GİRİŞ

İlk derece mahkemesince verilen nihai kararlara karşı ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddiyle bu taleplerin kabul edilmesi halinde kanun yoluna başvurulmaksızın öncelikle aynı mahkemeye itirazdan sonra verilen kararlara karşı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) md. 341/2 uyarınca istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. Bu bağlamda istinaf denetimi bütün geçici hukuki korumalar açısından değil yalnızca ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir için mümkündür. Bunların haricince defter tutulması, delil tespiti gibi geçici hukuki koruma kararlarının aleyine kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.

Tarafların talebiyle veya hakimin dosyadan el çektiği dosyanın yeniden ele alınmasının mümkün olmadığı nihai kararlar, yargılamayı sonlandıran kararlar değildir. İstinaf kanun yoluyla birlikte ilk derece mahkemelerinde verilmiş olan bütün nihai kararlara karşı başvurulan kanun yolu değildir. Verilen kararın istinaf edilip edilmeyeceği, kanun tarafından belirlenmekte olup mahkeme tarafından kanuna göre istinaf edilemeyecek kararı istinaf edilebileceğine karar verme imkanı yoktur. İlk derece mahkemelerince diğer kanunlarda temyiz edilebileceği ya da hakkında Yargıtay’a başvurulacağı ifade edilmiş olarak istinaf mahkemelerinin görev alanındaki dava ve işlere yönelik nihai kararlara karşı istinaf mahkemesine başvurulması mümkündür.

Kanunda, kanun yoluna başvurulması yerine Yargıtay’a ya da temyize başvurulması öngörülse de şartların olması halinde bu kararlara karşı ilk olarak istinaf mahkemesine, sonradan kararın temyiz edilmesi gerekir. Önemli olan ilk derece mahkemesince verilen kararın usule ya da esasa yönelik olması değil, verilen nihai karardır. Nihai karar niteliğine haiz olmayan kararlar için kural olarak istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.

ALEYHİNE İSTİNAF YOLUNA BAŞVURULABİLECEK KARARLAR

1. Genel Olarak

Hak arama özgürlüğünün uzantısı olarak kabul edilen kanun yoluna başvuru hakkının ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararlara ilişkin ya da belli bir değerin altında olan kararlar yönünden sınırlandırılmaktadır. İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararın kanun yoluna tabi olması ve süresi içinde kanun yoluna başvurulması, hukuki yararın varlığı, kanunda yer verilen şekil şartlarına uygun başvurunun yapılması, malvarlığına yönelik davalarda ise dava konusunun belli bir değerin üzerinde olması gibi aranan kriterler kanun yolunun caiz olması için aranan şartlardandır[1]. İlk derece mahkemesi tarafından kararın istinaf kanun yoluna başvurusunun caiz olup olmadığı değerlendirilecektir.

Aleyhine istinafa başvurulabilen kararlara bakıldığında, HMK md. 341’de düzenlendiği görülmektedir[2]. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu nihai kararlara karşı, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddi kararlarına karşı, miktar bakımından ya da değeri üç bin Türk Lirasını aşan[3] kararlara karşı, ilk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği ya da haklarında Yargıtay’a başvurabileceği belirlenen bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere yönelik nihai kararlara karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulması mümkündür.

İlk derece mahkemesi hakimi tarafından karar verildikten sonra uyuşmazlıktan elini çekmesi halinde verilen nihai karar verilir. İlk derece mahkemelerinin vermiş olduğu ve kesin olmayan hüküm ve nihai kararlar istinaf edilmesi mümkündür. Kanun yoluna başvurulması için ilk olarak uyuşmazlığa yönelik tahkikatın yapılması ve karar verilmesi gerekir. Çünkü henüz yeterli şekilde inceleme yapılmaksızın karar verilmesi beklenmesi gerekir[4]. Mahkeme kararlarının esasa ve usule yönelik kararlar ya da karar vermeye gereğinin olmadığı hallerde davanın konusu kalması sebebiyle verilen kararlar şeklinde de sınırlandırılması mümkündür. Usule yönelik kararların mahkemenin, uyuşmazlığın esasının dışında usuli sorunlara ilişkin verdiği kararlardır. Hakimin davaya bakması yasaklı olması sebebiyle vermiş olduğu çekinme kararı usule ilişkin bir karardır. Esasa yönelik kararlar da davada ileri sürülen taleplere ilişkin maddi hukuk uyarınca yapılan inceleme ile birlikte hukuki korunma isteminin kabul ya da reddine veya kısmen kabul ve reddine yönelik kararıdır[5].

Ülkemizde miktar ve değere yönelik sınırlandırma getirilerek belli miktar ya da değerin altındak kararlar açısından istinaf kanun yolu kural olarak kapatılmıştır. Bu yöntemle hem istinaf hem de temyizi kapsayacak biçimde “değere dayalı kanun yolu” sisteminin benimsendiği görülmektedir. Kanun koyucunun yapmış olduğu bu sınırlandırmaya bakıldığında, malvarlığına yönelik davalarda verilen kararlara karşı istinaf incelemesinin belli parasal sınırın aşılmasına bağlandığı görülmektedir. Uyuşmazlığın miktar ya da değerine göre istinaf yolunu açan ya da kapatan ve değere dayalı istinaf sisteminin olduğu görülmektedir[6].

Hukuk sistemimize bakıldığında istinaf kanun yolu ilk derece mahkemelerinde verilen nihai kararlara ilk derece mahkemesi hakimi tarafından hakimin dava dosyasından el çekmesi sonucunu meydana getiren kararlara karşı açılmaktadır. Bu bakımdan ilk derece mahkemeleri arasında ayrımın olmadığı görülmektedir. Adli yargı ilk derece mahkemelerindeki genel ve özel mahkemelerce verilen usule ve esasa yönelik nihai kararlarda diğer şartların mevcut olması halinde istinafa konu olması mümkündür. Çekişmeli kararların yanı sıra çekişmesiz yargıya ait kararların da istinafa tabi olması mümkündür[7]. Bu bakımdan kanun yoluna başvurma hakkının kural olarak davanın taraflarına ait olduğunu söylemek mümkündür[8].

Nihai kararın eksikliği halinde kendisine başvuruda bulunulan yerel mahkemece hak düşürücü sürede yapılan talebin reddi halinde kararın istinafı mümkün olur. Kabul edilmesi halinde ise söz konusu eksikliğin tamamlanması için duruşma yapmadan tamamlanması mümkün ise karar verilir. Eksikliğin tamamlanması, tahkikatın tekrar devamını gerektirmesi halinde ise duruşma yaparak hükmü tamamlar. Tamamlanan hükme karşılık yeniden kanun yoluna başvurulması mümkündür. Bu halde hükmün tamamlanmaksızın verilmiş olduğu hali istinaf mahkemesince incelenirken tamamlanan hali de istinaf tarafından aynı dairede birleştirilmesi mümkündür[9].

