GİRİŞ
İş kazalarının tarihi insanlık tarihi kadar eski olduğu söylenebilir. İnsanlığın ortaya çıkması ile birlikte iş ve meslek kavramları da sürekli olarak olmaya devam etmiştir. İş kazalarının varlığı, Sanayi Devrimi ile birlikte göstermiş olduğu artışla birlikte, üretim ve iş alanlarında gelişme görülmüştür. 18. ve 19. yüzyıllarda fabrikaların ve sanayilerin gelişimiyle birlikte üretimin artmasıyla birlikte işgücüne olan ihtiyaç da bu minvalde artış göstermiştir. İşgücüne olan ihtiyacın artmasıyla birlikte rekabette de artış görülmüştür. İşgücünün ucuzlamasıyla birlikte işverenler daha da ekonomik olan kadın ve çocuk işçilere yönlenerek çalışma yaşamına dahil etmeye çalışmışlardır. Rekabetle birlikte uzun çalışma saatleri de kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Yaşanan tüm bu gelişmeler çalışanlar üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Bu nedenle birçok iş kazası gerçekleşmiştir. Bu durumun değiştirilmesi amacıyla iş sağlığı ve güvenliği kapsamında gerekli çalışmaların yapılarak önlemlerin alınması bu anlamda önemli olmuştur.
Yaklaşık olarak 21 milyon çalışanı kapsamakta olan Sosyal Güvenlik Kurumu, ülkemizde gerçekleşen iş kazaları ve meslek hastalıklarına bakıldığında her gün ortalama 284 çalışanın iş kazası geçirdiğini, 3 çalışanın ise iş kazaları sebebiyle öldüğünü, 12 kişinin ise sürekli iş göremez hale geldiğini belirtmiştir. SGK verileri uyarınca, 2016’da en fazla iş kazasının meydana geldiği alanlar madencilik ve inşaat sektörleri olduğu ifade edilmiştir. Belirtmek gerekir ki bu veriler, SGK’ya kayıtlı olan kurumlardan aktarılan verilerdir. Kayıt dışı istihdam edilen ve SGK’ya bildiriminin yapılmadığı iş kazaları da göz önünde bulundurulduğunda gerçek verilerin SGK’nın belirttiği değerlerden çok daha fazla olacağı görülmektedir.
İş kazalarına ilişkin belirtilmesi gereken diğer bir durum da iş kazalarından kaynaklanan hukuki meselelerdir. Bilindiği gibi ceza kanunda yer verilen taksirle yaralama, olası kastla yaralama ve taksirle ölüme sebebiyet verme gibi düzenlemeler iş kazaları bakımından da uygulama alanı bulur. Özel hukuk bakımından değerlendirildiğinde ise tazminat davalarının açılmasına sebebiyet verdiği görülmektedir. Açılan bu davalarla birlikte ödenen tazminatların ciddi rakamlar olduğu söz konusu olur.
BİRİNCİ BÖLÜM
İŞ KAZALARININ HUKUKİ BOYUTU
1. Genel Olarak
İş kazasının hukuki sorumluluğuna ilişkin farklı görüşler bulunmaktadır. Bu görüşlerin iş kazalarındaki haksız fiil sorumluluğunun olduğu ve iş kazalarında sözleşmeye aykırılık nedeniyle sorumluluğun olduğuna ilişkindir. İş kazalarında haksız fiilin bulunduğuna ilişkin görüşe göre iş kazalarının işveren sorumluluğu uyarınca hem haksız fiil hem de sözleşmeye aykırılık nedenine kaynaklanması söz konusu olabilir[1]. Haksız fiil sorumluluğuna gidildiği hallerde kusurun ispat edilmesi işçiye ait olmakla birlikte haksız fiil nedeniyle oluşan zararın zamanaşımı, sözleşmeye aykırılık nedeniyle zamanaşımına göre daha uzundur. Bu nedenle iş kazalarında sorumluluğun sözleşmeye aykırılığa dayandırılması lehe yorumlanacağı ifade edilmektedir[2].
İş kazalarının sözleşmeye aykırılığı nedeniyle oluşan sorumlulukta ise bir görüşe göre işverenin bu durumlardaki sorumluluğu, işverenin hizmet sözleşmesi ya da kanunların kendisine yüklediği sorumluluklara karşı kasten ya da ihmalen aykırı davranmasından kaynaklanır. Bu görüş uyarınca, iş güvenliğine uygun şekilde davranmayan kimselerin sorumluluğu olacağından dolayı haksız fiil sorumluluğuna göre sorumlulukları ortaya çıkar[3].
2. Cezai Sorumluluk Açısından İş Kazasının Hukuki Boyutu
Çalışan kimselerin güven içinde çalışması ve vücut bütünlüğünün korunmasına ilişkin gerekli tedbirler İş Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamınca ele alınmıştır. Bu mevzuatlarda yer verilen düzenlemeler, bağlayıcı niteliktedir. İK ve İSGK uyarınca işyerlerinin denetimi yapılmakta ve önleyici yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği değerlendirilmektedir. Bu önlemlerin yerine getirilmediğinin tespit edilmesi halinde işverenin ve işverenin birtakım müeyyideler ve sınırlandırmalara tabi olması söz konusu olabilmektedir[4].
İş kazalarının oluşmasını önlemek amacıyla bu duruma sebebiyet veren olayların engellenmesi için tedbirler alınmakla birlikte bu olayların meydana geldikten sonra ortaya zararların telafi edilmesi için illiyet bağının olduğu hallerde faillere ilişkin cezai yaptırımların verildiği görülür[5].
2.1. Suçun Maddi Unsurları
İş kazası bakımından suçun maddi unsuruna bakıldığında, hareketin olduğu görülmektedir. Bu anlamda fiilin icrai bir davranışla yapılması mümkün olduğu gibi ihmali bir davranışla gerçekleştirilmesi de mümkündür. Ceza sorumluluğundan bahsedilirken eylemin fiili bedelden değil, iradenin sonucunda gerçekleşmiş olması önemlidir. Fiili bakımdan suçun maddi unsuruna ilişkin objektif yönünü ilgilendirmektedir[6].
Netice bakımından bir değerlendirme yapıldığında ise hukuken değer ve önemin atfedildiği icrai ya da engel olunmaması nedeniyle oluşturulan eylemle meydana gelen dış dünyadaki değişikliklerdir. Hukuki açıdan kişileri ilgilendiren neticeler, suç tiplerindeki neticelerdir. Bir eylem nedeniyle birden fazla neticesini meydana gelmiş olması mümkündür. Tüm bu neticelerin ceza hukuku kapsamında değerlendirilmesi söz konusu olmaz. Netice ceza hukukunda birçok konu açısından önem arz eder. Çünkü cezanın ne olacağı netice ile belirlenmiş olur[7].
