Giriş
Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair gündemdeki kanun teklifi, merkezi yönetimin gerekli gördüğü hallerde yerel yönetimlerin yerine geçerek planlamayı parsel düzeyine kadar yapabilmesine olanak tanımaktadır. Bu düzenleme, yerel yönetimlerin özerkliği ile merkezi yönetimin otoritesi arasındaki dengeyi yeniden tartışmaya açmaktadır.
Bu çalışmada, imar planlama yetkisine ilişkin temel kavramlar ve düzenlemeler, yerel yönetimler ile merkezi yönetim arasındaki ilişki bağlamında ele alınacaktır. İlk bölümde, konunun genel hatları, yerinden yönetim ilkesi ve imar planlama süreçlerinde yerel yönetimlerin rolü özetlenecektir. İkinci bölümde ise, merkezi yönetimin yetki kullanımına dair tartışmalı noktalar, Anayasa Mahkemesi ve diğer yargı kararları ışığında derinlemesine değerlendirilecektir. Böylece, imar planlama yetkisi üzerinden yerel özerklik ile merkezi otorite arasındaki dengenin, teorik ve pratik yaklaşımlar bağlamında nasıl şekillendiği ortaya konulacaktır.
1. Bölüm
İMAR PLANLARININ NİTELİĞİ VE FONKSİYONU
- İmar planları, öncelikli olarak kamu yararını gerçekleştirme amacını taşır ve bu doğrultuda hazırlanır.
- Yöre halkının sağlığını koruma ve doğal çevreyi sürdürülebilir bir şekilde muhafaza etme hedefi gözetilir.
- Bölge halkının sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak için hayatın her alanına dokunan çözümler sunar.
- Sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir bir çevre oluşturarak yaşam kalitesini artırmayı hedefler.
- Beldenin ekonomik, demografik, sosyal, kültürel, tarihsel ve fiziksel özelliklerine ilişkin kapsamlı analizlere dayanır.
- Kentsel yerleşim ve gelişim eğilimlerini, alternatif çözümlerle yönlendirerek düzenli bir kentleşme sağlar.
- Oturma, çalışma, dinlenme ve ulaşım gibi kentsel fonksiyonlar arasında uyumlu bir denge kurar.
- Arazi kullanımını, koruma politikalarını ve sınırlamaları netleştirerek uygulama ilkelerini somutlaştırır.
- Kadastro durumu varsa dikkate alınarak, onaylı haritalar üzerinde titizlikle düzenlemeler yapılır.
- Nazım plan ve uygulama planı olarak ayrıştırılmış, bilimsel ve teknik detaylara sahip metinlerden oluşur.
- Kentlerin düzenli ve sağlıklı gelişimini temin ederken kamu yararını ön planda tutar.
- Pafta, rapor ve notlarla desteklenmiş bir belge niteliği taşır.
- Mevcut ve sağlanabilecek tüm olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını belirlemeye odaklanır.
İlgili Kararlar:
- Anayasa Mahkemesi (18.5.2023, E:2020/42, K:2023/99)
- Danıştay 6. Dairesi (02.6.2020, E:2016/2247, K:2020/4564)
- İdari Dava Daireleri Genel Kurulu (07.6.2023, E:2021/3778, K:2023/1288)
- Danıştay 6. Dairesi (03.6.2024, E:2023/8509, K:2024/3518)
- Danıştay 6. Dairesi (26.6.2024, E:2022/6867, K:2024/4229)
İmar Planlarını Yapma Yetkisinin Paylaşımı
İmar planları, sürdürülebilir kalkınma ve sağlıklı kentleşme amacıyla çevre, doğa ve kültürel mirası koruyarak kamusal yararı gözeten araçlardır. Anayasa'nın 127. maddesi, mahalli idarelerin yerel ihtiyaçları karşılamak üzere yetkilerinin düzenleneceğini ve merkezi idarenin idari vesayet yetkisine sahip olduğunu belirtir. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre, imar planı yapma yetkisi ne tamamen merkezi idareye ne de yerel yönetimlere aittir. Yetkinin dağılımı, kamu yararı gözetilerek kanun koyucu tarafından belirlenebilir.
Yerel yönetimlerin, yerel ihtiyaçlara uygun planlama yapma yetkisi korunurken, merkezi idarenin ülke genelindeki kamu yararını ve bütünlüğü sağlamak için belirli durumlarda planlama yetkisini üstlenebileceği ifade edilmiştir. Ancak bu yetki, yerel yönetimlerin özerkliğini zedelememeli ve Anayasa'nın belirlediği sınırlar içinde kalmalıdır.
Anayasa Mahkemesi, merkezi idareye devredilen yetkilerin makro düzeyde sınırlandırılması gerektiğini, yerel yönetimlerin karar süreçlerinden dışlanmasının hukuka aykırı olduğunu vurgulamıştır. Öte yandan, merkezi idarenin toplu konut projeleri ve gecekondu dönüşümleri gibi ulusal düzeydeki ihtiyaçları karşılamak için bazı yetkiler üstlenmesi sosyal devlet ilkesi kapsamında değerlendirilmiştir.
İmar Planlarını Yapmaya Yetkili İdarelerin Rolü ve Yetkileri
3194 sayılı İmar Kanunu, imar planlarının düzenlenmesi ve onaylanması sürecinde merkezi ve yerel yönetimlerin yetkilerini detaylandırmaktadır. Kanun'a göre, planlar "Nazım İmar Planı" ve "Uygulama İmar Planı" olarak iki kademeli hazırlanır ve belediye sınırları içindeki planlama yetkisi belediyelere aittir. Ancak, belediye sınırları dışında kalan bölgelerde bu yetki valiliklere ve ilgili idarelere devredilmiştir.
Merkezi Yönetimin Artan Yetkileri Kanun’un 9. maddesi ve diğer düzenlemeler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na belirli durumlarda imar planı yapma, değiştirme ve onaylama yetkisi tanımaktadır. Özellikle kamu yararı, afet durumları, enerji tesisleri ve metropoliten alanlar gibi makro düzeydeki konular için bakanlığa özel yetkiler verilmiştir. Ancak, son tekliflerle bu yetkiler genişletilmekte ve yerel yönetimlerin planlama yetkileri kısıtlanarak, bakanlığa parsel düzeyine kadar inen kapsamlı bir yetki verilmesi öngörülmektedir.