2. Hakem Kararlarına Karşı İstinaf Değerlendirmesi

Belirtmek gerekir ki mahkeme gibi yargısal kararlar veren diğer mercilerin kararlarına karşı istinafa başvurulması engellenmiş olabilir[10]. Hakem kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. Hakem kararlarına karşı itiraz sadece iptal davası ile tahkim yerindeki bölge adliye mahkemesi tarafından ileri sürülmesi mümkündür. Fakat bu başvuru teknik olarak istinaf başvurusu olmamakla birlikte iptal davasına ilişkin verilen karara karşı yalnızca temyiz kanun yoluna başvurulması mümkündür. Bununla birlikte iç tahkimde olduğu gibi Milletlerarası Tahkim Kanunu uyarınca hakem kararlarına karşı iptal davası yalnızca kanunun üçüncü maddesine göre yetkili asliye hukuk mahkemesinin yer aldığı yetkili bölge adliye mahkemesinde açılması mümkündür[11].

Hakem kararlarına karşı sınırlı sebepler ile de olsa temyiz yolu açık olmasına karşın istinaf tahkiminin niteliğine aykırı olması nedeniyle hakem kararlarına karşı istinafa başvurulması mümkün değildir. Tarafların tahkim yolunu tercih ederek uyuşmazlığı devlet mahkemeleri dışında çözmeleri, zamandan tasarruf etmeleri ve gizliliği amaç edinmektedir. Tahkimin amacına bakıldığında uyuşmazlığın esasına yönelik incelemeyi, mahkemelerin yerine özel kişilerce gerçekleştirilmesidir. Genellikle hakemlerin büyük çoğunluğu teknik ve hukuki soruna ilişkin uzman kişiler olmaları nedeniyle devlet yargısı yerine tercih edilirler. Ancak BAM tarafından yapılan inceleme, hukuki ve maddi sorunu birlikte incelemesi mümkündür. Olay tespitine ilişkin doğru ya da yeterli bulunmaması halinde tahkikat tamamlanarak ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı değiştirebilir. İstinafın bu özelliğine bakıldığında, hakeme gitmek bakımından taraf iradelerine aykırı olması nedeniyle hakem kararlarını istinaf denetiminin dışında kalmasını gerekli kılar[12].

MTK uyarınca verilen ve yabancılık unsuru içeren hakem kararlarına karşı istinafa başvurulması mümkün değildir. Kanuna dayanan hakem kararlarına karşı iptal davası açılması mümkündür. Tarafların hakem kararının iptal edilmesi için davaya bakmada görevli olan asliye hukuk mahkemesine başvurmaları mümkündür. İptal davasında verilen karara karşı temyize gidilmesi mümkündür[13]. Bu bakımdan iptal davasında verilen kararlara karşı istinafa başvurulup başvurulmayacağı bakımından, hakem yargılamasının niteliği ve kanuni düzenleme dikkate alındığında mümkün değildir.

Birleşen davalar bakımından değerlendirme yapıldığında, kesinlik sınırına her dava için ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Karşı dava halinde ise karşı dava, asıl davaya oranla bağımsız dava olması nedeniyle kesinlik sınırı asıl dava ve karşı dava bakımından ayrı ayrı belirlenmesi gerekir[14]. Ayrıca belirsiz alacak davalarında ise talep sonucunun hüküm aşamasına dek rakamsal açıdan belirlenmesi nedeniyle hakimin normal eda davasında olduğu şekilde kesin talep sonuç üzerinden değerlendirme yapacak ve karar verecektir. Yargılama aşamasında davacının alacağının miktarı ya da değeri belli hale gelmesiyle davacının, alacaklının başlangıçta göstermiş olduğu geçici miktar ya da değeri arttıran ve davaya arttırılmış olan bu meblağ üzerinden devam edilir[15].

3. Görevsizlik ve Yetkisizlik Kararlarına Karşı İstinaf Başvurusu

İlk derece mahkemesinin görevli olmasına karşın görevsizlik ya da kesin yetkili olmasına karşın kesin yetkisizlik kararı vermesi halinde, tabii malvarlığı davalarında davanın miktar ya da esas değerinin istinaf sınırını aşması halinde verilen görevsizlik ya da kesin yetkisizlik kararının istinaf edilmesi mümkündür. Yalnızca usule yönelik karar verilmiş olsa bile söz konusu karar ile ilk derece mahkemesi uyuşmazlıktan elini çeker ve verilen bu karar nihai karar niteliğinde olur. Bu halde bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi amacıyla dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilir[16]. Nihai karar, esasa ilişkin verilen hükümler, usule ilişkin nihai kararlar ve davanın konusuz kalması durumunda davanın esasına ilişkin karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlardır[17].

İlk derece mahkemeleri arasındaki görev ve yetki uyuşmazlıklarında yargı yerinin belirlenmesine yönelik düzenlemeler bakımından bölge adliye mahkemesince çözümlenir. Fakat yargı yerinin belirlenmesi yoluna gidebilmek amacıyla kararların istinaf yoluna gidilmeyerek kesinleşmesi gerekir. Bu bakımdan bu gibi hallerde bölge adliye mahkemesinin görevli veya kesin yetlili mahkemenin belirlenmesine yönelik kararlar kesindir. Davanın açılmış olduğu ilk derece mahkemesinin görevsizlik ya da kesin yetkiye ilişkin yetkisizlik kararının ardından istinaf denetiminden geçmeksizin dosyanın kendisine gelen diğer ilk derece mahkemesinin görevsizlik ya da yetkisizlik kararı verilir. Söz konusu kararın istinaf edilmesi halinde BAM tarafından verilen karar kesindir ve temyiz edilmesi mümkün değildir[18].

Belirtmek gerekir ki davanın açıldığı mahkemenin görevsizlik ya da yetkisizlik kararının istinaf denetiminden geçmesinin ardından kesinleşmesinin ardından dosyanın gönderildiği mahkemenin hatalı şekilde görevsizlik ya da yetkisizlik kararı vermesi halinde yargı yerinin belirlenmesi yoluna gidilir. Bu durumda ilk görevsizlik ya da yetkisizlik kararı veren mahkemenin ya da dosyanın kendisine gelen mahkemenin vermiş olduğu görevsizlik ya da yetkisizlik kararından dönemeyeğinden dolayı davaya bakamaz. Bu halde BAM tarafından aksinin düşünülmesi ve ikinci görevsizlik kararı doğru bulunsa da yargı yerini görevi ya da kesin yetkisi istinaf denetiminden geçer[19].

İlk derece mahkemesi tarafından görevli ya da yetkili olmamasına karşın davaya bakması ve esastan karar vermesi halinde BAM, esas ve duruşma açısından incelemede bulunmaksızın dosyanın görevli ya da kesin yetkili olan ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir. BAM’ın buna yönelik vermiş olduğu kararı kesin olmakla birlikte temyizi kabil değildir. Bunun yanı sıra kesin olmayan yetkiye ilişkin durumlarda yetkisizlik kararının istinaf edilmesi mümkündür. Bu duruma ilişkin BAM tarafından verilen karar kesin olmakla birlikte temyiz edilmesi söz konusu olamaz. İstinaf başvurusu ile birlikte BAM’ın ilk derece mahkemesinin yetkisizlik kararını hukuka uygun bulması halinde istinaf başvursunu reddederek dosyanın yetkisizlik kararında belirtilen mahkemeye gönderilmesine karar verir[20].

