Değerli Dostlar;

Adli Yılın açılışı nedeni ile Ankara Barosunun kıdemli bir mensubu olarak, seneler önce ve sürekli olarak yaşadığım benzer anılarımdan birini anlatmak istiyorum.

Mesleğimin ilk yıllarından itibaren ve halen, uzun süreli tatil yapmadım. Adli Tatil’de de kısa süreli ve aralıklı olarak tatil yapardık. Önceleri, bazı kurumların konuk evlerine giderdik. Daha sonra, bir tatil sitesinin çok katlı bir binasının 2.katında bulunan, 2+1 dairemize gitmeye başladık.

Tatile gittikten bir kaç gün sonra, kendisi de Avukat olan eşim “Erdem; sen çok bunaldın ve keyfin kaçtı, bir Adliyeye git” derdi.

Ben de, üstümü giyinir, en yakındaki İl veya İlçe Adliyesine giderdim. Adli Tatil olduğu için, pek kimsenin olmadığı, ışıkların dahi yanmadığı loş bir koridora girer, bir iskemle veya bankın üstüne oturur, gözlerimi kapatır, koridorun kokusunu koklar, etrafı dinlerdim.

Özellikle bilgisayarın olmadığı dönemlerde, yazı işleri odalarından gelen “Tik, tak, tok…” şeklindeki daktilo sesleri, kalemden görevlileri çağıran “Ahmet, Mehmet… bir çay getir” şeklindeki seslenişlerini ve iş takibine gelen bazı kişilerin tartışma, bağırış ve gülüşmelerini, bir müzikali izler gibi, mutlulukla izler ve dinlerdim.

Bu havayı yeterince aldıktan sonra kalkar, kapı üzerindeki “Hakim, Savcı” yazan tabelalara bakar, gelişi güzel bir kapıyı tıklatır içeri bakardım. Masa başında oturan asık yüzlü bir kişiyi görünce “Afedersiniz efendim,  yanlış oldu.” der dışarı çıkardım.

Bir diğer kapıyı çalıp, içeride biraz olsun yumuşak ve güler yüzlü birini görünce: “Afedersiniz efendim. Ben Ankara Barosu Avukatıyım. Sizde hiçbir işim ve davam yok, sırf ziyaret için geldim.” derdim. Genellikle “Buyrun Avukat Bey, bir çayımı için” yanıtını alır ve masanın karşısına geçer oturur, kısa bir sohbet yapardık.

Odadan çıktıktan sonra kaleme gider; içeride oturan Yazı İşleri Müdürü, Katip ve Mübaşirlere esprili ve şakalaşma şeklinde sataşır ve genellikle, onların gülerek davet etmeleri üzerine yanlarına oturur, yanımda getirdiğim ufak tefek ikramlıkları açar, bir bardak çay eşliğinde yer ve bir süre sohbet ettikten sonra kalkardım.

Birkaç saat sonra eve döndüğümde eşim Av. Sevil İnci Akyüz: “Oh ne güzel dinlenmişsin, rahatlamışsın, yüzün gülüyor. Çayı yeni demledim, hadi gel bir çay içelim” derdi, oturur çayımız içerdik…

İşte benim Adli Tatil anılarım hep böyledir.

Benim için “Mülk’ün yani Ülkenin Temeli Adalet, Adaletin Temel Avukat’tır.”

İşte biz; demokratik, laik Cumhuriyet Avukatları böyle yetiştik.