Güveni kötüye kullanma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesinde ‘’Başkasına ait olup da muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya bu devir olgusunu inkar etme’’ hükmü şeklinde düzenlenmiştir.
Güveni kötüye kullanma suçunu dolandırıcılık suçundan ayırabilmek için, öncelikle mevcut olayın şartlarına bakılarak iki suç arasında failin tespiti ile korunan hukuksal yararın ve suçun konusunun birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Nitekim her iki suç tipinde de fail; başkasına ait olan bir maldan kendisine veya bir başkasına yarar sağlaması ve bu yararı kendisine temin ettiğinde de mağdurun kısmen veya tamamen rızasının varlığı gündeme gelmektedir.
Her iki suçun birbirinden ayrıldıkları temel bazı noktalara değinmişken güveni kötüye kullanma suçunun maddi konusu, dolandırıcılık suçuna göre daha dardır. Güveni kötüye kullanma suçu sadece taşınır mallara karşı işlenebilen bir suçtur. Buna karşın dolandırıcılık suçu, malvarlığına konu olabilecek tüm varlık veya menfaatlere karşı işlenebilir[1].
Güveni kötüye kullanma suçu, özgü bir suçtur. Güveni kötüye kullanma suçunun faili, zilyetliği belli bir maksatla muhafaza etmek veya belli bir şekilde kullanmak için kendisine devredilmiş olan malın zilyedi olabilir[2]. Buna karşın dolandırıcılık suçunun faili, herkes tarafından işlenebilen bir suç olarak en temel şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Her iki suçta da mağdur bakımından en önemli benzerlik; mağdurların kendi rızaları ile malvarlıklarını faile teslim etmeleridir. Burada mağdurun gerçek anlamda rızasının var olup olmadığı noktasında birbirinden farklılıklar söz konusu olabilir ancak güveni kötüye kullanma suçunda mağdurun teslim aşamasındaki rızası hukuken geçerli bir rızadır. Demek ki mağdurun rızası herhangi bir şekilde sakatlığa uğramamıştır, kendi özgür iradesiyle gerçekleşmiş bir teslimden söz edilmektedir[3].
Güveni kötüye kullanma suçunun maddi unsuru, taşınır veya taşınmaz malları konu edinirken dolandırıcılık suçu malvarlığına dahil olan taşınır veya taşınmaz her türlü mal yanında ekonomik değeri olan haklara ve menfaatlere karşı da işlenebilir[4]. Güveni kötüye kullanma suçunda malın zilyetliğinin, hukuka uygun bir sözleşme ile faile devri ön koşul iken, dolandırıcılık suçunda ise malın faile teslimi ön koşul değildir, suçun tamamlanma anını gösterir[5]. Demek ki maddi unsur bakımından en önemli fark; malın rızaen teslimine ilişkin olmasıdır. Yukarıda da belirtildiği üzere dolandırıcılık suçunda rızaen teslimin hileli hareket sonucu meydana gelmesinin yanında güveni kötüye kullanma suçunda rızanın aldatılması söz konusu değildir. İrade kendiliğinden ve güveni duygusundan kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle; suçlar arasındaki tipiklik hareketinde neticeyi meydana getiren eylem, güveni kötüye kullanma suçunda rızanın kendiliğinden ve sakatlanmadan oluşması iken dolandırıcılık suçunda ise güven duygusunun kırıldığı aşama, taşınır veya taşınmaz malın teslimi anında hileye uğramasıdır.
Güveni kötüye kullanma suçu da dolandırıcılık suçunda olduğu gibi doğrudan, yani genel kastla işlenebilen bir suçtur. Suçun taksirle işlenebileceğine dair kanunda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.[6] Öte yandan güveni kötüye kullanmada suç işleme kastı, malın zilyetliği faile devredildikten sonra oluşur. Buna karşılık dolandırıcılıkta kast, hileli davranışların icrası aşamasında, malvarlığı faile teslim edilmeden önce mevcuttur ve haksız bir yarar elde etmeye yöneliktir[7]. Zilyetlik hileli davranışlarla, mağduru aldatarak ele geçirildiğinde dolandırıcılık, geçerli bir rızayla devredildiğinde ise güveni kötüye kullanma suçu oluşur[8]. Dolandırıcılık suçunun en belirgin özelliklerinden birinin, daha öncesinde hileli hareketin aldatmayı meydana getirdiğinde failin iç dünyasını ilgilendiren olgular çerçevesinde bir şekilde zilyetliği rıza hilafına eline almak iken ve buradan menfaat veya yarar sağlamaya yönelik olduğundan ancak sıradan bir davranışın olmaması ile birlikte hareketin mağduru kandırabilecek nitelikte olması aranırken, buna karşılık, güveni kötüye kullanma suçunda failin bu yönde bir çaba sarf etmesine ihtiyaç yoktur. Çünkü zilyetlik rıza hilafına değil, önceye dayalı veya eylem anında vücut bulmuş bir güven duygusu kapsamında iradi olarak rızanın hiçbir şekilde aldatılmaması kapsamında değerlendirilir ve malın teslimine konu olur. İki suç tipi arasındaki en önemli fark; güveni kötüye kullanma suçunda rıza, zilyetliği hukuka uygun bir şekilde malı teslime zorlamasıdır.
(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
KAYNAKÇA
BAYRAKTAR/YILDIZ/AKSOY RETORNAZ, Özel Ceza Hukuk C.IV Malvarlığına Karşı Suçlar, Oniki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Ekim 2018, s.225
CENTEL Nur, ZAFER Hamide, ÇAKMUT Özlem, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar c.1, 4. Bası, İstanbul, 2017
EKİCİ ŞAHİN, Dolandırıcılık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara, Ekim 2019, s.476
KOCA, Mahmut/ ÜZÜLMEZ, İlhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 11. Baskı, Ankara, 2018
SELÇUK, Sami, Dolandırıcılık Cürmünün Kimi Suçlardan Ayrımı ve Çeklerle İlgili Suçlar, Ankara, 1986
DURSUN Hasan, TÜRK CEZA HUKUKUNDA DOLANDIRICILIK SUÇU, Yayınlanmış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, 2016, s.386
--------------
[1] Selçuk: Dolandırıcılık Suçunun Kimi Suçlardan Ayrımı, s.18; Centel/Zafer/Çakmut: Kişilere Karşı Suçlar, s.438
[2] Koca/Üzülmez, Özel Hükümler, s.671
[3] DURSUN Hasan, TÜRK CEZA HUKUKUNDA DOLANDIRICILIK SUÇU, Yayınlanmış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, 2016, s.386
[4] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.495
[5] SELÇUK, a.g.e, s.19
[6] BAYRAKTAR/YILDIZ/AKSOY RETORNAZ, Özel Ceza Hukuk C.IV Malvarlığına Karşı Suçlar, Oniki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Ekim 2018, s.225
[7] SELÇUK, a.g.e, s.23
[8] EKİCİ ŞAHİN, Dolandırıcılık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara, Ekim 2019, s.476