4. Şahıs Varlığı Haklarına Yönelik Davalar

Şahıs varlığı hakları genel itibariyle parayla ölçülmeyen ve başkasına devri mümkün olmayan haklardır. Maddi değere sahip olmayan ve ekseriyetle Türk Medeni Kanunu’ndan doğan davalar da şahıs varlığına yönelik davalardandır. İlk derece mahkemelerince şahıs varlığına haklarına yönelik davalara ilişkin verilen bütün nihai kararlar istinaf edilebilmektedir. Bu kararlara karşı HMK’da herhangi bir sınırlama söz konusu değildir. Düzenlemenin yer aldığı HMK md. 341 uyarınca, mal varlığına yönelik kararın düzenlendiği ve şahıs varlığına yönelik davalar bakımından sınırlamanın olmadığı görülmektedir. Tazminat davaları içinde istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. Manevi tazminat davalarına bakıldığında, miktar ya da değere bakılmadan istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür[21].

Malvarlığına ilişkin olmayan davalardan olan şahış varlığına ilişkin davalar bakımından mahkeme kararların karşı istinafa başvurulmasına ilişkin ayrıca bir sınırlandırma bulunmamaktadır[22]. Aynı dava dilekçesi ile birlikte maddi ve manevi tazminatın istenmesi halinde kesinlik sınırının belirlenmesine ilişkin yığılan davaların aynı dava dilekçesi ile birlikte ileri sürülen talep sayısınca davada bulunması nedeniyle birleştirilen taleplerin birbirinden bağımsız olması nedeniyle her talep için ayrı ayrı karar verilir. Manevi tazminat davası bakımından belirtildiği üzere herhangi bir sınır söz konusu değilken maddi tazminat talebi açısından kesinlik sınırına dikkat edilecektir. Bu nedenle davaların birleştirilmesi halinde kesinlik sınırı, her dava için ayrı ayrı belirlenmesi gerekir[23].

5. Malvarlığına Yönelik Davalar

Kural olarak malvarlığına ilişkin davalarda ilk derece mahkemerince malvarlığına yönelik verilen kararlarda, kanunun aradığı belli miktar ve değeri üzerinden verilen nihai kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması HMK md. 341/1 uyarınca mümkündür. Değeri belli bir miktar ve değeri geçmeyen davalara yönelik verilen kararlar kesin olmakla birlikte bu kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması mümkün değildir.

Malvarlığına yönelik davalarda istinaf sınırı değişmekle birlikte HMK md. 341/2’de yer verildiği üzere miktar ya da değeri üç bin Türk Lirasını aşmayan malvarlığı davalarına yönelik kararların kesin olduğu ifade edilmiştir. 2020 yılı için bu değer ya da miktar 5.390,00 TL’dir. Bu sınır 2021 yılı için istinaf sınıfı 5.880,00 TL olarak belirlenmiş[24] olup, 2022 için bu sınır 8.000,00 TL’dir. Parasal sınırlar her takvim yılının başından itibaren geçerli olacak şekilde önceki senede uygulanan parasal sınırların, o sene içinde VUK uyarınca Maliye Bakanlığı tarafından her sene tespit ve ilan edilen değerleme oranı uyarınca arttırılarak uygulanmaktadır[25]. Malvarlığı davalarında taşınır ve taşınmaz mallar ve alacak davalarını kapsar. Bu nedenle istinaf kanun yoluna başvurulurken başvuru sınırının belirlenmesi taşınır ve taşınmaz davalarının yanı sıra alacak davaları içindir[26]. İstinafın caiz olması için aranan kriterlerin belirli değeri aşma şartı bakımından küçük uyuşmazlıkların kanun yolu denetiminin dışında tutarak mahkemelerin iş yükünün artmasını engellemeye ilişkindir[27].

Her sene belirlenen parasal sınırın altında kalınması halinde verilen kararlar kesinleşir, istinafa konu edilmez. Bu bağlamda taşınmaz davaları da söz konusu kurala tabidir. Bu davalarda verilmiş olan hüküm, kesinlik sınırının altında kalması halinde istinaf edilmesi mümkün değildir. Kanunda, malvarlığı davalarının taşınır taşınmaz ya da paraya yönelik olmasına ilişkin ayrım yapılmaması nedeniyle genel itibariyle malvarlığı davalarından söz edilir[28]. Bu bağlamda taşınmaz davalarına ilişkin istinaf kesinlik sınırının belirlenirken miktar ya da değer esasının uygulanması gerekir[29].

Belirtmek gerekir ki yargılama esnasında davacının alacağı miktarın ya da değerin belli olması halinde davacının alacaklı başlangıçta göstermiş olduğu geçici miktar ya da değeri arttırılır ve davaya arttırılan miktar ya da değer üzerinden devam edilir. Alacak miktarının ya da değerinin yargılama esnasında belli hale gelmesine karşın davacı alacaklının davayı açarken göstermiş olduğu miktar ya da değerle uyumlu hale gelmemesi halinde davanın açılırken ileri sürmüş olduğu geçici miktar ya da değer, davacı alacaklının kesin talebi olur ve davaya miktar ya da değer üzerinden devam edilir ve HMK md. 107/2 uyarınca hüküm tesis edilir. Her iki durumda da istinaf eşiği bakımından davacı alacaklının bunun gibi rakamsal şekilde belli hale gelen talep sonucunun kabulü ya da reddedilen miktara göre belirlenir[30].

Belirsiz alacak davalarına ilişkin değinilmesi gereken diğer bir durum da alacak miktarının belirlenmesi bakımından hakimin takdir yetkisinin olduğu durumlardır. Bunun gibi durumlarda davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu geçici miktar ya da değere veya miktar ya da değerden hakimin fazlasına hükmetmesi halinde davacının söz konusu karara karşı istinaf yoluna başvuramayacağı kabul edilir. Davacı lehine geçici miktar ya da değerden fazlasına hükmedilmesi gerektiği iddiasında olması halinde dava dilekçesinde geçici miktar ya da değerin bu duruma göre belirlenmesi gerekir. Mahkemenin, dava dilekçesinde belirtmiş olduğu geçici miktar ya da değerin altında kalacak şekilde karar vermesi halinde kabul edilmeyen miktar istinaf eşiğinin altında kalması halinde dava dilekçesinde geçici şekilde gösterilen miktar ya da değer, istinaf eşiğinin üzerinde olması halinde istinaf kanun yoluna başvurulabilir[31]. Bu durumda reddedilen kısım için reddedilen miktarın istinaf sınırı göz önünde bulundurularak kanun yoluna başvulup başvurulmayacağı tespit edilir.

