1-Giriş

Bilgisayarların gerek iş hayatının gerek gündelik hayatın ayrılmaz parçası haline gelmesi nedeniyle hukuken korunması da büyük önem arz etmektedir. Zira, bilgisayar programları bankacılık, ulaşım, turizm, ticaret, sağlık, eğitim, iletişim, araştırma gibi birçok iştigal alanında zorunlu olarak kullanılmaktadır. İlk zamanlarda bilgisayar programlarının son kullanıcıya ulaşması son derece maliyetli iken internetin hayatımıza girmesiyle birlikte bilgisayar programlarının son kullanıcıya ulaşması hızlanmış ve maliyeti son derece hafiflemiştir. Bilgisayar programı, “bilgisayara belirli bir işlemi ya da işlemleri gerçekleştirebilmesi için verilen komut ya da komutlar bütünü” (Kaynak: https://www.tech-worm.com/bilgisayar-programlari-nelerdir/ ) şeklinde tanımlanabilecektir. Yine 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B maddesinde bilgisayar programları “Bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca, bilgisayar programları algoritmalar, kodlar (kaynak kod, object kod ve makina kodu) , arayüzler ve program akışından oluşmaktadır (Kaynak: https://startuphukuku.com/bilgisayar-programlari-ve-kodlarin-hukuki-korumasi/).

Bilgisayar programlarının daha önceleri patente ilişkin hükümler kapsamında korunması gerektiği ifade edilirken daha sonraları FSEK kapsamında korunması gerektiği görüşü ağır basmıştır (Küçükali 2016: s. 105). Bu bağlamda, Türk hukukunda 12.06.1995 tarih ve 22311 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4110 sayılı ''Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ilişkin Kanun'' ile ''Bilgisayar Yazımları'' ilim ve edebiyat eserleri kapsamında sayılmış ve FSEK korumasına dahil edilmiştir. Bu koruma bilgisayar programlarının kullanımın artmasıyla birlikte daha da genişlemiştir.

2- Bilgisayar Programlarının Koruma Kapsamı

Her ne kadar öğretide bilgisayar programlarının kodlardan oluşması, programların temelinde algoritmalar yer alması ve donanımın anlayabileceği veri taşıyıcıları ile iletilen insan tarafından anlaşılamayan bir dil olması nedeniyle eser olarak tanımlanamayacağı ifade ediliyor ise de yukarıda da ifade edildiği üzere Türk hukukunda ''Bilgisayar Yazımları'' ilim ve edebiyat eserleri kapsamında sayılmıştır. Bilgisayar programlarına ilişkin hazırlık aşamaları daha sonra program oluşturması şartıyla korunmakta olup arayüzler ve algoritmalar endüstriyel standart ve fikirlerin kamuya açık olması gerektiği için koruma kapsamında değildir (Sevinç 2007: s. 105). FSEK’in 2/1’inci maddesinde ifade edildiği üzere bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları da FSEK kapsamında korunmaktadır. Bu bağlamda program akışı ve kaynak kod ve objektif kodu da FSEK kapsamında korunmaktadır (Dalyan 2009: s. 45).

3- Bilgisayar Programlarında Eser Sahipliği

Diğer edebi eserlerin aksine bilindiği üzere bilgisayar programları daha çok geniş bir takımın çalışması olarak karşımıza çıkmaktadır (Yazıcı 2019: s.75). Yine bu eseri üreten kişiler genellikle bu sektörde faaliyet gösteren bir tüzel kişinin çalışanı olmaktadır. Bu kapsamda tüzel kişinin eser sahibi olup olmayacağı ciddi bir tartışma konusudur. Bilindiği üzere, FSEK’in 8/1 maddesinde “Bir eserin sahibi o eseri meydana getiren kişidir” denmektedir. Bu bağlamda bilgisayar programı tek bir kişinin fikri çalışmasının ürünü ise tek kişinin eser sahipliği söz konusu olacak olup başka gerçekleştirmiş oldukları fikir vermek, bilgisini paylaşmak, tavsiyelerde bulunmak gibi yardımlar bu kişileri eser sahibi yapmaya yeterli olmayacaktır (Yazıcı 2019: s.76).

