Takip talebi:
Madde 145 – (Değişik: 18/2/1965-538/65 md.) Alacağı taşınır rehni ile sağlanmış alacaklı, takip talebinde 58 inci maddede yazılı hususlardan başka merhunun ne olduğunu ve merhun üçüncü şahıs tarafından verilmiş veya merhunun mülkiyeti üçüncü şahsa geçmiş ise onun ve merhun üzerinde sonra gelen rehin hakkı mevcut ise bu hakka sahip olan şahsın ismini de bildirir.
I. GENEL OLARAK
Türk Borçlar kanunundan kaynaklanan bir alacağın teminatını teşkil etmek üzere borçlu alacaklının alacağına bir güvence vermek üzere taşınır bir malı üzerine rehin koydurulmasına müsaade edebilir.
Rehin ancak taraflar arasında akdedilecek bir sözleşme ile tesis edilebilir. Bu kapsamda rehinin dayandığı sözleşme konusu, güvence altına alınan alacağın miktarının belirli olması halinde borç ve güvence miktarı, güvence altına alınan alacağın belirli olmaması halinde rehnin ne miktar için güvence teşkil ettiği, rehin tutarının para cinsi, rehne konu varlık ile bu varlığın ayırt edici özellikleri sözleşmede belirtilir.
Ticari bir amaç için yetiştirilerek yıllık ürün veren ağaçlar, fikri ve sınai mülkiyete konu haklar, hammadde, her türlü kazanç ve iratlar, mesleki izin belgesi niteliğinde olmayan her türlü lisans ve ruhsatlar, kira gelirleri, kiracılık hakkı, makine ve teçhizat, araç, ekipman, alet, iş makinaları, elektronik haberleşme cihazları dâhil her türlü elektronik cihaz gibi menkul işletme tesisatı, sarf malzemesi, stoklar, tarımsal ürün, ticari değeri olan her tür hayvan, ticaret unvanı ve/veya işletme adı, ticari işletme veya esnaf işletmesi, ticari plaka ve ticari hat, ticari proje, vagon, bunların getirileri ve müstakbel olanları ile bunlardan üçüncü kişiler zilyetliğindeki taşınır varlık, hak ve paylı mülkiyet hakları ile benzeri her türlü taşınır varlık ve hak üzerine rehin tesis edilebilir.
Bu kapsamda yukarıda sayılan taşınır mallar üzerine usulüne uygun bir şekilde rehin tesis edilmesi sonrasında rehinle güvence altına alınan borçların süresinde ifa edilmemesi hâlinde rehin alacaklısı, borçlu hakkında rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yaparak alacağını talep etme hakkına sahip olur.
Borçlu (rehin veren), haczi caiz olmayan bir malını rehin göstermiş ise artık rehin alacaklısına karşı o malın haczedilmeyeceğini ileri süremez. Örneğin, İcra ve İflas Kanunu 82/5 maddesi kapsamında “borçlu ve ailesinin idareleri için lüzumlu ise borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları” haczi caiz olmayan mal ve haklar kapsamında sayılmaktadır. Ancak borçlu rehin veren sıfatıyla kanunda yazılı hayvanları üzerine rehin koydurmuş olması halinde, artık rehin alacaklısına karşı bu malları yönünden haczedilemezlik iddiasında bulunamaz. Böyle bir mal rehinin paraya çevrilmesi yolu ile satılabilir ve satıştan elde edilen para rehin alacaklısına ödenir.
İlk Önce Rehine Başvurma Zorunluluğu
İcra ve İflas Kanunu 45. Madde düzenlemesi ile hüküm altına alınan “Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoliyle takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoliyle takip edebilir.” kanun hükmü gereğince alacağını rehinle teminat altına almış olan alacaklının rehine başvurmadan borçlu hakkında takip yapması mümkün değildir.
Alacaklı tarafından rehine başvurulmaksızın borçlu hakkında takip yapılması halinde bu durum kamu düzenine ilişkin olduğundan borçlu tarafından her zaman takibin iptali talep edilebilir. Ancak kamu düzenine aykırı şekilde ihdas olunan takiplerdeki şikâyet hakkı her ne kadar süresiz ise de borçlu hakkında başlatılan takibin iptali talebi ancak takibin herhangi bir şekilde neticelenmemiş olmasına bağlıdır. Yani borçlu hakkında kamu düzenine aykırı şekilde bir takip başlatılmış olsa bile bu durumun takibin devamı sırasında ileri sürülmesi gerekir.