6. İnşai Davalar

İnşai davalar, istinafa başvururuken içeriği ve kapsamı bakımından eda davaları ve tespit davalarından farklı olması nedeniyle ayrıca değerlendirilmesi ve ele alınması gerekir. Çünkü 7251 Sayılı kanun değişikliği ile birlikte HMK’da ifade edilen “kısmi eda davasının açıldığı durumlarda tespit davasının açılması da mümkündür ve bu halde hukuki yararın olduğu kabul edilir hükmünün kaldırıldığı görülmektedir. Düzenleme başlığının ise “Belirsiz Alacak Davası şeklinde düzenlendiği görülmektedir. Belirsiz alacak davasına ilişkin uygulamadaki sorunlara yönelik değişiklikler de yapılarak karşı tarafın vermiş olduğu bilgier ya da tahkikatın sonucunda alacak miktarının ya da değerinin tam ve kesin şekilde belirlenmesinin mümkün olduğu hallerde hakimin tahkikatın sona ermesinden önce verilen iki haftalık kesin sürede davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan talebini kesin ve tam şekilde belirlemesi de mümkün hale getirilmiştir[32].

Bu bakımdan inşai davalar, HMK md. 108’de yer verilmiş olup, inşai davanın açılması, hukuki durumun kurulması, değişikliğe uğraması ve kaldırılması bakımından yenilik doğuran hakkın kullanılması amacıyla tarafların anlaşmasının yanı sıra bununla birlikte mahkeme kararına ihtiyaç duyulmasını gerektirir. Fesih bildiriminin yenilik doğuran hakkın kullanımıdır fakat fesih bildiriminin kullanılması için davanın açılmaması bu duruma örnektir[33].

İnşai davalar boşanma davası, evlenmenin iptali, iflas kararı, nesebin reddi davasının gösterilmesi mümkündür. İlk derece mahkemesi tarafından inşai davanın kabulüne yönelik kararlarda istinaf mahkemesince esas bakımından hukuka aykırı bulunursa, istinaf mahkemesince karar kaldırılarak esas hakkında yeniden karar verilir. İlk derece mahkemesince inşai davanın kabulüne yönelik verilen kararda istinaf mahkemesinin esasa yönelik bazı eksiklikleri ya da hataların olduğunun tespit edilmesi halinde durum uyarınca yeniden esasa ilişkin karar ile hatalı olan kararı kaldırarak davanın bu hükümleri açısından reddine karar verecektir[34].

7. Hakimin Reddi Halinde Kararın İstinaf Edilmesi

Hakimin reddine ilişkin verilen kararlarda HMK md. 40 ve md. 41’e göre değerlendirme yapılır. Bu bakımdan, red talebinin, reddedilen ya da üye katılmadan o başka ya da üyenin görev yaptığı daire tarafından toplanmasını engelleyecek biçimde toplu red taleplerinin dinlenmesi söz konusu değildir. Hakimin reddi talebinin süresinin yapılmaması halinde ret nedeni ve bu sebebe yönelik inandırıcı delil ya da emarenin gösterilmemesi halinde ret talebinin davanın uzaması için yapıldığı açık bir şekilde anlaşıması halinde talebin reddine karar verilir. Bu ret talebinin tek hakimli mahkemelerde de reddedilen hakimce geri çevrilir. İlk derece mahkemesinin bu kararına karşı istinaf kanun yoluna, BAM hukuk dairelerinin başkan ve üyelerine ilişkin kararlara karşı temyiz yoluna yalnızca hüküme birlikte başvurulur[35].

7251 Sayılı Kanun’la değişen HMK’ya ilişkin değişikliğe bakıldığında, taraflardan birinin hakimin reddetmesi halinde hakimin reddi incelemesi başlayacaktır. Yapılan değişiklik ile birlikte hakimin reddi talebine yönelik kararlara karşı istinafa başvurulabileceği hükme bağlanmış olup[36], hakimin reddi talebine yönelik karara karşı süresinde istinafa başvurulmaması halinde, söz konusu kararın istinaf ve temyiz aşamalarında nihai karar ile birlikte tartışılmayacağıdır.

8. Yargılamanın Yenilenmesi Davasında İstinaf Kanun Yoluna Başvurulması

Yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin karar verildiğinde istinaf mahkemelerinin kurulması aşamasından sonra, verilen yeni kararın hangi kanun yoluna tabi olacağının belirlenmesi gerekir. Belirtmek gerekir ki yargılamanın yenilenmesi, muhtevası bakımından olağanüstü kanun yolu olmakla birlikte talebin yeni bir dava niteliğinde olduğunu söylemek mümkündür[37]. Bu bağlamda Yargıtay 11 HD’nin kararına bakıldığında[38], davanın ilk derece mahkemesi tarafından verilen ve temyiz incelemesi ardından kesinleşen hüküm sebebiyle yapılan yargılamanın iadesi talebinde, niteliği bakımından yeni bir dava olduğu ifade edilmiştir. Kanun yolu inceleme görevinin BAM’da olduğu, kanun yolu değerlendirmesinin yapılması için dosyanın yerel mahkemeye iade edilmesi edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Verilen karara bakıldığında, istinaf kanun yolunun faaliyete geçmeden önce verilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen karara ilişkin açılan yargılamanın yenilenmesi davasında yeni kararın istinaf kanun yoluna tabi olacağı ifade edilmiştir.

HMK md. 374 vd. hükümler uyarınca, yargılamanın yenilenmesi talebinin tamamen yeni bir dava olması nedeniyle yargılamanın iadesi istemine konu olan kararın Yargıtay denetiminden geçmiş olup olmadığına bakılmadan 20.07.2016’dan sonra ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararların istinaf kanun yoluna tabi olması gerekir[39]. Belirtmek gerekir ki yapılan açıklamalarda olduğu gibi istinaf mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten önce verilen temyiz yolundan geçerek ya da geçmeyerek kesinleşen ilk derece mahkemesi hükümlerine karşı yargılamanın iadesi davasına ilişkin talebine ilişkin ilk derece mahkemesi 2016’dan sonra talebe ilişkin yeniden karar verilse de yeni karara karşı istinaf kanun yolunun değil, temyiz yolu açıktır. Yargıtay’ın, yargılamanın iadesine ilişkin verilen hükmü incelemesi ve bozma kararı vermiştir. Bu aşamanın ardından ilk derece mahkemesinin kararının doğrudan temyiz edilmesi mümkündür[40].

9. İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tedbir Taleplerine İlişkin Verilen Kararlarının İstinafı

İhtiyati haciz açısından İİK’da yer alan düzenleme uyarınca ihtiyati haciz talebi reddedilen alacaklının kanun yolua başvurabileceği düzenlenmiştir. Yapılan başvuru istinaf mahkemesi tarafından öncelikli işlerden sayılarak değerlendirmeye alınır ve kesin olarak karar verilir[41]. Kesin hükme kadar devam eden yargılama aşamasında dava konusuna ilişkin davacı ya da davalının hukuki statüsünde değişiklik sebebiyle oluşan zararlara karşı ihtiyati tedbir geçici koruma niteliğinde olup ihtiyacın hasıl olması halinde geçici hukuki koruma tedbiridir[42].

