Hukukun ve adaletin çok sorgulandığı günümüzde, bu soyut mefhumları sembolize eden şekillere de bakmanın yerinde olacağını düşünmekteyiz.

         Değişik inanç ve kültürlerde, adaleti simgeleyen unsurlardan biri terazi, diğeri kılıç olmuştur. Terazi, suçu tartar ve değerlendirir. Kılıç ise cezalandırır.

         Mitolojide, “Terazi Burcu” yani “Libra” denge anlamına gelmektedir. Zodyak kuşağı 4000 yıl önce başlangıç aşamasındayken; güneş, sonbahar ekinoksu sırasında bu takım yıldızında idi. Bu nedenle Mısırlılar, bu takım yıldızını, ölümden sonra “kalplerin tartıldığı bir terazi” olarak görmüşlerdir. Eski Mısır’da ölen kişilerin kalbinin, tanrı Osiris’in huzurunda tartıldığı düşünülürdü. Bir kefesine kalbin, diğer kefesine bir tüyün konduğu terazide; kalbin, tüyden daha hafif gelmesi halinde sınav geçilmiş olurdu.

         Hukukun ve adaletin simgesi olarak kabul edilen ve eski yunan mitolojisinden kaynaklanan Themis yani Adalet Tanrıçası, bir elinde terazi öteki elinde kılıç tutan gözleri bağlı bir bakire olarak gösterilmiştir. Elindeki terazi adaleti ve bunun dengeli şekilde dağıtılmasını, diğer elindeki kılıç ise adaletin keskinliğini gösterir. Kadın ve bakire oluşu bağımsızlığını, gözlerinin bağlı olması ise tarafsızlığını simgeler.

         Yargıtay binasının önünde bu heykel bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin yeni yapılan binasının önüne de benzer bir heykel konulmuştur. Ancak bu heykelin diğerlerinden en önemli farkı; gözbağının bulunmaması yani gözlerinin açık olmasıdır. Anayasa Mahkemesinin önünde bu şekilde yer alan ve elinde terazi tutan bu heykelin; gözü bağlı adalet tanrıçasını değil, geleneksel kıyafetleri içinde, göğsündeki ay yıldızı ile bir Anadolu genç kızını betimlediği söylenmiştir. Adaletin simgesinin yerli ve milli bir motif içinde benimsenmesi çok doğru bir tanımlamadır. Ancak ümid ederiz ki, gözlerden kalkan “gözbağı”, adaleti simgeleyen genç kızın başına yakında “türban” olarak dönmeyecektir.

         Avukatlar’da nihayet beklenen ve özlenen güzel bir tesise kavuştular. Başkentte Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından yapılan; kongre salonu, spor ve aktivite alanları, yüzme havuzu ile neredeyse beş yıldızlı bir otel hüviyetinde olan bu tesisin adı Litai. Bu ismin seçiliş nedeni Litai’lerin, yunan mitolojisinde suçlular için bir nevi affettirme ve koruma görevi yapmaları olsa gerek.

         Bir diğer adı ve anlamı “yalvarılar” olan Litai’ler, baş tanrı Zeus’un üç çirkin kızıdır. Yüzleri buruşuk, gözleri şaşı ve topaldırlar. Suç işleyenlerin kandırıldıklarını anlatır ve onların bağışlanması için dua eder, yalvarır ve istekte bulunurlar.

Homeros, ünlü eseri İlyada’da Litaileri yani yalvarıları şöyle anlatır :

Gün olur yanılır, suç işler insanlar / Güzel adaklar, sunularla yalvarırlar,
Kurban yağlarıyla yumuşatırlar tanrıları / Ulu Zeus’un kızlarıdır Litai’ler,
Topal, yüzleri buruşuk, gözleri şaşı / Koşarlar Suç’un arkasından dertli dertli,
Dinlerler kendilerine saygı gösterenleri / Onlara yardım ederler canla başla,
Kulak asmayan olursa, yalvarırlar Zeus’a / Suç takılsın ona, ettiğini bulsun derler.

Litai’lerin, yunan mitolojisinden kaynaklanan efsane ile, o ülkelerde ilk savunmanlar veya ilk Avukatlar olarak görülmesi, onlar açısından kabul edilebilir. Ama bunların ilk savunmanlar veya Avukatların ilk temsilcileri olarak kabul edilmesi ve Türkiye’de Avukatlara ve onların önemli bir tesisine bu adın yakıştırılması kabul edilebilir bir olgu değildir. “Avukatlık Andında” yer aldığı üzere

Avukatlar esir kullanmadılar ama efendileri de olmadı

şeklinde tanımlanan bir mesleğin temsilcilerinin, yabancı kökenli ve  işlevi yukarıda açıklanan Litai tanımına uygun olmadıkları açıktır.

Eğer bu tesise bir isim verilecek ise, savunma ve adaleti simgeleyen ulusal ve yerli bir isim bulunabilir. Bu isim tarihin ilk dönemlerine uzanan Türk tarihinden de olabilir. Çok eski tarihlere gitmek bir yana Türkiye Cumhuriyeti’nin  ilk kadın veya erkek Avukat üyelerinden birinin isminin verilmesi de diğerinden çok daha doğru ve yerinde bir karar olacaktır.

Basit bir isim tanımlamasıyla geçiştirilemeyecek kadar önemli bu konuda yapacağımız başvuruya esas olmak üzere başlattığımız “imza kampanyasında” bizim gibi düşünen kişilerin yalnız isim ve görevlerini, Avukatların ayrıca bağlı bulundukları Baro’yu belirtmek suretiyle, email adresimize yollayacakları yazı ile süreci başlatmak ve sonucu gene bu sayfalarda sizlerle paylaşmak kararındayız. Demokratik istem ve taleplerin katılım yoluyla çözülmesinin bir örneği olan çağrımıza ses verileceği inancını taşımaktayız.

 

Av. A. Erdem Akyüz

Hukukun Egemenliği Derneği

Genel Başkanı