Şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesi, ceza muhakemesinde ispat konusunda bir husus kesin olarak aydınlatılamadığında sanık lehine sonuç çıkarılması ve karar verilmesi gerektiğini ifade eden ilkedir.[i]
Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin kabul edilmesinin nedeni, suçluluğu sabit oluncaya kadar sanığın suçsuz sayılması ve bir suçlunun cezasız kalmasının bir masumun mahkûm olmasına tercih edilmesidir.[ii] Bunun temelinde, hakkında şüpheye itibar edilerek bir masumun cezalandırılmasının, bir suçlunun beraat ettirilmesinden daha çok adalet duygusunu inciteceği ve toplum düzenine zarar vereceği düşüncesi yatmaktadır.[iii] Masum insanlara ceza veren bir hukuk sistemine insanların güveni kalmamaktadır. Aynı zamanda yanlış verilen bir hükmün infaz edilmesi halinde geri dönüşü olmayacağı için, mahkûmiyet hükmü verilebilmesi, ancak kişinin suçlu olduğu hususunda en ufak bir şüphenin dahi bulunmamasına bağlıdır. Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin temelini bu düşünceler oluşturmaktadır.
Yargıtay Kararlarında Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi:
Sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilebilmesi için, suçun sanık tarafından işlendiğinin yüzde yüz belliliğe ulaşması gerekir. Suçun başkası tarafından işlenebileceği veya sanığın suçsuz olduğunu gösteren en ufak bir şüphe dahi sanık lehine yorumlanacak ve sanık hakkında şüpheden sanık yararlanır ilkesi uygulanarak beraat kararı verilecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/723 E. 2018/562 K. “...Bilindiği üzere; '...Ceza muhakemesi hukukunun temel prensiplerinden birisi de şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesidir. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi olan bu ilkeye göre, yapılan ceza muhakemesi sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği, yüzde yüz belliliğe ulaşmadığı takdirde beraat kararı verilecektir.” Görüldüğü üzere Ceza Genel Kurulu, sanığın cezalandırılabilmesi için yüzde yüzlük bir bellilik oranı aramaktadır.
Sanığın cezalandırılmasının temel koşulu, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2011/6-126 E. 2011/171 K. “Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.”
Görüldüğü üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu şüpheden sanık yararlanır ilkesi ile ilgili muhtelif kararlar vermiştir. Genel hatları ile söz konusu ilkeyi açıklamış ve hukuki zemine oturtmuştur. İlk derece mahkemelerine yol gösterici olan bu kararların ne kadar uygulandığı konusu tartışmalıdır.
Suçsuzluk Karinesi:
Suçsuzluk karinesi, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçsuz sayılması gerektiğini ifade etmektedir. (AY m.38, AİHS m.6/2). Suçsuzluk karinesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin pozitif hukuktaki temelini oluşturmaktadır.[iv] Suçsuzluk karinesine göre bir kimse, suçlu olduğuna ilişkin şüphe tamamen yenilmez ise bundan yararlanmalı ve beraat etmelidir.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin hukuki zemini Anayasa m.38 ve AİHS m.6/2’dir. Suçsuzluk karinesine göre kişi suçsuz olarak kabul edilecek ve yargılamaya buradan başlanılacaktır. En baştan suçsuz olarak kabul edilen sanık hakkında lehine ve aleyhine olan delillerin hepsi dosyaya eklenecek ve ondan sonra değerlendirme yapılacaktır. Suçlu olduğunun yüzde yüz anlaşılamaması veya hakkında suçsuz olduğunu gösterir en ufak bir kuşkunun bulunması durumunda sanık beraat etmelidir.
Ceza yargılamasında sanık, suçluluğu ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılacaksa da, bu onun hakkında mahkûmiyete kadar hiçbir şey yapılamayacağı anlamına gelmemektedir. Zira sanık, henüz suçlu değilse de, şüpheli olması nedeniyle masum da değildir. Bu nedenle, sanıklar hakkında bir takım yargılama önlemlerini almak, belli sınırlar içinde kalmak kaydıyla suçsuzluk karinesini ihlal etmez.[v] Tutuklama tedbirine başvurulması bunun en güzel örneğidir.