İhtiyati tedbirle doğrudan uyuşmazlık konusu olan malın ya da hakkın üzerinde koruyucu ve geçici nitelikte önlem alınmaktadır. Hakkı arayan kimselerin bu gibi hallerde oluşan değişim sebebiyle hakkı elde etmenin önemli derecede zorlaşacağı veya tamamiyle imkansız hale gelmesi ya da gecikme olmasıyla birlikte ciddi zararın doğacağı ihtimalinin olması halinde uyuşmazlık konusuna ilişkin HMK md. 389 uyarınca ihtiyati tedbir kararının verilmesi mümkündür.

Nihai karar niteliği taşımayan kararlara karşı istinaf kanun yoluna gidilmemekle birlikte geçici hukuki koruma tedbirlerinden olan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddi kararlarına karşı karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarına karşı yapılan itirazla birlikte verilen kararlar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. İstinaf başvurusu ile birlikte BAM, istinaf dilekçesindeki sebepler ve kamu düzeniyle sınırlı olarak inceleme yaparak denetim görevi kapsamında ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik kararını kaldırarak ihtiyati haciz kararı vermesi mümkündür[43]. Bu bağlamda 20 Mart 2020 tarihli kanun değişikliği teklifine bakıldığında, geçici korumalara yapılan itirazda karşı tarafın dinlenip dinlenmemesi halinde, kanun yoluna başvuruya ilşikin uygulamada yer alan tereddütlerin kaldırılması ve ifadenin sistematik biçimde olması nedeniyle yapılan değişiklikler yerindedir[44].

İstanbul BAM 14. HD tarafından verilen karara[45] bakıldığında, ilk derece mahkemesi tarafından ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne karar ilişkin verilen karara karşı aleyhine tedbir verilenler tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, karşı tarafın dinlenmeksizin karar verilmesi halinde halinde istinaf yoluna başvurulabileceği, kanunun bu düzenlemesindeki lafza bakıldığında ise yüzüne karşı ihtiyati tedbir kararı verilen tarafça ihtiyati tedbir kararına itiraz hakkı bulunmadığı ifade edilmiştir. Yargıtay 11 HD tarafından verilen verilen kararda[46] ise kanun yoluna başvuru hakkının kanun ile düzenlendiği, mevcut yasal düzenmeler uyarınca yüzüne karşı aleyhine ihtiyati tedbir verilen tarafça itiraz ve istinaf kanun yoluna başvuru imkanının olmadığı ifade edilmiştir.

Belirtmek gerekir ki kanunda, doğrudan BAM’dan ihtiyati haciz talep edilip edilmeyeceğine ilişkin açıklık yoktur. Doktrindeki bir görüş, ihtiyati haciz talebinin davaya bakmaya görevli olan ilk derece mahkemesi tarafından incelenebileceğini, davada istinaf başvurusu sebebiyle istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle sınırlı şekilde kanun yolu incelemesi yapması nedeniyle ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılarak başkaca karar verebilen bölge adliye mahkemesinden doğrudan talep edilmesinin mümkün olmadığını ileri sürer[47]. Ancak HMK md. 357’ye[48] ve md. 360[49]’a bakıldığında, istinaf yargılaması esnasında bu konuda ihtiyacın olup olmadığı ve şartların da yerine gelmesi halinde bölge adliye mahkemesince verilen ihtiyati haciz kararının verilmesinin mümkün olduğu savunumaktadır. Ancak HMK md. 357 ve md. 360’a bakıldığında, istinaf yargılaması esnasında bu konuya ilişkin ihtiyacın olması ve talebin varlığı halinde ve şartların da sağlanması halinde öncelikle bölge adliye mahkemesinin ihtiyati haciz kararının verilmesinin mümkün olması gerekir[50].

9.1. İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tedbir Taleplerinin Reddi Kararlarının İstinafı

İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararının reddedilmesi halinde kararın karşı tarafın yokluğunda veya huzurunda verilse de HMK md. 391/3 uyarınca istinafa gitme imkanı vardır[51]. İstinaf mahkemesi, ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. İhtiyati tedbir talebinin reddedilmesi halinde istinaf mahkemesine başvuru süresinin işlemeye başlaması ile birlikte kararın, tarafın yüzüne karşı verilmişse tefhimden itibaren kararı veren mahkemenin istinaf başvuru süresidir. Karar, tarafın yokluğunda verilmesi halinde istinaf başvuru süresi, kararın tebliğinden itibaren başlar. Başvuru süresi, kararı veren ilk derece mahkemesinin tabi olduğu istinaf süresine göre değişiklik gösterir.

İstinaf mahkemesi tarafından ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesi halinde kararın incelenmesi ile birlikte HMK md. 352 uyarınca ön inceleme yapılır. İhtiyati tedbir talebinde hukuki yarar, tebiri talep tarafta olması nedeniyle talebin reddedilmesi halinde istinaf yoluna tedbir talebinde bulunan tarafça başvurulur. İstinaf mahkemesi tarafından yapılan ön inceleme konularına ilişkin aykırılığa rastlanmaması nedeniyle bu duruma yönelik ara kararın düzenlenmesi ile birlikte esastan yapacağı incelemenin ardından başvurunun haksız olduğuna karar verilmesi halinde kesin olarak başvurunun esastan reddine karar verilir. Başvurunun haklı olması halinde de ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilir. İhtiyati haciz talebinin reddedilmesi halinde talebin reddedilmesi halinde alacaklının doğrudan İİK md. 258/3 uyarınca istinaf kanun yoluna başvurulması başvurulmaktadır[52].

İhtiyati haciz talebi reddedilmesi halinde istinaf mahkemesinin incelenmesinin ardından temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. Bu bakımdan ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze yönelik taleplere ilişkin ilk derece mahkemelerince verilen karar, istinaf kanun yolu denetimine tabi olur. İhtiyati tedbir talebinin dava açılmadan önce talep edilmesi gerekir. Bu durumda davanın açılmadan önce ve davanın açılmasından sonraki durum uyarınca talebin reddi halinde bu kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. Bununla birlikte ihtiyati tedbir davasının açılması ile birlikte esasa ilişkin görevli ve yetkili mahkemeden istenir. Talep edilecek ihtiyati tedbirin reddedilmesi halinde verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulması mümkündür.

9.2. İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tedbir Taleplerinin Kabulü Kararlarının İstinafı

İhtiyati tedbir talebinin kabul edilmesi halinde karşı taraf ve ihtiyati haciz talebinin kabul edilmesi halinde borçlunun dinlenilmeden karar verilirse verilen kararın ardından istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün olmasına karşın itiraz üzerine verilen karara karşı tarafın dinlenerek karar verilmesi halinde itiraz yolu açık değildir. Bu nedenle doğrudan istinaf kanun yoluna gidilmesi mümkündür[53]. İhtiyati haciz kararlarına karşı itiraz ve temyize yönelik düzenlemelerin yer aldığı İİK md. 265 uyarınca itiraz hakkının borçlu tarafa ve menfaati ihlal edilmiş üçüncü kişilere verilmesi, alacaklı tarafça itiraz hakkının tanınmadığı görülür. Bununla birlikte alacaklının ihtiyati haciz talebinin reddedilmesi durumunda istinaf kanun yoluna başvuru hakkı verilmektedir. İİK md. 265 uyarınca ihtiyati haciz kararının boçrlunun dinlenilmeden verilmesi halinde borçlunun haczinin dayandığı nedenlere mahkemenin yetkisi ve teminata itiraz edilebileceği düzenlenmiştir.