Yerinden Yönetim ve Yerel Yönetimlerin Özerkliği Anayasa’nın 127. maddesi, yerel yönetimlerin özerkliğini ve "mahalli müşterek ihtiyaçların" yerel yönetimlerce karşılanmasını vurgulamaktadır. İmar planlarının düzenlenmesi, yerel nüfusun ihtiyaçlarını gözeten ve insan odaklı bir süreç gerektirir. Ancak, getirilen düzenleme ile merkezi yönetimin yerel yönetimlerin asli planlama yetkilerini devralması, Anayasa'nın idari vesayet yetkisiyle sınırladığı müdahale çerçevesini aşmaktadır.
Olası Sorunlar ve Riskler Teklifin yasalaşması durumunda, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında yetki çatışmaları yaşanabilir. Ayrıca, düzenli kentleşme, yerel çıkarlar ve çevresel hassasiyetler göz ardı edilerek kentsel ve çevresel sorunların artmasına yol açabilecek bir planlama süreci gündeme gelebilir.
Sonuç Önerilen değişiklikler, yerel yönetimlerin özerklik ilkesiyle çelişmekte ve merkezi yönetimin yetkilerinin genişletilmesiyle yerel ihtiyaçların göz ardı edilmesi riskini taşımaktadır. İmar planlamasında, merkezi ve yerel yönetimlerin dengeli bir iş birliği içinde olması, kentsel ve çevresel sürdürülebilirlik için kritik öneme sahiptir.
----------
2. BÖLÜM
İmar Planları
İmar planı, bir Anayasa Mahkemesi kararında; belde halkının sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamayı, sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturmayı, yaşam kalitesini arttırmayı hedefleyen ve bu amaçla beldenin ekonomik, demografik, sosyal, kültürel, tarihsel, fiziksel özelliklerine ilişkin araştırmalara ve verilere dayalı olarak hazırlanan, kentsel yerleşme ve gelişme eğilimlerini alternatif çözümler oluşturmak suretiyle belirleyen, arazi kullanımı, koruma, kısıtlama kararları, örgütleme ve uygulama ilkelerini içeren pafta, rapor ve notlardan oluşan belge olarak tanımlanmıştır. (Anayasa Mahkemesi, 18.5.2023 tarih ve E:2020/42, K:2023/99 sayılı kararı)
Danıştay kararlarında ise imar imar planı, kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla üretilmiş birer belge niteliğinde olan imar planları mevzuatta ve yargı içtihatlarında yöre halkının sağlığını ve çevreyi korumak, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını, iyi yaşama düzenini, çalışma koşullarını ve güvenliğini sağlamak amacıyla, ülke, bölge ve şehir verilerine göre oturma, çalışma, dinlenme ve ulaşım gibi kentsel fonksiyonlar arasında mevcut ve sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak için varsa kadastro durumu da işlenmiş, onaylı haritaların kopyaları üzerine nazım plan ve uygulama planı olarak düzenlenip onaylanmış metinler olarak tanımlanmıştır.(Danıştay 6. Dairesinin 02.6.2020 tarih ve E:2016/2247,K:2020/4564 sayılı kararı, İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 07.6.2023 tarih ve E:2021/3778, K:2023/1288 sayılı kararı, 6. Dairesinin 26.6.2024 tarih ve E:2022/6867, K:2024/4229 sayılı kararı)
Yine, bazı Danıştay kararlarında; sağlıklı ve düzenli kentleşmenin sağlanması suretiyle kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla üretilmiş birer belge niteliğinde olan imar planları mevzuatta ve yargı içtihatlarında yöre halkının sağlığını ve çevreyi korumak, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını, iyi yaşama düzenini, çalışma koşullarını ve güvenliğini sağlamak amacıyla, ülke, bölge ve şehir verilerine göre oturma, çalışma, dinlenme ve ulaşım gibi kentsel fonksiyonlar arasında mevcut ve sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak için varsa kadastro durumu da işlenmiş, onaylı haritaların kopyaları üzerine nazım plan ve uygulama planı olarak düzenlenip onaylanmış metinler olarak tanımlanmıştır. (Danıştay 6. Dairesinin 03.6.2024 tarih ve E:2023/8509, K:2024/3518 sayılı kararı)
Anayasa Mahkemesi gerek norm denetimi ve gerekse bireysel başvuruda imar ve yapılaşmaya ilişkin planlar, yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine ilişkin meseleler ile bunların kişi hakları üzerindeki etkilerini mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirmiştir.
İmar Planlarını Yapma Yetkisinin Kime Verileceği
İmar planlamasının amacı, düzenli bir kentleşmenin sağlanabilmesi amacıyla kimi uygulamaların planlanması, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi, çevre, doğa, kültür ve doğal miras ile diğer alanların korunması olup bu yolla kamusal yararın gerçekleştirilmesidir. Yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun oluşumunu sağlamak amacıyla kabul edilen imar planları estetik, düzenli ve sağlıklı bir şehirleşmede önemli bir rol oynamaktadır
Anayasanın 127. maddesinin 1. fıkrasında; mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olarak tanımlanmış, 2. fıkrasında; mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği, 5. fıkrasında; merkezi idarenin, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin konu ile ilgili genel yaklaşımı, Anayasa'da imar planlarına ilişkin yetkinin merkezi idare ya da yerel yönetimlere ait olduğu konusunda bir kural yer almamakta olup ihtiyaçlara göre bu hususun belirlenmesi yetkisi kanun koyucunun takdirinde olduğu, mahallî müşterek ihtiyacın, herhangi bir yerel yönetim biriminin sınırları içinde yaşayan kişi, aile, zümre ya da sınıfın özel çıkarlarını değil, aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan somut durumların yarattığı, yoğunlaştırdığı ve sürekli güncelleştirdiği, özünde etkinlik, ölçek ve sağladığı yarar bakımından yerel sınırları aşmayan, bölünebilir ve rekabet konusu olabilen yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak beklentileri ifade ettiği, Anayasa'da il, belediye ya da köy halkının yerel ortak ihtiyaçlarının neler olduğunun belirlenmemiş olduğu, bunun saptanması hususunun kanun koyucuya bırakıldığı, bu durumda kanun koyucu, kamu yararını gözeterek, anayasal sınırları içinde merkezî yönetimle yerel yönetim arasındaki görev sınırlarını belirleyebileceği, idarenin bütünlüğü ilkesinden hareketle düzenlemenin yerel yönetimleri ortadan kaldırma ya da etkisiz kılma amacına yönelik olmaması, belirli alanlar bakımından belirli koşullara bağlı ve yerel yönetimlere bir yük ya da borç getirmeden kimi görev ve yetkilerin merkezî yönetim birimine bırakılmasının mümkün olduğu şeklindedir.