Muhtelif Suçlar Açısından Uygulamalar:
1- Hırsızlık suçunun gece vakti işlenip işlenmediğinin belirlenememesi durumunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, suçun gündüz vakti işlendiği varsayılacak ve cezada artırım yoluna gidilemeyecektir. “Müştekinin soruşturma evresinde alınan ifadesinde suç tarihinde saat 02:00 sularında motosikletini konutunun önündeki bahçeye direksiyon kilidi ile kilitlediğini aynı gün saat 09:00 da motosikletinin çalındığını anladığını beyan ettiği, suç tarihinde yaz saati uygulaması da dikkate alınarak UYAP’tan alınan çizelgeye göre gece vaktinin saat 05:35'de bittiğinin anlaşılması karşısında; kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gereğince, gece vakti işlenip işlenmediği sabit olmayan hırsızlık suçunun gündüzleyin işlendiğinin kabulü gerektiği düşünülmeden, yazılı biçimde uygulama yapılarak sanık hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK'nın 143.maddesinin uygulanmasıyla fazla cezaya hükmolunması, bozma nedenidir.”[vi]
2- Uyuşturucu İmal Ve Ticareti Suçunda sıklıkla karşılaşılan durumlardan biri olan, üzerinde uyuşturucu maddeyi yakalatan şahsın etkin pişmanlıktan yararlanmak için başka bir şahsın adını vermesi halinde, olaya sonradan dahil edilen şahıs hakkında başkaca somut deliller bulunmadığı zaman şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulandığını görmekteyiz. “Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulunmayan sanığın savunmasının aksine, ele geçen uyuşturucu maddeyle ilgisi olduğuna ve diğer sanığın suçuna iştirak ettiğine dair, kuşkuyu aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı anlaşıldığından, 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesi de gözetilerek sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi " isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. " Davaya konu olan olayda tesadüfen yakalanan dava dışı sanık.. Eniştesi olan ve hiç bir husumeti bulunmayan sanık.. 'nin adını (cezadan indirim imkanı olduğunu öğrendikten sonra) vermiştir. Bozma öncesi aşamada dinlenilen tanıklar..... ve .... sanık ...'nin yazın köye geldiğini ve bilmedikleri bir yeşil ot topladığını gördüklerini beyan ederek ..... .....'nın savunmalarını destekler bilgiler vermişlerdir. Sanık.. ın ilk ifadesinde dava dışı sanık.. ile hiç konuşmadığını söylemesine rağmen, geçmişte telefon görüşmeleri olduğu gibi özellikle sanık.. ın yolculuk yaptığı sırada da arabada telefon görüşmelerinin olması, sanık.. ın eniştesi olan ve bacısıyla evli olan sanık.. ye iftira etmesi için bir sebebin bulunmaması, sanık.. ın duruşmada gözlenen samimi tutumu, ..... dikkate alındığında sanık.. nin savunmalarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı "şeklinde gerekçeyle direnerek, önceki hüküm de olduğu gibi sanığın mahkumiyetine karar vermiştir. .. sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğinden bozulmasına..” [vii]
3- Kasten Yaralama suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması; bunun mümkün olmaması halinde şüpheli kalan bu halin sanık lehine asgari oranda haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiğinin gözetilmesi gerekir.[viii]
4- Kasten Öldürme suçunda, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması bakımından oluşan şüphe sanık lehine yorumlanmış ve sanık hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanarak cezada indirim sağlanmıştır. “Sanık ifadelerinden ve tanık beyanlarından sanığın maktulü kendisine saldırması sebebiyle mi yoksa herhangi bir saldırı olmaksızın öldürdüğü konusunda şüphe oluşmuş olup, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince eylemin gerçekleşme şekline dair bu şüphenin sanık lehine yorumlanması zorunludur.” [ix]
Av Sedat OKUDUCU
-----------------------------------------
[i] Ercan, İsmail, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, İstanbul 2016, s.10.
[ii] KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU: Ceza Muhakemesi (2008), s.627; ÖZTÜRK/ERDEM: Muhakeme (2007), s.179.
[iii] Turhan Tufan YÜCE: “İn Dubio Pro Reo Kaidesi”, Adalet Dergisi, Sayı12, 1962, s.1210 [Aktaran: İsmail ERCAN: “Ceza Muhakemesi Hukuku” İstanbul 2016, s.11.]
[iv] Sulhi DÖNMEZLER: “Suçsuzluk Karinesi Üzerine Düşünceler”, Nurullah Kunter’e Armağan, İstanbul:1999, s.67-68.
[v] İlhan ÜZÜLMEZ:” TÜRK HUKUKUNDA SUÇSUZLUK KARİNESİ VE SONUÇLARI”, TBB Dergisi, sayı:58,2005, s.71.
[vi] Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2016/10890 E. 2018/15160 K.
[vii] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/380E. 2019/43K.
[viii] Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2017/18001 E. 2018/14613 K.
[ix] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2012/1288 E. 2012/1856 K.