İstanbul BAM 14. HD 12.9.2019, 1674/1114 kararına bakıldığında, haciz kararlarına karşı itiraz nedenlerinin sınırlı olduğu ifade edilmiştir[54]. İstanbul BAM 12. HD 18.10.2018, 1531/1270 kararına bakıldığında[55] ise ihtiyati haciz kararına karşı itiraz nedenleri sınırlı biçimde sayılmış, bunların haricinde sebebe dayanılarak itiraz edilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Borçlu tarafça yapılan itirazın üzerine mahkeme tarafından gösterilen nedenler bakımından inceleme yapılan itirazın reddine ya da kabulüne karar verilir. Bununla birlikte menfaati ihlal edilen kimsenin yedi gün içinde ihtiyati haciz kararına itiraz hakkı bulunmaktadır. Fakat bu itirazın ihtiyati haczin dayandırıldığı nedenle ve teminatla sınırlıdır. Menfaati ihlal edilen üçüncü kişilerin mahkemenin yetkisine itiraz edemez. İhtiyati hacze yönelik düzenleme ve uygulamaların ihtiyati tedbir düzenlemeleriyle paraleldir. İhtiyati tedbirde de HMK md. 394 uyarınca ihtiyati tedbir kararının karşı taraf dinlenilmeden verilmesi halinde tedibirin şartlarına, mahkemenin yetkisi ve teminatına bir hafta içinde itiraz edilmesi mümkündür. İtiraz süresinin tedbirin uygulanması esnasında karşı tarafın hazır olması halinde tedbirin uygulandığı andan itibaren bir hafta, tedbirin uygulanması esnasında karşı tarafın hazır olmaması halinde de tedbirin uygulanmasına yönelik tutanağın tebliğinden itibaren başlar. Antalya BAM 7. HD 24.8.2017, 336/267 uyarınca, ilk derece Mahkemesinin 07.02.2017 tarihli kararına bakıldığında[56], ihtiyati haczin kabulüne ilişkin tebliğin yapılmasına karşın yedi günlük hak düşürücü süreden sonra itiraz edilmesi nedeniyle itiraz reddedilmesi gerektiğine hükmedilmiştir.

İtirazda bulunan tarafın, kararı veren mahkemeye dilekçeyle başvurarak dayandığı nedenleri açık bir şekilde göstermesi ve dayandığı bütün delilleri de dilekçesine ekleyerek itiraz etmesi mümkündür. İhtiyati haciz kararının borçlunun dinlenilmeden verilmesi sebebiyle borçlunun yapacağı itirazla birlikte verilen karara karşı istinaf yoluna başvurması mümkündür[57]. Bu bağlamda, dinlenmeyen tarafa itiraz etme hakkının verildiği, yapılan itirazın ardından kanun yoluna başvuru yapıldığı görülür. Fakat dinlenen karşı tarafa böyle bir imkanın tanınmadığı görülmektedir.

İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin borçlu taraf ve karşı taraf dinlenmeden kabul edilmesi halinde doğrudan istinaf başvurusu mümkün olmamakla birlikte bu aşamada itirazdan bahsedilebilir. Yasal düzenlemelerle birlikte hukuki dinlenilme hakkının bir istisnası olarak karşı yana haber verilmeden geçici hukuki koruma kararının verilmesine imkan sağlanır. Borçlunun ya da karşı taraf dinlenilmeden verilen geçici hukuki korumada, hukuki dinlenilme hakkını bütünüyle ortadan kaldırmamaktadır. Kararın verilmesiyle birlikte ilgiliye itiraz hakkı tanınır.

İzmir BAM 1. H.D. 17.3.2017, 323/325 tarafından verilen karara bakıldığında[58], karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir kararına itiraz edilebileceği ve itiraza ilişkin verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabileceği ifade edilmiştir. Borçluyu dinlemeden verilen ihtiyati haciz kararına karşı kanunda sınırlı şekilde belirtilen nedenlerle yapacağı itiraz ile birlikte mahkeme tarafından iki taraf davet edilerek yapılan itirazlara ilişkin karar verilir. İki tarafın da mahkemeye çağrılmasına karşın gelmemesi halinde, mahkemece dosyanın incelenerek karar vermesi mümkündür[59]. Borçlunun dinlenilmesinin ardından veya borçlunun huzurunda ihtiyati hacze ya da ihtiyati tedbire karşı verilmesi halinde kararı veren mahkemeye itiraz yoluna gidilmeksizin doğrudan istinaf kanun yoluna gidilmesi mümkündür.

Belirtmek gerekir ki İstanbul BAM 14. H.D. 25.01.2018, 2017-1045/61 karara bakıldığında[60], yüze karşı okunan ihtiyati tedbir kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığı, HMK md. 394’ün gerekçesine bakıldığında ise kanun koyucunun iradesinin, tarafların eşitliğini sağlamaya ilişkin olduğu belirtilerek duruşmaya katılan tarafın itirazlarını duruşma sırasında dile getirmesi nedeniyle doğrudan istinaf hakkının olduğunun kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. İstanbul BAM 12. HD 28.6.2018, 847/790 sayılı karara bakıldığında[61] ise HMK md. 341’de ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve kabul edilmesi halinde itirazın üzerine verilen kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiş, istinafa konu olan kararın yüze karşı verilmesi halinde itirazın mümkün olmadığı hallerde de istinafı kabil karar olduğu ifade edilmiştir.

İzmir BAM 1. HD 17.3.2017, 323/325 ve İzmir BAM 1. HD 1.2.2017, 91/83 sayılı kararlarına bakıldığında[62] HMK md. 341 uyarınca ilk derece mahkemelerince verilen nihai kararların ihtiyati tedbir ve bu taleplerin kabul edilmesi halinde itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. HMK md. 394/1-5 uyarınca, karşı tarafın yokluğunda verilmiş olan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebileceği, itiraz hakkı olan tarafın kanun yoluna başvurulabileceği ve bunun yanı sıra HMK md. 391 uyarınca ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesi halinde kanun yolua başurulabileceği ifade edilmiştir.

Yargıtay 11. HD 15.12.2014, 17697/19762 numaralı verilen karara bakıldığında, mahkeme tarafınadn verilen karar, ihtiyati haciz kararı olmakla birlikte borçlunun huzurunda verilmiş olan ihtiyati haciz kararına karşı itiraz ve temyiz hakkı olmaması nedeniyle aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmiş olan borçluların temyiz isteminin reddine karar verilmiştir[63]. Verilen bu karar ile birlikte aleyhine ihtiyati tedbir kararı istenen kimselerin yalnızca yokluğunda verilen ihtyiadi tedbir kararına itiraz ve kanun yoluna başvurabileceği, yüze karşı verilmiş olan ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz ve temyiz yolunun kapalı olduğu ifade edilmiştir.

