“Adımlarınızın biçiminin ne önemi var, mühim olan yürüyüşümüzle sevgi ve dostluk köprüsünü geçebilmektir.”
3 kuşak hukukçu bir aileden gelen genç bir hukukçu olarak bugüne değin yazılarımda hukuki konulara değinerek, nacizane kendi görüşlerimi ve tecrübelerimi paylaşmayı ve bu sayede bir nebzede olsa vatandaşlarımızı bilgilendirerek, kendimce farkındalık yaratmayı amaçladım. Ancak üzülerek belirtmek isterim ki; bana ayrılmış olan bu değerli ve bir o kadar da önemli köşede, toplumsal farkındalık yaratabilmek ve engelli vatandaşlarımızın sesini duyurabilmek adına, kamusal yönü olan bir konuya değinmek istiyorum. Böylesi önemli bir konuyu ele almamda, birkaç gün önce yaşamış olduğum tramvatik olayın etkisinin büyük olduğunu da ayrıca belirtmek isterim. Bu yazımla size hem yaşamış olduklarımı anlatmak, hem de bu sayede toplum nezdinde farkındalık yaratarak, gerek havaalanlarında, gerekse de kamusal her alanda engelli vatandaşlarımızın mağdur olmamasını ve bu hususta mağduriyetlerin önüne geçebilmek için yöneticilerin gerekli hassasiyeti göstererek, gerekli önlemleri almasını bir nebze de olsa sağlayabilmeyi ümit ediyorum.
Biliyorsunuz ki, geçtiğimiz günlerde hem 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın kutlama sevincini, hem de ülkemizin gelişimi açısından büyük öneme sahip olan İstanbul 3. Havalimanımızın açılışının gururunu yaşadık. Ülkece böylesi büyük bir gururu yaşadığımız bu önemli günde, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda engelli bir yakınımın yaşamış olduğu üzücü ve son derece onur kırıcı muamele nedeniyle adeta sevincim bir hüzne dönüştü.
Cumhuriyetimizin 95. Yılını kutladığımız bu değerli günde, cumhuriyetin başlıca niteliklerinden biri olan sosyal devlet ilkesinin çiğnendiğine ve hukukun en önemli işlevinin yerine getirilmeyerek, toplumda korunmaya en çok muhtaç olan engelli bir bireyin alenen aşağılandığına ve en temel haklarından mahrum bırakıldığına şahit oldum.
29 Ekim 2018 tarihinde, P. Havayollarının 20.50 saatinde gerçekleşecek olan uçuşu vasıtasıyla, yurtdışına gidecek olan bir engelli yakınımı Sabiha Gökçen Havalimanı’na götürdüm. Tam da bu noktada önemle belirtmek isterim ki; uçuş saatinden, yaklaşık olarak 4 saat öncesinde P. Havayolları müşteri hizmetlerini arayarak, yukarıda belirtilen uçuşta engelli bir yolcunun olduğunu ve bu yolcu için tekerlekli sandalye hizmetinden faydalanmak istediğimi belirterek, elzem olmadığı halde bu hususta gerekli talebi oluşturdum.
Devamla, uçuştan yaklaşık 1 saat öncesinde, engelli yakınımla birlikte havalimanının batı girişi isimli kapısından terminale giriş yaptık ve birinci güvenlik kontrolünün yanında bulunan tekerlekli sandalyelerden müsait olanı yakınım için temin ederek, tekerlekli sandalye ile birlikte, yakınımın biletini temin etmek amacıyla P. Kontuarına doğru yöneldik. P. kontuarında engelli yolcular için ayrılmış olan özel bölüme gittiğimizde oradaki görevli; “UÇAĞIN KALKIŞINA 50 DAKİKA KALDIĞINI, KAPILARIN HENÜZ KAPANMADIĞINI YOLCU ALIMINA DEVAM EDİLDİĞİNİ, ANCAK UÇUŞA BİR BUÇUK SAATTEN DAHA AZ BİR ZAMAN DİLİMİ KALDIĞI İÇİN TEKERLEKLİ SANDALYENİN ENGELLİ YAKINIMA TAHSİS EDİLEMEYECEĞİNİ VE ENGELLİ YAKINIMIN KENDİ İMKÂNLARI İLE UÇAĞIN GİRİŞ KAPISINA GİTMESİ GEREKTİĞİNİ” beyan etti. Oysaki kontuarın önünde yaklaşık olarak 10 adet boş tekerlekli sandalye bulunmaktaydı.
