“Çok özür dilerim ama ruh sağlığımı korumak için bugünkü maçtan çekiliyorum.”
Bu cümle, toplamda dört Grand Slam zaferi bulunan dünyaca ünlü Japon raket Naomi Osaka’ya ait. Kariyerinin zirvesinde ve bütün spor camiasının gözleri üzerinde olan 23 yaşındaki bu genç kadın, 2021 yılında Fransa Açık Turnuvası’ndan çekilmeden önce basın mensupları karşısında belirttiği bu mazeret ile ruh sağlığının önemini bir kez daha vurgulamış oldu. Sadece Naomi değil, tüm zamanların en başarılı Amerikalı jimnastikçisi Simone Biles de, ruh sağlığına odaklanmak için 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’ndan çekildiğini duyurmuştu. Ülkemizde ise ünlü oyuncu Meryem Uzerli, Mart 2013'te 'tükenmişlik sendromu”na yakalandığını söyleyerek 'Muhteşem Yüzyıl” dizisindeki 'Hürrem' rolünü bırakıp doğup büyüdüğü Berlin'e dönmüştü.
Günümüzde iş hayatı giderek çok daha rekabetçi hale geliyor; değişken, öngörülemeyen, karmaşık ve belirsiz olarak tanımlanan “VUCA” çağını tam olarak yansıtan modern iş hayatında tutunmaya çalışanlar ise “dayanıklılık” gerektiren bu ortama uyum sağlamakta geride kalıyor. Bu durum, çalışanların ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği gibi, iş performansında da düşüşe neden oluyor.
Dayanıklılık ile ne kastediyoruz? İş hayatındaki stres, zorluk ve zorlayıcı taleplere karşı dayanabilme ve aksaklıklar karşısında çabuk toparlanabilme kapasitemiz “dayanıklılık” olarak adlandırılıyor. Son yıllarda, çalışma dünyasının hızı ve yoğunluğunda müthiş bir artış görüldüğü tartışmasız bir gerçek. Bu da işyerlerinin “değişim” ve “belirsizliği” rahatlıkla yönlendirebilen daha dayanıklı çalışanlara olan ihtiyacını arttırıyor. Bu nedenle işverenler "dayanıklı" çalışanları işe almak için giderek daha fazla çaba gösteriyor. CV-Library tarafından 2019'da yapılan son araştırma da, işverenlerin mevcut iş piyasasında en çok tercih ettikleri ilk iki beceriden birinin dayanıklılık (%57,5) olduğunu ortaya koyarak bu tespiti netleştiriyor.
Neyse ki, bilim insanları dayanıklılığın doğuştan gelen bir özellik olmadığını, yeterli eğitim ve pratik ile kazanılabileceğini belirtiyorlar. Bu da, dayanıklı iş gücü oluşturmada gereken araç ve yöntemleri sağladığımızda çalışanların dayanıklılığını arttırabileceğimizi ortaya koyuyor. Çalışanlara en iyi , mutlu, güçlü ve dayanıklı olabilmeleri için imkan sağlamanın işveren açısından da gayet kârlı bir yatırım olduğuna şüphe yok. Örneğin Harvard Üniversitesi’nden bilim adamları, çalışan sağlığı programlarının şirketlere sağlık harcamalarında harcanan her bir dolara karşılık 3,27 dolar tasarruf ettirdiğini ortaya koydu. Ünlü araştırma şirketi Gallup tarafından yapılan araştırma ise işyerindeki tıbbi harcamaların %75'inin çoğunlukla önlenebilir durumlardan kaynaklandığını, çalışanların tükenmişliği nedeniyle küresel olarak 322 milyar dolarlık işten ayrılma ve kayıp verimlilik maliyeti ortaya çıktığını tespit etti.
Peki şirketler, çalışanların dayanıklılığını arttırmak için ne yapıyor ?
İngiltere’de yerleşik Zircon Inc. tarafından yapılan araştırma bu sorunun cevabına ilişkin işe yarar ipuçları sağlamış. İnsan kaynakları departman yöneticileri ile yapılan görüşmeler yoluyla, çalışan sağlığı, stres ve tükenmişliği önleme konusunda şirketlerde ne gibi uygulamalar olduğu araştırılmış. Yanıtlayanların %77'si şirketlerinde bir tür sağlık, dayanıklılık veya ruh sağlığı gündemine sahip olduklarını bildirmiş. %17'si bu tür bir gündemleri olmadığını belirtirken, %6'sı ise bunu yapmaya çalıştıklarını ifade etmiş.