Ancak bahse konu yazılım birden fazla kişi tarafından yaratılmış ise bu durumda eşya hukukunda yer alan iştirak halinde ve müşterek halde mülkiyet durumuna benzer bir durum oluşmaktadır. Zira FSEK madde 9’de “Birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibi sayılır”  şeklinde ifade edilerek birden fazla kişinin birlikte meydana getirdikleri eserin her birine özgülenecek şekilde kısımlara ayrılması mümkün ise eser üzerinde müşterek hak sahipliği söz konusu olacak olup FSEK madde 10’da yer alan “Birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, onu vücuda getirenlerin birliğidir”  şeklindeki ifadelerde yazdığı gibi eser üzerinde ayrılmaz bir bütünlük söz konusu ise eser üzerinde iştirak halinde hak sahipliği söz konusu olacaktır.  Yine iştirak halinde hak sahipliğine ilişkin FSEK madde 10’da ifade edildiği üzere adi şirket hakkındaki hükümler uygulanacak olup eser sahiplerinden herhangi biri esere ilişkin birlikte yapılması gereken işlemlere haklı bir sebep olmaksızın rıza göstermeyen eser sahibinin rızası yerine geçmek üzere mahkemeye başvurabilecektir; ayrıca, eser sahiplerinden her biri, birlik menfaatlerine yönelen tecavüz fiillerine karşı tek başına hareket edebilecektir.

Tüzel kişilerin durumuna ilişkin FSEK madde 10/3’te “Birden fazla kimsenin iştiraki ile vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmet şartlarında veya eser meydana getirildiğinde yürürlükte olan herhangi bir yasada aksi öngörülmediği takdirde birlikte eser üzerindeki haklar eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılır” şeklinde ifadelere yer verilmiştir. Bu bağlamda, eseri meydana getirmeyen ancak eser sahiplerini bir araya getiren tüzel kişiye eseri kullanma hakkı tanınmıştır. Yargıtay da bir kararında “Sağlık Bakanlığı’nda çalışan doktor ve diğer personel ile bu amaçla kurulan ve ücretleri ödenen dernek ve şirket tarafından temin edilen görevlilerin katılımı ile oluşturulan dava konusu bilgisayar programları FSEK 2/1- (1) maddesi gereğince eser vasfına sahip olup, FSEK 10. maddesi uyarınca birden fazla eser sahipleri arasında birlik mevcuttur. FSEK 10/4-1 ve 18/2 maddeleri gereğince programların mali hakları bu kişileri bir araya getiren davalı Sağlık Bakanlığı’nca kullanılır” şeklinde ifadelere yer vererek bu hususu kabul etmiştir (Yargıtay 11. H.D., 27/06/2006, E. 2005/5049, K. 2006/7575).

4-Eser Sahiplerinin Bilgisayar Programları Üzerindeki Fikri Hakları

Bilindiği üzere bilgisayar programı sahibinin eser sahibi olarak mali ve manevi hakları FSEK madde 13 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu haklar yine FSEK 27’de belirtildiği üzere eser sahibi yaşadığı müddetçe ve eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl sonraki sürece kadar devam edecektir. Bu 70 yıllık süre içinde eser sahibinin mirasçıları hakları kullanabilecektir. Ancak bu sürenin sonunda eser anonimleşecektir. Bu haklar yukarıda da ifade edildiği üzere manevi ve mali haklar olarak ikiye ayrılmaktadır.

4.1-Manevi Haklar

Bilgisayar programı eserinin manevi hakları FSEK’in 14 ve 17’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Bu haklar münhasıran eser sahibine ait olup herkese karşı ileri sürülebilen haklardır; ayrıca bu haklar eser sahibi hayatta iken veya öldükten sonra devredilemeyecek olup feragat edilemez ve sair hukuki işlemlere konu olamaz (Suluk, Karasu ve Nal  2020: s.82). Hukuki işlemler yapılırken hiçbir surette eser sahibinin manevi haklarına zarar verilemeyecektir. Bu haklar, umuma sunma hakkı, adın belirtilmesi hakkı, eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı, eserin aslına ulaşma hakkı, teşhir hakkı ve tahrip etmeyi önleme hakkı şeklindedir.