SONUÇ

Aleyhine istinafa başvurulabilen kararlara bakıldığında, şahıs varlığı haklarına yönelik davalar, malvarlığına yönelik davalar, inşai davalar, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin verilen kararlardır. Bununla birlikte belirlenen istinaf sınırını geçen kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. İlk derece mahkemesi kararının kesin olmasına karşın istinaf dilekçesinde ilk derece mahkemesi tarafından reddedilmez ve dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesi halinde kesinlik sınırını re’sen değerlendiren bölge adliye mahkemesinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilir.

Yüze karşı verilen ihtiyati haciz kararlarına ilişkin itiraz kanun yolunun açık olmadığı kanunda açık bir şekilde belirtilmesine karşın tarafların dinlenilerek verilmiş olan ihtiyati haciz ya da ihtiyati tedbir kararlarından kanunda söz edilmediği görülmektedir. Bu nedenle yüze karşı verilmiş olan kararların tarafların iddia ve savunmaları dinlenilerek sunmak istedikleri hususların mahkeme huzurunda tartışılması için imkan sağlayarak karar verilmektedir. Mahkeme huzurunda dinlenilme nedeniyle istinaf kanun yoluna gidilmesi hakkının tanınmamış olması, kanun yollarının amacı ile bağdaşmaz. Bu nedenle yüze karşı verilen itiraz yolunun açık olmadığı ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı istinaf kanun yolunun olmadığının kabul edilmesi, taraflar arasındaki eşitliği, hukuki dinlenilme hakkının ihlaline sebep olacaktır.

Borçlunun dinlenilmeksizin verilmiş olan ihtiyati haczin dayanağı nedenlere mahkeme yetkisi ve teminatına itiraz edebileceğinin düzenlendiği görülmektedir. HMK md. 341/1 uyarınca ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve söz konusu taleplerin kabulüne ilişkin itiraza karşılık verilen kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması düzenlenmiştir. Bu durumda kararın yüze karşı verilmesi halinde itirazı mümkün olmasa da istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün olması nedeniyle istinaf mahkemesi tarafından inceleme yapılacaktır. İstinaf mahkemesi tarafından yapılacak ön inceleme konularına ilişkin aykırılığa raslanılmaması halinde yapılan tespite yönelik ara kararın düzenlenmesi ile esastan geçeceği incelemenin sonucunda başvurunun haksız olduğuna karar verilmesi halinde başvurunun esastan reddine karar verilir. Başvuru haklı bulunursa da ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak reddine karar verilir ya da kısmen kabul, kısmen ret ya da kabul kararı verilir.

7251 Sayılı kanun ile birlikte yapılan değişikliklerden bir diğeri de BAM’ın esastan inceleme yapmaksızın kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi amacıyla dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verileceği durumlarda değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu durumda, uyuşmazlığın çözümünde etkili olmak bakımından etkin olacak biçimde önemli delillerin toplanmaması ya da değerlendirilmemesi halinde veya talebin önemli bir bölümüne ilişkin karar verilmemesi durumunda dosyanın yeniden görülmesi amacıyla kararı veren mahkemeye göndermesi mümkündür.

KAYNAKÇA

AKKAYA, Tolga: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Yetkin Yayınları, Ankara, 2009.

AKKAYA, Tolga: İstinaf İncelemesi Sonunda İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi, Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi, 2018.

ARSLAN, Ramazan, YILMAZ, Ejder, TAŞPINAR AYVAZ, Sema: Medeni Usul Hukuku, Yetkin Hukuk Yayınları, Ankara, 2016.

ARSLAN, Ramazan, YILMAZ, Ejder, TAŞPINAR, Ayvaz, SEMA, Hanağası, Emel: Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2018.

ATALI, Murat, ERMENEK İbrahim, ERDOĞAN, Ersin: Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2020.

AYGÜN, Mesut: Milletlerarası Ticari Tahkimde Hakem Kararlarına Karşı İptal Yolu, MİHDER, C. 3, S. 8, 2007.

BOZTAŞ, Nevzat: Türk Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Aristo Yayınevi, İstanbul, 2020.

ÇİFTÇİ, Murat Özgür: Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf, On İki Levha Yayınları, 3. Baskı, 2016.

ERMENEK, İbrahim: Medeni Usul Hukukunda Davaların Birleştirilmesi ve Ayrılması, Yetkin Yayınları, Ankara, 2014.

GÖZÜTOK, Zeki: Hukuk Davalarında İstinaf ve Temyiz Uygulama Rehberi, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2017.

GÜNGÖR, Devrim, ALBAYRAK, Adem: İstinaf, Yetkin Yayınları, Ankara, 2016.

KATAYIFÇI, Derya Ece: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ufuk Üniversitesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2020.

KONURLAP, Serhat: 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre İhtiyati Tedbirler, İÜHFM, C. LXXI, S. 2, 2013.

KURTOĞLU, Tülin: Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Yetkin Yayınları, Ankara, 2017.

KURU, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2019.

PEKCANITEZ, Hakan: Belirsiz Alacak Davası, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011.

PEKCANITEZ, Hakan, ATALAY, Oğuz, ÖZEKES, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2014.

PEKCANITEZ, Hakan, ATALAY, Oğu, ÖZEKES, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanun Hakkında Değerlendirme, TBB Dergisi 2020 (150).

SİMİL, Cemil: Belirsiz Alacak Davası, İstanbul, On İki Levha Yayınları, 2013.

ÖZEKES, Muhammet: Medeni Usul Hukukunda Yok Hüküm ve Etkisiz Hüküm, Yargıtay Dergisi, C. 26, S. 4, 2000.

ÖZTEK, Selçuk: Türk Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf ve Temyiz (6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 341-m. 373), Yetkin Yayınları, Ankara, 2021.

ÖZTEK, Selçuk, TAŞPINAR AYVAZ, Sema, KALE, Serdar: Hukuk Muhakemelerı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 20 Mart 2020 Tarihli Kanun Teklifi’ne İlişkin Bazı Açıklamalar ve Kanun Teklifinin Değerlendirilmesi, TBB Dergisi 2020 (149).

YILMAZ, Ejder: İstinaf, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005.

ELEKTRONİK KAYNAKLAR

www.lexpera.com.tr

www.kazanci.com

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6100.pdf

https://www.lexpera.com.tr/ictihat/bolge-adliye-mahkemesi-istinaf-kararlari/hukuk-daireleri/ankara-bam?gclid=Cj0KCQiA2ZCOBhDiARIsAMRfv9LmzDs3jKgZTjZByklbWUnSM2eMI3hlZnq_y6MzgypxfT-N2ikE-KAaAvnqEALw_wcB,

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/07/20200728-14.htm

-----------------------

[1] Akkaya, Tolga: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Yetkin Yayınları, Ankara, 2009, s. 107.

