I. Genel Olarak

İrtikap suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun ile 250. maddesinde ‘’Kamu İdaresinin Güvenilirliği ve İşleyişine Karşı Suçlar‘’ başlığı altında düzenlenmiştir. 5237 sayılı Kanunun 250. maddesi, yürürlükten kalkan 765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu’nun 209. maddesiyle hüküm altına alınmış bulunan irtikap suçunun karşılığıdır.

5237 sayılı Kanunun 250. maddesi,

(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması hâlinde, icbarın varlığı kabul edilir.

(2) Güveninin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanılarak işlenmiş olması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) İritkap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 02.27.2012-6352/86. madde ile birinci fıkra değiştirilmiş ve dördüncü fıkra eklenmiştir.

02.07.2012-6352/86. madde ile değiştirilen birinci fıkra;

‘Görevinin sağladığı nüfusu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlamasına veya bu yolda vaatte bulunmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar cezalandırılır.’ 

02.27.2012-6352/86. madde ile eklenen dördüncü fıkra;

İritkap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.

II. Korunan Hukuksal Değer

Madde metninde çeşitli suretlerle işlenen irtikap fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. İrtikap suçundan bahsedilmesi için kamu görevlisinin kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.[1] Ancak bu yararın sağlanması madde metnindeki gerçekleştiriliş biçimleri göz önünde bulundurularak suç tanımlaması yapılmıştır.[2]

Kamu görevlisinin bu suçu işlemesi sonucunda, kamu idaresine duyulan inanç ve güven sarsılmış olacaktır. Bu sebeplerden dolayı suçla korunan hukuki değer kamu idaresinin güvenilirliği ve saygınlığıdır.

III. Maddi Unsurlar

A. Suçun Konusu

İrtikap suçunun konusu,  kamu görevlisi tarafından sağlanan ‘’yarar’’ veya ‘’vaat olunan’’ yarardır. Yarar kelimesi söz anlamı itibariyle; çıkar, kazanç, kâr anlamına gelmektedir. Sağlanan veya vaat olunan yararın haksız olması yeterlidir. Yarar vaadinin bir şekle tabii olması gerekmemektedir. Yazılı veya sözlü, ciddi olmak koşuluyla her türlü vaat olunan yarar suçun konusunu oluşturabilir. Sağlanan yarar veya vaat para veya diğer bir şey de olabilir. Vaat olunan yararın sonradan oluşması irtikap suçunun oluşmasını engellememektedir.[3] Vaadin gerçekleşmemiş olması suçun oluşumunu engellemektedir. Yararın sağlanamamış olması suçun teşebbüs aşamasında kaldığını da göstermemektedir. Suç oluşmuş kabul edilmektedir.

B. Fail

İrtikap suçu özgü bir suçtur. Özgü suç olması nedeniyle sadece belli kişiler tarafından işlendiği takdirde irtikap suçu oluşabilecektir. Açıklanan hususlar ışığında irtikap suçunun faili sadece ‘’Kamu Görevlisi’’ olabilecektir.

B.1. Özgü Suç Kavramı

Özgü suç; sadece belirli kişiler tarafından işlenen suçlardır. Suçun temel şekli bakımından failde insan olmanın dışında bazı nitelikler aranmışsa “gerçek özgü suç” söz konusudur.[4] Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinin 1. fıkrasında ‘’…bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi…’’ ifadesi yer almıştır. İrtikap suçunun oluşabilmesinin şartı ; ‘’kamu görevlisi’’ tarafından işlenmiş olmasıdır. Bu durum irtikap suçunun özgü bir suç olduğunu göstermektedir

C. Mağdur

İrtikap suçunun faili kendisine manevi zor kullanılarak veya aldatılmak, hatasından yararlanmak suretiyle kendisinden yararlanılan kişidir. Bu suçun mağduru tüzel kişi de olabilmektedir.

D. Hareket - Netice

İrtikap suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun ile 250. maddesinde düzenleşmiştir;

(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması hâlinde, icbarın varlığı kabul edilir.