Ceza hukuku bakımından bir kişinin sorumluluğundan söz edebilmemiz için herhangi bir eylemin bir neticeyle bir araya gelmesi yeterli olmaz. Ceza hukuku bakımından geçerliliği olan şahsilik ilkesi uyarınca failin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için neticenin failin eseri olması gerekir. Dış âlemde oluşan değişikliğin faile atfedilmesi için eylemin fail tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Yargıtay Ceza Kurulu’nun, 2013/704 E. 2015/121 K., 21.04.2015 T. kararına bakıldığında fail tarafından gerekli önlemlerin alınmaksızın ve dikkatsizce hareket ederek aracını geçiş üstünlüğü olmayan bir yerde tedbirsiz şekilde davrandığından dolayı sorumlu tutulmuştur. Kişinin eylemi ile ölen kişinin ölüm nedeni arasında illiyet bağı kurularak bir değerlendirme yapıldığında, failin eylemi neticesinde ölüm sonucu meydana geldiğinden dolayı failin sorumluluğuna gidilmiştir[8].
Ceza hukuku bağlamında failin yalnızca insan olabileceği görülmektedir. İnsan dışındaki doğa olayları ve canlıların bu bağlamda fail olarak değerlendirilmesi söz konusu olamaz. Bunula birlikte, mağdura bakıldığında ise suç konusunun ait olduğu kimsedir. Yaşam hakkı ya da beden bütünlüğünün zarara uğrayan kimseler olduğu değerlendirildiğinde mağdurdan bahsedilir[9].
2.2. Suçun Manevi Unsurları
Suçun işlendiği ve failin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için failin manevi unsuru da göz önünde bulundurarak hareket ettiği söylenebilir. Manevi unsurun iradi şekilde hareketin gerçekleştirildiğinde değerlendirmek lazım, aksi halde bu durum söz konusu olamaz. Suçun maddi unsurunun kanunda tipe uygun bir eylemden dolayı failin sorumluluğunun olması yeterli değildir, bu nedenle manevi unsurun da göz önünde bulundurularak değerlendirmenin yapılması gerekir. Bu nedenle failin kastının olup olmadığına göre bir değerlendirme yapılarak manevi bağın da bulunması gerekir[10].
2.3. İş Kazalarında Taksir
Bir işin kusurlu yapılması, kusur etme ve eksik yapma gibi anlamları bulunan taksir, Türk Ceza Kanunu’nda yer verilen düzenleme uyarınca özen yükümlülüğüne aykırı davranma şeklinde ifade edilir. Fail tarafından suç tipinde ortaya çıkan sonuca ilişkin kast içinde olmadan ve gerekli özen ve dikkati göstermediği hallerde hukuka aykırı şekilde davrandığında taksirden söz edilmesi mümkündür[11]. TCK’da yer verilen düzenleme uyarınca, taksirli davranışların da cezalandırılması gerektiği ifade edilir. Özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı davranıldığı hallerde taksirden söz edilir. İş kazalarının meydana gelmesinde de taksirli durumların oluşması söz konusu olabilir. Çalışanların bilinçsiz davranması veya özen yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle iş yerlerinde taksirle davranma sonucunda iş kazalarının olması muhtemeldir[12].
2.4. İş Kazaları Sonrası Uygulanacak Yaptırımlar
İş kazası ile icra edilen eylemle netice arasındaki uygun nedensellik bağının kurulmasıyla kusurların kazaya ya da meslek hastalığına neden olan işveren vekillerinin kusurları oranında sorumlulukları söz konusu olur. Taksir neticesinde bir işçinin yaralanması söz konusu olursa ve bu durum işveren veya ya da iş güvenliği uzmanı veya işveren vekili tarafından kaynaklanıyorsa sorumluluk miktarınca sorumluluğun olduğu görülür. Bu bağlamda TCK’nın 89. maddesi uyarınca sorumluluk doğar. Bunun yanı sıra taksirle ölüme neden olma halinde ise TCK 85 uyarınca sorumluluk ortaya çıkar[13].
3. Hukuki Sorumluluk Bakımından İş Kazaları
3.1. Hukuki Sorumluluk Kavramı ve Kaynağı
İş kazalarında meydana gelen hukuki sorumlulukta, sorumluluk nedeniyle kimlerin ne şekilde sorumluluğunun olduğu ve kimlerden ne şekilde bunun tazmin edilmesi gerektiğinin değerlendirilmesi söz konusu olur. İş kazalarında hukuki sorumluluğa neden olan durumlar haksız fiil sorumluluğu ve sözleşmeden kaynaklanan hukuki sorumluluktur. Haksız fiil sorumluluğu uyarınca işçinin malvarlığında ya da şahsında bir zararın olduğu görülmektedir. İş kazalarının da özü itibariyle haksız fiil sorumluğu oluşturduğu görülmektedir[14].
İş kazalarından kaynaklanan hukuki sorumluluğun bir kaynağı ise sözleşmeye aykırılık nedeniyle ortaya çıkan ortaya çıkan sorumluluktur. İş güvenliği tedbirlerin uygun davranılmadığında iş sözleşmesinden kaynaklı işçinin gözetilmesi borcuna aykırı davranıldığı görülür. İşverenin sözleşmeye dayalı sorumluluğu uyarınca TBK 417 ve İSGK’nın 4. maddesi ve İş Sağlığı ve Güvenliği’yle ilgili mevzuat uyarınca değerlendirme yapılır. İşveren tarafından işçinin gözetilmesi gerekli önlemlerin alınması bu anlamda önemlidir. Sözleşmeye aykırı davranılması nedeniyle ortaya çıkan sorumlulukta iş kazalarından doğan sorumluluğun olduğu ifade edilir. Sözleşmeye aykırı harekette bulunulması, kast veya ihmal derecesinde kusurun varlığı aranır[15].
3.2. Hukuken Sorumluluğu Olan Kimseler
İş kazaları nedeniyle hukuki sorumlulara bakıldığında sorumluluk kapsamında olan kimselerden ilki işverendir. İK’nın 2. maddesinde yer verilen tanım uyarınca işveren, bir iş sözleşmesine dayalı olarak çalışan gerçek kişiye iş, işçi çalıştırmakta olan gerçek ya da tüzel kişi veya tüzel kişiliği bulunmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak değerlendirilir. İşverenin iş kazasının meydana gelmesinde gerekli önlem ve tedbirleri aldığını ve gözetim yükümlülüğünü ihmal ettiği miktarca sorumluluğu bulunmaktadır[16].
Sorumluluğu olan bir diğer kimse ise işveren vekilidir. İşletmelerin büyümesinde, işyerlerinin genişlemesinde ve şubelerin açılmasında ve aynı zamanda da hem yönetimi sağlaması işveren için zor olduğundan dolayı işveren vekili tarafından bu çalışmaların bir kısmı gerçekleştirilir. İşveren nam ve hesabına işyerinin işlerinin yürütülmesi ve işletmenin yönetilmesinden sorumludur. Kanun koyucu tarafından İSGK’nın uygulama bulmasında işveren sayıldığı görülmektedir. İşveren vekili, iş kazaları nedeniyle sorumluluğu olan ikinci kimsedir. İşveren vekilinin kusuruyla orantılı olarak sorumluluğunun olduğu görülür. Bununla birlikte işyeri hekimliği yapan kimselerin iş kazaların kusurları miktarınca sorumluluğu olduğu görülmektedir[17].