Şirketlerin, çalışanlarının ruhsal sağlık ve refahını arttırmak için benimsediği yöntemlerin başında; Ruh sağlığı eğitimi, çeşitli profesyonel yardım formları (örneğin, danışmanlar, iş terapistleri, mentorlar / koçlar vb.), özel sağlık hizmetleri, spor salonu üyelikleri, liderlik girişimleri (örneğin, direnç ve stres yönetimi etrafında liderlik geliştirme eğitimi) geliyor.
Peki uzmanlar bu konuda şirketlere ne tavsiye ediyor ?
1) Ruh sağlığının korunması konusunu öncelikli hedef olarak belirlemek:
Şirketlerin, çalışanların ruh sağlığının korunması ve refahının arttırılmasını öncelikli konu olarak belirlemeleri bu noktada olumlu sonuçlar alınmasını hızlandırıyor. Pek çok küresel şirket bu konunun önemini anlamışa benziyor. Fakat maalesef ülkemiz için aynı müjdeyi vermek şu aşamada mümkün değil.
Aon’un Ipsos ile ortaklaşa gerçekleştirdiği “Küresel Çalışan Refah Araştırması 2022 – 2023” sonuçlarına göre; (Ankete Türkiye de dahil 1138 şirket katılmış); küresel çapta şirketler çalışan refahını en öncelikli konu olarak belirlerken “yetenekleri çekmenin ve elde tutmanın” kurumları için en önemli öncelikler arasında olduğunu ifade ediyor. Şirketler önümüzdeki beş yıl için en önemli önceliklerini şu şekilde sıralıyor: 1-) Çalışan refahı: Çalışanın genel, fiziksel, duygusal, sosyal, kariyer ve finansal sağlığı, 2-) Yetenekleri çekmek ve elde tutmak, 3-) Kârlar ve finansal marjlar 4) Ürün ve/veya hizmetlerde yenilik, 5) Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim
Anketin Türkiye sonuçlarına göre ise çalışan refahı ülkemizdeki şirketlerin öncelikleri içerisinde küresel trendin aksine dördüncü sırada yer alıyor. Türkiye'deki şirketlerin ilk 5 önceliği şu şekilde sıralanıyor: 1) Yetenekleri çekmek ve elde tutmak, 2)Ürün ve/veya hizmetlerde yenilik, 3)Kârlar ve finansal marjlar, 4)Çalışan Refahı 5) Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim
Çalışan refahını dördüncü sıraya koyarak yetenekleri çekmenin/elde tutmanın nasıl mümkün olacağı üzerine Türkiye’deki işverenlerin çok kafa yorduğunu sanmıyorum.
2) Çalışanlarla bu konuyu tartışmak, fikirlerini almak:
Uzmanlara göre; düzenli aralıklarla çalışanların ruh sağlıklarının ve refahlarının arttırılması konusunda onların fikirlerini almak iyi sonuçlar veriyor. Bunun için işverenlerin faydalanabilecekleri sorulara da aşağıdaki örnekleri vermek mümkün;
- Sağlık ve yaşam tarzı konularında en çok neye önem veriyorsunuz?
- Bu alanda harekete geçmenizi motive eden şey nedir ?
- Bir sağlık programı tasarlarken hangi prensipleri benimserdiniz?
- İş yerinde refahı artırmak için hangi tedbirleri önerirsiniz?
- İşyerinde refahın arttırılmasında belirlenen hedefe ulaşıldığını nasıl anlayabiliriz? Bu konuda denetimin nasıl yapılabileceğine ilişkin fikriniz nedir ?
3) Örnek olmak
Yöneticiler, iş yerlerinde ruh sağlığına yaklaşımın derecesini belirleyen kişilerdir. Örneğin, çalışanlar yöneticilerin mola vermediğini veya sürdürülemez bir tempoda çalıştığını görüyorlarsa, bu durum çalışanlar için yeni bir “normal” oluşturup bir ölçüt olarak benimsenebilir.
Böyle bir sonucun oluşmaması için ruh sağlığı konusunda yapılması gerekenin öncelikli olarak şirket yöneticileri tarafından benimsenmesi önemlidir.