Örnek Anayasa Mahkemesi Kararları
Anayasa Mahkemesi, 26.9.1991 tarih ve E:1990/38, K:1991/32 sayılı kararında; “…Anayasa uyarınca merkezî yönetimle yerel yönetimler arasında bir denetim ilişkisi kurulacaksa bunun ancak idarî vesayet yetkisinin kullanılması biçiminde olacağı söylenebilir. İdarî vesayet, merkezî yönetimin, yerel yönetimlerin icrai kararlarını onama, geri çevirme ve kimi ayrık durumlarda da değiştirerek onama yetkisidir. Başka bir anlatımla, merkezî yönetime yerinden yönetim organları ve onların çalışmaları üzerinde, kamu yararını korumak amacıyla üst otoritelere yasayla verilen yetkilerin bütünüdür. Bu yetki yerel yönetimlerin yetkisini ortadan kaldıracak, etkisiz kılacak biçimde kullanılamaz.
Anayasa, idarî vesayetin hangi amaçlarla kullanılacağını kurala bağlamakla yetinmemiş, ilke ve yöntemlerinin de yasa ile belli edilmesi koşulunu aramıştır. İdarî vesayetin ayrık bir türü olan, yasa ile yerel yönetime bırakılan işlemlerin yerine geçme yolu ile merkezî yönetimce yapılması, ancak kapsam ve sınırının yasada açıkça belirtilmesi, bu yetkinin yerel yönetimin yasalarla kendisine verilen görevi yerine getirmekten kaçınması, bunda çok gecikmesi gibi kamu yararı ya da haklı bir nedene dayalı olması ve anayasal ölçütler dışına çıkmamasına bağlıdır.
İtiraz konusu kural ise, merkezî yönetimin gerekli gördüğü hallerde yerel yönetimlerin yerine geçerek plânlamayı parsel düzeyine kadar düzenleme yetkisi vermektedir. Böylece yerel yönetimlerin yasa ile kendilerine verilen plânlama yetkilerini yerel gereksinimlere göre kullanmalarını olanaksız duruma getirmektedir. Yasada yerel yönetimlere ait olan yetkilerin geçici olarak alınabileceği belirtilmekle birlikte bunun için bir sınırlama - getirilmediğinden bu yetkilerin merkezî yönetimce çok uzun süre kullanılması olanağını getirmektedir. Bu durum, yerel yönetimlerin özerkliğine idarî vesayet yetkisinin kullanılması dışında bir müdahale olanağı tanımayan Anayasa'nın 127. maddesi ile bağdaşmamaktadır. İtiraz konusu düzenlemede bir idarî vesayet ilişkisinin varlığından değil, merkezî yönetimin yerel yönetimlerin plânlama yetkilerine yukarıda özetlenen nedenler dışında ve sınırı belirsiz biçimde gelişigüzel el atmasından söz edilebilir.
Yerel plânların ülke ve bölge düzeyindeki plânlarla, çevresel ve varsa metropoliten alan planlamalarıyla uyum içinde olması gerekir. Bu nedenle imar plânlamasının mutlaka ve yalnızca yerel bir gereksinim olarak nitelendirilmesi zordur. İmar plânlarının bu çok yönlü durumu nedeniyle Yasakoyucu, yetkileri merkezî yönetim ile yerel yönetim arasında paylaştırmıştır. Merkezî yönetime bırakılan yetkilerin kamu yararı ve ülke geneli ile ilgileri nedeniyle sayılan özellikleri taşıyan somut yerlerle sınırlı makro düzeyde yetkiler olduğu görülmektedir. Anayasa'da imar plânı yapılması yetkisinin kime ilişkin olduğu her ne kadar açıklanmamış ise de yerel imar plânlarının düzenlenmesinin her aşamasında insan ve yerel ortak gereksinimlerin ön plânda yer aldığı gözardı edilemez. Buna göre yerel ortak gereksinimleri karşılamakla görevli yerel yönetimleri, yerel imar plânlarının, yapılmasında parsel düzeyine kadar “... gerekli görülen hallerde ...” gibi takdire göre bir uygulamaya yol açan soyut bir anlatımla, karar süreci dışında bırakan İtiraz konusu kuralı, genel ve makro düzeydeki imar plânlaması işinin bir bölümünü re'sen merkezî yönetime bırakan düzenlemelerin kapsamı içinde düşünmek de olanaksızdır.
Böylece, İtiraz konusu kuralın Anayasa'nın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yerel yönetimlerin görevlerinin kanunla düzenleneceği ilkesine ve aynı maddenin beşinci fıkrasına aykırı olduğu kanısına varılmıştır…” gerekçesine yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 08.12.2004 tarih ve E:2004/61, K:2004/123 sayılı kararında; “…İmar planlarının düzenlenmesinde yerel ortak gereksinimlerin göz önünde tutulacağı, ancak gecekondu dönüşüm projesi ve toplu konut uygulamaları yerel ihtiyaç olmanın yanı sıra ülke düzeyinde çözümlenmesi gereken bir sorundur. Yerel yönetimler kendi olanakları ile bu sorunu çözemediklerinden çoğu kez devletin yardım ve desteğini istemektedirler.