3.3. İş Kazaları Nedeniyle Açılabilecek Hukuk Davaları
İş kazaları sebebiyle zarar gören kimse tarafından ya da sigortalının iş kazası nedeniyle öldüğü hallerde yakınlarınca maddi ve manevi tazminat davaları açabilmeleri mümkün olmaktadır. Kurum tarafından iş kazaları nedeniyle sigortalıya maddi yardım sağlanmaktadır. Kimi durumlarda sağlanan bu yardımların sigortalıların uğradığı zararı tamamen karşılaması yeterli olmaz. Bu halde sorumlulara ilişkin maddi tazminat davasının açılması mümkündür[18]. İş kazaları nedeniyle zarara uğrayan kimsenin ya da sigortalının yakınlarının uğradıkları üzüntü ve sıkıntı sebebiyle manevi tazminat davası açmaları mümkündür. Kurum tarafından ödenen yardımlar zarara yönelik olmasına karşın manevi zararın tazminine ilişkin değildir[19].
Sigortalının iş kazasına uğraması nedeniyle kurum tarafından belli başlı maddi yardımlarda bulunulmaktadır. Ödenen bu yardımlarla birlikte kurumun malvarlığında azalma olduğu görülmektedir. İş kazasının meydana gelmesinde işveren ya da üçüncü kişilerin sorumluluğu görüldüğünde kurum tarafından yapılan bu harcamalara neden olan kimselerden bu yardımların iadesi talep edilir[20].
İKİNCİ BÖLÜM
İŞ KAZASI
1. Genel Olarak
Günümüzde çalışma yaşamına bakıldığında insanların içinde yer aldığı toplumun sınırlarının ne denli genişlediği görülmektedir. Bu durum itibariyle insanların sahip olduğu bazı hakların korunması, sosyal adaletin sağlanması ve insan haklarının yanı sıra yaşam güvencesi ilkeleri ile tutarlı olması gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda çalışma hayatını etkileyen ve şekillendiren olayların yanı sıra iş kazası, genel itibariyle kazaya göre daha önemli farklılıklar içerir. Belli bir zarar ve yaralanmaya sebebiyet veren beklenmedik olaylar genel itibariyle bir kaza olarak değerlendirilmesinin yanı sıra her durumda iş kazası olarak değerlendirilmesi söz konusu olmaz[21].
İş kazası, çalışma gücünü doğrudan ilgilendiren ve sosyal sigortalar aracılığıyla doğrudan koruma altında bulunan meslek riskidir. İş kazası, işverenin belirlediği çalışma saatleri içinde iş ya da işin gereği meydana gelen, bedeni bir arızayla sonuçlanan kaza halidir. İşveren tarafından işçinin korunması ve yardımcı olabilmek amacıyla gayret gösterilmesi işçinin menfaatine zarar veren davranışlardan kaçınılması gerekir. İşveren tarafından işçinin gözetim borcu uyarınca fiziken ve ruhen işçinin kişilik haklarının korunması önem arz eder[22].
2. İş Kazasının Tanımı ve Unsurları
2.1. İş Kazasının Tanımı
İş kazası, ilgili mevzuata bakıldığında İş Hukuku bağlamında ortaya çıkması mümkün olabileceği gibi Sosyal Sigortalar Hukuku bağlamında da ortaya çıkması mümkündür. Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi Sosyal Sigortalar Hukuku bağlamınca sonuçlarıyla İş Hukuku bakımından sonuçları bir değildir. Bu nedenle iş kazasının tanımı iki hukuk alanında da farklılıklar gösterir. Bununla birlikte İSGK’nın 19. maddesine bakıldığında çalışanlara ilişkin getirilen yükümlülüğün olduğu görülmektedir[23]. Bu düzenleme uyarınca çalışanlar tarafından iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin alınan tedbirler için verilen tedbirlere uygun davranılması ve güvenlik kurallarına aykırı hareket edilmemesi gerekir[24].
Yer verilen bu düzenlemelerle birlikte işverene yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sonucunda kazanın meydana gelmesi halinde iş hukuku bağlamında iş hukuku olarak değerlendirilecek ve işçiye karşı sorumluluk meydana gelecektir. Ortaya çıkan bu tür kazalar Sosyal Sigortalar Hukuku bağlamında kazara göre daha dar kapsamlıdır. Bu nedenle sosyal sigortalar hukuku bağlamında kazaların aynı zamanda da İş Hukuku bağlamında iş kazası olarak nitelendirilmesi anlamına gelmez.
Yargıtay 10. HD, 26.04.1977, 1977/6231E-3150 K., tarihli kararında[25], bir olayın iş kazası olarak kabul edilmesi için Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamınca sonuçlarıyla işveren aleyhine açılmış olan tazminat davasına göre sonuçlarının bir olmadığı ifade edilmektedir. İş kazası sayılan olayın hangi şartlar altında gerçekleştiğine ve ne gibi olayları meydana getirdiğine ilişkin illiyet bağının olması gerektiği şartını arayan Yargıtay, iş hukuku bakımından işverenin zarara uğraması veya hak sahiplerince iş kazası nedeniyle ortaya çıkan sorumluluk, sosyal güvenlik kurumunca karşılanmayan zarara ilişkindir.
SSGSSK’nın 13. maddesinde ifade edildiği üzere[26] iş kazası “İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” Şeklinde tanımlanmıştır. Bu maddeyle birlikte iş kazasının tanımından daha çok unsurları ve nelerin iş kazası kabul edileceği ifade edilmiştir. Sosyal sigortalar hukukuna göre ise iş kazasının iş hukuku ve borçlar hukukuna göre daha geniş kapsamı bir düzenlemenin yer verildiği görülmektedir.
Yargıtay 10. HD, 26.04.1977, 1977/6231E-3150 K. kararına bakıldığında ise bir olayın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için söz konusu olaya maruz kalan kimsenin 5510 sayılı kanunun 4. maddesi uyarınca sigortalı sayılması gerektiği ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra kanunun 13. maddesinde ifade edilen olaylardan birinin gelmiş olması şartı aranmaktadır[27].
2.2. İş Kazasının Unsurları
Bir olayın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için kazaya uğrayan kimsenin sigortalı olması ilk şarttır. Bununla birlikte kazaya sebebiyet veren olayın gerçekleşmesi, kazayla sonuç arasında nedensellik bağının olmasının yanı sıra kaza sonucuyla birlikte bedensel ya da ruhsal zarara uğranması şartları aranmaktadır. SSGSSK’nın 13. maddesine bakıldığında iş kazasının unsur ve koşullarının ifade edildiği görülmektedir. Diğer bir anlatımla kaza sonucunda fiziksel ve ruhsal engelli olması halinde bir kimsenin sigortalı kimse olması gerekmektedir[28].