(2) Güveninin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanılarak işlenmiş olması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

D.1. İcbar Suretiyle İrtikap Suçu

İcbar sözlük anlamı itibariyle ‘’zorlama’’ demektir. Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinin 1. fıkrasında icbar suretiyle irtikaptan bahsedilmiştir. Buna göre; ‘’Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması hâlinde, icbarın varlığı kabul edilir.’’denmektedir. Kamu görevlisinin, bir başkasını kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya bu yolda vaatte bulunmaya icbar etmesi gerekir. Bu suç gerçekleşebilmesi için kamu görevlisinin görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Ancak bu icbarın varlığının cebir ve tehdit boyutuna ulaşmaması gerekmektedir. Aksi halde gasp suçu oluşmuş olacaktır. İcbar suretiyle irtikap suçuna konu olan cebir manevi anlamda bir ‘’zor’’ olması gerekmektedir. Manevi zor; bir kimseye baskı yaparak istemediği bir işi yaptırmak ya da onun istediği bir işi yapmasına engel olmak demektir. İcbar fiilinin etkisinde kalan kişi, hukuka aykırı olduğunu bilmesine karşın, karşılaşabileceği daha ağır zararların önüne geçebilmek için, bu baskının da etkisiyle, kamu görevlisinin şahsına veya gösterdiği üçüncü kişiye bir yarar sağlamaktadır.[5]

D.2. İkna Suretiyle İrtikap Suçu

İkna sözlük anlamı itibariyle ‘’ bir konuda birini inandırma’’ anlamına gelmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinin 2. fıkrasında ikna suretiyle irtikaptan bahsedilmiştir. Buna göre; ‘’Güveninin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.’’ denmektedir. Kamu görevlisinin hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya bu yolda vaatte bulunmaya ikna etmesi gerekir[6]. İkna suretiyle irtikap suçunda göz önünde bulundurulacak durum kamu görevlisi sıfatı değildir; kamu görevinin faile sağladığı, yapılan işlemin yasal olduğu yönündeki güven kötüye kullanılmalıdır. Burada icbar suretiyle irtikap suçunu ikna suretiyle irtikap suçundan ayıran özellik mağdurun sağladığı yararın haksız olduğunu bilip bilmemesidir. Eğer biliyorsa icbar suretiyle irtikap suçu, eğer bilmiyorsa ve yasal gerekçesi olduğunu düşünüyorsa ikna suretiyle irtikap suçu oluşmaktadır.

D.3. Suçun Kişinin Hatasından Yararlanılarak İşlenmiş Olması

Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinin 3. fıkrasında hatadan yararlanmak suretiyle irtikap suçundan bahsedilmiştir. Buna göre ; ‘’ İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanılarak işlenmiş olması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ denilmiştir. Hatadan yararlanmak suretiyle irtikap suçu, ikna suretiyle irtikap suçunun bir işleniş biçimidir. Hatadan yararlanma olabilmesi için failin, mağduru hiçbir şekilde etkilememesi gerekmektedir. Aksi halde oluşan suç hatadan yararlanma suretiyle irtikap suçu değil ikna suretiyle irtikap suçu olacaktır.

IV. Manevi Unsurlar

İrtikap suçu doğrudan kast ile işlenebilen suçlardandır; teşebbüsle işlenemez. Fail görevin sağladığı nüfuzu veya güveni kötüle kullandığın, icbar ve iknaya elverişli bir hareketi yaptığını bilecek ve bunun sonucunda mağdurun kendisine veya başkasına bir menfaat sağlaması veya bu yolda bir vaatte bulunmasını isteyecektir.[7]

Olası kast bu suç bakımından sadece ikna suretiyle irtikap suçunda işlenebileceği düşünülmekteydi ancak son zamanlarda değişen görüşe göre tüm irtikap suçlarının olası kast ile işlenebileceği gündeme gelmeye başlamıştır. Her üç irtikap çeşidinde de genel kast yeterli olup özel kast aranmamaktadır.

Bunun yanı sıra Ceza Genel Kurulu Kararı, failde bir mal edinme saikini aramamıştır.[8] Türk Ceza Kanunu böyle bir kast aramış değildir, içtihaden bunun gerekli olduğunu kabul etmek kanunu yorumlamak değil, aksine tadil etmek hatta ‘yeni bir hüküm’ anlamına gelir.[9]

V. Hukuka Aykırılık Unsuru

A. Kanun Hükmünü Yerine Getirme

Kanun hükmünü yerine getirme TCK m.24/1 hükmü ile düzenleme altına alınmış bir hukuka uygunluk halidir. Burada görüyoruz ki kanun hükmünü ifa eden bir kimsenin eylemi suç teşkil etse dahi, atılı suç bakımından ceza perdesi kapalı kalmakta ve fail cezalandırılmamaktadır. Zira yasanın tanıdığı bir hak veya yetkinin kullanılması, geniş anlamda görevin yerine getirilmesi demek olduğundan, bu durum hakkın kullanılmasının kapsamındadır[10]. Peki, kanun deyimi dar anlamda ‘’kanun’’ metinlerini mi ihtiva etmektedir? Bu soruya olumlu yanıt vermek mümkün değildir. Nitekim burada kanundan kasıt, yürürlükte olan tüm mevzuattır.