Bunun üzerine; “YAKINIMIN HERHANGİ BİR VALİZİ OLMADIĞINI, NİTEKİM ÖNCEDEN ONLİNE CHECK-İN İŞLEMİNİN TAMAMLANDIĞINI, HATTA MOBİL BİNİŞ KARTININ DAHİ CEP TELEFONUNDA YER ALDIĞINI, ENGELLİ YAKINIMIN YÜRÜME ENGELİ YARATAN RAHATSIZLIK OLDUĞUNU, BU NEDENLE YAKINIMIN SADECE KOLTUK DEĞNEKLERİ YARDIMI İLE YÜRÜMEK BİR YANA OLDUKÇA ZORLANARAK AYAKTA DURABİLDİĞİNİ VE ELİNDE DE BİR ADET LAPTOP ÇANTASI VE İÇERİSİNDE MONTUNUN BULUNDUĞU KÜÇÜK BİR EL ÇANTASI OLDUĞUNU VE BU HALDE NASIL YÜRÜYEBİLECEĞİNİ” görevliye beyan ettim.
P. Havayollarının ENGELLİ YOLCULARA AYRILAN Yer Hizmetlerinde görevli kişi ise; oldukça aşağılayıcı ve bir o kadar da umursamaz bir tavırla “NE YAPALIM O ZAMAN, ERKEN GELSEYDİNİZ, SİZİ BEN Mİ DÜŞÜNECEĞİM” şeklinde sözler sarf ederek, engelli yakınımın girişte almış olduğu tekerlekli sandalyeyi ondan alarak, yakınımı mağdur durumda bırakmıştır.
Fiziken ayakta durabilmesi mümkün olmayan ve uçağa gidebilmesi için elzem olan tekerlekli sandalyenin, engelli yakınımdan KEYFE KEDER bir neden ve tavırla alınması; gerek P. Havayollarının gerekse de Sabiha Gökçen Havalimanının “Engelsiz Havalimanı” sloganını sadece kural bir cümle olarak ele aldığını, engelsizlik bir yana, engelli vatandaşları daha da mağdur etmeyi amaçladıklarını göstermektedir.
Yukarıda yer verilen tüm ricalarımıza rağmen, engelli yakınıma tekerlekli sandalye tahsis edilmemiş ve yakınım pasaport kontrolünden kendi çabalarıyla geçmek ve uçak giriş kapısına doğru yürümek zorunda bırakılmıştır. Pasaport kontrolünden geçtikten sonra uçak giriş kapısına doğru ilerlerken yakınım, bir anda karşısında boş bir tekerlekli sandalye kullanmakta olan bir havaalanı görevlisi görmüş ve bu kişiye “çocuğum görüyorsun yürümekte çok zorlanıyorum, rica etsem beni uçak giriş kapısına kadar götürebilir misin” demiştir.
Görevli de yakınımın bu zor durumu karşısında kayıtsız kalamamış, P. Havayolları Engelli Yolcu Yer Hizmetleri görevlisinin aşağılayıcı ve umursamaz tavrının aksine, yakınıma yardımcı olmuş ve hatta yakınımın uçağa da tekerlekli sandalye yardımıyla binmesini sağlamıştır.
İki bacağında da yürüme engeli olan ve kol değnekleri yardımıyla dahi yürümekte oldukça zorlanan ve uçak giriş kapısına kadar en az 2 kilometre yolu tek başına yürümek zorunda bırakılan bir kişinin yolda düşerek yaralanması, oldukça yüksek ihtimaldir. Bu durumu görmesi ve farkında olmasına rağmen gerek P. Havayolları, gerekse de Sabiha Gökçen Havaalanı görevlilerinin, bu umursamaz ve katiyetle insan sağlığına değer vermeyen tavırlarını anlayabilmek ve makul karşılayabilmek zinhar mümkün değildir.