Anayasa, kişinin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamayı Devletin temel amaç ve görevleri arasında saymıştır. Nitekim, Anayasa'nın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler Bölümünün Konut Hakkı ile ilgili 57. maddesinde Devlete, şehirlerin özellikleri ve şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alma ve toplu konut teşebbüslerini destekleme görevi verilmiştir. Toplu Konut İdaresi, ülkenin konut sorununu çözmek için kurulmuştur. Gecekondu dönüşüm projesi de konut sorununu çözmeye yöneliktir. Birçok belediyenin planlama dairesi ve elemanı olmadığı gibi yerel planı ihale ile yaptıracak maddi gücünün de bulunmadığı bir gerçektir.
Ülkenin konut sorununu çözmek üzere kurulan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'na, gecekondu dönüşüm projesi uygulanacak alanlarla, toplu konut alanlarında çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde imar planı yapma yetkisinin verilmesi sosyal devlet olmanın gereğidir.
Ayrıca, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'na verilen imar planı yapma yetkisi yerel yönetimleri tamamen devreden çıkarıp dışlamamaktadır. Yasa, belediye meclislerine veya valiliklere Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca yapılan/yaptırılan imar planlarını üç ay içerisinde aynen ya da değiştirerek onaylama yetkisini vermektedir. Üç aylık sürenin ise yerel yönetimlerin planı incelemeleri ve ilgili kuruluş ve tarafların görüşlerinin de alınmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan hak ve menfaatleri ihlal edilen gerçek ve tüzelkişilerin yargı mercilerine başvurmalarını engelleyen bir hüküm de bulunmamaktadır…” gerekçesine yer vermiştir.
Anayasa Mahkemesi, 22.7.2008 tarih ve E:2008/39, K:2008/134 sayılı kararında;
“…Yerel imar planlarının ülke ve bölge düzeyindeki planlarla, çevresi ve varsa metropoliten alan planlamalarıyla uyum içinde olması gerekir. Bu nedenle imar planlamasının mutlaka ve yalnızca yerel bir gereksinim olarak nitelendirilmesi zordur. İmar planlarının bu çok yönlü durumu nedeniyle İmar Kanunu ile imara ilişkin yetkiler merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında paylaştırılmıştır.
Anayasada, yerel ortak ihtiyaçların neler olduğuna ve imar planı yapma yetkisine ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Yerel imar planlarının düzenlenmesinde yerel ortak gereksinimlerin göz ardı edilemeyeceği kuşkusuzdur. Ancak bundan hareketle, imar planlarının münhasıran belediyelere ait bir yetki olduğu, merkezi yönetim birimlerine bu yetkilerin verilemeyeceği sonucuna varılamaz…” gerekçesine yer vermiştir.
Anayasa Mahkemesi, 29.11.2012 tarih ve E:2011/100, K:2012/191 sayılı kararında; “…Anayasa'da imar planlarına ilişkin yetkinin merkezî idare ya da yerel yönetimlere ait olduğu konusunda bir kural yer almamakta olup ihtiyaçlara göre bu hususun belirlenmesi kanun koyucuya aittir.
İmar planlarının yapımı ve değiştirilmesi, temelde belediyelerden başlayıp merkezî yönetime kadar çeşitli düzeylerdeki karar verme süreci sonunda tamamlanır. Yerel ölçekteki gereksinimlere getirilen çözümlerin aynı zamanda ülkenin genel ihtiyaçlarıyla da uyumlu olması gerekmektedir. Bu yüzden söz konusu planlar, merkezî yönetimin vesayet yetkilerini kullanarak yerel yönetimlerle birlikte gerçekleştirdiği siyasal, hukuki ve teknik belgelerdir. Bu planların yapımı, merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında anayasal, yasal ve teknik düzeyde iş birliği ve uyumu gerektirebilir.
Bakanlar Kurulunca kamu yararı gözetilerek belirlenen projeler kapsamında kalan alanlarla ilgili etütleri, harita, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, parselasyon planlarını yapma görev ve yetkisinin Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğüne verilmesi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Kaldı ki, kuralda belirtilen alanların dışında kalan yerlerde imar planlarını yapma yetkisi yerel yönetimlerde kalmaya devam ettiğinden, düzenlemenin yerel yönetimleri ortadan kaldırmayı ve etkisiz kılmayı amaçladığı söylenemez. Ayrıca, bu alanlardaki planlama yetkisi Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğüne verilmekle birlikte ruhsatlandırma yetkisi yerel yönetimlerde bırakılarak yerel yönetimlerin imar ve yapılaşma sürecinden tamamen dışlanması engellenmiştir…” gerekçesine yer vermiştir.
Anayasa Mahkemesi, 29.11.2012 tarih ve E:2011/106, K:2012/192 sayılı kararında;“… Anayasa'da imar planlarına ilişkin yetkinin merkezi idare ya da yerel yönetimlere ait olduğu konusunda bir kural yer almamakta olup ihtiyaçlara göre bu hususun belirlenmesi yetkisi kanun koyucunun takdirindedir.
Mahallî müşterek ihtiyaç, herhangi bir yerel yönetim biriminin sınırları içinde yaşayan kişi, aile, zümre ya da sınıfın özel çıkarlarını değil, aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan somut durumların yarattığı, yoğunlaştırdığı ve sürekli güncelleştirdiği, özünde etkinlik, ölçek ve sağladığı yarar bakımından yerel sınırları aşmayan, bölünebilir ve rekabet konusu olabilen yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak beklentileri ifade etmektedir. Anayasa'da il, belediye ya da köy halkının yerel ortak ihtiyaçlarının neler olduğu belirlenmemiş, bunun saptanması hususu kanun koyucuya bırakılmıştır. Bu durumda kanun koyucu, kamu yararını gözeterek, anayasal sınırları içinde merkezî yönetimle yerel yönetim arasındaki görev sınırlarını belirleyebilir. İdarenin bütünlüğü ilkesinden hareketle düzenlemenin yerel yönetimleri ortadan kaldırma ya da etkisiz kılma amacına yönelik olmaması, belirli alanlar bakımından belirli koşullara bağlı ve yerel yönetimlere bir yük ya da borç getirmeden kimi görev ve yetkilerin merkezî yönetim birimine bırakılması mümkündür.