O halde irtikap suçu bakımından anılan hukuka uygunluk nedeni incelendiğinde kanun hükmünü yerine getirme bakımından baktığımızda irtikap suçu için uygulama alanı bulunmamaktadır.

B. Amirin Emrini Yerine Getirme

Anılan hukuka uygunluk nedeni TCK m.24/2 hükmünde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre, Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur. Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.

Amirin emri hukuka aykırı olup, bu emir emredilen tarafından bağlayıcı olabilir. Amirin emri dayanağını anayasamızdan almaktadır. Kamu görevlileri amirinden aldıkları emri hukuka aykırı bulmaları halinde bu emri yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir, amir bu emri vermekte ısrar eder ise ve bu emri yazı ile yeniler ise emir yerine getirilir, bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz[11] .

İrtikap suçunda amirin emri de olsa konusu suç olduğu için emrin yerine getirilmemesi gerekir. Bu halde irtikap suçu bakımından emrin yerine getirilmesi suç işleyen kişi fail olarak cezalandırılacak, emri veren kişi de iştirak hükümleri çerçevesinde sorumlu olacaktır.

C. Meşru Savunma

Türk Ceza Kanunu’nun 25/1 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

İrtikap suçu bakımından inceleme yapıldığında suçun konusu, kamu görevlisi tarafından sağlanan ‘’yarar’’ veya ‘’vaat olunan’’ yarardır. Bu sebepten dolayı irtikap suçu bakımından meşru savunma hükmü uygulama alanı bulamayacaktır.

D. Zorunluluk Hali

Zorunluluk hali Türk Ceza Kanunu’nun 25/2 maddesinde düzenlenmektedir. Kanun hükmüne göre, gerek kendisine gerekse başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

Kamu görevlisi başka bir surette korunma olanağı bulunmayan ağır veya muhakkak bir tehlikede olması durumunda başka bir kimseye karşı yarar sağlama veya vaatte bulunma olanağı yoktur. Bu nedenle irtikap suçu bakımından zorunluluk hali uygulama alanı bulamayacaktır.

E. Bir Hakkın Kullanılması

Bir hakkın kullanılması Türk Ceza Kanunu’nun 26/1 maddesinde düzenlenmiştir. Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez. İrtikap suçu bakımından kamu görevlisinin, bu suçu işlemeye yönelik bir hakkı mevcut değildir. Hukuk düzenimiz kamu görevlisine böyle bir hakkı kullanma yetkisi tanımış olması mümkün değildir. Bu nedenle bir hakkın kullanılması hükümleri irtikap suçu bakımından uygulama alanı bulamayacaktır.

F. Mağdurun Rızası

Türk Ceza Kanunu’nun 26/2 maddesinde düzenlenmiştir. Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez. Suçun mağduru olarak kabul ettiğimiz kişinin irtikap fiillerine rıza göstermesi bu fiilleri hukuka uygun hale getirmeyecektir.[12] Suçun mağduru olmasına rağmen kişi üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği bir hakka sahip değildir. Çünkü hem suçun mağduru olmasına rağmen kişi üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği bir hakka sahip değildir. Çünkü hem burada kamu idaresinin düzgün işleyişi ve insanların kamu idaresine olan güveni korunduğu, hem de rızanın varlığı halinde aslında karşılıklı bir anlaşma hali ortaya çıkıp fiilin tipi değişeceği için yine fiil hukuka uygun hale gelmeyecektir[13].

Bu bakımdan bakıldığı zaman irtikap suçunda mağdurun rızası hükmü uygulama alanı bulamayacaktır.

VI. Suçun Özel Görünüş Şekilleri

A. Teşebbüs

Teşebbüs kurumu, Türk Ceza Kanunu’nun ‘’Genel Hükümler’’ kısmında 35. madde hükmünde ‘’Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.’’ Şeklinde düzenleme altına alınmış olup, yapısal olarak ceza hükmü içeren tüm suç tiplerine  eğer ki suç elverişli ise uygulanabilecektir.