Rehine Başvurma Zorunluluğunun İstisnaları
Bazı durumlarda alacak her ne kadar rehinle teminat altına alınmış olsa bile gerek İcra ve İflas Kanunu gerek Türk Medeni Kanunu gerekse Türk Ticaret Kanunu’nda yazılı bazı düzenlemeler gereğince rehine başvurmaksızın borçlu hakkında mahiyeti itibarıyla haciz veya iflas yolu ile takip yollarından birine başvurulabilir.
- Alacağı kambiyo senedine bağlı bir alacaklı,
- Rehinle temin edilmiş faiz alacağı,
- 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan rehinle temin edilmiş alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilir veya haciz yoluna başvurulabilir.
- Gemi üzerinde, akdi veya kanuni bir rehin hakkı bulunsa bile, alacaklı iflas yolu ile takip yapabilir. (T.T.K 1378 md.)
- Gemi üzerinde kanuni bir rehin hakkına sahip olan alacaklılar, haciz yolu ile veya kambiyo senetleri hakkındaki özel usullere göre takip yapabilirler; bu takdirde kanuni rehin hakkından feragat etmiş olurlar. (T.T.K 1379 md.) Kanun gerekçesinde açıkça atfedildiği üzere; Tasarının 1378'inci maddesi uyarınca rehinli alacaklılar2004 sayılı Kanunun 45'inci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen kuraldan farklı olarak iflâs yoluyla takip yapabilirler. Buna karşılık bu alacaklıların haciz yoluyla veya kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapıp yapamayacakları hususunda, 6762 veya 2004 sayılı Kanunlarda açık bir hüküm yoktur; bu sebeple de bu yolların kapalı olduğu sonucuna varmak gerekmektedir. Sözleşmelerden doğan ve gemi siciline tescil yoluyla aleniyet kazanan rehinler bakımından bu çözüm isabetlidir. Ancak, gizli rehin niteliğindeki gemi alacaklılarına bahşedilen kanuni rehin bakımından haciz ve kambiyo takibi yollarını kapatmak için bir gerekçe tespit etmek mümkün değildir. Önemli olan alacaklının böyle bir takip yolunu tercih etmesi halinde, bunun kanuni rehinden feragat anlamına geleceğinin açıklanmasıdır.
- Alacaklının rehin hakkında feragat etmesi halinde,
- Kiraya verenin hapis hakkına rağmen, borçlu kiracı hakkında takip yapması,
- Rehinli malın kıymetinin rehinli alacağı karşılamayacağının yapılacak kıymet takdirinin kesinleşmesi ile belirlenmesi halinde alacaklıya açık kalan alacağı miktar yönünden verilecek geçici rehin açığı belgesine dayanarak yapılacak takipler istisnalar arasında sayılmaktadır.
Rehinin Paraya Çevrilmesi Yolu ile Takibin Başlatılması
Alacaklı tarafından borcun doğum tarihinden önce, borçlunun rehine konu edilebilecek bir malı üzerine icra müdürünce yapılacak inceleme ile takip talebine eklenen belgeden paraya çevrilmek istenen mal üzerinde rehin konulmuş olduğu anlaşılırsa borçluya rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ödeme emri gönderilebilir.
Takip talebi hazırlanırken alacaklı tarafından İ.İ.K 58. Maddesinde yazılı hususların kanunun emrettiği şekilde yer alması gereken tüm kayıtların doğru ve eksiksiz olarak yazılması bu minvalde taşınır rehininin ne olduğu, rehnedilen üçüncü kişi tarafından verilmiş ise veya mülkiyeti üçüncü şahsa geçmiş ise adı soyadı, rehnedilen şey üzerinde sonra gelen rehin hakkı varsa bu hakka sahip olan kişinin adı soyadı ve yerleşim yerindeki adresinin yazılması ve takip yollarından rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçildiğinin açıkça gösterilmesi gerekir.
