Türk Ceza Kanunu'nun Adliyeye Karşı Suçlar bölümünde 292. ve 293. maddeleri hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu düzenlenmiştir. 292. maddede: 1. fıkrada yalnızca kaçmayı, 2. fıkrada cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi, 3. fıkrada birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından veya silahlı olarak işlenmesi, 4. fıkrada içtimaya dair özel hükmü, 5. fıkrada suçu ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanların işlemesi yer alırken; 293. maddede etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir.

KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Bu suç düzenlemesi, adliyeye karşı işlenen suçlar bölümünde ele alınmış olup devletin yargılama ve yargılama özelinde cezalandırma işlevlerinin yerine getirilmesi ile doğru ve güvenli yargılama süreci korunmak istenmiştir.

MADDİ UNSURLAR

SUÇUN KONUSU

Suçun konusu, kaçma hareketinin gerçekleştirildiği yerlerdir. Bu yerler ise tutukevi, ceza infaz kurumları ve gözetim altında tutan görevlilerin bulunduğu alanları içermektedir[1].

FAİL VE MAĞDUR

Türk Ceza Kanunu 292. maddede “kaçan tutuklu veya hükümlü” şeklinde failin kim olabileceği belirtilmiştir. Suçun faili herhangi bir kişi olamayıp tutuklu veya hükümlü sıfatına haiz olan kişi olabilecektir. Ayrıca kanunda “tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan” denilerek her hükümlü veya tutuklunun fail olamayacağını işaret etmektedir.

Bu anlamda özgü bir suç olan hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu, faile yaşayan bir insan olma dışında bazı nitelikler atfetmiş ve bunlar suçun işlenebilmesi için bulunmak zorunda olan unsurlardandır. Tutuklu, kovuşturma veya soruşturma evrelerinde kaçma veya delilleri karatma gibi nedenlerle tutuklanarak hürriyeti sınırlanan kişi, Hükümlü ise ceza yargılaması sonucunda hakkında verilmiş olan mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş kişidir.

TCK 292. maddenin 5. fıkrası uyarınca infaz kurumu dışında bir işte çalıştırılırken kaçan hükümlüler de fail olabilmektedir. Mahkûmiyeti kesinleşmiş olan hükümlüye mahkûmiyet kararı tebliğ edilmiş veyahut yakalama kararı verilmiş olsa bile görevlilere teslim olmadan veya yakalanmadan yani cezanın infazı başlamadan kaçması durumunda suç gerçeklemeyecektir. Madde gerekçesinde “ hükümlünün hapis cezasının infazı sürecinde veya infazı amacıyla yakalandıktan sonra kaçması, suç oluşturmaktadır. Böylece, yakalandıktan sonra ceza infaz kurumuna konulmak üzere götürülürken kaçan hükümlü de aynı yaptırımlara tâbi tutulacaktır.” denilmek suretiyle suçun oluşturulması hususunda açıklık getirilmiştir.  Aynı fıkra gereğince hakkında verilecek olan hapis cezası adli para cezasından çevrilmiş olan kimseler de bu suçun faili olabilmektedir.

Hükümlü veya tutuklu dışında hakkında adli kontrol kararı verilmiş olan kişiler kendilerine verilmiş olan tedbirleri uygulamaması halinde bu suç gerçekleşmez iken bu tedbirleri yerine getirmeyen kimse hakkında tutuklama kararı verildiğinde fail olabilmektedir. Bu suç bakımından mağdur bulunmayıp devlet ise suçtan zarar gören konumundadır.

FİİL VE İLLİYET BAĞI

Kanunda , “ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçmak”  suretiyle fiil unsuru belirtilmiştir.  Bu tanımdan yola çıkıldığında kanunda sınırlı hareket tipleri belirtilmemiş olup bu suç serbest hareketlerle işlenebilen bir suçtur. Kanunda hareketin gerçekleştirme şekli üzerinde durulmamış, hareket somutlaştırılmamış ise serbest hareketli suçtan bahsetmemiz mümkündür[2].

Yargıtay ise suçu oluşturan kaçma eylemini “Suçun hareket öğesini oluşturan kaçma, bulunduğu kurumun sınırlarını terk etmek ya da gözetimi altında bulunduğu görevlinin fiili egemenlik alanından kurtulmak anlamına gelmekte olup bu durum görevlilerce tutulan tutanak ve resmî kurum yazıları ile ispat edilebilecektir.” şeklinde açıklamıştır[3].