Suça teşebbüste; fail suçu işlemek amacıyla hareket etmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu tamamlayamamaktadır. Bu durumda tamamlanmış suça oranla daha az ceza verilmektedir.

İrtikap suçunda yararın sağlanması veya vaat edilmesi ile suç tamamlanmaktadır. İrtikap suçu bakımından teşebbüs değerlendirilecek olunursa; icbar ve ikna suretiyle irtikap suçuna teşebbüs mümkündür[14] Yargıtay da suça teşebbüsün mümkün olduğu yönünde kararlar vermektedir[15]. Mağdura karşı icbar ya da ikna hareketinin gerçekleştirilmesine karşılık yararın sağlanamaması veya vaatte bulunulmaması olasıdır. İrtikap suçunun bu iki şeklinde fail kast ettiği icbar etme ve gerçekleştireceği hileli davranışlarla ikna etme şeklindeki hareketler ile icrai nitelikteki hareketleri sergilemeye başlamaktadır.[16]İcbar ve ikna suretiyle irtikap yararın sağlanması veya yarar sağlanması yönünde vaatte bulunulmasıyla tamamlanmaktadır. Ancak öğretide yarar sağlanması yönünde vaatte bulunulmasıyla suçun tamamlanacağı, ancak yararın sağlanmasıyla suçun sona ereceği şeklinde bunun aksi yönünde görüş de ileri sürülmüştür[17].

Hatadan yararlanmak suretiyle irtikap suçu ise, ihmal suretiyle icra edilebilen bir suçtur. Bu nedenle teşebbüse elverişli değildir. Failin hâkimiyet alanına geçirildikten sonra mağdurun durumu fark edip geri istemesi sonucunda iade edilen yararın tamamlanmış suça etkisi yoktur. İrtikap suçunda failin sağladığı yararı geri vermesi durumunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına ilişkin Türk Ceza Kanunumuzda hüküm bulunmamaktadır[18]. Bu durumda cezada indirim uygulama Hakimin takdiri kanaatindedir.

B. İştirak

İrtikap suçu özgü suç olduğundan ancak özel faillik niteliği taşıyan  kamu görevlisi fail olabilir. Kamu görevlisi olmayan kimse bu suçun faili yada müşterek faili olamaz. Eğer failin fiili sonucunda haksız çıkar kamu görevlisi olmayan üçüncü kişiye sağlanmış veya vaat edilmiş ise üçüncü kişi kamu görevlisinin işlediği irtikap suçuna irtikap kuralları çerçevesinde katılmış sayılmaktadır.[19] Bunun sonucunda üçüncü kişinin bu haksız çıkarın failin icbar veya ikna fiili sonucunda kendisine verilmesi gerekmektedir. Fail, icbar veya ikna suretiyle fiili kendisi yapmayın yine bir üçüncü kişiye yaptırmış ise üçüncü kişi yine suça iştirak eden olacaktır.

Diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden sıfatı ile sorumlu tutulabilmeleri için fiilin kasten işlenmiş ve hukuka aykırı olması gerekmektedir. Failin bu fiil nedeniyle ayrıca kusurlu olmasına gerek yoktur. Azmettirenin veya yardım edenin sorumluluğu için, suçun tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasına gelmiş olması gerekmektedir.[20]

C. İçtima

Türk Ceza Kanunu’nda suçların içtimaı bahsi; 42, 43 ve 44. maddelerinde düzenlenmektedir. Suçların içtimaından birden çok suçun tek bir fail üzerinde toplanmasıdır. Ceza hukukunun temel kurallarından olan ‘’kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır’’,(quot delicta tot poenae) kuralının istisnası suçların içtimaı hakkındaki düzenlemelerdir.[21]

İrtikap diğer suçlarla içtima edebilir. İrtikap suçunu işlemek için başka bir suç daha işlenmiş ise, ikinci suç irtikâbın unsur veya ağırlaştırıcı sebebi olmadığı takdirde, ayrı ayrı suç teşkil eder. Örneğin icbar suretiyle irtikap suçunda, sanık istediği menfaatin verilmemesi halinde işlemi yapmayacağını ve mağdurun daha fazla zarara uğrayacağını belirtmekle; aslında mağduru tehdit de emektedir ancak buradaki tehdit icbarın yasal unsuru içinde yer aldığından sanığa tehdit suçundan dolayı ayrıca ceza verilmez.[22]

