadır, sadece dini nikah kıyılması Türkiye şartlarında kadının ve belki de çocuğun rızasının alınmadan veya rızasının zorla alınması ile nikahın gerçekleşmesine neden olacaktır.
Şimdi ise gündemde olan ''Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'' meclise sunulmak üzere Adalet Komisyonu'nda onaylandı.Tasarı ile yapılan değişikliklerden birisi de müftülere evlendirme yetkisinin verilmesi. Tasarının gerekçesinde bu hususa şu şekilde değinilmiştir:
''Vatandaşlarımızın evlenme işlemlerini kolaylaştırmak ve daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak amacıyla il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmektedir.''
Yapılan gerekçe Türk toplumu açısından en önemli kurumlardan biri olan evlilik bahsini içermesine rağmen yeterince açıklayacı değildir. Vatandaşlara kolaylık sağlayacağı iddiasıyla yapılan bu değişiklik ne gibi bir kolaylık vaat ediyor olabilir? Eğer müftülere verilen evlendirme yetkisi de belediye başkanlarına verilen yetkiyi kapsıyorsa tarafların evliliği yine aynı şartlara bağlı tutulmayacak mı, o zaman sağlanan kolaylık ne olacaktır?
Bu tasarıya göre 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 20. maddesi olan 'Evlendirme Yetkisi' başlıklı maddede yapılan ekleme ile evlendirme yetkisinin il ve ilçe müftülerine de verileceği belirlenmiştir.
Yapılacak olan bu değişikliğin hem hukuki açıdan hem de sosyolojik açıdan eleştirilmesi gereken çok fazla noktası bulunmaktadır.
Aile kurumu kurulmadan öncesinde ve sonrasında hassasiyeti sebebiyle sıkı denetime ve şekil şartlarına bağlı tutulmaktadır. Bu şartlar hem sağlıklı bir aile ortamının kurulması için hem de kadının ve çocuğun korunması için büyük önem arz etmektedir.
Sağlıklı bir aile sağlıklı bir toplum.
Türkiye hala erken yaşta evlilik, çocuk gelinler ve kadın hakları konusunda toplumsal olarak problemlerini aşabilmiş değilken bu kadar hassas ve yaralı olan konular henüz çözüme bağlanamadan, bu tür olayları arttıracak olan bir kolaylığın getirilmesi istatistiklerimizi daha da karartacaktır. Tasarının gerekçesinde belirtilen vatandaşlara sağlanacak kolaylığın şunları da kapsayacağı aşikardır: Çocuk gelinlerin kolaylıkla evlendirilmesi, zoraki evliliklerde kolaylık, gerekli şartların yerine getirilmemesinde kolaylık, kadın hakları ihlallerinde kolaylık, birden fazla eş ile evlilikte kolaylık...
Peki bu süreç, müftüde nikah kıydıranlar ile belediye nikahı kıydıranlar ayrımını doğurursa?
Anayasanın EŞİTLİK ve LAİKLİK ilkelerine aykırıdır.
Başta AYM olmak üzere içtihatlarımız hukuk sistemimizde yol gösterici niteliktedir. AYM'nin taze diyebileceğimiz, yukarıda değinilen, TCK md 230 değişikliğinin öncelikli sebebi 'eşitlik ilkesi'nin ihlali idi. Şimdi yapılan değişiklik ise sadece müftüleri kapsamakta olup diğer din mensubu Türkiye vatandaşlarına ayrımcılık niteliği taşımaktadır, söz konusu maddenin bir AYM iptaliyle karşılaşması olağandır. Ciddi bir eşitlik ihlali oluşturan bu düzenleme bir sınıfa ayrıcalıklar tanırken ve 'kolaylık sağlanması' olarak tanımlarken aynı kolaylığın başka dinlerden vatandaşlara sağlanmaması söz konusudur. Ayrıca böyle bir eşitliksiz ortam diğer dinlere mensup olan Türk vatandaşlarını derinden yaralayacaktır. Devletin ve kanunların önünde herkes eşittir fakat müftüler önünde evlenirken herkes eşit muamele görmemektedir.
Yapılan değişiklik dinler arası eşitsizlik oluşturacağı gibi kadın ve erkekler arasında ki eşitsizliği de arttıracaktır. Yukarıda sayılan sebeplerin yanı sıra müftüler sadece erkeklerden oluşmakta ve evlendirme yetkisi sadece erkeklerin oluşturduğu bir gruba verilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Laiklik, devletin tüm dinlere eşit mesafede olması demektir. Fakat söz konusu değişiklikle devlet bir dinin mensuplarına ayrıcalık tanıyarak din adamlarına kendi yetkilerini sunmaktadır. Laik bir ülkede devletin yetkisinin din adamlarına bırakılması laikliğe gölge düşürmektedir.
Müftülere evlendirme yetkisinin verilmesi toplumun değerlerine ve hukuk normlarına aykırılık oluşturacaktır.
TCK md 230
(5) Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar
hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medeni nikah yapıldığında
kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) Evlenme akdinin kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren belgeyi
görmeden bir evlenme için dinsel tören yapan kimse hakkında iki aydan altı aya kadar
hapis cezası verilir.
