Sigortacının zarar sigortalarında sigorta sözleşmesinden doğan temel yükümlülüğü, sigorta teminatı kapsamındaki rizikonun meydana gelmesi halinde sigorta tazminatını sigorta ettirene ödemektir. Ne var ki, sigortacı böyle bir yükümlülüğü bulunmadığı halde, sigorta sözleşmesi ile teminat altına alınmayan bir riziko neticesinde meydana gelen zarar halinde de sigorta ettirene ödemede bulunabilmektedir. Bu ödemeye lütuf (ex-gratia) ödemesi adı verilmektedir.

Ex-Gratia kelime anlamı olarak, “iyilikten” veya “lütuftan” ifadelerine karşılık gelmektedir.1 Sigorta hukuku öğretisinde, kavram genellikle “hatır” veya “lütuf” ödemesi olarak anılmakta veya doğrudan ex-gratia ifadesinin kullanımı tercih edilmektedir.2

Sigorta Hukuku’na göre ex-gratia ödeme gerek sözleşmenin yazılış tarzı gerekse hasarın oluş şekli itibariyle, hasarın, sigorta teminatı dışında kalmasından dolayı sigortalıların, poliçe özel ve genel şartlarına ters düşen tazminat talepleriyle, ekspertiz sonuçlarına vaki itirazlarının değerlendirilerek yapılan fazla ödemeler olarak ifade edilebilir. 3

Uygulamada sigorta şirketlerinin, sigortalıları ile içinde bulunduğu iyi ilişkilerini sürdürmek veya ticari itibarını koruma düşüncesi lütuf ödemesinin nedenleri arasında gösterilebilmektedir.

Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarına göre de sigortacının sigortalısını tatmin etmek, müşterisine hoş görünmek ve gelecekte iyi ilişkinin devamını sağlamak maksadıyla ödeme yapabileceği kabul edilmektedir. (Bknz: İstanbul BAM 14.HD., E.2021/2120, K.2025/181, T. 6.2.2025)

Ex-gratia (lütuf) ödemesinden söz edebilmek için sigorta sözleşmesi kapsamında teminat altına alınan rizikolar haricinde bir riziko nedeniyle ortaya çıkan zarar için ödeme yapılması gerekir. Örneğin, Emtia Nakliyat Sigorta Poliçelerinde, aksine bir düzenleme bulunmadıkça, sigortalıya ait malların yetersiz veya uygunsuz ambalajlamadan kaynaklanan zararlarının teminat dışında bırakıldığı uygulamada kabul edilmektedir. Emtia Nakliyat Sigortası Genel Şartları mad.5 gereğince de ambalaj kifayetsizliğinden doğan ziya ve hasarların sigortaya dahil olmadığı açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla sigorta teminatı dışında kalan rizikolar için yapılan ödemeler lütuf ödemesi olarak değerlendirilecek ve sigortacının rücu hakkı imkanını ortadan kaldıracaktır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.3.2016 Tarih, Esas 2015/8382, Karar 2016/3061 Sayılı Kararı’nda;

‘‘Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ile sigortalısı arasında düzenlenen nakliyat....hükümleri temelinde teminatlar içerdiği, bu kapsamda hasarın ambalaj kifayetsizliği ve tertipleme hatasından kaynaklandığı ve bu nedenle oluşan hasarların emtia nakliyat sigortası teminatına girmediği, davacının sigortalısına yaptığı ödemenin lütuf ödemesi olduğu ve davalılardan rücuen talep edemeyeceği ayrıca davacının sigortalısından temlikname niteliğinde bir belge almadığı, bu haliyle davacının aktif dava ehliyetinin mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.’’ demekle Yerel Mahkeme kararını onamış ve poliçe teminatı dışında kalan rizikolardan meydana gelen zararların lütuf ödemesi kapsamında değerlendirileceğini ortaya koymuştur.

