Adamın biri balonda uçarak seyahat ediyormuş. Bir ara kaybolduğunu farketmiş. Aşağıda bir adam görmüş, balonu ona doğru alçaltıp seslenmiş; "Afedersiniz, bana yardım edebilir misiniz? Arkadaşımla bir buçuk saat önce buluşacağıma dair söz vermiştim fakat şu an nerede olduğumu bilmiyorum."
Aşağıdaki adam cevap vermiş; "Şu an bir sıcak hava balonundasınız, yerden yaklaşık 30 fit yüksekte, 40-42 derece kuzey enlemi ile 58-60 derece batı boylamı arasında".
Balondaki adam "Avukatsınız sanırım" demiş.
"Evet öyleyim" diye cevap vermiş adam. "Nasıl anladınız?"
"Şey, muhtemelen söylediğiniz bilgiler teknik açıdan doğru fakat bu bilgileri ne şekilde kullanacağımı bilmiyorum ve sonuç olarak, hala kaybolmuş durumdayım".
Avukat cevap vermiş; "Siz bir müvekkil olmalısınız".
"Evet" diye cevap vermiş balondaki adam. "Fakat nasıl anladınız?"
"Şey, nerede olduğunuzu ve nereye gideceğinizi bilmiyorsunuz, nasıl yerine getireceğinizi bilmediğiniz bir taahhütte bulunmuşsunuz ve bu problemi çözmemi bekliyorsunuz. Sonuç olarak benimle tanışmadan önce nerede idiyseniz şu anda da aynı yerdesiniz fakat nasıl olduysa bu durum artık benim suçum !!! "
Mesleğin hangi aşamasında olursak olalım biz avukatlar mutlaka "zor müvekkil" ile karşılaşmışızdır. Zor müvekkil derken, davası karışık ve yoğun çaba gerektiren veya ödemede zorluk çıkaran müvekkilden bahsetmiyoruz. Buradaki "zor" kelimesi daha çok, insan ilişkilerinde problemli olmak anlamında.
Pek çok avukatın, müvekkili geri çevirme gibi bir lüksü elbette yok. Neyse ki, zor müvekkille başedebilmek için dünya çapındaki üstatlar tarafından tavsiye edilen ve işimizi kolaylaştırmaya yönelik yöntemler geliştirilmiş. Bir bakalım;
Amerika Birleşik Devletleri'nde bir hukuk firması yönetim danışmanlığı şirketine sahip Robert W. Denney'e göre; zor müvekkille yola çıkarken bir sorun çıkacağını öngörmek ve bu sorun henüz belirirken anında müdahale etmek gerekiyor.
Zor müvekkilin hoşuna gitmeyen hususlardan biri, avukatın, aldığı işi birlikte çalıştığı avukata vermesidir. Bu durum yoğunluktan kaynaklanabileceği gibi, meseleyle işin uzmanı tarafından ilgilenilmesinin daha uygun olacağı kanaatine de dayanır. Ancak zor müvekkil, vekalet sözleşmesinin tarafı olan avukatın işi bizzat yapmasını bekler. Daha da zor olanı, müvekkilin ofis içindeki avukatları seçmesi ve örneğin özel olarak erkek ya da kadın avukat talep etmesidir. Uzmanlara göre bu tür durumlarda avukat müvekkile sebebi açıklatmalıdır. Uygun sebeplerin varlığı halinde talep kabul edilebilir. Hatta, bazen zor müvekkillerin kendi cinsleriyle daha iyi anlaşabilecekleri gözönünde bulundurulmalı ve erkek zor müvekkiller için erkek avukat, kadın zor müvekkiller için kadın avukat görevlendirilmelidir. Fakat yaş konusunda uzmanlar aynı fikirde değil. Bir başka deyişle, zor müvekkil eğer yaşlıysa, asla genç bir avukatla çalışması beklenmemelidir.
W. Denney'e göre, zor müvekkilin bir başka belirgin özelliği, avukat tarafından bütün isteklerinin yerine getirilmesi, bir başka deyişle, avukatı istediği gibi yönlendirebilmektir. Denney, böyle bir durumda "Evet eğer, Hayır fakat" metodunu öneriyor. Buna göre, avukat zor müvekkille konuşurken asla doğrudan "evet" veya "hayır" dememelidir. Örneğin; müvekkilin talep ettiği hususun gerçekleşmesi beklenemeyecekse avukat "Hayır fakat şu koşulları sağlarsanız olur" diyerek, sözkonusu koşulların sağlanmaması halinde isteğin gerçekleşmeyeceği ve bu durumun avukatla bir ilgisi olmadığı sinyalini vermiş olacaktır.