Borçluya gönderilen ödeme emrinde takip talebinde yazılı hususların gösterilmesi suretiyle; ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren on beş gün içinde ödeme emrinde yazılı olan icra dairesine ait banka hesabına yatırması; rehin hakkına karşı bir itirazın olması halinde tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmesi, borcun bir kısmına itiraz edilecek olması halinde itiraz edilecek miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği, kısmi itiraz kapsamında miktarın gösterilmemesi halinde itiraz edilmemiş sayılacağı, borçlu tarafından senet altındaki imzanın inkar edilmesi halinde bu durumun ayrıca ve açıkça bildirilmesi gerektiği, aksi halde senet altındaki imzanın kabul edilmiş sayılacağı bu süre içinde rehin hakkına açıkça itiraz edilmediği takdirde alacaklının rehin hakkını takip safhası içinde artık tartışma konusu olamayacağı; sırf rehin hakkına itiraz edildiği takdirde alacaklının bu takip yolundan vazgeçerek takibinin haciz yolu ile devamını ve 74 üncü madde gereğince mal beyanında bulunulmasını isteyebileceği, bu süreler içinde itiraz edilmez ve borç ödenmezse rehnin satılacağı gönderilen ödeme emri ile borçluya ihtar edilir.
Rehinin Paraya Çevrilmesi Yolu ile Takipte İtiraz
Borçlu hakkında başlatılan rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde takibin başlatıldığı yer icra dairesine borçlu itiraz edebilir. Yasal yedi günlük itiraz süresi içerisinde borçlunun icra dairesi yerine, icra mahkemesine yapacağı itirazın geçerli sayılabilmesi mümkün olmadığından, borçlunun yasal süresi içerisinde icra mahkemesine yapacağı itiraz sonrasında borcun on beş gün içerisinde ödenmemesi halinde takip kesinleşir.
Yedi gün içinde ödeme emrine itiraz etmiş olan borçlu, alacaklının rehin hakkına ayrıca ve açıkça itiraz etmemiş ise, alacaklının bildirdiği rehin hakkını kabul etmiş sayılır. Bu durumda borçlu, alacaklının itirazın kaldırılmasını istemiş olması halinde icra mahkemesinde; itirazın iptali davası açmış olması halinde ise genel mahkemede, alacaklının rehin hakkına itirazda bulunamaz ve bu durumu yargılama sırasında ileri süremez.
Ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi günlük yasal süresi içerisinde takibe yapılan itiraz ile takip duracağından takibe devam edilebilmesi için alacaklı tarafından icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yahut genel mahkemede itirazın iptali davasından karar alınması gerekir.
Borçlunun itirazı icra hukuk mahkemesi tarafından kaldırılır yahut genel mahkemede yapılacak yargılama sonucunda itirazın iptaline karar verilir ise alacaklı rehinli malın satışını talep edebilir.
Pratik Uygulamada Rehinin Paraya Çevrilmesi Yolu ile Takip
- Rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte, takip kesinleşmeden İ.İ.K 150/D kıyasen uygulanabileceğinden İ.İ.K 150/g rehin takibinin kesinleşmesine gerek olmaksızın satış hazırlıklarına başlanabileceği, muhafaza ve kıymet takdir işlemlerinin yapılabileceği,
- Rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte itirazın ancak yasal süresi içerisinde takibin başlatıldığı yer icra dairesine yapılabileceği, icra mahkemesine yapılan itirazın geçersiz sayılacağı,
- Konkordato sürecinde bulunan borçlu hakkında; mahkeme tarafından açıkça rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takibine girişilemeyeceğinin belirtilmemesi halinde, borçlu hakkında bu yolla takip talebinde bulunabileceği,
- Rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte, borçlunun itirazı üzerine itirazın kaldırılması isteminin ancak alacaklının elinde İ.İ.K 68 madde kapsamında belge olmasına bağlı olduğu,
- Rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte asıl borçlu ve rehin verenin ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün süre içerisinde icra dairesine rehinin geçersizliğine ilişkin bir itirazda bulunmaması halinde bu durumu icra hukuk mahkemesi yahut genel mahkemede ileri süremeyeceği,
- Aynı alacak hakkında, alacaklısı tarafından hem ilamsız alacak takibi hem de rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip talebinde bulunulamayacağı,
II. GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/3681 Esas ve 2022/10969 Karar
Somut olayda, ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nin konkordato konulu 2019/1121 E. sayılı dosyasında verilen 29.11.2019 tarihli geçici mühlet kararının 3. maddesinin a. bendinde “davacı şirket aleyhine 6183 sayılı Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere İİK’nun 206. maddesinin 1. sırasında yazılı alacaklara ilişkin takipler hariç olmak üzere hiç bir takip yapılmamasına ve yapılmış olan takiplerin durmasına” karar verildikten sonra aynı maddenin e bendinde ise “İİK’nun 206. maddesinde yer alan alacaklılar yönünden takip yapılmakla birlikte muhafaza tedbirleri alınmasının ve rehinli malın satışının önlenmesine” düzenlemesine yer verildiği, yine 02.03.2020 tarihli ara kararla 29.02.2020 tarihinden başlamak üzere 1 yıl süre ile kesin mühlet kararı verilmesine ve verilen tüm tedbirlerin devamına karar verildiği, buna göre söz konusu tedbirin rehinli takiplerin başlatılmasına engel olmayıp, rehinli malın satışının yasaklanması ile sınırlı olduğu anlaşılmıştır.