SSGSSK uyarınca bağımlı çalışan kimselerin bağımsız çalışanlar da sigortalı sayılmıştır. Belirtmek gerekir ki bağımsız çalışanların yalnızca yürüttüğü iş sebebiyet kazaya uğramaksızın sigortadan faydalanmaları söz konusu olur. Aynı kanunun 7. ve 8. maddelerine bakıldığında ise kanunda belirtilen şartların taşınması halinde kurumuna bildirim yapılmasa da kazaya uğrayan kimselerin iş kazasına uğradığı ifade edilir. Olayın iş kazası olduğunun kabul edilmesi için sigortalılık hali dışında diğer şartların ödenmesi şartları aranmamaktadır[29].
İş kazasının unsurlarından ilkinin sigortalının kazaya uğraması olduğu görülmektedir. Kazanın, istemin dışında ya da beklenmedik bir olay nedeniyle bir kimsenin, bir nesnenin ya da bir aracın zarara uğraması olarak ifade edilmesi mümkündür. Kaza sonucunca meydana gelen sonuca yönelik ceza hukuku, özel hukuk ve idare hukuku kurallarının uygulandığı görülür. Bu hukuk kurallarının uygulama bulması için iş kazasından bahsedildiği hallerde ilk olarak zarara neden olan olayın hariçten kaynaklanması gerekir. Dış etken aniden gerçekleşmekle birlikte kısa bir süre içinde vuku bulur. Diğer bir anlatımla sigortalının ani ya da oldukça kısa zaman diliminde oluşan bir olay sonucunda zarara uğramış olması gerekir[30].
Dar anlamdaki kaza kavramını meydana getiren diğer bir unsur ise zarara yol açan olayda zarara uğrayan kimse tarafından istenilmemiş olması gerekir. Bu durumun iş kazasına uygulandığında görülmektedir ki dıştan gelen ani bir olay neticesinde sigortalının iradesi dışında gerçekleşmesi gerekir. Aksi halde meydana gelen olayın olup olmadığı konusunda öğretide görüş ayrılığı söz konusudur. Öğretideki görüşlerden bir kısmı, sigortalının kazanın oluşumu sırasında kastının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği yönündedir. Bu hallerde sigortalının kastından bahsedilebildiği hallerde iş kazasından bahsedilmez. Öğretideki diğer görüşe göre ise sigortalının kendi kusuru nedeniyle uğradığı kazanın da iş kazası sayılması gerekir[31].
Sigortalının kastının bulunması, bir olayın iş kazasını sayılmasını engellememektedir. SSGSKK’nın 22. maddesinde yer verildiği üzere kendi ağır kusurundan dolayı iş kazasına uğrayan sigortalının geçici ya da sürekli iş göremezlik gelirinin üçte birine kadar kurumca kesileceği ifade edilmektedir. Aynı fıkranın devamında ise iş kazasına kasten sebebiyet veren halin iş kazasına uğrayan kimse tarafından kasten gerçekleştirilmesi halinde iş göremezlik ödeneğinin yarı oranında ödeneceği ifade edilir. Görüldüğü gibi sigortalının kastıyla gerçekleşen olaylarda iş kazası olarak nitelendirilen durumlar da iş kazası olarak değerlendirilmekle birlikte ödenen geçici iş göremezlik miktarında azalmaya sebep olmaktadır. Yargıtay 10. HD, 22.05.2017, 2015/15670E, 2017/4283 K. kararında ise işçinin işyerinde bulunduğu esnada intihara teşebbüs etmesi sırasında başına gelen olay iş kazası olarak değerlendirilmekle birlikte kendisine açılan rücu davasının reddine ilişkin karar verilerek bu durumda dahi iş kazasının olduğuna yönelik karar verilmiştir[32].
Bir olayın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için değerlendirilmesi gereken diğer bir unsur ise sigortalının fiziksel ya da ruhsal bir zarara uğramasından kaynaklanır. SSGSSK’nın 13. maddesinde[33] yer verildiği üzere sigortalı kimseyi hemen ya da sonradan fiziksek veya ruhen özre uğratan olay olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle iş kazasından bahsedebilmek için sigortalının maruz kaldığı kaza sonucunda fiziksel ya da zihinsel bir zararın meydana gelmiş olması gerekir[34].
İş kazası nedeniyle ortaya çıkan zararların fiziksel ya da ruhsal açıdan işçiye verdiği zarar geçici ya da kalıcı olması mümkündür. Tıbben dinlenmenin ve tedavinin gerektiği, sigortalının işinden alıkoyan, acı çekmesine neden olan ve gündelik yaşamını etkileyen sigortalının fiziksel ya da ruhsal zarar görmesine neden olan olayların iş kazası kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Oluşan zararlarda asgari sosyal sigorta yarımlarıyla birlikte kurum tarafından sigortalıya ya da yakınlarına sağlanan nitelikte ve nicelikte olması yeterlidir. Bu kapsamda değerlendirilmeyen ve günlük yaşamda sık sık karşılaşabildiğimiz önemsiz yaralar ve çizikler iş kazası olarak değerlendirilmez. Diğer bir anlatımla iş kazası olarak nitelendirilen kazalar nedeniyle ortaya çıkan zarar, sigortalının tıbbi müdahalede bulunulmasını mecbur kılacak önemde olması gerekir. Bunun haricindeki fiziksel olarak yaralanmaların tamamı iş kazası olarak değerlendirilecektir.
İş kazasına bağlı şekilde ortaya çıkan zararda olayın gerçekleştiği anda hemen ortaya çıkması da şart değildir. Olay gerçekleştikten sonra belli bir zaman sonra zararın ortaya çıkması da mümkündür. Zararın ortaya çıkmasına ilişkin zaman, olayın iş kazası olarak nitelendirilmesine engel bir durum değildir.
Sigortalının uğradığı fiziksel ya da ruhsal zararlar dışındaki zararlar iş kazası olarak değerlendirilmez. Mal kaybına neden olan durumlar bu şekildedir. İşçinin başına gelen olay nedeniyle elbisesinin yırtılması ya da zarar görmesi iş kazası olarak sayılması söz konusu olamaz. Sigortalıda işi gereği takılı bulunan ve kullandığı yapay uzuvların zarara uğraması halinde iş kazası sayılıp sayılmayacağına ilişkin öğretide görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre iş kazası olarak değerlendirilemeyeceği söz konusuyken birtakım yazarlar tarafından vücut tamlığının geniş şekilde yorumlanması gerektiğinden dolayı bu uzuvların iş esnasında basit şekilde vücudun ayrılmaz bir parçası olduğundan dolayı iş kazası olarak kabul edilmesi gerekir[35].
Değerlendirilmesi gereken unsurlardan bir diğeri ise kazayla uğranılan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Bir olayın hayatın olağan akışına ve hayat tecrübelerin göre genel itibariyle elverişli olan ya da neviden bir sonucun gerçekleştirilmesi ihtimali nedeniyle objektif biçimde arttırılan şart ile konu ile sonuç arasındaki bağ nedensellik bağı olarak ifade edilir. Diğer bir ifadeyle, ortaya çıkan zararla sorumluluğu oluşturan olay ya da fiil arasındaki sebep-sonuç ilişkisi nedensellik bağı olarak algılanır. Bu anlamda fiille zarar arasındaki bağlılığın derecesi ise bahsin konusunu oluşturur. O fiilin icra edilmediği söylenebilirse zararın meydana gelemeyeceğinin söylendiği hallerde zararla eylem arasında nedensellik bağının olduğu da söylenebilir[36].