[2] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6100.pdf

[3] Bu miktar yıllar içinde değişiklik göstermekte olup, güncel miktara ilişkin çalışmanın ilerleyen bölümlerinde değinilmiştir.

[4] İhtiyadi haciz ve ihtiyati tedbir gibi ara kararlara ilişkin çalışmanın ilerleyen bölümlerinde değinilmiştir.

[5] Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukukunda Yok Hüküm ve Etkisiz Hüküm, Yargıtay Dergisi, C. 26, S. 4, 2000, s. 522.

[6] Öztek, Selçuk: Türk Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf ve Temyiz (6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 341-m. 373), Yetkin Yayınları, Ankara, 2021, s. 99.

[7] Akkaya , Tolga: İstinaf İncelemesi Sonunda İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi, Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi, 2018, s. 115.

[8] Boztaş, Nevzat: Türk Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Aristo Yayınevi, İstanbul, 2020, s. 17.

[9] PEKCANITEZ, Hakan, ATALAY, Oğu, ÖZEKES, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanun Hakkında Değerlendirme, TBB Dergisi 2020 (150), s. 282.

[10] Akkaya, s. 106.

[11] Öztek, s. 103.

[12] Akkaya, s. 109.

[13] Aygün, Mesut: Milletlerarası Ticari Tahkimde Hakem Kararlarına Karşı İptal Yolu, MİHDER, C. 3, S. 8, 2007, s. 677.

[14] Ermenek, İbrahim: Medeni Usul Hukukunda Davaların Birleştirilmesi ve Ayrılması, Yetkin Yayınları, Ankara, 2014, s. 269.

[15] Öztek, s. 118.

[16] Gözütok, Zeki: Hukuk Davalarında İstinaf ve Temyiz Uygulama Rehberi, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2017, s. 105.

[17] Arslan, Ramazan, Yılmaz, Ejder, Taşpınar, Ayvaz, Sema: Medeni Usul Hukuku, Yetkin Hukuk Yayınları, Ankara, 2016, s. 469.

[18] Öztek, s. 126.

[19] Gözütok, s. 143.

[20] Çiftçi, Murat Özgür: Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf, On İki Levha Yayınları, 3. Baskı, 2016, s. 127.

[21] Atalı, Murat, Ermenek İbrahim, Erdoğan, Ersin: Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2020, s. 636.

[22] Akkaya, s. 120.

[23] Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2019, s. 148.

[24] Resmi Gazete, T. 10.01.1961, 11.1.1961, 12.1.1961, Resmi Gazete, S. 10703, 10704, 10705.

[25] HMK md. Ek 1.

[26] Yılmaz, Ejder: İstinaf, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005, s. 60.

[27] Akkaya, s. 116.

[28] Çiftçi, s. 55.

[29] Belirtmek gerekir ki HUMK döneminde taşınmaz davalarında temyiz incelemesi bakımından herhangi bir kesinlik sınırı bulunmamaktaydı.

[30] Pekcanıtez, Hakan: Belirsiz Alacak Davası, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011, s. 64.

[31] Simil, Cemil: Belirsiz Alacak Davası, İstanbul, On İki Levha Yayınları, 2013, s. 339.

[32] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/07/20200728-14.htm , E.T. 04.02.2022.

[33] Arslan, Ramazan, Yılmaz, Ejder, Taşpınar, Ayvaz, Sema, Hanağası, Emel: Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2018, s. 297.

[34] Katayıfçı, Derya Ece: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ufuk Üniversitesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2020, s. 46.

[35] Öztek, s. 154.

[36] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/07/20200728-14.htm, E T 04.02.2022

[37] Boztaş, s. 51.

[38] Yargıtay 11 HD, 2018/3094 E., 2019/4316 K., 12.06.2019 T., www.kazanci.com, E.T. 24.12.2021

[39] Boztaş, s. 52.

[40] Boztaş, s. 55.

[41] Akkaya, s. 114.

[42] Pekcanıtez, Hakan, Atalay, Oğuz, Özekes, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2014, s. 404.

[43] Öztek, s. 131.

[44] ÖZTEK, Selçuk, TAŞPINAR AYVAZ, Sem, KALE, Serdar: Hukuk Muhakemelerı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 20 Mart 2020 Tarihli Kanun Teklifi’ne İlişkin Bazı Açıklamalar ve Kanun Teklifinin Değerlendirilmesi, TBB Dergisi 2020 (149), s. 85.

[45] İstanbul BAM 14. HD 2018/1610 E, 2018/1222 K, 01.11.2018 tarihli karar, https://www.lexpera.com.tr/ictihat/bolge-adliye-mahkemesi-istinaf-kararlari/hukuk-daireleri/ankara-bam?gclid=Cj0KCQiA2ZCOBhDiARIsAMRfv9LmzDs3jKgZTjZByklbWUnSM2eMI3hlZnq_y6MzgypxfT-N2ikE-KAaAvnqEALw_wcB, E.T. 23.12.2021.

[46] Yargıtay 11 HD, 2013/14261 E-2013/18951 K., 28.10.2013 T. Karar, www.kazanci.com, E.T. 23.12.2021

[47] Gözütok, s. 230.

[48] HMK md. 357/3: “İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.

[49] HMK md. 360: “Bu Bölümde aksine hüküm bulunmayan hâllerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanır.”

[50] Kurtoğlu, Tülin: Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Yetkin Yayınları, Ankara, 2017, s. 216.

[51] Güngör, Devrim, Albayrak, Adem: İstinaf, Yetkin Yayınları, Ankara, 2016, s. 61.

[52] Katayıfçı, s. 47.

[53] Konurlap, Serhat: 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre İhtiyati Tedbirler, İÜHFM, C.

LXXI, S. 2, 2013, s. 246.

[54] www.lexpera.com.tr, E.T. 21.12.2021.

[55] www.lexpera.com.tr, E.T. 21.12.2021.

[56] www.lexpera.com.tr, E.T. 21.12.2021.

[57] Bu konuda verilen kararlara ilişkin bkz. İstanbul BAM 13. HD 4.12.2019, 2225/1717, Yargıtay HGK 15.10.2009, 19-626/629 ve İstanbul BAM 13. HD 14.11.2019, 2219/1569.

[58] www.lexpera.com.tr, E.T. 21.12.2021.

[59] Bu konuya ilişkin bkz. Yargıtay 19. HD 15.12.2016, 15191/15813, www.kazanci.com, E.T. 22.12.2021.

[60] www.lexpera.com.tr, E.T. 22.12.2021.

[61] www.lexpera.com.tr, E.T. 22.12.2021.

[62] www.lexpera.com.tr, E.T. 22.12.2021.

[63] Benzer kararlar için bkz. Yargıtay 11. HD 14.3.2013, 2220/5042; Yargıtay 11. HD 4.6.2013, 8516/11619; Yargıtay 11. HD 15.1.2013, 2012-18004/687, www.kazanci.com, E.T. 22.12.2021.