230. maddenin 5. fıkrası vatandaşın cezai sorumluluğunu düzenlerken 6. fıkrasında ise dini töreni gerçekleştiren kişinin cezai sorumluluğu düzenlenmekteydi. AYM tarafından kaldırılan bu maddeler ile insanların resmi nikah yapmadan önce de dini nikah yapabilmelerinin ve belki de nikahlarını hiçbir zaman resmiyete geçirmemelerinin önü açılmış oldu. Bu Türkiye'de özellikle kadın hakları ve erken yaşta evlilik problemlerini arttıracak bir düzenleme oluşturmaktaydı. Resmi nikah kadınlar için bir can simidi oluşturmaktadır, sadece dini nikah kıyılması Türkiye şartlarında kadının ve belki de çocuğun rızasının alınmadan veya rızasının zorla alınması ile nikahın gerçekleşmesine neden olacaktır.
Şimdi ise gündemde olan ''Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'' meclise sunulmak üzere Adalet Komisyonu'nda onaylandı.Tasarı ile yapılan değişikliklerden birisi de müftülere evlendirme yetkisinin verilmesi. Tasarının gerekçesinde bu hususa şu şekilde değinilmiştir:
''Vatandaşlarımızın evlenme işlemlerini kolaylaştırmak ve daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak amacıyla il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmektedir.''
Yapılan gerekçe Türk toplumu açısından en önemli kurumlardan biri olan evlilik bahsini içermesine rağmen yeterince açıklayacı değildir. Vatandaşlara kolaylık sağlayacağı iddiasıyla yapılan bu değişiklik ne gibi bir kolaylık vaat ediyor olabilir? Eğer müftülere verilen evlendirme yetkisi de belediye başkanlarına verilen yetkiyi kapsıyorsa tarafların evliliği yine aynı şartlara bağlı tutulmayacak mı, o zaman sağlanan kolaylık ne olacaktır?
Bu tasarıya göre 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 20. maddesi olan 'Evlendirme Yetkisi' başlıklı maddede yapılan ekleme ile evlendirme yetkisinin il ve ilçe müftülerine de verileceği belirlenmiştir.
Yapılacak olan bu değişikliğin hem hukuki açıdan hem de sosyolojik açıdan eleştirilmesi gereken çok fazla noktası bulunmaktadır.
Aile kurumu kurulmadan öncesinde ve sonrasında hassasiyeti sebebiyle sıkı denetime ve şekil şartlarına bağlı tutulmaktadır. Bu şartlar hem sağlıklı bir aile ortamının kurulması için hem de kadının ve çocuğun korunması için büyük önem arz etmektedir.
Sağlıklı bir aile sağlıklı bir toplum.
Türkiye hala erken yaşta evlilik, çocuk gelinler ve kadın hakları konusunda toplumsal olarak problemlerini aşabilmiş değilken bu kadar hassas ve yaralı olan konular henüz çözüme bağlanamadan, bu tür olayları arttıracak olan bir kolaylığın getirilmesi istatistiklerimizi daha da karartacaktır. Tasarının gerekçesinde belirtilen vatandaşlara sağlanacak kolaylığın şunları da kapsayacağı aşikardır: Çocuk gelinlerin kolaylıkla evlendirilmesi, zoraki evliliklerde kolaylık, gerekli şartların yerine getirilmemesinde kolaylık, kadın hakları ihlallerinde kolaylık, birden fazla eş ile evlilikte kolaylık...
Peki bu süreç, müftüde nikah kıydıranlar ile belediye nikahı kıydıranlar ayrımını doğurursa?
Anayasanın EŞİTLİK ve LAİKLİK ilkelerine aykırıdır.
Başta AYM olmak üzere içtihatlarımız hukuk sistemimizde yol gösterici niteliktedir. AYM'nin taze diyebileceğimiz, yukarıda değinilen, TCK md 230 değişikliğinin öncelikli sebebi 'eşitlik ilkesi'nin ihlali idi. Şimdi yapılan değişiklik ise sadece müftüleri kapsamakta olup diğer din mensubu Türkiye vatandaşlarına ayrımcılık niteliği taşımaktadır, söz konusu maddenin bir AYM iptaliyle karşılaşması olağandır. Ciddi bir eşitlik ihlali oluşturan bu düzenleme bir sınıfa ayrıcalıklar tanırken ve 'kolaylık sağlanması' olarak tanımlarken aynı kolaylığın başka dinlerden vatandaşlara sağlanmaması söz konusudur. Ayrıca böyle bir eşitliksiz ortam diğer dinlere mensup olan Türk vatandaşlarını derinden yaralayacaktır. Devletin ve kanunların önünde herkes eşittir fakat müftüler önünde evlenirken herkes eşit muamele görmemektedir.
Yapılan değişiklik dinler arası eşitsizlik oluşturacağı gibi kadın ve erkekler arasında ki eşitsizliği de arttıracaktır. Yukarıda sayılan sebeplerin yanı sıra müftüler sadece erkeklerden oluşmakta ve evlendirme yetkisi sadece erkeklerin oluşturduğu bir gruba verilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Laiklik, devletin tüm dinlere eşit mesafede olması demektir. Fakat söz konusu değişiklikle devlet bir dinin mensuplarına ayrıcalık tanıyarak din adamlarına kendi yetkilerini sunmaktadır. Laik bir ülkede devletin yetkisinin din adamlarına bırakılması laikliğe gölge düşürmektedir.
Müftülere evlendirme yetkisinin verilmesi toplumun değerlerine ve hukuk normlarına aykırılık oluşturacaktır.