4) Yöneticileri çalışan refahı eğitimi ile donatmak
Uzmanlara göre; yöneticiler, çalışanların sağlık ve refahıyla ilgili bir problemle karşılaştıklarında bu durumu anlayabilecek seviyede eğitim almalıdır. Bu tür bir eğitim, zor durumlarda çalışanlara nasıl yaklaşılacağına ilişkin yöntemler içerdiği kadar, çalışanları sağlıklarına odaklanmaya teşvik etmeyi de kapsamalıdır.
5) İşyerinde psikolojik güvenliği sağlamak
İşyerinde daha açık bir ortam oluşturmak, çalışanların kendilerini güvende hissederek risk almalarına yardımcı olur. Ayrıca, psikolojik olarak güvenli ortamlar, hem ruh sağlığı hakkında konuşma konusunda hem de işyerinin nasıl iyileştirilebileceği konusunda açık ve dürüst tartışmaları destekler. Yöneticiler, geri bildirim isteyerek, başarısızlıklar hakkında açık olarak ve herkesin söz hakkına sahip olduğu bir kültür oluşturarak bu psikolojik güven hissini artırabilirler.
6) Çalışanların yeteneklerini geliştirmek
Sürekli eğitimin çalışanların kariyer gelişimi için önemli olduğuna şüphe yok. Uzmanlar bu eğitimlerin şirkette geçirilen zaman içinde verilmesinden yana. Öğrenme kültürünün geliştirilmesi, tüm personelin gelişmesini teşvik eder. Burada yine, örnek olmanın önemine değinmek gerekir. Yöneticiler, okudukları en son makaleyi, izledikleri bir eğitim videosunu veya tamamladıkları bir kursu çalışanlarla paylaşarak bu amaca hizmet edebilir. 2021 yılına ait bir PwC raporuna göre, 2025 yılına kadar çalışanların %40'ının altı aya kadar yeniden eğitim almaları gerektiği düşünülürse, çalışan eğitimlerine odaklanmak gayet mantıklı görünüyor.
7) Çalışanların dayanıklılığını arttırmak için işyerinde “çalışan refahı kültürü” oluşturmak
İşveren ve yöneticilerin çalışanlarla anlamlı bağlantılar kurması, empati ve şefkatle (evet, bildiğimiz şefkat) tartışma ve fikir belirtmeyi teşvik etmeleri, güvenli bir ortam oluşturma konusunda ciddi bir etkiye sahip. Çalışanlarla öğle yemeği için zaman ayırma veya birebir görüşme gibi iş dışındaki hayatlarıyla ilgili konular hakkında da bağlantı kurmak, herkesin sağlığının önemli olduğu mesajını verir. Uzmanlara göre böyle bir kültürün oluşturulduğu işyerinde iş performansında iyileşme ve işletme kârında ciddi artma görülmekte. Bir başka deyişle, insanların mutlu ve sağlıklı olmak için ihtiyaçları olan zamanı ayırabilecekleri bir kültür yaratmanın, performans ve karlılıkta olumlu etkiler yarattığı bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Tüm bu verilerden çıkaracağımız derse gelince;
Çalışanlar şirket başarısının anahtarı ve en değerli varlığıdır. Bir şirket, rekabet gücünü sürdürebilmek için çalışanlarının ruh sağlığının korunmasını hedefleri arasına almalı, onların her açıdan refahını arttırma yönünde çalışmalı, bu konuda yeni yöntemler bulmalı ve bunu başarmak için de gereken kaynağı ayırmalıdır. Aksi halde çalışanlarda iş tatmini ve organizasyonel bağlılık azalırken diğer yanda devamsızlık ve istifaların artması kaçınılmaz olacaktır.
İşverenler, çalışanların ruh sağlığı ve refahını yönetim seviyesinde tartışmalı, bu konuyu öncelikli hedefler arasında belirlemeli ve çalışanların bu konuda yardım istemelerini utanılacak bir konu olmaktan çıkarmalıdırlar.
Ayrıca çalışanlar, proaktif olarak ruh sağlıklarını yönetebilmek için işyerinde uygun kaynak ve ortamlara sahip olabilmelidir. Ücretsiz danışmanlık ve stres azaltma tekniklerinden mental sağlık eğitimleri ve atölyelerine kadar uygulanabilecek pek çok yöntemden bu konuda yararlanabilmek mümkün.
Bir sonraki yazımda, çalışan refahının artmasında büyük rol oynayan fakat ülkemizde henüz değeri anlaşılamamış, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise ciddi anlamda yatırım yapılan “Çalışanlar için işyerinde sessiz ortam gerekliliği” konusuna değineceğim.