İrtikap suçu görevi kötüye kullanma suçunun da ayrı bir görünüş biçimi olduğundan sanık hakkında ayrınca görevi kötüye kullanma suçundan dolayı ceza verilemez. Burada üzerinde durulması gereken diğer bir husus ikna suretiyle irtikap suçunun evrakta sahtekarlık yapmak suretiyle işlenmesi durumunda; evrakta sahtekarlık suçları ikna suretiyle irtikabın TCK’nun 42. maddesinde belirtildiği biçimde unsuru veya ağırlatıcı sebebi olmadığından, her iki suçtan ayrı ayrı ceza verilip bunların içtima ettirilmesi gerekir.[23]

İrtikap suçunun zincirleme suç olarak işlenmesi mümkündür. Örneğin fail, aynı mağdura karşı birden fazla kez ve farklı zamanlarda irtikap suçunu işleyebilir. Bu durumda zincirleme suç hükümleri söz konusu olabilecektir. Tek fiil ile birden fazla kişiye karşı da bu suç işlenebilecektir fail tek bir ceza alacaktır ancak böyle bir durumda TCK madde 43 hükümleri oranında cezada artırım olacaktır.

VII. YAPTIRIM VE MUHAKEME USULÜ

Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinin birinci fıkrasına göre maddede bahsedilen tipikliği gerçekleştirin kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Maddenin ikinci fıkrasında üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı öngörülmüştür. Maddesin üçüncü fırkasında ise hatadan yaralanma suretiyle irtikap suçu ikna suretiyle irtikap suçunun bir görünüş biçimi olarak kabul edilmiş bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Maddenin son fıkrasına göre ise İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirileceği şeklinde hüküm kurulmuştur. Demek ki son fıkra hükmü ile hafifletici bir sebep düzenleme altına alınmıştır.

Anayasamızın 76. maddesine göre irtikap suçu suç kızartıcı fiillerden sayılmış ve bu suçu işleyen kamu görevlisinin milletvekili seçilemeyeceği belirtilmektedir.

İrtikap suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Dolayısıyla Cumhuriyet Savcısı bizzat gidip soruşturma ve kovuşturma evresi başlatabilecektir. Mağdurun şikayet bildirimi yapması gerekmemektedir. Suçun mağduru, üçüncü kişi veya herhangi bir kişi yetkili mercilere başvuru yaparak soruşturma evresini başlatabilecektir. Bunun haricinde herhangi bir şekilde öğrenilen irtikap suçu içinde soruşturma evresi başlatılabilecektir.

İrtikap suçunda zamanaşımı süresi on beş yıldır. İrtikap suçundan dolayı on beş yıl içinde soruşturma ve kovuşturma sürecinin savcılık tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ilgililer her zaman irtikap suçundan dolayı şikayet etme olanakları varken bu sürenin on beş yılı geçmemesi gerekmektedir.

İcbar ve ikna suretiyle işlenen irtikap suçu ağır ceza mahkemelerinde görülmektedir. Hatadan yararlanmak suretiyle irtikap suçunda ise görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir. Yetkili mahkeme bakımından inceleme yapıldığı zaman ise irtikap suçunun her üç görünümü bakımından da suçun işlendiği yer mahkemesi yetkili mahkemedir.

VIII.  SONUÇ

İrtikap suçu günümüzde çok fazla işlenmektedir. Bu sebeple yasal unsurları iyi bilinmesi gereken suçlardandır. Özellikle rüşvet ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından ayrımının yapılması gerekmektedir. Uygulamada en çok karşılaşılan sorunların başında; icbar suretiyle irtikap suçunun yasal unsurlarından olan “icbar”ın oluşup oluşmadığının tespiti gelmektedir. Özellikle, icbarın tespitinde düşülen hatalardan dolayı aynı tür suçlar bazen irtikap bazen de rüşvet suçu olarak kabul edilmekte iken, 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun ile değişik, TCK’nun 250. maddesinde icbarın tanımı yapılarak uygulamadaki bu farklılıkların önüne geçilmeye çalışılmıştır. 6352 sayılı Kanun ile TCK’nun 250. maddesinde düzenlenen irtikap suçu bakımından iki önemli yasal değişiklik ve düzenlemeye gidilmiştir[24] yapılan en önemli değişiklik 250. maddenin birinci fıkrasına koyulan icbar kavramının tanımı olmuştur. Fıkraya eklenen icbar kavramının tanımı ile uygulamada oluşabilecek tereddüt ve yanılmaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır. İcbar kavramı, “kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması” olarak tanımlanmıştır. Bu yasal düzenleme ile uygulamadaki farklı kararların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