Nedensellik bağına ilişkin olarak belirlemenin yapılması her zaman kolay olmamaktadır. Bu bakımdan her olayı kendine özgü sonuçlar kapsamında değerlendirilmesi gerekir. SSGSSK’nın 13. maddesinde yer verildiği üzere iş kazası ve sonuç arasında nedensellik bağının varlığı da dikkat edilmesi gereken unsurlardan biri olarak değerlendirilmektedir. Yargıtay tarafından verilen kararlara bakıldığında ise illiyet bağının varlığını aramaktadır[37].
3. İş Kazası Sayılan Haller
İş kazası sayılan durumlara bakıldığında 13. maddede tanımı verilmiş ve belirtmiştir. Kanun koyucunun işyeri tanımı geniş anlamıyla kabul edilerek böylelikle sigortalının çalışma yaşamına ilişkin her nevi risklerin ve tehlikelere karşı koruma sağlanmıştır[38].
3.1. Sigortalının İşyerinde Bulunduğu Esnada Kaza Geçirmesi
Kanunun 13. maddesinde yer verilen iş yeri kavramının kapsamı, 11. maddede yer verilen düzenleme uyarınca değerlendirilmesi gerekir. Bu düzenleme ile birlikte asıl işyerinin yanı sıra, bağlı işyeri, eklenti ve araçlarda iş kazasının meydana gelme ihtimalinin olması halinde sigortalıya geniş bir koruma alanı sağlanır. Sigortalı tarafından hangi nedenle olduğu fark etmeksizin işyerinde bulunduğu esnada uğradığı kazanın iş kazası olarak kabul edilmesi söz konusu olur. Bunun yanı sıra İK’nın 2. maddesinde[39] yer verildiği üzere işyeri tanımına nerelerin girdiği ve değerlendirmenin ne şekilde yapılacağı ifade edilmiştir.
İşyeri ve eklenti tanımının yapılabilmesi için iş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesi ve tespiti bakımından önemlidir. İK’da yer verilen tanıma bakıldığında işyeri, yalnızca sınai ve ticari amaç güden yerleri değil, serbest meslek faaliyetlerinin görüldüğü yerleri de kapsar. Bununla birlikte işyerlerinde işçinin ne kadar çalıştığının da bir önemi yoktur. İşyerinin özel kesim ya da kamuya ait olması veya işin açık ya da kapalı bir mekânda yapılamasının bir önemi bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra işveren tarafından işin yürütüldüğü mekânda yapılıp yapılmamasının da bir önemi bulunmamaktadır. İşin yürütülmesi için bir yerin kiralanmış olması ya da kullanım amacıyla tahsis edilmiş bir yer de işyeri sayılmaktadır[40].
Bir olayın iş kazasının sayılması için yalnızca işyeri koşulları ya da işverenin iş güvenliğine yönelik önlemlerin alınmaması sebebi ile meydana gelmiş olması da gerekmemektedir. Diğer bir ifadeyle kazanın işyerinde işçinin işveren otoritesi altında bulunduğu esnada meydana gelmiş olması yeterlidir. İşyeriyle ilgisi olmayan üçüncü kişilerin kasten ya da taksirle gerçekleştirdikleri eylemlerin yanı sıra doğa olayları neticesinde meydana gelen olaylar da iş kazası olarak değerlendirilir. İşçinin işyerinde geçirdiği kaza, iş kazası şeklinde kabul edilip edilmediğini belirlerken kazanın işyeri olarak değerlendirilmesi yeterli olup kazanın oluştuğu esnadan sigortalının, işverenin emir, talimat ya da gözetiminde bulunması şartı da gözetilmez. Örnek vermek gerekirse, iş molası verildiği sırada maç yapan işçilerin bu esnada uğradıkları kazalar iş kazası olarak nitelendirilir[41].
İşçinin işyerinde bulunduğu esnada iş kazasına uğramasına ilişkin hukuki düzenlemeler yer aldığından dolayı kanuni düzenlemenin olduğu görülmektedir. Sigortalının hangi nedenle olursa olsun sigortalıya geniş bir koruma sağladığı görülür. Sigortalı kimsenin işyerinde bulunduğu süre içinde kazanın hangi nedenle gerçekleştiğine bakılmaksızın iş kazası olarak nitelendirilir[42].
Sigortalının işyerine girdiği andan işyerini terk ettiği ana dek geçen sürede çalışsa da çalışmasa da işverenin otoritesi altında olduğu kabul edilir. Bunun yanı sıra, sigortalının madden ve manen zarar veren olay, işyeri sınırlarında ve mesai saatlerinde işçinin özel yaşamına ilişkinse iş kazası olarak nitelendirilmez. Buradaki temel ayrım, çalışma amacı ve şahsi amaca ilişkindir. Atölyede kendi arabasını tamir ettiğinden dolayı yaralanan bir kimsenin şahsi işini gördüğünden dolayı meydana gelen olay iş kazası olarak nitelendirilmeyecektir. Ancak bunun yanı sıra bir müşterinin aracını tamir edip deneme sürüşüne çıkan ustanın geçirdiği kaza ise iş kazası olarak nitelendirilecektir[43].
Sigortalı tarafından şahsi amaçlar nedeniyle bir faaliyet gösterdiği hallerde meydana gelen olaylar iş kazası olarak nitelendirilmez. Bununla birlikte sigortalı tarafından işyeri dışında gerçekleşmesi halinde çalışmanın amacına uygun bir faaliyet kapsamında uğradığı trafik kazası iş kazası olarak nitelendirilir. Bununla birlikte işçinin mesai bitmesine karşın işyerinde gizlice bulunmaya devam ederse ve iş dışı bir uğraşla meşgul olursa bu durumda da uğradığı maddi ve manevi zararlar iş kazası olarak değerlendirilmez[44]. Bu örnekte görüldüğü üzere sigortalının çalışma maksadıyla ilişkili olarak bir faaliyette bulunmamasıyla birlikte nedensellik bağı da yoktur. Bu itibar ile birlikte bu durum iş kazası olarak değerlendirilmez.
3.2. İşveren Tarafından Yürütülen Bir İşten Dolayı Kaza Geçirmesi
Yapılan ilk değerlendirmede mekân unsuru göz önünde bulundurularak iş kazasına ilişkin bir değerlendirme yapılmıştır. Olayın işyeri dışında gerçekleşmesine karşın işveren tarafından yürütülen ya da emir talimat altında verilen bir iş nedeniyle gerçekleşmesinden dolayı iş kazasının koşullarının oluştuğu söylenebilir. İş gereği yapılan çalışmalar bu kapsamda değerlendirilmektedir[45].