Ayrıca, bilgisayar programı eserine ait manevi hakların çoğunun kullanılması mali hakların kullanılmasıyla bağlantılı olduğundan dolayı, manevi haklar, ölümle son bulan diğer şahsa bağlı hakların aksine ilgili durumlar açısından mali haklar devam ettiği sürece, devam edecektir; dolayısıyla, eser üzerindeki mali hakkı devir alan kimsenin de eser sahibinin ölümünden sonra manevi hakları kullanabilme yetkisine sahip olduğu kabul edilmektedir (YHGK. 11.02.1983 T. 1981/4-70 E, 1983/123 K.).

4.2-Mali Haklar

Bilindiği üzere FSEK alenileşmiş ve alenileşmemiş eserlerden doğan mali hakları birbirinden ayırmaktadır; alenileşmemiş olan eserden faydalanma hakkı münhasıran FSEK 20 gereği eser sahibine aittir; bu haklar bakımından kanun koyucu herhangi bir sınırlama uygulamamıştır.

Alenileşmiş eserler üzerindeki mali haklar da münhasıran eser sahibine aittir; ancak bu eserler üzerinde yer alan münhasır hak kanunda sınırlı bir şekilde sayılmış olup ayrıca ilgili maddelerde bu haklara belirli sınırlamalar getirilmiştir (Suluk, Karasu ve Nal  2020: s.87). Bu haklar; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı ve yayın ile umuma iletim hakkı şeklindedir. Alenileşmiş mali hakların FSEK madde 20’de “Henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Alenileşmiş bir eserden eser sahibine münhasıran tanınan faydalanma hakkı, bu Kanunda mali hak olarak gösterilenlerden ibarettir. Mali haklar birbirine bağlı değildir. Bunlardan birinin tasarrufu ve kullanılması diğerine tesir etmez” şeklinde ifade edildiği üzere birbirinden bağımsız olup bu haklardan herhangi birinin devredilmesi diğerini etkilemeyecektir.

Ayrıca, FSEK madde 52’de “Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır” şeklinde ifade edildiği üzere bahse konu işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı ve yayın ile umuma iletim hakkından oluşan mali hakların devri yazılı şekil şartına tabi olup her birinin devredildiğinin ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir. Az önce de ifade ettiğimiz üzere herhangi birinin devri diğerlerinin devrini etkilemeyecektir.

Yargıtay da bir kararında; “Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, dava konusu kitabın ilim ve edebiyat eseri niteliğinde olduğu, eserin diğer yazarı Prof. ...’nin mali haklarının korunması ile istemler yönünden davacıya muvafakatname verdiği, davacının aktif husumet yokluğundan söz edilemeyeceği, davacı ile kitabın baskı ve dağıtımını yapan ... Medikal Şirketi arasında FSEK 52. maddeye uygun bir mali hak devir sözleşmesi ibraz edilemediğinden dava konusu yayının davacının bilgisi ve izni haricinde olduğunun kabulünün gerektiği, dava konusu eylemin davacının eser sahipliğinden kaynaklanan çoğaltma ve yayma haklarının ihlali niteliğinde olduğu, dava konusu kitabı basıp dağıtan ve satan davalının dava konusu mali haklara tecavüz eyleminden sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, satışı tespit edilen 1.786 adet kitap için yapılan hesaplama sonucu ... 4. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi dosyasında hükmedilen ve kesinleşen telif bedelinin düşmesi sonrası kalan 1.885 TL'nin davalıdan tahsili ve ayrıca dava konusu haksız fiil nedeniyle davacının manevi çöküntü içerisine girdiği iddiası yerinde görülerek olayın oluş biçimi ve paranın alım gücü göz önüne alınarak takdiren 1.500 TL manevi tazminatın tespit tarihi olan 31.01.2007 tarihinden itibaren faiz yürütülerek davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir” (Yargıtay 11. HD., E. 2014/4671 K. 2014/10043 T. 29.5.2014) şeklinde ifadelere yer vererek usulüne uygun düzenlenmemiş bir mali haklar devir sözleşmesinin geçerli olmayacağını ortaya koymuştur.

5-Eser Sahibinin Başvurabileceği Hukuki Yollar

Yasa koyucu FSEK kapsamında eser sahibinin mali ve manevi haklarına yer vermiş; bununla birlikte yasanın  “Hukuk ve Ceza Davaları” balıklı bölümünde madde 66 ve madde 79 arasında eser sahibinin mali ve manevi haklarına herhangi bir tecavüz olması durumunda başvurulabilecek hukuki yollar ile bunların sonuçlarına yer vermiştir (Yazıcı 2019: s.154). Eser sahibi bu kapsamda hem hukuk hem ceza hem de geçici hukuki koruma yoluna başvurabilecektir. Ancak, davayı açmadan yapılacak bir delil tespitinin dava sürecinde faydalı olacağını düşünmekteyiz.