6352 sayılı Kanunla TCK’nun 250 maddeye eklenen 4. fıkraya konulan ikinci değişiklik ile irtikap suçunda menfaatin değerine göre indirim yapılması düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; “İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” Bu düzenleme rüşvet ve nüfuz ticareti suçlarını da kapsamadığından ceza adalet sistemini bozacak mahiyettedir. Çünkü menfaat değerine göre indirim yapılacağından rüşvet suçu bakımından daha az bir ceza ile karşılaşılacaktır. Bu sebepten dolayı TCK madde 250/4 fırkasına göre getirilen değişikliğin rüşvet ve nüfuz ticareti suçlarını kapsar şekilde değişiklik getirilmesi faydalı olacaktır.[25]

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

ARTUK Mehmet Emin / GÖKÇEN Ahmet / YENİDÜNYA Ahmet Caner; 5237 Sayılı Kanuna Göre Hazırlanmış Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, Ekim, 2012.

CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, Türk Ceza Hukukuna Giriş, İstanbul, Beta Yayıncılık, Dokuzuncu Bası, 2016.

KOCA M.Reis, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Cilt 0, Sayı 6, 2016.

MERAN Necati, Zimmet Rüşvet-İrtikap Görevi Kötüye Kullanma Suçları, Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara, 2013.

ÖZEN Mustafa; İritkap ve Rüşvet Suçları, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2010.

SAHİR Erman/ÖZEK Çetin,  Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kamu İdaresine Karşı Suçlar, İstanbul, 1992.

TEZCAN Durmuş/ERDEM Mustafa Ruhan/ÖNOK Rıfat Murat; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara, 2009.

TURABİ, Selami, İrtikap Suçları, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, 2009.

YEŞİL, Eyüp Kasten Öldürme Suçlarında Bağlılık Kuralı, CHKD, 3.Cilt, 2.Say, 2015.

---------------

[1] MERAN Necati, Zimmet Rüşvet-İrtikap Görevi Kötüye Kullanma Suçları, Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, 2013, Ankara, s.238

[2] SAHİR Erman/ÖZEK Çetin,  Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kamu İdaresine Karşı Suçlar, 1992, İstanbul

[3] MERAN Necati, a.g.e., s.239

[4] YEŞİL Eyüp, Kasten Öldürme Suçlarında Bağlılık Kuralı, CHKD, 3.Cilt, 2.Sayı, 2015, s. 97-98

[5] Madde Gerekçesi.

[6] MERAN Necati, a.g.e., s.246

[7] TURABİ Selami, İrtikap Suçları, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, 2009, s.101

[8] TURABİ Selami, a.g.e., s.101

[9] SAHİR Erman/ÖZEK Çetin,  a.g.e. s.83

[10] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, Türk Ceza Hukukuna Giriş, İstanbul, Beta Yayıncılık, Dokuzuncu Bası, 2016, s.299

[11] AY m.137. Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.

[12] ÖZEN Mustafa, İrtikâp ve Rüşvet Suçları,  Adalet Yayınevi, 1.Bası, 2010, s.88

[13] ÖZEN Mustafa, a.g.e., s.88- 108

[14] ARTUK Mehmet Emin/GÖKÇEN Ahmet/YENİDÜNYA Ahmet Caner; 5237 Sayılı Kanuna Göre Hazırlanmış Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, Ekim, 2012, s.843