Sigortalı tarafından iş görme ediminin sabit bir mekân içinde çalışarak geçirmekle birlikte kimi zamanlarda farklı yerlere iş kapsamında gönderilmesi mümkündür. İşin gereği farklı görev alanlarına gitmesi gerekebilmektedir. Belirtilen her iki durumda da işçinin görev yerine varıncaya dek yolda vakit geçirmek zorunda olacak ve bu süre içinde işçinin mesai zamanından geçmektedir. Kazanın işyerinde gerçekleşmemiş olsa dahi işçinin işverence işyeri dışında geçirdiği süreler de mesai süresinden sayılır. Kazanın işyeri dışında bir görev nedeniyle sigortalının işyerinden ayrıldığı süre içinde gerçekleşmiş olması halidir.
İşçinin işveren tarafından verilen bir görev nedeniyle hareket edip etmediğine ilişkin değerlendirmede bulunurken hayatın olağan akışı göz önünde bulundurularak incelemeye tabi olur. Bu durumda sigortalının aldığı emrin aksine hareket ederek hayatın olağan akışına aykırı davranır ve bu süreçte bir kazanın olması halinde bu durumun iş kazası olarak değerlendirilmesi söz konusu olamaz. Kanunun 13. maddesinin ilk fıkrasında b bendinde düzenlenen iş kazasına ilişkin durumlar göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılacaktır[46].
3.3. İşveren Tarafından İşçinin Görevlendirilmesi Nedeniyle İşyeri Dışında Başka Bir Yere Gönderilmesi Halinde İşin Yapılmadığı Sürede Geçen Zamanda Kaza Geçirmesi
SSGSSK’nın 13. maddesinin ilk fıkrasının c bendinde yer alan düzenleme uyarınca[47] işverene bağlı çalışılması unsurunu göz önünde bulundurarak değerlendirme yapılmıştır. Bu hüküm uyarınca işçinin işveren tarafından görevi nedeniyle başka bir yere gönderildiği sırada asıl işini yapmadığı süre içinde uğradığı tüm kazalar, kanunda yer alan düzenleme uyarınca iş kazası sayılacaktır. Günümüzde iş dünyasının yoğun temposunda çalışan kimselerin birçok farklı yere gönderildiği görülmektedir.
İşveren tarafından işçinin yurtiçinde bir yere ya da işin niteliği gereği yurtdışına göndermesi arasında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Burada değerlendirilmesi gereken unsur, işçinin işverenin işi nedeniyle başka bir yere gitmesidir. Bu halde işveren tarafından bu otoritenin olduğu görülmektedir. Bu nedenle işverenin otoritesi altında iş yaptığı ve gönderildiği yerde bulunma nedeni işi gereği olduğundan dolayı yapılacak olan değerlendirmede, bir olayın kaza olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği görevin yapılması için geçen zaman kapsamında meydana gelip gelmediğinin belirlenmesinden kaynaklanır. Sigortalının geçici görev kapsamında başka bir yere gönderilmesi dâhilinde işyerindeki yerleşim sınırları kapsamında olabilmesi mümkün iken başka bir yerde de olması mümkündür. Her iki durumda da sigortalının işyerinden ayrıldığı vakitten döndüğü süreye kadarki geçen sürede bir kaza nedeniyle zarara uğraması halinde bu olay iş kazası olarak değerlendirilir[48].
Sigortalı sayılabilmek, işin işverenin işyerinde görülmesi kriteri günümüzde her somut olayda belirleyiciliğini kaybetmiştir. İktisadi, teknolojik gelişmeler neticesinde işyeri kavramı olarak belirlenen sınırlar dışında taşması ve farklı hizmet ilişkilerinin oluştuğu görülmektedir. Diğer bir anlatımla, iş sözleşmesinin eser ve diğer sözleşmelerden ayrılmasını sağlayan en önemli niteliğini bağımlı çalışma unsuru oluşturur. Bu nedenle bir çalışmanın işyeri dışında gerçekleştirilmesi bağımlılık unsurunu ortadan kaldırmaz[49].
Sigortalıların görevleri kapsamında gönderildikleri yerlerde gelişen olaylar neticesinde gerçekleşen olayların iş kazası olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğinin tespit edilmesinde ifa edilmesi gereken durum görev nedeniyle geçen sürede ifa edilmesi gereken görev nedeniyle geçen süre içinde görevin yapılıp yapılmadığı belirleyici unsurdur. Örnek vermek gerekirse, kaldığı yerden toplantıya gitme amacıyla ayrılıp yolda geçirdiği süre içinde trafik kazası geçiren kimsenin geçirdiği bu kaza iş kazası olarak nitelendirilecektir. Ancak göreviyle bağlantısı olmaksızın düzenlenen eğlenceye katılan sigortalının bu kapsamda iş kazası geçirdiğini söylemek mümkün değildir[50].
3.4. Başka Bir Yere Gönderilmesi Halinde Geçen Zamanda Kaza Geçirmesi
SSGSSK’nın 13. maddesinin e bendinde yer verilen düzenleme uyarınca[51] toplu taşımalar dışındaki bireysel taşımalar da bu kapsamda değerlendirilerek iş kazası kapsamına alınmıştır. İşveren tarafından kiralanan servis araçlarının geçirdiği kazalar da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki sigortalının işe gelip giderken kullandığı aracının yakıt ve diğer giderleri işveren tarafından karşılandığı hallerde kanunun açık hükmü uyarınca iş kazası sayılmazken yeni düzenlemeyle birlikte iş kazası kapsamında değerlendirilmemektedir. Bununla birlikte sigortalıya işe geliş gidişleri sırasında ödenen yol ücreti işveren tarafından ödense dahi iş kazası olarak nitelendirilmesi söz konusu olmayacaktır[52].
Taşımanın işin gereğinden kaynaklanması söz konusu olabilmekle birlikte sosyal yardım olarak değerlendirilmesi de mümkündür. Taşıma esnasında gerçekleşen kazanın da iş kazası olarak kabul edilmesi gerekir. Bunun yanı sıra, taşıma işleminin gerçekleştiği zamanlarda araç içinde gerçekleşen tartışmalar neticesinde oluşan yaralanmalar da iş kazası kapsamında değerlendirilir[53].
Yargıtay 21. HD, 24/04/2013 T., 2013/17191 E., 2014/5235 K. kararına bakıldığında ise işveren tarafından tahsis edilen araçla işe geliş gidiş sırasında gerçekleşen ve sigortalının o an ya da sonradan fiziken ve ruhen zarar görmesine sebebiyet veren durumların iş kazası olarak nitelendirildiği görülmektedir. İşveren tarafından tahsis edilen serviste sigortalıların işyerine düzgün bir şekilde işyerine götürülmesinde işverenin sorumluluğu olduğundan bahsedilerek sigortalıların güvenlik ve emniyetinin sağlanmasında işverenin sorumlu olduğu ifade edilmiştir. Sigortalıların taşımasına ilişkin işlem işverenin adına gerçekleştirdiği durumlarda sorumluluğun işverende olduğu ifade edilmektedir[54].