Dünya’nın en büyük havalimanını açılışının yapılmış olduğu böylesi bir günde İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gerçekleşen bu vahim olayın, toplum olarak bizleri engelli vatandaşlarımızın yaşamış oldukları zorluklar hakkında tekrardan düşünmeye sevk etmesi gerektiği açıktır.
Zira, Cumhuriyetin birincil niteliklerinden biri de, sosyal devlet prensibidir. Sosyal devlet ise, sosyal adalet ilkesinden hareketle, vatandaşlarının sosyal hak ve hürriyetlerini koruyan bir devlet biçimidir. Korunmaya en çok ihtiyacı olan vatandaşlar ise, engelliler, yaşlılar, kadınlar ve çocuklardır. Hal böyle iken, yaşadığımız olayın; sosyal devlet ilkesi kapsamında da savunulabilir bir yönü olmayıp, bu durum toplumsal bir ayıptır.
P. Havayolları görevlisinin “uçağın kalkışından bir buçuk saatten az zaman kalınca tekerlekli sandalye kullanılamaz” şeklindeki, aslında sadece mazeret olarak nitelendirilebilecek bir cümleyi, kural adı altında yakınıma öne sürerek, yakınımın yürüyebilmek için kullanmakta olduğu tekerlekli sandalyeyi kendisinden almış olması kabul edilemez.
Görevlinin iddia ettiği gibi bir kuralın mevcudiyeti şayet kabul edilecek olursa, bu kabulün “başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere aynı zamanda Anayasa’mıza da” aykırı olacağı hususu aşikârdır.
Keza, devlet ve birtakım özel işletmeler tarafından; sadece toplumsal düzeni sağlamak ve vatandaşların yaşamlarını kolaylaştırmak için kural konulabilir. Eş deyişle, korunmaya muhtaç olan kişilerin daha da mağdur olmasına sebebiyet veren hiçbir düzenleme yapılamaz.
Kaldı ki; bir yolcunun uçak saatinin kaçta olduğu veya uçağının kalkmasına ne kadar süre kaldığı engelli yolcuya tekerlekli sandalye tahsis etmekle yükümlü olan havayolu personelini ilgilendiren bir husus da değildir. Aksine havalimanı personelinin, engelli kişilere yolcu olmasalar dahi, uygunluk olması halinde; tekerlekli sandalye tahsis etmesi, insani bir hak olmasının yanı sıra, aynı zamanda zorunluluk taşımaktadır.
Öyle ki; şayet havalimanı tarafından bir kural getirilecek ise; bu kuralın, engelli vatandaşlar için tahsis edilmiş olan engelli asansörlerinin, engelli olmayan kişiler tarafından kullanılarak, meşgul edilmesinin engellenmesine yönelik olması gerekir..
Tekerlekli sandalye kullanımına ilişkin olarak, getirilebilecek yegâne kural; tekerlekli sandalyenin münhasıran engelli vatandaşların kullanımına tahsis edilmesi olabilir.. Bu kuralın dışında getirilecek olan her türlü kural, engelli vatandaşlarımızın toplum nezdinde var olmalarını ve yaşamalarını daha da zorlaştıracaktır.
Aslında her insan, bir engelli adayıdır. Bu nedenle; herhangi bir nedenle fiziki engeli olan kişilere yönelik kurallar veya düzenlemeler tanzim ederken, son derece hassas ve özenli olunması gerekmektedir.
Engelli vatandaşlarımızın yaşamlarının ne kadar zor olduğunu unutmamalı ve gerek toplum olarak, gerekse de devlet olarak, bu kişilerin yaşamlarını daha kolay idame ettirebilmeleri adına birtakım düzenlemeler yapılmalı ve aynı zamanda toplumsal farkındalık için bu hususta kamu spotları ile toplum bilinçlendirilmelidir.
Engelli vatandaşlarımıza karşı daha duyarlı olarak ve onların daha farkında olan hassas bir toplum haline gelerek, engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırabilmek için birtakım çalışmaların yapılmasını, bu ve benzeri üzücü olayların son bulmasını gönülden temenni ederek, yazımı tamamlamak isterim. Sevgiyle ve anlayışla birbirimize sahip çıkarak, yardımlaştığımız nice aydınlık günlere varmak dileğiyle..
.
Av. Begüm GÜREL (L.L.M)
.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)