Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 8. fıkrasında suç örgütü ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin 2. fıkrasında da terör örgütünün propagandası suç sayılmış, TMK m.7’nin 3. ve 4. fıkralarında da propaganda suçunun nitelikli halleri öngörülmüştür.

Örgüt propagandası suçunun maddi unsuru; suç veya terör örgütü kabul edilen bir yapının propagandasının yapılması, yani örgütün tanıtılması, fikir ve eylemlerinin yayılmasının sağlanması ve benimsetilmesi için yapılan her türlü açıklama ile değil, örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılan açıklamalarla oluşur. Propaganda suçunun manevi unsuru; genel suç işleme kastı olup, kanun koyucu ayrıca saik, yani özel kast aramamıştır.

Örgüt propagandası suçunun infazı, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinin 2. fıkrasına göre mi, yoksa aynı maddenin 4. fıkrasında 2/3 yerine öngörülen 3/4’e göre koşullu salıverilme hesaplanarak mı yapılacaktır?

“Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlar” başlıklı TCK m.58/9’da öngörülen özel infaz usulü; örgüt mensubu olanlar hakkında uygulanacaktır ki, propaganda yapan kişinin bu eylemi nedeniyle doğrudan örgüt mensubu sayılması mümkün değildir, çünkü örgüt mensubu olmaya ilişkin suçun maddi unsuru başka şekilde tanımlanmıştır. Buna ilişkin tanımlara; TCK m.220/1-2’de, TMK m.2 ve 7/1’de yer verilmiştir.

TCK m.220 incelendiğinde; örgütün propagandasını yapma suçunun düzenlendiği 8. fıkradan hareketle, sadece propaganda yapıp örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan kişinin suç örgütü mensubu olarak veya suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlediğinin kabulü yoluna gidilemez. Suç örgütünün kurucusu, yöneticisi veya üyesi propaganda yapabilir mi? Suç örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olan bir kişiden ilk beklenen de budur. Bir suç örgütü mensubu propaganda yaptığında, mensubiyetten başka propaganda suçundan da cezalandırılabilir mi? Örgütün her propagandasını yapan örgüt mensubu sayılamamakla birlikte, örgüt mensubunun propaganda yaptığı durumda, suçun unsurları itibariyle propaganda suçundan ayrıca cezalandırılması gündeme gelebilecektir. Bu durumu 220. maddenin 6. ve 7. fıkraları ile karıştırmamak gerekir, çünkü o hükümlerde “örgüte üye olmamakla birlikte” ve “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte” ifadelerine yer verilmiştir.

Örgüt üyesini hiyerarşik yapıda bulunması sebebi örgütün propagandasını yapmak veya buna ilişkin faaliyetlerini yürütmekse, bu durumda sadece üyelikten cezalandırılacağı ve propaganda suçundan cezalandırılmayacağı ileri sürülebilir. Bu fikre; TCK m.220/6-7’de yer alan “hiyerarşik yapıya dahil olmama” şartının 8. fıkrada aranmaması sebebiyle katılmadığımızı belirtmek isteriz. Karşı görüş göre ise; bir örgütün mensubu olan ve üye olarak hiyerarşik yapıya dahil olan kişiden ilk beklenenin propaganda olacağı dikkate alınmalı ve üye olarak cezalandırılan faile yaptığı veya yaptırdığı propagandadan dolayı ayrıca ceza verilmemelidir.

TMK m.3, 4 ve 7 incelendiğinde; propaganda suçunun terör suçlarını sıralayan 3. maddede, terör amacıyla işlenen suçlara sınırlı olarak yer veren 4. maddede ve propaganda suçunu düzenleyen 7. maddede, örgüt suçu veya örgüt faaliyetleri içerisinde işlenen suç olarak kabul edilmediği, yani düzenlenmediği görülmektedir. TMK m.7/2’de tanımlanan terör örgütü propagandası suçunun sırf bu nedenle, yani 3713 sayılı terörle Mücadele Kanunu kapsamında işlendiğinden bahisle ağır infaz usulüne tabi olacağını ileri sürmek isabetli olmayacaktır, ilk bakışta propaganda suçu; “Cezaların infazı ve tutukluların muhafazası” başlıklı TMK m.16 kaldırıldığından ve propaganda suçu da suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde suçlardan sayılamayacağından, bu kabul yerinde gözükmektedir. Ancak propaganda suçunu işleyen örgüt mensubu hakkında ise, suça konu fiilin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan olduğundan bahisle İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108 tatbik edilecektir.