3.5. Emzikli Kadın Sigortalı Tarafından Çocuğunu Emzirmek Amacıyla Ayrıldığı Esnada Kaza Geçirmesi
İK’nın 74. maddesinde yer verildiği üzere[55] kadınlara verilen bu süre kanunda yer almaktadır. Bununla birlikte SSGSSK’nın 13. maddesinin ilk fıkrasında yer verilen düzenleme uyarınca sigortalının emzirdiği süre içinde ayrılan süre içinde kaza geçirdiği haller de iş kazası olarak nitelendirilir. Bu düzenleme uyarınca iş kazası olarak nitelendirildiği süre içinde gerçekleşmesi halinde de iş kazası olarak nitelendirildiği kanundaki açık düzenlemede görülmektedir. Bu nedenle, bu süre için ayrılan zamanda meydana gelmesi yeterlidir. Diğer bir anlatımla, emzikli kadının başına gelen kazanın meydana gelme nedeninin yerinin önemi bulunmaz. Burada önemli olan kıstas, çocuk emzirmek için kullanılan mekân değil, ayrılan süredir.
Süt izninin, emzirme amacıyla tahsis edilen süre içinde gerçekleşmesi yeterli olduğundan dolayı değerlendirilmesi gereken sürecin kendisidir. Süt izninin işyerinde çocuk yuvası ya da çocuk bakım evinin olduğu hallerde işyeri sınırlarında kullanılabilmesi mümkünken sigortalının ikametinde veya çocuğun yer aldığı mekânda kullanılması mümkündür. İşyeri sınırlarında yer alan çocuk yuvası ya da bebek bakım bölümüne geliş gidiş esnasında gerekse işyeri sınırlarının dışında yer alan sırada gerçekleşen olaylar iş kazası olarak nitelendirilir[56].
SONUÇ
İş kazalarının geçmişine bakıldığında en az insanlık tarihi kadar eski olduğu görülmektedir. 19. Yüzyılda sanayi devriminin gerçekleşmesi ve sanayinin yaygın bir hal almasıyla birlikte iş gücünün arttığı görülmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak rekabetin ve ucuz işgücünün de arttığı görülmektedir. Ucuz işgücüne duyulan ihtiyaç sonrasında işverenler tarafından işçilerin zor şartlar altında çalışmaya başladığı görülmektedir. Bu durumun sonucu olarak iş kazalarında hızlı bir artış olduğu gözlemlenmiştir.
İş kazalarının artması toplumdaki çalışanların büyük bir kısmını ilgilendirdiği için işçilerin tepkileri artmaya başlamış ve iş sağlığına ve güvenliğine dikkat edilmeksizin ağır çalışma şartları içinde bulundukları için bu durum tepkilerin oluşmasına sebebiyet vermiş, iş sağlığı ve güvenliğine dikkat edilmeksizin ağır çalışma şartlarının ortaya çıkması tepkilerin zaman içinde daha artmasına neden olmuştur.
İş hukuku kapsamında iş sözleşmesinin zayıf tarafının korunması amaçlanmış ve işçinin sağlıklı bir ortamda çalışması amaçlanarak işçilerin iş kazalarından korunması amaçlanmıştır. Devlet tarafından iş kazalarının korunması amacıyla gereken idari düzenlemelerle birlikte mevzuat düzenlemesi gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalarla birlikte yalnızca işveren ve işveren vekiline aynı zamanda da idareye de birtakım yükümlülükler getirmektedir. Kanunda yer verilen düzenlemelerin büyük bir kısmı idarenin denetim ve gözetim yükümlülüğü ile ilgilidir.
Yapılan mevzuat çalışmalarınca yoğunluk kazanan çalışmalarla birlikte 5510 sayılı SSGSSK’nın edilmesi ile birlikte iş kazasına ilişkin önemli değişiklikler olmamasına karşın iş kazası kapsamında değerlendirilmeye bazı olaylar da iş kazası kapsamında değerlendirilmeye başlamıştır. Bu düzenlemelerle birlikte iş sağlığına ilişkin önlemlere ilişkin düzenlemeler 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer verilmiş olmasına karşın 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 2012’de yürürlüğe girmesiyle birlikte kanuni düzenleme de gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmelerle birlikte sigortalılar lehine düzenlemeye gidilmiştir.
Mevzuat değişikliğiyle birlikte birtakım düzenlemelere gidilmiş olmasına rağmen iş kazalarının artması engellenememiştir. İş kazaları nedeniyle verilen cezaların daha çok taksire dayanması ve ceza miktarındaki hak yoksunluğunun sınırlı olmasına sebebiyet vermiştir. İş kazaları sebebiyle açılan ceza davalarında verilen cezaların yüksek olması halinde iş kazalarının önlenmesine ilişkin daha çok önlem alınacağı ve bu önlemlerin alınmasını engelleyecek caydırıcı nitelikte davranışlarda bulunulacağı ifade edilmektedir. Bu bağlamda iş kazalarının yargı organlarının incelemede bulunurken daha cesaretli şekilde davranması ve gerekli değerlendirmeleri tam anlamıyla gerçekleştirilmesi gerekir.
İş kazalarının neler olduğuna ilişkin tanımlama yeni kanun düzenlemesiyle birlikte değişiklik yapılmamış, birtakım olaylar da iş kazası kapsamına dâhil edilerek iş kazasının tanımı genişletilmiştir. İş kazasının koşullarının neler olduğu ve durumların ne şekilde belirdiği de ifade edilmekle birlikte hangi durumlarda hangi şartların sağlanmasıyla birlikte bir olayın iş kazası olarak nitelendirileceği kanunda açık bir şekilde ifade edilmiştir.
KAYNAKÇA
AKBULUT Berrin: İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Yükümlülüğü Bulunan Kişiler ve Bu Kişilerin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Kaynaklanan Cezai Sorumlulukları, Terazi Hukuk Dergisi, C. 13, S. 143, Temmuz 2018.
AKIN, Levent: Sosyal Güvenlik Hukukunda Bağımlı Çalışanların Maluliyeti, Yetkin Yayınları, Ankara, 2007.
AKIN, Levent: İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları Çimento Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu Tebliğleri Kitabı, Çimento İşverenleri Sendikası Yayınları, İstanbul, 2008.
AKIN, Sadık: İş Kazalarında Cezai ve Hukuki Sorumluluk, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İstanbul, 2014.
ALPER, Yusuf, Türkiye’de Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, Ekin Kitabevi, Bursa, 2003.
BİGAT, Şevket Güney: Beden Gücünün Azalmasından Kaynaklanan Tespit Davaları, İstanbul, 2008.
CAMKURT, Mehmet Zülfi: Çalışanların Kişisel Özelliklerinin İş Kazalarının Meydana Gelmesi Üzerindeki Etkisi, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi Cilt: 24, Sayı: 6, 2013.
CEREV, Gökçe, YILDIRIM Sera: Çalışanların Kişisel Özelliklerinin İş Kazası ve Meslek Hastalıklarına Etkisi Üzerine Bir İnceleme, Fırat Üniversitesi İİBF Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C. 2, S. 1, 2018.