İmar planlarının yapımı ve değiştirilmesi, temelde belediyelerden başlayıp merkezî yönetime kadar çeşitli düzeylerdeki karar verme süreci sonunda tamamlanır. Yerel ölçekteki gereksinimlere getirilen çözümlerin aynı zamanda ülkenin genel ihtiyaçlarıyla da uyumlu olması gerekmektedir. Bu nedenle söz konusu planlar, merkezî yönetimin vesayet yetkilerini kullanarak yerel yönetimlerle birlikte gerçekleştirdiği siyasal, hukuki ve teknik belgelerdir. Bu planların yapımı, merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında anayasal, yasal ve teknik düzeyde işbirliği ve uyumu gerektirebilir…” gerekçesine yer vermiştir.
İmar Planlarını Yapmaya Yetkili İdareler
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 6. maddesinde; mekânsal planların, kapsadıkları alan ve amaçları açısından Mekânsal Strateji Planlarına uygun olarak; “Çevre Düzeni Planları” ve “İmar Planları” kademelerinden oluşacağı, imar planlarının ise nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak hazırlanacağı, her planın bir üst kademedeki plana uygun olarak hazırlanacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanun’nun 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; imar Planlarının, Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana geldiği, mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planlarının ilgili belediyelerce yapılacağı veya yaptırılacağı ve belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe gireceği, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planların ise valilik veya ilgilisince yapılacağı veya yaptırılacağı ve valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Kanun’un “İstisnalar” başlıklı 4. maddesiyle anılan maddede sayılan kanunlar ile diğer özel kanunlarla belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu Kanun’un özel kanunlara aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
İmar planları yapma konusunda birçok idareye kendi kanununda özel amaçlı planlama yetkisi verilmiştir. Başta, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Organize Sanayi Bölgeleri gibi idareler gelmektedir.
Bunlar dışında endüstri bölgelerinde, teknoloji geliştirme bölgelerinde, yenileme alanlarında, kıyılarda, havzalarda, İstanbul Boğaziiçi’nde ve milli parklarda başkaca idareler plan yapma konusunda yetkilendirilmişlerdir
Kanun’un 9. maddesinde ise Bakanlığın imar planı ve değişiklikleri yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve re’sen onaylamaya yetkili kılındığı durumlar ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
Bu maddede; bakanlığın gerekli görülen hallerde, kamu yapıları ve enerji tesisleriyle ilgili alt yapı, üst yapı ve iletim hatlarına ilişkin imar planı ve değişikliklerinin, umumi hayata müessir afetler dolayısıyla veya toplu konut uygulaması veya Gecekondu Kanununun uygulanması amacıyla yapılması gereken planların ve plan değişikliklerinin, birden fazla belediyeyi ilgilendiren metropoliten imar planlarının veya içerisinden veya civarından demiryolu veya karayolu geçen, hava meydanı bulunan veya havayolu veya denizyolu bağlantısı bulunan yerlerdeki imar ve yerleşme planlarının tamamını veya bir kısmını, ilgili belediyelere veya diğer idarelere bu yolda bilgi vererek ve gerektiğinde işbirliği sağlayarak yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve re'sen onaylamaya yetkili olduğu,
Belediye hudutları ve mücavir alanlar içerisinde bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerin, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş, (Belediye) alınarak Çevre İmar bütünlüğünü bozmayacak imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe gireceği ve ilgili Belediyelerin bu arsa ve arazilerin imar fonksiyonlarını 5 yıl değiştiremeyeceği, ilgili belediyelerin görüşlerini onbeş gün içinde bildireceği,
Bir kamu hizmetinin görülmesi maksadı ile resmi bina ve tesisler için imar planlarında yer ayrılması veya bu amaçla değişiklik yapılması gerektiği takdirde, Bakanlığın, valilik kanalı ile ilgili belediyeye talimat verebileceği veya gerekirse imar planının resmi bina ve tesislerle ilgili kısmını re'sen yapacağı ve onaylayacağı,
Bakanlığın birden fazla belediyeyi ilgilendiren imar planlarının hazırlanmasında, kabul ve onaylanması safhasında ortaya çıkabilecek ihtilafları halledeceği, gerektiğinde re'sen onaylayacağı, kesinleşen planların ilgili belediyelere ve valiliklere tebliğ edileceği, bu planların uygulanmasının mecburi olduğu,
Re'sen yapılan planlardaki değişikliklerin de yukarıdaki usullere tabi olduğu,
4046 sayılı Kanun kapsamında gelir ortaklığı modeli ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar yöntemine göre özelleştirme işlemleri yapılan hizmet özelleştirilmesi niteliğindeki yatırımların yapılacağı yerlerde hazırlanan veya hazırlattırılan plânların, Özelleştirme İdaresince değerlendirilmek ve sözleşmeye uygunluğu konusundaki görüşü de alınmak kaydı ile (…) re'sen onaylamaya Bayındırlık ve İskan Bakanlığının yetkili olduğu, her türlü ruhsatı ilgili belediye en geç iki ay içinde vereceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan,Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 04.07.2011 tarihli ve 27984 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuş, Mülga Çevre ve Orman Bakanlığının çevre kanadı ile Mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın tek çatı altında bir araya getirilmesiyle kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın görev, yetki ve sorumlulukları; 17.08.2011 tarihli ve 28028 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile daha da güçlendirilmiş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı teşkilat, görev ve yetkileri 10.07.2018 tarihinde yayımlanan 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeniden düzenlenmiş, 29 Ekim 2021 tarihli ve 31643 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bakanlığın ismi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiştir.