Sigortacı tarafından yapılan bu ödeme sigortalının talebi üzerine ortaya çıkabileceği gibi kendiliğinden de gerçekleştirilebilir. Lütuf ödemesi yapılması yönündeki kararın sigortacının açık iradesine dayanması, sigortacının ödeme iradesinin mevcut bulunması gerektiğini destekleyen doktrin görüşleri mevcut olsa da, Yargıtay’ın sigortacının poliçe teminatı kapsamı dışında ve sehven yaptığı ödemeleri lütuf ödemesi olarak kabul ettiği kararları mevcuttur. Örneğin Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin Esas 2016/12674, Karar 2019/4847, Tarih 16.04.2019 Kararı’nda;

Ödemenin sehven yapıldığı ileri sürülerek, ödemenin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak iadesi talep edilmiştir. Davacı ... ancak sigorta poliçesi çerçevesinde ödeme yapmakla yükümlü olup, kendisi tarafından düzenlemiş olan poliçeye dayalı olarak ödeme yaparken basiretli bir tacir gibi davranarak gerekli incelemeyi yapması gerekirken bu şekilde davranmamış ve poliçe teminatında olmayan bir ödemeyi iradi olarak gerçekleştirmiştir. Her ne kadar TBK'nın 78/1 maddesi "Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir." hükmünü havi ise de, davacı ... şirketinin, kendi düzenlemiş olduğu poliçeye dayalı olarak yaptığı ödemeyi "kendisini borçlu sanarak" yapmış olduğunu ileri sürmesi mümkün değildir.” demekle tacir olan sigortacının basiretli davranma yükümlülüğüne değinilerek sehven yaptığı ödeme geri talep edemeyeceği vurgulanmıştır.

Neticeten poliçe kapsamında gerçekleştirilen bir ödeme söz konusu olmadığından, lütuf ödemesi sigorta tazminatı vasfında değerlendirilemeyecek, sigortacı açısından kanuni halefiyetin şartları gerçekleşmeyecek ve rücu hakkı söz konusu olmayacaktır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12.02.2002 Tarih, Esas 2001/8843 ve Karar 2002/1173 Sayılı Kararı’nda;

‘‘Dava, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davacı, sigortalı araçta oluşan hasarın yanında klimada meydana gelen hasarın da tazminini istemiş ve mahkemece de bu tazminat kalemi kabul edilmiştir. Davacı ve sigortalısı arasında düzenlenen 26.11.1999 tarihli kasko sigorta poliçesinde klimanın açıkça teminat dışında bırakıldığı belirtilmiştir. O halde, teminat kapsamı dışında bulunan klima hasarından sorumlu olmamasına rağmen gereksiz (Ex- Gratia) ödeme yapan sigorta şirketinin bu hasar kalemi ile ilgili olarak halefiyet hakkını kazanması söz konusu değildir. Mahkemece araçtaki klima hasarına yönelik rücu isteminin reddedilmesi gerekir iken, yazılı gerekçeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.’’ demekle sigortacının sigorta sözleşmesine aykırı olarak sigortalısına yaptığı ödemelerin rücu edilemeyeceği tespit edilmiştir.

Sigortacının kanuni halef olarak rücu hakkı imkanı ortadan kalkmış olsa dahi, uygulamada sigortacıların sıklıkla başvurduğu rücu yöntemi, sigorta ettirenin zarar sorumlusuna karşı sahip olduğu alacak hakkını sigortacıya devretmesi, diğer bir deyişle, TBK hükümleri çerçevesinde alacağın devri yoluyla gerçekleşmektedir. Alacağın devri, alacak hakkını konu alan ve alacağın, devreden kişinin malvarlığından devralan kişinin malvarlığına aktarıldığı yazılı şekle tabi sözleşme şeklinde yapılan tasarruf işlemidir.4 Alacağın devrinin geçerliliği için alacağı devredenin tasarruf yetkisinin bulunması, alacağın devredilebilir nitelikte bulunması, adi yazılı şekilde yapılması gerekecektir.