ÇİÇEK, Özal, ÖÇAL, Mehmet: Dünyada ve Türkiye’de İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi. HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, C. 5, S. 11, 2016.
EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Hukuk Yayınları, Ankara, 2018.
HAKERİ, Hakan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Adalet Yayınevi, 2017.
GÜZEL, Ali, OKUR, Ali Rıza: Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2004.
GÜZEL, Ali, OKUR, Ali Rıza: Caniklioğlu, Nurşen, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul, 2018.
KARCI, Ökkeş Alpaslan: İş Kazaları İle Meslek Hastalıklarının Hukuki Boyutu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
KURT, Güver Gül: İnşaat Sektöründe Çalışan İş Sağlığı ve Güvenliğinden Sorumlu Mühendislerin İş Kazalarının Önlenmesindeki Etkileri, Tarsus Üniversitesi, 2018.
ORTANCA, Cansu: İşverenin İş Kazalarından Kaynaklanan Cezai Sorumluluğu, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
ÖZCAN, Ahmet: Sosyal Güvenlik Sistemimizde İş Kazaları İle İlgili Tarafların Sorumlulukları ve İş Kazalarının İşletmeler Üzerindeki Etkileri, KTO Karatay Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017.
ÖZGENÇ, İzzet: Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2005.
TUNCAY, Can & EKMEKÇİ, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Beta Yayınları, 19. Baskı, İstanbul, 2017.
YAŞAR, Gizem: İşveren Açısından İş Kazalarından ve Meslek Hastalıklarından Doğan Hukuki Sorumlulukta Kaçınılmazlık İlkesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020.
YAVUZ, Beste: İşverenin İş Kazalarından Doğan Hukuki Sorumluluğu, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
ELEKTRONİK KAYNAKLAR
www.kazanci.com.tr
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/06/20060616-1.htm
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4857.pdf
----------------
[1] CEREV, Gökçe, YILDIRIM Sera: Çalışanların Kişisel Özelliklerinin İş Kazası ve Meslek Hastalıklarına Etkisi Üzerine Bir İnceleme, Fırat Üniversitesi İİBF Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C. 2, S. 1, 2018.
[2] EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Hukuk Yayınları, Ankara, 2018.
[3] YAVUZ, Beste: İşverenin İş Kazalarından Doğan Hukuki Sorumluluğu, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
[4] ÖZCAN, Ahmet: Sosyal Güvenlik Sistemimizde İş Kazaları İle İlgili Tarafların Sorumlulukları ve İş Kazalarının İşletmeler Üzerindeki Etkileri, KTO Karatay Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017.
[5] ORTANCA, Cansu: İşverenin İş Kazalarından Kaynaklanan Cezai Sorumluluğu, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
[6] Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Adalet Yayınevi, 2017, s. 161.
[7] Hakeri, s.182.
[8] www.kazanci.com.tr E.T. 28.04.2020
[9] ÖZGENÇ, İzzet: Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2005, s. 222.
[10] CEREV & YILDIRIM, 2018.
[11] HAKERİ, Hakan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Adalet Yayınevi, 2017.
[12] CEREV & YILDIRIM, 2018.
[13] AKIN, Sadık: İş Kazalarında Cezai ve Hukuki Sorumluluk, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İstanbul, 2014.
[14] EREN, 2018.
[15] AKBULUT Berrin: İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Yükümlülüğü Bulunan Kişiler ve Bu Kişilerin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Kaynaklanan Cezai Sorumlulukları, Terazi Hukuk Dergisi, C. 13, S. 143, Temmuz 2018.
[16] AKIN, Levent: İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları Çimento Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu Tebliğleri Kitabı, Çimento İşverenleri Sendikası Yayınları, İstanbul, 2008.
[17] AKIN, 2008.
[18] YAŞAR, Gizem: İşveren Açısından İş Kazalarından ve Meslek Hastalıklarından Doğan Hukuki Sorumlulukta Kaçınılmazlık İlkesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020.
[19] KARCI, Ökkeş Alpaslan: İş Kazaları İle Meslek Hastalıklarının Hukuki Boyutu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
[20] KARCI, 2019.
[21] GÜZEL, Ali, OKUR, Ali Rıza: Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2004.
[22] ÇİÇEK, Özal, ÖÇAL, Mehmet: Dünyada ve Türkiye’de İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi. HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, C. 5, S. 11, 2016.
[23] KURT, Güver Gül: İnşaat Sektöründe Çalışan İş Sağlığı ve Güvenliğinden Sorumlu Mühendislerin İş Kazalarının Önlenmesindeki Etkileri, Tarsus Üniversitesi, 2018.
[24] TUNCAY, Can & EKMEKÇİ, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Beta Yayınları, 19. Baskı, İstanbul, 2017, s. 376.
[25] www.kazanci.com.tr, E.T. 03.05.2020
[26] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/06/20060616-1.htm E.T. 03.05.2020
[27] www.kazanci.com.tr, E.T. 03.05.2020
[28] CAMKURT, Mehmet Zülfi: Çalışanların Kişisel Özelliklerinin İş Kazalarının Meydana Gelmesi Üzerindeki Etkisi, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi Cilt: 24, Sayı: 6, 2013.
[29] ALPER, Yusuf, Türkiye’de Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, Ekin Kitabevi, Bursa, 2003.
[30] AKIN, Levent: Sosyal Güvenlik Hukukunda Bağımlı Çalışanların Maluliyeti, Yetkin Yayınları, Ankara, 2007.
[31] GÜZEL, Ali, OKUR, Ali Rıza: Caniklioğlu, Nurşen, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul, 2018.
[32] www.kazanci.com.tr, E.T. 03.05.2020
[33] MADDE 13- İş kazası; “a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.” https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5510.pdf E.T. 03.05.2020
[34] BİGAT, Şevket Güney: Beden Gücünün Azalmasından Kaynaklanan Tespit Davaları, Zigana: İstanbul, 2008, s. 57.
[35] ÖZCAN, 2017.
[36] KARCI, 2019.
[37] EREN, 2018.
[38] GÜZEL & OKUR, 2018.
[39] Tanımlar Madde 2 “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4857.pdf E.T. 04.05.2020
[40] ÇİÇEK & ÖÇAL, 2016.
[41] CEREV & YILDIRIM, 2018.
[42] AKIN, 2008.
[43] KARCI, 2019.
[44] YAVUZ, 2019.
[45] YAŞAR, 2020.
[46] CEREV & YILDIRIM, 2018.
[47] MADDE 13- İş kazası; “Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda…” https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5510.pdf E.T. 04.05.2020
[48] ÖZCAN, 2017.
[49] AKIN, 2007.
[50] ALPER, 2003.
[51] e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.” https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5510.pdf E.T. 04.05.2020
[52] BİGAT, 2008.
[53] GÜZEL & OKUR, 2018.
[54] www.kazanci.com E.T. 04.05.2020
[55] Analık halinde çalışma ve süt izni Madde 74 – “Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kulllanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.” https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4857.pdf
[56] KARCI, 2019.