1 nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 97. maddesinin 1. Fıkrasında; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının görev ve yetkileri ayrıntılı olarak maddeler halinde sayılmış, “…
ç) Her tür ve ölçekteki fiziki planlara ve bunların uygulanmasına yönelik temel ilke, strateji ve standartları belirlemek ve bunların uygulanmasını sağlamak, Cumhurbaşkanınca yetkilendirilen alanlar ile merkezi idarenin yetkisi içindeki kamu yatırımları, mülkiyeti kamuya ait arsa ve araziler üzerinde yapılacak her türlü yapı, milli güvenliğe dair tesisler, askeri yasak bölgeler, genel sığınak alanları, özel güvenlik bölgeleri, enerji ve telekomünikasyon tesislerine ilişkin etütleri, harita, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, parselasyon planlarını ve değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak ve başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılmaması halinde resen ruhsat ve yapı kullanma izni vermek,
…
ğ) Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek; Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin etmek; 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak,
h) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan veya mülkiyeti Hazineye, kamu kurum veya kuruluşlarına veya gerçek kişilere veyahut özel hukuk tüzel kişilerine ait olan taşınmazlar üzerinde kamu veya özel sektör tarafından gerçekleştirilecek olan yatırımlara ilişkin olarak ilgililerince hazırlandığı veya hazırlatıldığı halde yetkili idarece üç ay içinde onaylanmayan etüt, harita, her tür ve ölçekteki çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, parselasyon planlarını ve değişikliklerini ilgililerinin valilikten talep etmesi ve valiliğin Bakanlığa teklifte bulunması üzerine bedeli mukabilinde yapmak, yaptırmak ve onaylamak, başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili idarece verilmemesi halinde bedeli mukabilinde resen yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatını vermek,
…
n) 23/9/1980 tarihli ve 2302 sayılı Atatürk’ün Doğumunun 100 üncü Yılının Kutlanması ve “Atatürk Kültür Merkezi Kurulması” Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi ile belirlenen Atatürk Kültür Merkezi alanını iyileştirme, güzelleştirme, yenileme ve ihya etmek amacıyla; Kültür ve Turizm Bakanlığının da görüşü alınarak, bu alan için her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ile yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma ve ruhsatlandırma işlemleri ile diğer iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamak,
o) Mahalli idareleri ve bunların merkezi idare ile olan alaka ve münasebetlerini düzenlemek,
…” görev ve yetkisine yer verilmiş,
102. maddesinin 1. fıkrasında ise; Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri sayılmış, “…
g) Cumhurbaşkanınca belirlenen proje kapsamı içerisinde kalmak kaydıyla kamuya ait tescilli araziler ile tescil dışı araziler ve muvafakatleri alınmak koşuluyla özel kişi veya kuruluşlara ait arazilerin yeniden fonksiyon kazandırılıp geliştirilmesine yönelik olarak her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı, kamulaştırma, arazi ve arsa düzenlemesi yapmak, yaptırmak ve onaylamak,
…
k) Cumhurbaşkanınca yetkilendirilen alanlar ile merkezi idarenin yetkisi içindeki kamu yatırımları, mülkiyeti kamuya ait arsa ve araziler üzerinde yapılacak her türlü yapı, milli güvenliğe dair tesisler, askeri yasak bölgeler, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun hükümleri çerçevesinde yapılacak binalar, genel sığınak alanları, özel güvenlik bölgeleri, enerji ve telekomünikasyon tesisleri ile ilgili altyapı, üstyapı ve iletim hatları, yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı madde üretim tesisleri ve depoları, akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol gazı istasyonları gibi alanlar ile ilgili her tür ve ölçekteki planların yapılmasına ilişkin esasları belirlemek, bunlara ilişkin her tür ve ölçekteki harita, etüt, plan ve parselasyon planlarını gerektiğinde yapmak, yaptırmak ve resen onaylamak. Planlamaya ilişkin iş ve işlemlerde, bakanlıklar, mahalli idareler ve meslek kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak, planlama sürecinin iyileştirilmesini ve geliştirilmesini temin etmek,
…” görev ve yetkisi verilmiştir.
Söz konusu Cumhurbaşkanlığı daha önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına verilen görev ve yetkiler aynen korunmuş ve bir kısım değişiklikler yapılmıştır.
Ancak, söz konusu düzenlemenin 97. maddenin (ç), (ğ), (n) bentleri, “… 208. Anayasa Mahkemesi gerek norm denetimi ve gerekse bireysel başvuruda imar ve yapılaşmaya ilişkin planlar, yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine ilişkin meseleler ile bunların kişi hakları üzerindeki etkilerini mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirmiştir (AYM, E.2018/62, K.2018/117, 27/12/2018; E.2016/133, K.2017/155, 15/11/2017; E.2016/150, K.2017/179, 28/12/2017; Martı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş., B. No: 2015/2297, 25/12/2018; Faruk Aksekili, B. No: 2013/1261, 4/2/2016; İhsan Burak Alsan, B. No: 2018/23534, 15/6/2021; Mehmet Umur Akarca, B. No: 2017/15318, 9/6/2021; Mehmet Seçer, B. No: 2018/15843, 24/3/2021; Şükrü Sürmeli, B. No: 2018/14970, 31/12/2020; Bahri Özarslan ve diğerleri, B. No: 2018/27745, 14/10/2020; Ahmet Recai Kural, B. No: 2017/14702, 1/7/2020; Abbas Özçelik ve diğerleri, B. No: 2016/3193, 29/5/2019; Ferhat Altın, B. No: 2018/2208, 15/11/2018; Ahmet Tevfik Sağnak, B. No: 2018/79, 12/12/2018; Arif Engin Konuk, B. No: 2014/8269, 6/4/2017; Süleyman Oktay Uras ve Sevtap Uras, B. No: 2014/11994, 9/3/2017; Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016; Tam Petrol Ürünleri Alım Satım Ltd. Şti., B. No: 2013/2131, 10/6/2015).
209. Arsa ve araziler ile bunlar üzerindeki yapılar Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkının konusunu oluşturmaktadır. Arazi kullanımı ve yapılaşmanın imar mevzuatına uygun olarak gerçekleştirileceği açıktır. Buna göre fiziki planlara, imar uygulamalarına, yapı ruhsatına, yapı kullanma iznine, iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarına, kamulaştırmaya, kat mülkiyeti kurulmasına ilişkin meseleler ile bu alanlarda alınacak muhtemel kararların kişilerin mülkiyet hakkını doğrudan etkileyebileceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle bu alanlarda yapılacak iş ve işlemler, kişilerin maliki bulundukları arsa, arazi ve yapılar üzerindeki kullanım ve tasarruf biçimlerini kısmen veya tamamen değiştirme, yeniden düzenleme veya sona erdirme gibi mülkiyet hakkına müdahale teşkil edebilecek niteliktedir.