MANEVİ UNSUR

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu, yalnızca kasten işlenebilen bir suçtur ve taksirle işlenemez. Bu suçun oluşabilmesi için, hükümlü veya tutuklunun bilerek ve isteyerek ceza infaz kurumundan veya gözetim altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması gerekmektedir.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Suçun bir diğer unsuru olarak hukuka aykırılık, gerçekleştirilen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, fiilin tüm hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma hâlinde olmasıdır. Yalnızca istisnai hâllerde hukuk düzeni, hukuka uygunluk nedenleri olarak tanımladığımız durumlarda şartların sağlanması halinde fiil artık suç teşkil etmez ve hukuka aykırılığı ortadan kaldırır[4]. Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu özelinde pratik anlamda bir hukuka uygunluk nedeni söz konusu değildir.

NİTELİKLİ HALLER

Bu suçun kanuni düzenlenmesinde daha hafif cezayı gerektiren nitelikli hali düzenlenmemiş olup daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller bulunmaktadır.

TCK 292. maddenin 2. fıkrasında suçun cebir veya tehdit kullanılarak işlenmiş hali ele alınmıştır. Cebir, kişinin fiziki gücün kullanarak başkasını belli bir davranışta bulunmaya zorlanması; tehdit ise henüz gerçekleşmemiş fakat gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve başkasını etkileyecek olan bir kötülüğün, gelecekte muhtemelen gerçekleşecekmiş gibi gösterilmesidir. Bu nitelikli halin gerçekleşmesi için cebir veya tehdidin kaçmak amacıyla kullanılmış olup failin kaçmayı başarıp başarmaması önemli değildir.

TCK 292. maddenin 3. fıkrasında olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi nitelikli hallerden sayılmıştır. Suçun birden fazla kişiyle ya da silahla işlenmesi, suçun işlenmesini kolaylaştıracak, faili cesaretlendirecek, karşısına çıkacak olan direnci engellemesi açısından nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.

Kaçma amacıyla silahın kullanılmış olması gerekliyken nitelikli halin gerçekleşmesi bakımından ateşlenmesi zorunlu değildir. Birden fazla tutuklu veya hükümlünün kaçması halinde ise aralarında iştirak ilişkisinin zorunlu olup olmadığı hususu doktrinde tartışmalıdır[5].

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

TEŞEBBÜS

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu, sırf hareketli bir suçtur. Sırf hareketli suç, suçun tamamlanması bakımından ayrıca neticenin gerçekleşmesi aranmayan, hareket dış dünyada vuku bulur bulmaz gerçekleşen suçtur. Bu suç bakımdan teşebbüs, yalnızca icra hareketlerinin bölünme imkânının bulunmasına göre somut olayda mümkün olabilecektir[6]. Nitekim Yargıtay, “kesinleşmiş hapis cezasının infazı için yakalanan sanığın cezaevi giriş kapısından içeri alınacağı sırada kaçtığı, ancak kesintisiz takip sonucu yakalandığı dosya kapsamından anlaşıldığından; suçun teşebbüs aşamasında kaldığı…”[7]suretiyle hükümlü veya tutuklunun kaçması suçuna teşebbüsü belirtmiştir. Bu anlamda somut olay özelinde hükümlü ya da tutuklunun gerçekleştirmiş olduğu hareketlerin hazırlık hareketi ya da kaçmaya doğrudan elverişli icra hareketleri olup olmadığının tespiti son derece önemlidir.

Bu suç özelinde etkin pişmanlık bakımından bir değerlendirme yapmamız gerekirse, TCK’nun 293. maddesinde “tutuklu veya hükümlünün, kaçtıktan sonra etkin pişmanlık göstererek kendiliğinden teslim olması halinde, kaçtığı günden itibaren teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dikkate alınarak, verilecek cezanın altıda beşinden altıda birine kadarı indirilir. Ancak, kaçma süresinin altı ayı geçmesi halinde cezada indirim yapılmaz.” denilerek etkin pişmanlık hükmü kaçma süresi üzerinden 6 ay geçmeme şartıyla konulmuştur.