O halde, kesin mühlet kararı ile devamına karar verilen ihtiyati tedbirin, taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatılmasına engel olmadığı nazara alınarak, icra müdürlüğünce takibin bu gerekçe ile durdurulmuş olması yerinde olmadığından, İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kabulü yerine, reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/9106 Esas ve 2022/2768 Karar
İİK'nun 45. maddesi, asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tâbi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine ilişkin bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla İİK'nun 45. maddesi, asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun müteselsil kefalet başlıklı 586. maddesinde (eski Borçlar Kanunu'nun 487. maddesi) ise, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir” hükmü yer almaktadır.
Bu konudaki başvurular, bir hakkın yerine getirilmemesine ilişkin bulunduğundan, İİK’nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikâyet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürülebilir.
Öte yandan bir (üçüncü) kişi, hem asıl borç için ipotek vermiş, hem de asıl borca müteselsil kefil olmuşsa, alacaklı o kişiye karşı, hem (asıl borçlu ile birlikte) ipotek veren üçüncü kişi sıfatı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir, hem de ipotek limiti dışında kalan alacak bölümü için müteselsil kefil sıfatı ile genel haciz yolu ile takip yapabilir (Prof Dr. ... İcra ve İflas Hukuku El Kitabı İkinci Basım 2013).
Bu durumda, kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri, kendi kefaletlerinin teminatı olarak ipotek vermişler ise, bu halde asıl borçlu gibi haklarında öncelikle İİK'nun 45. maddesinde öngörülen rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması zorunluluğu vardır (Dairemizin 2009/13472 E. 2009/22005 K. sayılı ve 2010/3174 E., 2010/15516 K. sayılı içtihatları).
Diğer taraftan alacağın ipotekle karşılanmayan kısmı için müteselsil kefil aleyhine genel haciz yolu ile takip yapılabilir.
Somut olayda,... 33. İcra Müdürlüğü’nün 2015/20573 Esas sayılı dosyasında 11.08.2015 tarihinde alacaklı banka tarafından 07.04.2013 tarihli genel ticari kredi ve 26.02.2014 tarihli genel kredi sözleşmeleri, ... 23. Noterliğinin 08.06.2015 tarih ve 9621 yevmiye nolu ihtarnamesine dayalı olarak kredi sözleşmelerinin kefili borçlu aleyhine 11.08.2015 tarihinde toplam 1.781.831,81 USD (karşılığı 4.835.453,40-TL) alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatılmış, ayrıca 08.09.2015 tarihinde aynı miktarda alacağın tahsili için kredi asıl borçlusu ile şikayetçi borçlu hakkında ... 10. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4207 Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi başlatılmıştır. Dosya kapsamına alınan resmi akit tabloları incelendiğinde, ipoteğin, gerek kredi borçlusu ... Deri Giyim Sanayi ve Tic. Ltd. Şti..'nin ve gerekse ipotekli taşınmaz maliki ... 'nun her türlü sözleşmeden, kefaletinden, ... kaynaklanan doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olarak tesis edildiği ve ipotek üst sınırı toplamının da 3.000.000- USD olduğu görülmektedir.