210. Bu itibarla kurallar, Anayasa’nın İkinci Kısmının İkinci Bölümünde yer alan mülkiyet hakkına ilişkin düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadırlar…” gerekçesiyle,
(h) bendi; “…215. Çevre, imar ve yapılaşmaya ilişkin olarak etüt, harita, her tür ve ölçekteki çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planları, parselasyon planları, yapı ruhsatı, yapı kullanma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatıyla ilgili düzenleme getiren kural mülkiyet hakkına ilişkin düzenleme içermekte olup CBK’nın 97. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç), (ğ) ve (n) bentlerinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural için de geçerlidir.
216. Bu kapsamda mülkiyet hakkına ilişkin bir düzenleme niteliğinde bulunan kural CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır…” gerekçesiyle,
(o) bendi ise; “… 224. Anayasa'nın 127. maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen idari vesayet yetkisi ise yerel yönetimlere tanınan ve güvence altına alınan özerkliğin istisnasını oluşturmakta olup kanunla çerçevesi çizilen sınırlar içinde kullanılması gereken istisnai bir yetkidir. Buna göre Anayasa’da belirtilen amaç ve çerçeve içinde kalmak koşuluyla bu yetkinin kapsam ve sınırını belirleme yetkisi kanun koyucuya aittir.
225. Kural, mahallî idarelere ve bunların merkezî idare ile alaka ve münasebetlerine ilişkin bir düzenleme öngörmekte; mahallî idareleri ve bunların merkezî idare ile olan ilgi ve ilişkilerini düzenleme yetkisini Bakanlığa vermektedir. Mahallî idarelerin düzenlenmesi ile bunların merkezî idare ile olan alaka ve münasebetlerine ilişkin meselelerin mahallî idarelerin kuruluşları, görevleri, yetkileri ile idari vesayet yetkinin kullanılmasıyla doğrudan ilişkili bulunduğu açıktır. Buna göre Anayasa’nın 127. maddesi kapsamında anılan hususlardaki yetki ve görevlerin kanunla verilmesi, kapsam ve içeriğinin de yine kanunla belirlenmesi gerekmekte olup kural münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuya ilişkin düzenleme içermektedir.
226. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır…” gerekçesiyle,
102. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) ve (k) bentleri ise; “…230. CBK’nın 97. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç), (ğ) ve (n) bentlerinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kurallar için de geçerlidir. Çevre, imar ve yapılaşmaya ilişkin olarak harita, etüt, plan, parselasyon planı, kamulaştırma, arazi ve arsa düzenlemesi gibi hususlara ilişkin düzenlemeler öngören kurallar mülkiyet hakkına ilişkin olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
231. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır…” gerekçesiyle 27.02.2024 tarih ve 32473 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 26.10.2023 tarih ve E:2018/118, K:2023/180 sayılı kararı ile konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, iptal hükümlerinin Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak 9 ay yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
Bu hale göre, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ilişkin 644 sayılı KHK yürürlükten kalkmış, 10.07.2018 tarihinde yayımlanan 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile getirilen düzenlemelerin bir kısmı da mülkiyet hakkına ilişkin olması ve CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalması nedeniyle iptal edilmiştir.
Ancak, bakanlığın iptale konu görev ve yetkilerinin devam etmesi ve yasal olarak düzenlenmesi için yeniden 18.11.2024 tarih ve 76 sayılı Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi hazırlanıp Meclis Başkanlığına sunulmuştur.
Bu teklifin 9. maddesiyle 3194 sayılı Kanuna aşağıdaki
"EK MADDE 11- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır: a) İlgili mevzuatta yer alan görevleri yapmak,
b) Her tür ve ölçekteki fiziki planlara ve bunların uygulanmasına yönelik temel ilke, strateji ve standartları belirler ve bunların uygulanmasını sağlamak, Cumhurbaşkanınca yetkilendirilen alanlar ile merkezi idarenin yetkisi içindeki kamu yatırımları, mülkiyeti kamuya ait arsa ve araziler üzerinde yapılacak her türlü yapı, milli güvenliğe dair tesisler, askeri yasak bölgeler, genel sığınak alanları, özel güvenlik bölgeleri, enerji ve telekomünikasyon tesislerine ilişkin etütleri, harita, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, arazi ve arsa düzenlemeleri ve değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak ve başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılmaması halinde resen ruhsat ve yapı kullanma izni vermek,
c) Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek; Bakanlıkça belirlenen fînans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, arazi ve arsa düzenlemeleri ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin etmek; 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, arazi ve arsa düzenlemelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak,
ç) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan veya mülkiyeti Hazineye, kamu kurum veya kuruluşlarına veya gerçek kişilere veyahut özel hukuk tüzel kişilerine ait olan taşınmazlar üzerinde kamu veya özel sektör tarafından gerçekleştirilecek olan yatırımlara ilişkin olarak ilgililerince hazırlandığı veya hazırlatıldığı halde yetkili idarece üç ay içinde onaylanmayan etüt, harita, her tür ve ölçekteki çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, arazi ve arsa düzenlemelerini ve değişikliklerini ilgililerinin valilikten talep etmesi ve valiliğin Bakanlığa teklifle bulunması üzerine bedeli mukabilinde yapmak, yaptırmak ve onaylamak, başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili idarece verilmemesi halinde bedeli mukabilinde resen yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatını vermek,
d) Yaptığı veya onayladığı her tür ve ölçekteki plana ilişkin plan inceleme ve işlem hizmet bedeli almak ve bu bedeli ilgili yılın Döner Sermaye Birim Fiyat Listesini dikkate alarak hesaplamak.