[15] Yargıtay’a göre, “Tedaş Derik İşletme Şefliğinde görevli sanığın kasap olan müştekinin iş yerine giderek denetim yaptığı, elektrik gücünün olması gerekenden az olduğunu, bunun yükseltilmesi için 70.000.000 lira vermesi gerektiğini ve aksi takdirde elektriğinin kesileceğini belirtmek suretiyle cebri irtikâp suçunu işlediği iddia ve kabul edilmiş ise de; sanığın talebi karşısında müştekinin henüz para vermeden ve açıkça bir çıkar sağlama vaatinde bulunmadan durumdan şüphelenip konuyu C. Savcılığına intikal ettirdiği, aldığı talimat üzerine suçun tespiti amacıyla paranın verilmesinden sonra sanığın yakalandığının tüm dosya içeriğinden ve müşteki beyanlarından anlaşılmasına göre, olayda sanığın belli yoğunluğu ve icbar boyutuna varan söz ve davranışı bulunmadığından cebri irtikâp suçunun unsurlarının oluşmadığı, bilirkişi raporunda ek güç tesisi ve dolayısıyla ek tesise iştirak bedeli ve teminat ödemenin gerekmediği savunmada ileri sürüldüğü gibi bağlı gücün yükseltilmesinin gerekmesi halinde dahi Mardin Elektrik Dağıtım Müessesinin yazılarına nazaran ödenmesi gereken paranın istenenden az olduğu, sanığın bu şekilde sabit olan vazifesini suiistimal ederek parayı isteme eyleminin menfaatin sağlanmaması veya bu yolda vaatin bulunmaması ve paranın sanığın yakalanması gayesiyle verilmesi sebeplerinden dolayı TCK’nin 209/2. ve 61. maddelerine uyan ikna suretiyle irtikâba eksik teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı biçimde cebri irtikâptan hüküm kurulması” (Y.5.CD. 19.01.2004, E.2003/5268 – K.2004/37). Karar için bkz. MERAN; s.192. Bir başka kararında; “mağdur icbar veya ikna nedeniyle değil de failin yakalanması amacıyla yarar sağlama vaatinde bulunulması halinde suç teşebbüs aşamasında kalmıştır. “Sübutu kabul edilen olayda; ayağının kırılması nedeniyle 17.05.2000 gecesi Denizli Devlet Hastanesine yatırılan müştekinin babası ertesi gün muayene edip ameliyat edilmesi gerektiğini, ancak el emeği 300–350 milyon lira alacağını söyleyen, istediği bu paranın tedarik edilmemesi nedeniyle ameliyatı 22.05.2000 gününe kadar geciktiren, bundan sonra da “para vermezsen babanı taburcu etmeyeceğim” diyerek taburcu işlemini geciktiren sanık doktorun süregelen icbarına maruz kalan müştekinin, haksız menfaat sağlamayı düşünmeyip sanığın yakalanmasını temin etmek amacıyla para vermeye rıza göstermiş gibi görünüp aynı gün durumu polise intikal ettirerek aldığı talimat üzerine 150.000.000 lirayı vererek sanığı yakalattığı, bu itibarla sanığın eyleminin cebri irtikâba eksik kalkışma (teşebbüs) derecesinde kaldığı gözetilmeden tamamlandığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması” (Y.5.CD. 11.07.2001, 3098/4859). Karar için bkz. HAKERİ; (Tıp Hukuku 5. Baskı…), s.799. Bir diğer kararında; “Şikâyetçi A.nın manevi zor kullanarak yasadışı çıkar sağlama yolundaki isteğini geri çevirdiği, manevi zorla yiyicilik cebri irtikap suçunun niteliğine göre bu suça ancak eksik derecede kalkışma olanağı bulunduğu gözetilmeyerek” (Y.5.CD. 28.01.1997, 2452/2610) Karar için bkz. MALKOÇ İsmail; Zimmet-İrtikap Rüşvet Suçları, Malkoç Yayınevi, Ankara 2010, s.1719.

[16] KANBUR Mehmet Nihat,  6352 Sayılı Kanun Değişiklikleri Çerçevesinde Türk Ceza Hukukunda İrtikâp Suçu  Yıl 2013, Cilt 19, Sayı 2

[17] TEZCAN Durmuş/ERDEM Mustafa Ruhan/ÖNOK Rıfat Murat; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara, 2009, s.753

[18] MERAN Necati, a.g.e., s.248-249

[19] TURABİ Selami, a.g.e., s.116

[20] TURABİ Selami, a.g.e., s.117

[21] TURABİ Selami, a.g.e., s. 117

[22] KOCA M.Reis, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Cilt 0, Sayı 6, 2016, s.269

[23] KOCA M.Reis, a.g.e., s.269

[24] KOCA M.Reis, a.g.e., s.276

[25] KOCA M.Reis, a.g.e., s.277