Sigorta ettiren zarar sorumlusuna karşı olan tazminat alacağını sigortacıya devrettiği taktirde; sigortacı sorumluya karşı, alacaklı sıfatıyla talep hakkını ileri sürme imkanını bulabilecektir.5 Uygulamada, lütuf ödemesi gerçekleştirilirken sigorta ettirenden makbuz alınmakta veya sigorta ettirenin üçüncü kişiden doğan tazminat alacaklarının sigortacıya devredildiği yönünde ibarelerin bulunduğu ibranamelerin imzalatıldığı görülmektedir. Bahse konu bu pratik, TBK mad.183 vd. hükümlerine göre tazminat alacağının sigortacıya devredilebileceği yönünde yorumlanabilecektir.

Sigortacı genel hükümler çerçevesinde sorumluya karşı sorumlunun zenginleşmesi oranında yaptığı ödemeyi sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak talep edebileceği öğretide belirtilmektedir. Ne var ki, Mahkemeler nezdinde basiretli bir tacirin yaptığı ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak yaptığı ödemeyi talep edemeyeceğini değerlendirilmektedir.

İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/12 Esas, 2020/478 Karar ve 21.09.2020 Tarihli Kararı’nda;

‘‘Bilindiği üzere sigorta şirketleri tacir olup, kaza sonrası kendisine yapılan müracaat neticesi gerekli araştırmayı yaparak ödemede bulunmakta veya talebi reddetmektedir. Bu açıdan, davalının aracının değer kaybı ve hasar bedeli nedeniyle gerekli inceleme neticesi ödemede bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu açıdan basiretli tacir olan davacının yaptığı ödemenin, hukukumuzda lütuf (hatır) ödemesi yani ex gratia ödemesi niteliğinde olduğu, bu ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine ya da başkaca bir yasal hüküm nedeniyle geri alınmasının mümkün bulunmadığı, davacının borçlu olmadığı bir edimi borçlu sanarak ifasından da bahsedilemeyeceği, dolayısıyla işbu davanın reddi gerektiği kanaatiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/12674 Esas 2019/4847 Karar sayılı ilamı, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/513 Esas 2020/806 Karar sayılı ilamı)’’

Sigorta şirketi tarafından ödenen tazminatın, lütuf ödemesi vasfında bulunduğu, halefiyet ilişkisi çerçevesinde kendisine rücu edilen kişi tarafından da ileri sürülebilir. Sigortacının aktif dava ehliyetine ilişkin olması sebebiyle, talebin lütuf ödemesine dayanıp dayanmadığı mahkemece re’sen incelenecektir.6

-------------

1- https://www.oxfordlearnersdictionaries.com/definition/english/ex-gratia_2,

2- Zarar Sigortalarında “Lütuf Ödemesi” (Ex Gratia) Kavramı ve Halefiyet İlişkisi ile Reasürans Sözleşmeleri Açısından Başlıca Hukuki Sonuçları, Dr. Öğr. Üyesi Semih Sırrı ÖZDEMİR, s.4

3- OMAĞ, Merih Kemal: Türk Hukukunda Sigortacının Kanuni Halefiyeti, İstanbul 2011, s. 85

4- Zarar Sigortalarında Sigortacının Lütuf (Ex-Gratia) Ödemesi Kavramı ve Sonuçları-Emine Yağmur Baldu, s.4

5- Zarar Sigortalarında Sigortacının Lütuf (Ex-Gratia) Ödemesi Kavramı ve Sonuçları-Emine Yağmur Baldu, s.4

6- Zarar Sigortalarında “Lütuf Ödemesi” (Ex Gratia) Kavramı ve Halefiyet İlişkisi ile Reasürans Sözleşmeleri Açısından Başlıca Hukuki Sonuçları, Dr. Öğr. Üyesi Semih Sırrı ÖZDEMİR, s.20