e) 23/9/1980 tarihli ve 2302 sayılı Atatürk'ün Doğumunun 100 üncü Yılının Kutlanması ve "Atatürk Kültür Merkezi Kurulması" Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi ile belirlenen Atatürk Kültür Merkezi alanını iyileştirme, güzelleştirme, yenileme ve ihya etmek amacıyla; Kültür ve Turizm Bakanlığının da görüşü alınarak, bu alan için her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, arazi ve arsa düzenlemeleri ile yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma ve ruhsatlandırma işlemleri ile diğer iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamak,
f) Mahalli idareleri ve bunların merkezi idare ile olan alaka ve münasebetlerini düzenlemek; mahalli idareleri düzenleyen kanunların uygulanması ile ilgili tereddütleri gidermek, düzenleyici ve yönlendirici işlemler yapmak.
g) 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında kalan alanlarda yapılan her tür ve ölçekteki plan, arazi ve arsa düzenlemesi ve kentsel tasarım projelerini onaylamak,
ğ) Cumhurbaşkanınca belirlenen proje kapsamı içerisinde kalmak kaydıyla kamuya ait tescilli araziler ile tescil dışı araziler ve muvafakatleri alınmak koşuluyla özel kişi veya kuruluşlara ait arazilerin yeniden fonksiyon kazandırılıp geliştirilmesine yönelik olarak her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, kamulaştırma, arazi ve arsa düzenlemesi yapmak, yaptırmak ve onaylamak,
h) Cumhurbaşkanınca yetkilendirilen alanlar ile merkezi idarenin yetkisi içindeki kamu yatırımları, mülkiyeti kamuya ait arsa ve araziler üzerinde yapılacak her türlü yapı, milli güvenliğe dair tesisler, askeri yasak bölgeler, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayisiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun hükümleri çerçevesinde yapılacak binalar, genel sığınak alanları, özel güvenlik bölgeleri, enerji ve telekomünikasyon tesisleri ile ilgili altyapı, üstyapı ve iletim hatları, yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı madde üretim tesisleri ve depoları, akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol gazı istasyonları gibi alanlar ile ilgili her tür ve ölçekteki planlanın yapılmasına ilişkin esasları belirlemek, bunlara ilişkin her tür ve ölçekteki harita, etüt, plan ve arazi ve arsa düzenlemelerini gerektiğinde yapmak, yaptırmak ve resen onaylamak. Planlamaya ilişkin iş ve işlemlerde, bakanlıklar, mahalli idareler ve meslek kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak, planlama sürecinin iyileştirilmesini ve geliştirilmesini temin etmek,
ı) Bakanlığın görev alanına giren konularla ilgili olarak mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuatı hazırlamak ve bunları denetlemek.” şeklindeki maddenin eklenmesi teklif edilmiştir.
Oysa, Bakanlığın imar planlaması ile ilgili gerek 3194 sayılı İmar Kanunu’nunda gerekse 644 ve 648 sayılı KHK’lerde ve diğer mevzuatta belirtilen yetkilerine bakıldığında sınırlı ve belirli konularla ilgili olmaktan öte neredeyse planlama yapma konusunda asli niteliktedir.
Anayasanın 127. maddesinin birinci fıkrasında, mahalli idarelerin mahalli müşterek ihtiyaçları karşılamak üzere oluşturulan kamu tüzelkişileri olduğu, ikinci fıkrasında, kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği; beşinci fıkrasında ise, merkezi idarenin, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir.
Maddede belirtilen yerinden yönetim ilkesi yerel yönetimlerin özerkliğini vurgulamakta, "mahalli müşterek ihtiyaç kavramı" da herhangi bir yerel yönetim biriminin sınırları içinde yaşayan kişi, aile, zümre ya da sınıfın özel çıkarlarını değil, aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan eylemli durumların yarattığı, yoğunlaştırdığı ve güncelleştirdiği, özünde yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak ihtiyaç ve beklentileri ifade etmektedir.
Bu hükümden de anlaşılacağı gibi, Anayasamıza göre "mahalli müşterek ihtiyaçlar' yerel yönetimlerce karşılanır. Yerleşme ve konut politikaları ile buna ilişkin imar planlarının da mahalli müşterek ihtiyaçlardan olduğu kuşkusuzdur.
Anayasada imar planı yapılması yetkisinin kime ait olduğu her ne kadar açıklanmamış ise de yerel imar planlarının düzenlenmesinin her aşamasında insan ve yerel ortak gereksinimlerin ön planda tutulması esastır.
Ancak, getirilen teklifle, yeniden merkezi yönetimin gerekli gördüğü hallerde yerel yönetimlerin yerine geçerek planlamayı parsel düzeyine kadar yapabilme yetkisi verilmektedir.
Böylece 3194 sayılı Kanunun 7. ve 8. maddeleri ile imar planlaması konusunda yetkilendirilen yerel yönetimlerin yasa ile kendilerine verilen asli planlama yetkilerini yerel gereksinimlere göre kullanmaları engellenmekte, bu durum da yerel yönetimlerin özerkliğine idari vesayet yetkisinin kullanılması dışında bir müdahale olanağı tanımayan Anayasanın 127. maddesi ile bağdaşmamaktadır.
Her ne kadar 3194 sayılı imar Kanununun 9. maddesinde sınırlı bazı hallerde imar planlaması ile ilgili Bakanlığa bazı yetkiler verilmiş ise de bu yetkiler, kamu yararı ve ülke geneli ile ilgileri nedeniyle sayılan özellikleri taşıyan somut yerlerle sınırlı makro düzeyde yetkilerdir. Getirilen teklifle verilecek yetkiler ise bunun genişletilerek birçok alanları da kapsayacak şekilde, asli ve belirleyici nitelikte ve istisna olmaktan öte genel kural haline getirilerek imar planı yapma yetkisinin Bakanlığa verilmesi söz konusu olacaktır.
Teklifin yasalaşması halinde imar planları, yerel yönetimlerle Bakanlık arasında sorunlar oluşturacak, karışıklığa ve belirsizliğe neden olacak klasik imar tekniği ile hazırlanacak imar planlarında, koruma - kullanma dengesi ile yerel nüfusun çıkarları, düzenli kentleşme ve yapılaşma göz ardı edilebilecek kentsel ve çevresel sorunlara da yol açabilecektir.