Eser sahibinin açabileceği hukuk davalarına FSEK’in 66 ve 70’inci maddelerinde yer verilmiştir. Bu davalar; “tecavüzün ref’i davası”, “tecavüzün men’i davası” ve “tazminat davası” şeklindedir.  Yargıtay’ın bir kararında da “Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, temsil hakkına sahip davacı ile TV Programının yapımcısı olan davalı şirket arasında 07/03/2007 tarihli düzenlendiği anlaşılan sözleşmeye dayalı “Şarkı Söylemek Lazım” simli eserin aynı isimli yarışma programında jenerik olarak kullanılmasının kararlaştırılığı ve fiilen de sözleşmenin uygulandığı safhada, 08/04/2007 tarihli yayında, jüri üyelerinden İ. Ç. ve O.E.arasında geçen diyalogda ve dosya davacısı S. A.'nun canlı yayına bağlandığı telefon görüşmesi sırasındaki jüri üyesi O. E.diyaloğunda; İ. Ç.nın devlet sanatçısı olması ile ilgili kısımda “S. D. döneminde 80 kişiye bol keseden dağıtıldığı dönemde aldınız ve M. G. dava açtı ve bu devlet sanatçılığına...” , “S. C. Ö.'ın bile devlet sanatçısı olduğu bir ülkede bunun hiç birşeyi yok her halde...” şeklindeki ifadeleri, yine O. E.'in S. A. ile olan diyaloglarında özellikle “sizin dokunmazlığınız var... zaten basında bir tabu oldunuz,... nedir bu sürekli yukarıdan bakma..., kimse size dokunamıyor...., bu korkuyu insanların üzerinden biraz kaldırırsanız..., basın patronları ile yakın dostluğunuz var...” şeklinde konuşmalar yaşandığı, her ne kadar, ifade özgürlüğü anayasal bir hak ve bu hak basın özgürlüğü kapsamında kullanılmakta ve yine gerek jüri üyesi olan İ. Ç.'nın gerekse dosya davacısı S. A.'nun sanatçı kişilikleri sebebiyle topluma bir anlamda mal olmuş niteliği taşımalarından dolayı sade vatandaşlara göre eleştirilebilme kapsam ve kapasiteleri daha geniş çerçevede değerlendirilecek durumda ise de, diyalogda bahsi geçen hususun eleştiri kapsamını aştığı gibi basın özgürlüğü anlamında değerlendirildiğinde haber niteliğinde olmadığı, kamu menfaatinin bulunmadığı gibi iddia edilen hususların gerçek olduğuna dair bilgi ve belge de sunulmadığı, doğrudan işaret edilen sanatçıları küçük düşürmeye yönelik hareket edildiği, nitekim, bu diyaloğa dayalı olarak feshin geçersizliğinin tespiti talepli caymaya itiraz davasında da diyalog kısmının değerlendirilip, sözleşmenin 6.3 maddesi kapsamında kaldığı belirtilerek talep reddedilerek verilen karar kesinleştiğinden tespiti yapılan husus ile kesinleşen karar gerekçesinin de örtüştüğü, bu halde, davalı yanın her ne kadar sözleşmenin feshini gerektirir husus canlı yayında gerçekleşmiş ise de, çok kısa süreli olmadığı, diyaloğun uzun yaşandığı, müdahalenin de olmaması sebebiyle gelişen durum ile ilgili sorumluluğun doğduğunun anlaşıldığı davacı yanın sözleşmeyi fesih ettiği ve eserin söz konusu programda kullanılmasının önlenilmesi talebini içerir ihtarnamesinin davalı tarafa tebliğ ettirmesine rağmen takip eden günlerde davacının eserinin Show TV logolu TV kanalında kullanılması sebebiyle bilirkişi raporunda her bir yayın için takdir olunan 200 Euro gösterim bedelinin makul olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile, davacı S.. A.. ile davalı M.. A.. arasında düzenlenen 07/03/2007 tarihli sözleşmenin 6.3 maddesinin ihlali sebebiyle davacıların sahibi olduğu “Şarkı Söylemek Lazım” adlı eserin davacı tarafça sözleşmenin feshine rağmen davalı yanca izinsiz ve bedel ödenmeksizin kullanımına devam edildiği anlaşılmakla, davalının, davacı yanın mali ve manevi haklarına yönelik tecavüzün tespiti ile men ve ref'ine, kullanma bedeli olarak takdiren 1.400 Euro x 3 = 4.200 Euro'nun, fiilin gerçekleştiği tarihteki kur karşılığı olan 7.728,00 TL.'nin 15/04/2007 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacı S-N Müzik Yapım Organizasyon San. ve Tic. A.Ş'ye verilmesine, takdiren 2.000,00 TL manevi tazminatın, 15/04/2007 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı F.. Y..'a verilmesine, fazla talepler ile asıl davada Aks Maksimum Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş. taraf olmadığından ıslah talebinin reddine, karar kesinleştiğinde özetinin, Türkiyede yayın yapan tirajı yüksek gazetelerden birinde bir kez ilanına, birleşen davanın kısmen kabulü ile, davacı şirketin mali hak sahibi olduğu "Şarkı Söylemek Lazım" isimli eserin davalının Show Max logosu ile yayın yapan televizyon kanalında izinsiz ve bedel ödenmeksizin kullanıldığının tespiti ile takdiren 3.600 Euro x 3 = 10.800 Euro'nun gösterim yapıldığı 29/08/2007 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı S-N Müzik Yapım Organizasyon San. ve Tic. A.Ş'ye verilmesine, fazla talebin ve davacı F.. Y..'ın talebinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekilleri ve katılma yoluyla davacılar vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm, davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.” (Yargıtay 11. HD., E. 2014/8331 K. 2015/8597 T. 22.6.2015) şeklinde ifadelere yer vererek hukuk davasında hangi taleplerin istenebileceğini net bir şekilde ortaya koymuştur.