Bu durumda, şikayetçi borçlunun kefalet borcunun, bu ipoteklerin teminatı kapsamında olduğu anlaşıldığından, İİK’nun 45. maddesinin amir hükmü gereği hakkında öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması zorunlu olup, bölge adliye mahkemesince şikâyetin kabulü ile şikayetçi borçlu yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/2930 Esas ve 2020/10181 Karar
İİK. nun 45.maddesi gereğince alacağı rehinle temin edilmiş olan alacaklı, öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmadan ilamlı veya ilamsız icra takibi ve borçlu iflasa tabi kimselerden ise iflas yolu ile takip yapamaz. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip sonunda, alacaklı alacağın karşılanmayan kısmı için ilamlı veya ilamsız takip yapabilir.
Buna göre alacaklının önce ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapması yasal zorunluluk olduğundan, mükerrerlik iddiasının ancak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip dışındaki diğer takipler yönünden ileri sürülebileceği muhakkaktır.
O halde mahkemece mükerrerlik itirazının reddi ile borçlunun sair itirazlarının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesis edilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/28175 Esas ve 2015/3328 Karar
Alacaklı tarafından taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 8 nolu ödeme emri tebliği üzerine, borçluların takip prosedürü itibariyle önce icra dairesine itiraz yerine icra mahkemesine temerrüt faizi oranına itirazlarını ileri sürdüğü, mahkemece, itirazın esasının incelenerek kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Taşınır rehninin paraya çevrilmesi başlığı altında yer alan İİK'nun 147. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 62. maddesinde "itiraz etmek isteyen borçlu, itirazını ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak İcra Dairesine bildirmeye mecburdur" hükmüne yer verilmiştir.
Faize ilişkin itirazlar borca itiraz niteliğinde olup, bu itirazların da İİK.nun 62/1.maddesi uyarınca, takibin şekline göre, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra müdürlüğüne yapılması gerekir. İcra müdürlüğü yerine icra mahkemesine yapılan itiraz fuzuli olup hukuki sonuç doğurmaz.
O halde mahkemece istemin reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne dair karar verilmesi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/20114 Esas ve 2017/11708 Karar
Alacaklı vekili tarafından borçlu hakkındaki taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamsız takipte, yakalama avansı alınması ve rehne konu aracın kaydına yakalama şerhi verilmesi talebinin reddine dair 27/01/2016 tarihli müdürlük kararının iptali amacıyla şikayet yoluna başvurulmuş, mahkemece taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takiplerde takip kesinleşmeden rehinli menkul mal muhafaza altına alınamayacağı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun “Satış hazırlıkları” başlıklı 150/d maddesi; “İcra dairesi, takip talebi üzerine satış hazırlıklarına başlar. Bu maksatla tapudan kayıt örneklerini ve belediyeden imar durumunu getirtir, takibin kesinleşmesini beklemeden kıymet takdirini yaptırır.” hükmünü içermektedir.
Taşıt rehni, tescile tabi olduğundan diğer menkul rehinlerinden ayrılarak ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takiple benzer özellikler taşımaktadır. İİK'nun 150/d maddesi, müşterek hükümlerden hemen önce ve ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin düzenlemeler içinde yer almış ise de; İİK'nun 150/g maddesi ile birlikte değerlendirilmesi halinde, İİK'nun 150/d maddesinin taşıt rehinlerinde de kıyas yolu ile uygulanması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, taşıt rehninden dolayı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte, takip talebi üzerine icra dairesi; İİK'nun 150/d maddesinin kıyas yoluyla uygulanması neticesinde, takibin kesinleşmesini beklemeden satış hazırlıklarına başlayacağından aracın yakalanmasıyla muhafazasına ve kıymet takdiri yaptırılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2017/2115 Esas ve 2018/5871 Karar
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklının, borçlu aleyhine başlattığı menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinde, örnek 8 nolu ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu tarafından yapılan itirazın kaldırılması talebiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece talebin kabulü ile itirazın kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.
Menkul rehninin paraya çevrilmesi ile ilgili hükümleri düzenleyen İİK’nun 147/1.maddesinde, ödeme emrine itiraz hakkında İİK.'nun 62’den 72. maddeye kadar olan hükümlerine gönderme yapılmıştır.