W. Denney'e göre, zor müvekkilin bir başka belirgin özelliği, avukat tarafından bütün isteklerinin yerine getirilmesi, bir başka deyişle, avukatı istediği gibi yönlendirebilmektir. Denney, böyle bir durumda "Evet eğer, Hayır fakat" metodunu öneriyor. Buna göre, avukat zor müvekkille konuşurken asla doğrudan "evet" veya "hayır" dememelidir. Örneğin; müvekkilin talep ettiği hususun gerçekleşmesi beklenemeyecekse avukat "Hayır fakat şu koşulları sağlarsanız olur" diyerek, sözkonusu koşulların sağlanmaması halinde isteğin gerçekleşmeyeceği ve bu durumun avukatla bir ilgisi olmadığı sinyalini vermiş olacaktır.
Zor müvekkilin bir diğer özelliği, avukatın yaptığı işi küçümsemektir. Sadece bir dilekçe yazmak veya en fazla beş dakika harcanan duruşmalar zor müvekkile göre "iş" kapsamında değildir. Amerikan Provendus Group Yöneticisi Mike Michalowicz 'a göre bir avukatın yapacağı en büyük hata müvekkildeki bu algıyı değiştirmeye çalışmaktır. Avukat, yaptığı işin küçümsendiğini hissettiği anda karşı tarafa değil, kendi algısına müdahale etmelidir. Bu da BK ("Bildiğim Kadarıyla") yöntemiyle içinden çıkılabilecek bir durumdur. Örneğin, zor müvekkil, avukatların iki-üç satır yazı yazarak para kazandıklarını söylüyorsa, bu cümlenin sonuna (tabi ki içinizden) "bildiğim kadarıyla" ifadesini sizin eklemeniz gerekir. Bu yöntem, müvekkilin "aptalca" yorum yaparken sınırlı tecrübelerine dayandığını ve konu hakkında bilgisinin çok az olduğunu size hatırlatacak ve müvekkille daha sağlıklı iletişim kurmanızı sağlayacaktır.
Zor müvekkille iletişimde dikkat edilecek bir diğer husus ise, kabul etmekten kaçınmaktır. Zira, müvekkilin "anlattığı şey" aslında "anlatmak istediği şey" olmayabileceğinden, avukatın kabulü istenmeyen bir sorumluluk yaratabilir. Bu yüzden W.Denney'e göre, bir avukat zor müvekkille iletişim kurarken "duyduğunu" belli etmeli fakat asla "kabul etmeye yönelik" ima veya ifadelerde bulunmamalıdır.Aynı durum, avukatlık hizmetinden memnun kalınmaması halinde de geçerlidir. Çözüme odaklanmak yerine zor müvekkilin bitmek bilmeyen şikayetleri üzerinde yoğunlaşmak avukat için sadece zaman kaybı olacağı gibi, olur olmaz bütün şikayetlerini "kabul etmek" ateşe odun atmak olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, zor müvekkilin şikayetlerine elbette kulak tıkamamak fakat daha spesifik olmasını isteyerek onu anladığınızı belirtmek ve mantıksız şikayetlerini asla kabul edici tavırda bulunmamak en iyisi.
Zor müvekkilin bir diğer ve hatta en bariz özelliği ise, avukata hukuk konusunda ders vermektir. Elbette bir müvekkilin kendi meselesiyle ilgili olması takdir edilecek bir davranıştır fakat avukatın belirttiği çözüme internetten okuduğu veya çevreden duyduğu bilgilerle itiraz ediyorsa karşınızda tam anlamıyla zor bir müvekkil var demektir. Uzmanlara göre, bu durum avukata güvenmeyen kişilerin özelliğidir. Bu tip zor müvekkilin başka bir versiyonu da değişik kişileri olaya dahil edenlerdir. Kayınbiraderi, komşusu veya en yakın arkadaşı (nın duyduğuna göre) bir yerlerde aynı konudaki dava (çok daha hızlı ve ucuz şekilde) ve sizin tavsiye ettiğinizden çok daha farklı yöntem uygulanarak kazanılmıştır.O mükemmel avukatla tanışmak istediğinizi söylediğinizde maalesef sözkonusu avukatın iletişim kurulamaz bir canlı olduğunu da anlarsınız. Uzmanlara göre, bu da avukata güven duymamanın bir başka örneğidir. Bu tür güvensizlik durumlarında uzmanlar, zor müvekkilden sözkonusu akraba/dost'tan tam bilgiyi temin ederek size getirmesini talep etmenizi tavsiye etmektedir.
Avukatlık zor meslek. Zor müvekkillerle daha da zor. Fakat yine de beterin beteri var diyerek olabildiğince toleransla işe devam etmek gerek. Zira zor müvekkil haricinde bir de "asla işini almamanız gereken" müvekkil adayları da var. Onlara bir sonraki yazıda değineceğim.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Ebru Ekşioğlu tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Ebru Ekşioğlu tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)