Etkin pişmanlık, cezada indirim yapılmasına ya da cezayı tamamen ortadan kaldıran, icra hareketlerini tamamlayan failin suçtan vazgeçerek sonucu engellemek için çaba sarf etmesini kapsayan şahsi bir sebeptir. Her suç etkin pişmanlığa müsait olmayıp yalnızca Türk Ceza Kanunu’nda öngörülmüş hallerde etkin pişmanlık hükümleri ilgili suça uygulanabilmektedir[8]. Yargıtay bir kararında “kolluk görevlilerinin şüpheli şahıs görmesi ve kimlik kontrolü yapması sonucu UYAP sorgulamasında aranmadığının belirlenmesinden sonra sanığın kendiliğinden Gemlik Açık Ceza İnfaz Kurumundan kaçtığını beyan ederek görevlilere teslim olduğunun 09.08.2012 tarihli tutanaktan anlaşılması karşısında, TCK'nın 293/1. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün sanık hakkında uygulanması gerektiğinin…” şeklinde etkin pişmanlık hükmünü değerlendirmiştir[9].

İŞTİRAK

Fail dışında suçun diğer hükümlüler veya tutuklular, infaz kurumu şoförünün ya da aşçısının kaçmayı oluşturan icra hareketlerine katılmalarıyla iştirak mümkün olmaktadır. Hükümlü veya tutukluların müşterek faillik kapsamındaki iştirakı TCK m.292 bakımından nitelikli hal, yardım etme hareketlerinin gerçekleşmesi halinde failliğin şerikliğe aslılığı gereğince TCK m.294’te “Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçmasını sağlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenen Kaçmaya imkân sağlama suçu gerçekleşecektir.

İÇTİMA

TCK 292. maddenin 2. fıkrasında suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi düzenlenmiş olup bu düzenleme bileşik suç niteliğindedir. Bileşik suç, TCK’nun 42. maddesinde “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu fıkrada suçun cebir veya tehditle işlenmiş olması failin ayrıca cebir veya tehdit suçundan cezalandırılmadan yalnızca bu fıkra kapsamında sorumlu olması ele alınmıştır.

Zincirleme suç bağlamında ise failin tek bir suç işleme kararının icrası niteliğinde farklı zamanlarda infaz kurumundan kaçmayı denemesi kabul edilmektedir.

Aynı neviden fikri içtimada ise failin aynı fiiliyle birden çok kişiye karşı aynı suçun işlenilmesi gündeme gelmekte olup hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu mağduru belirlenebilen bir suç olmadığından aynı neviden fikri içtimanın mümkün olamayacağını söylemek mümkündür.

TCK 292. maddenin 4. fıkrasında “Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.” denilmek suretiyle sayılmış olan netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama, kasten öldürme veya mala zarar verme suçlarının işlenmiş olması halinde gerçek içtima uygulanarak faile bu suçlara ilişkin ayrıca ceza verilecektir.

YAPTIRIM VE MUHAKEME USULÜ

Kanun maddesinde suçun temel şekli için tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezası, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası,  silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi halinde, birinci veya ikinci fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılması,  suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

Hükümlü veya tutuklunun bu suç için etkin pişmanlığı söz konusu ise fail hakkında verilen cezada altıda beşinden altıda birine kadar indirim uygulanabilecektir.

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu soruşturma ve kovuşturma makamları tarafından re’sen yürütülmektedir. Asliye ceza mahkemesi görevli olup yetkili mahkeme suçun işlendiği yer mahkemesidir. Suç işlenirken netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama, kasten öldürme veya mala zarar verme suçlarının da gerçekleştirilmiş olması halinde asliye ceza mahkemesi görevli olmasına rağmen bu suçların niteliğine göre görevli mahkeme ayrıca belirlenmektedir.

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu bakımından dava zamanaşımı 8 yıldır.

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

AKSAN Mahmut, Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu (TCK m. 292-293), Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022, 5(1), s.236-301.

ARTUK, Mehmet Emin , GÖKCEN Ahmet v.dğr., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınları, 13.Baskı, s.329.

CENTEL Nur, ZAFER Hamide, ÇAKMUT Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınları, 9.Bası.

DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı, s.254.

----------------

[1] AKSAN Mahmut, “Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu (TCK m.292-293), Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.5, S.1, s.260.

[2] ARTUK, Mehmet Emin , GÖKCEN Ahmet v.dğr., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınları, 13.Baskı, s.329.

[3] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2017/1021 K. 2020/112 T. 18.02.2020

[4] DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı, s.254.

[5] Aksan, s.274-275.

[6] Artuk, Gökcen, v.dğr., s.334.

[7] Yargıtay 9. Ceza Dairesi E. 2014/5828 K. 2014/9174 T. 16.09.2014.

[8] CENTEL Nur, ZAFER Hamide, ÇAKMUT Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınları, 9.Bası, s.472; Artuk, Gökcen, v.dğr., s.715.

[9] Yargıtay 9. Ceza Dairesi E. 2014/2440 K. 2014/2965 T. 13.03.2014