Ceza hukuku açısından ise bilgisayar programlarına ilişkin bilişim suçları 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 135, 136, 243. vd. maddelerinde düzenlenmiş olup şartları varsa bu hükme başvurulabilecektir. Ayrıca, yazılımın herhangi bir mali haklar kullanım veya devir sözleşmesi olmadan, çoğaltılması, yayılması, nakledilmesi, ticari mevkiye konulması  Türk Ticaret Kanunu gereği haksız rekabet fiili ve suçu teşkil etmekte olup yazılımın adı marka olarak tescilli ise fiil aynı zamanda 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca da marka hakkı ihlali suçunu teşkil etmektedir  (Küçükali 2016: s. 122).  Ayrıca FSEK açsısında da manevi, mali ve bağlantılı haklara tecavüz halinde ve bilgisayar programlarının korunmasını amaçlayan koruyucu programların etkisiz bırakılmasına yönelik hazırlık hareketlerinin cezalandırılmasına ilişkin 71 ve 72. Maddelerdeki düzenlemeler uygulama alanı bulacaktır (Küçükali 2016: s. 122)

Kaynakça

Küçükali, C. (2016). “Bilgisayar Programlarının Fikri Mülkiyet Kapsamında Korunması “ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1165955#:~:text=FSEK%20m.%202%2Ff.%201%20h%C3%BCkm%C3%BC%20ile%20bilgisayar%20programlar%C4%B1,cezai%20y%C3%B6ndeki%20yapt%C4%B1r%C4%B1mlar%20ile%20korunur.” (Erişim Tarihi: 31.10.2022)
Dalyan, Ş.(2009), Bilgisayar Programlarının Fikri Hukukta Korunması, Ankara Seçkin Yayınevi.
Yazıcı, S. (2019), “Bilgisayar Programlarının Fikri Mülkiyet Hukuku Çerçevesinde Korunması”, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi.
Suluk, C., Karasu, R.,  Nal, T.(2020) Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara Seçkin Yayınevi.
https://www.tech-worm.com/bilgisayar-programlari-nelerdir/ , (Erişim Tarihi: 31.10.2022).
https://startuphukuku.com/bilgisayar-programlari-ve-kodlarin-hukuki-korumasi/ (Erişim Tarihi: 31.10.2022).
https://www.lexpera.com.tr/kullanici-profili (Erişim Tarihi: 31.10.2022).