Bir diğer görüşe göre; TMK m.3’de sayılan mutlak terör suçları kapsamına giren TCK m.314 nedeniyle terör örgütü propagandası suçunu terör suçu saymak gerekir ki, bu noktada propaganda suçu terör suçu sayılacağından, terör örgütü propagandasını yapan kişinin örgüt mensubu olup olmadığına bakılmaksızın “terör suçu” sıfatı nedeniyle öngörülen kısıtlılıklara tabi olacağı sonucuna varılmalıdır. Şöyle ki; TCK m.314’de silahlı örgüt suçu düzenlenmiş ve bu suç “Terör suçları” başlıklı TMK m.3 tarafından mutlak terör suçu sayılmış olup, TCK m.314/3’de yer alan “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” hükmünden dolayı, TCK m.220/8’de tanımlanan örgüt propagandası suçu bakımından silahlı örgütün propagandasının yapılmasının terör suçu olduğu kabul edilebilir. TCK m.314/3 tarafından TCK m.220/8’e yapılan atıf, ayrıca TMK m.3’ün TCK m.314’de tanımlanan suçları “terör suçu” sayması nedeniyle, terör örgütü propagandası suçunun “terör suçu” olarak nitelendirilmesine yol açabilir. Ancak belirtmeliyiz ki, bu görüş terör örgütü propagandası suçunun TMK m.7/2 tarafından özel olarak düzenlenmesi sebebiyle kabul görmeyecektir. Çünkü Terörle Mücadele Kanunu; terör ve terör suçları konusunda özel bir kanun olup, burada düzenlenen suç ve ceza, aynı konuda Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen suçun ve cezasının tatbikinin önüne geçecektir. Bunun yegane engeli; “başka bir kanunda daha ağır ceza öngörülmediği takdirde” yönünde bir ibarenin ilgili kanun hükmünde yer alması ile mümkün olabilirdi ki, bu şekilde veya benzer hüküm ve ibarenin TMK m.7/2’de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki; TMK m.7/2’de öngörülen ceza, TCK m.314/3 atfı ile TCK m.220/8’de örgüt propagandası için gösterilen cezadan da daha ağırdır.

Sonuç olarak; TMK m.7/2’de tanımlanan terör örgütü propagandası suçunun, doğrudan terör suçu veya terör amacıyla işlenen suçlardan değil, Terörle Mücadele Kanunu’nda düzenlenen suç olarak kabulü ile hareket edilecek ve buna göre İnfaz Hukuku ile ilgili kısıtlamalar uygulanabilecektir.

Örgüt propagandası suçunda ikili bir ayrıma gidilmelidir. Propaganda yapan örgüt mensubu olmayıp da örgütü nitelendirmesi terör değil, çıkar amaçlı veya başka maksatla kurulmuş bir örgüt olduğunda, propaganda yapan hakkında TCK m.58/9, İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108 uygulanmayacaktır. Ancak örgüt terör örgütü olup da propagandası örgütün mensubu olmayan tarafından yapıldığında, TMK m.17’nin “Koşullu salıverilme” başlıklı özel düzenlemesi uygulama alanı bulacaktır. TMK m.17/1’e göre; “Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107. maddesinin dördüncü fıkrası ile 108 inci maddesi hükümleri uygulanır”. Burada kanun koyucu; terör suçu, terör amacıyla işlenen suç, suç işlemek için örgüt kurma, yönetme veya örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyetten bahsetmemiş, yerine “bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar hakkında” ibaresine yer vererek, TMK m.7/2’de tanımlanan terör örgütü propagandası suçunu da içine alacak şekilde nitelikli infaz usulünün tatbikini benimsemiştir. Terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen hapis cezasının infazında; İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108 uygulanacak, ayrıca terör örgütü propagandası yapan kişi hakkında, bu suç terör suçu olarak kabul edilmemekle birlikte İnfaz Kanunu m.17/6-b gereğince hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi de uygulanamayacak, ancak koşullu salıvermenin şartları (iyi hal ve 3/4’ün cezaevinde infazı) gerçekleştiğinde ceza, İnfaz Kanunu m.105/A’da tanımlanan denetimli serbestlik usulünün uygulanarak infaz edilecektir. Terör suçu veya terör amacıyla suç sayılmayan propaganda suçunun infazının ağır usule bağlanmasının yegane sebebi, TMK m.17/1’de yer alan “bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında” ibaresidir.

671 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesinde; 1 Temmuz 2016 tarihi ve öncesinde işlenen suçlara ilişkin hapis cezalarının infazında öngörülen 1/2'lik koşullu salıverilme ve denetimli serbestliğin 1 yıldan 2 yıla çıkarılmasına dair düzenleme, bu hükümde yer alan istisna sebebiyle terör örgütü propagandası yapanlara uygulanmayacak, fakat üyesi olmadığı çıkar amaçlı suç örgütünün propagandasını yapanlara tatbik edilecektir. Ceza İnfaz Kanunu’na geçici madde 6’yı ekleyen KHK m.32’de; Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ile İnfaz Kanunu m.107/4’ün tatbik edildiği suçların cezaları, hükümlü lehine olan bu özel infaz usulünün dışında tutulmuştur.

6352 sayılı Kanunun geçici 3. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendine göre; propaganda suçu, terör suçu veya örgütün faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan sayılmadığından, üç yıl veya daha az hapis cezasına kasıtlı suçlardan mahkum olan hükümlü, doğrudan açık ceza infaz kurumunda kalabileceğinden, propaganda suçundan toplam üç yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan hükümlü kapalı cezaevine koyulmamalıdır.

Sonuç olarak; her ne kadar terör örgütü propagandası yapma suçu terör veya terör amacıyla işlenen suçlardan kabul edilmese de, özellikle TMK m.17 nedeniyle ağır infaz usulünün dışında bırakılmamış, terör örgütünün propagandasını yapma suçu, Terörle Mücadele Kanunu’nda düzenlendiğinden, TMK m.17’de yer alan ibare nedeniyle özel ve ağır infaz usulüne tabi tutulmuş, propaganda suçu işleyen örgüt mensubu kabul edilmese de, 6352 sayılı Kanunun geçici m.3/2 dışında terör örgütü üyesi olmamakla birlikte propaganda suçu işleyenin lehe uygulamalardan yararlanamaması gündeme gelmiştir. Terör örgütü propagandası dışında diğer örgütlerin propagandasında ise, bu tür ağır infaz usulünün düzenlenmediği görülmektedir.


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)