Anılan madde ile atıf yapılan İİK.'nun 68/1.maddesi gereğince takibine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen "borç ikrarını" içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı itirazın kaldırılmasını isteyebilir.
Somut olayda, alacaklının icra mahkemesine başvurusunun itirazın kaldırılması niteliğinde olduğu, alacaklı tarafından İİK.'nun 68. maddesine dayalı bir belge sunularak alacağın varlığının ispatlanamadığı, borçlu tarafından da borcun kabul edilmediği görülmüştür.
O halde, mahkemece itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/15290 Esas ve 2017/9240 Karar
Alacaklı tarafından taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip başlatıldığı, borçluların icra mahkemesine başvurularında; örnek 8 ödeme emrinin tebliğ edilmeden araç üzerine haciz ve yakalama şerhi konulduğunu, itiraz üzerine takibin durdurulduğunu, takip kesinleşmediğinden araç hakkında verilen yakalama kararının ve kıymet takdiri yapılması kararının iptalini talep ettiği; mahkemece takip kesinleşmediği gerekçesiyle araç üzerindeki yakalama şerhinin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Taşıt rehni, tescile tabi olduğundan diğer menkul rehinlerinden ayrılarak ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takiple benzer özellikler taşımaktadır. İİK'nun 150/d maddesi, müşterek hükümlerden hemen önce ve ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin düzenlemeler içinde yer almış ise de; İİK'nun 150/g maddesi ile rehin veren ve değerlendirilmesi halinde, İİK'nun 150/d maddesinin taşıt rehinlerinde de kıyas yolu ile uygulanması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, taşıt rehninden dolayı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte, takip talebi üzerine icra dairesince İİK'nun 150/d maddesi uyarınca takibin kesinleşmesini beklemeden satış hazırlıkları işlemine başlanacağından, aracın yakalanmasıyla muhafazasına ve kıymet takdiri yaptırılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
O halde icra müdürlüğünün şikayete konu işlemi yasaya uygun olmakla, mahkemece şikayetin reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/20137 Esas ve 2014/22825 Karar
Alacaklı tarafından asıl borçlu ve taşınır maliki 3. kişi şikayetçi hakkında taşınır rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, şikayetçi 3. kişinin icra mahkemesine başvurusunda rehin hakkına itiraz ettiği ve rehin şerhinin kaldırılmasını istediği anlaşılmıştır.
Taşınır rehninin paraya çevrilmesi ile ilgili hükümleri düzenleyen İİK'nun 147/1. maddesinde, ödeme emrine itiraz hakkında İİK'nun 62' den 72. maddeye kadar olan hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Buna göre rehin hakkına itirazın da İİK.nun 62. maddesi uyarınca ödeme emri tebliğinden itibaren 7 günlük yasal süre içinde icra dairesine bildirilmesi gerekir. İcra mahkemesine şikayet yolu ile rehnin geçersizliği ileri sürülemez.
O halde mahkemece başvurunun açıklanan nedenle reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/861 Esas ve 2015/13795 Karar
1-İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına, HUMK'nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi:
2-Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız takipte, borçlunun, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığı ve İİK'nun 45. maddesi gereğince ilamsız takip yapılmayacağını ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece takibin iptaline karar verildiği görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinde şikayetçi borçlu, kredi sözleşmesinde müteselsil kefil konumunda olup, kredi sözleşmesini ödeyen diğer kefil rücu alacağına dayalı olarak hem kredi sözleşmesinin asıl borçlusu hem de kredi sözleşmesinin kefili olan şikayetçi aleyhine genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatmış, ayrıca kredi sözleşmesine istinaden verilen ipotek nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip yapmıştır.
TBK 586. maddesinde “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, şikayetçi borçlunun ifada gecikmesi söz konusu olmayıp, aynı anda asıl borçlu ile hakkında takibe geçilmiş olup; açıklanan nedenlerle, mahkemece, TBK'nun 586. maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerekirken İİK'nun 45. maddesine dayalı olarak takibin iptali kararı isabetsiz ise de sonuçta takip iptal edildiğinden sonucu doğru kararın onanması gerekmiştir.