6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2.maddesinde, limited şirketlerde her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde, şirket müdürlerinin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasını ya da sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda limited şirketlerde her ortak münferiden, müdür ya da müdürlerin azli davasını açma hakkına sahiptir (Prof.Dr.Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt-3, 3.Baskı, s.2856 ; Dr.Çağlar Doğu ARAS, Şirketler Hukuku Şerhi, s.4804 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, s.144 ; Yargıtay 11.Hd. 04.07.2014 T. 2014/8985 E. 2014/12926 K. ; Yargıtay 11.Hd. 05.06.2014 T. 2014/1349 E. 2014/10635 K. ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirket Müdürlerinin Genel Kurul Kararıyla veya Haklı Sebeple Azledilmesi, tacirsoft.com). Burada davacı ortağın aynı zamanda müdür sıfatına sahip olması, diğer müdürlerin azlini talep etmesine engel teşkil etmez (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2017, s.780). Bu noktada davacının pay oranının da bir önemi yoktur. Tek bir paya sahip bir ortak dahi bu davayı açabilir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, Ankara 2022, s.210). Dolayısıyla TTK.m.630/2 kapsamında haklı sebeplerin varlığı durumunda müdürün azli davası açmak, ortaklar yönünden vazgeçilmez, sınırlanamaz ve ortağın elinden alınamaz, mutlak nitelikte ortaksal bir haktır. Bu hak özellikle ortakların, müdürü azletmek veya yetkilerini sınırlandırmak için genel kurulda yeterli çoğunluğa sahip olmadığı hallerde önem arzetmektedir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, s.427; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirket Müdürlerinin Haklı Sebeple Azline İlişkin Dava Kime Karşı Açılır?, tacirsoft.com.tr).

Tüm bu hususlarla birlikte limited ortaklık ortağının bu haktan vazgeçmesi mümkün olmadığı gibi, ortaklık genel kurulu kararıyla da bu hakkın ortağın elinden alınması olanaklı değildir. Zira TTK.m.630/2 hükmü emredici nitelikte bir hüküm olup müdürün azli davası açma hakkını ortağın elinden alan genel kurul kararları butlanla batıldır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, s.433). Nitekim TTK.m.622/1’ye göre anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümler, kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır. TTK.m.447/1-a hükmü uyarınca ise genel kurulun pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran kararları batıldır (Doç.Dr. Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.205).

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 08.01.2018 Tarihli 2016/5809 Esas 2018/67 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…Dava, limited şirket müdürünün azline ilişkindir. Mahkemece, azınlık pay sahibi davacının önce genel kurula başvurup genel kuruldan karar alındıktan sonra dava yoluyla mahkemeden talepte bulunabileceği, ayrıca davacının bildirdiği sebeplerin şirket müdürünün azli için yeterli neden sayılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, Türk Ticaret Kanunu'nun 630/2. maddesi uyarınca, HER ORTAK, haklı sebeplerin varlığı durumunda yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Bu durumda, mahkemece anılan kanun maddesi gereğince davacı tarafından ileri sürülen sebeplerin tek tek tartışılıp azil için haklı sebep sayılıp sayılmayacağı gerekçelendirilmeden yazılı gerekçe ile ileri sürülen sebeplerin azil için yeterli sebep sayılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 07.12.2017 Tarihli 2016/10507 Esas 2017/7029 Karar sayılı kararı; “…6102 sayılı TTK’nın 630/2. maddesi hükmü uyarınca, limited şirket müdürlerinin idare hak ve görevlerinin muhik (haklı) nedenlerle mahkemece tahdit ve nez edilmesini şirket ortaklarından her birinin istemesinin olanaklı olmasına göre, davalı vekilinin HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.”

TTK.m.630/2 kapsamında limited şirket müdürlerinin azli davasında husumet yalnızca azli istenen müdürlere yöneltilir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.210). Bu davanın şirket müdürleriyle birlikte şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesine gerek yoktur (Dr.Çağlar Doğu ARAS, Şirketler Hukuku Şerhi, s.4810). Eş söylemle müdürün azli davasında husumet yalnızca görevden alınması istenen müdüre yöneltilmelidir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, İstanbul 2020, s.177). Yargıtay uygulamasında da bu husus yerleşik içtihat halini almıştır (Yargıtay 11.Hd. 04.03.2002 T. 9420 E. 1762 K. ; Yargıtay 11.Hd. 20.09.2004 T. 13971 E. 8414 K. ; Yargıtay 11.Hd. 25.03.2002 T. 10398 E. 2664 K. ; Yargıtay 11.Hd. 15.01.2018 T. 2016/6365 E. 2018/236 K.).

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 19.04.2021 Tarihli 2020/5947 Esas 2021/3810 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…davalı tüzel kişi şirkete yönelik dava bakımından, limited şirketin ortaklarına ait idare ve temsil yetkilerinin kaldırılması istemli olarak açılan davalarda husumetin idare ve temsil yetkisinin kaldırılması istenen ortağa yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olduğu, ayrıca limited ortaklığa husumet yöneltilemeyeceği ve bu davalı yönünden davanın reddinin gerektiği gerekçesiyle, davalı ... hakkında verilen kararın kesinleşmesi nedeniyle bu davalı hakkında belirtilen taleple ilgili yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı ... - … Hizmetleri Limited Şirketi hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.04.2019 Tarihli 2017/3474 Esas 2019/2805 Karar sayılı kararı; “…Şirket müdürünün azli davalarında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir. Bu durum karşısında, davalı şirket hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı şirket aleyhine hüküm kurulması doğru olmamış, …”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 29.04.2019 Tarihli 2018/1597 Esas 2019/3235 Karar sayılı kararı; “…şirket müdürünün azli davalarında husumetin, azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 20.02.2018 Tarihli 2016/8014 Esas 2018/1246 Karar sayılı kararında; “…TTK'nin 630/2 maddesi ve Dairemizin yerleşmiş kararlarında da benimsendiği üzere (11. H.D 25.03.2002 tarih 10398/2664 Sayılı kararı), haklı sebeple azil davasında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir. Bu sebeple davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.” (Aynı yönde Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.03.2002 Tarihli 2001/10398 Esas 2002/2664 Karar ; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11.12.2019 Tarihli 2019/1420 Esas 2019/8072 Karar ; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.12.2019 Tarihli 2018/3184 Esas 2019/7750 Karar). 

TTK.m.630/2’ye göre ortakların haklı sebeplerin varlığı halinde limited şirket müdürlerinin azli için mahkemeye başvurabilmesi için dava açılışı öncesinde şirket genel kuruluna başvuruda bulunma zorunluluğu da yoktur (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, s.448). Eş söylemle ortağın bu hakkı kullanması herhangi bir koşula bağlanmamış olup ortağın dava açmadan önce müdürlerin yetkilerinin sınırlandırılması ya da kaldırılması için genel kurul nezdinde bir girişimde bulunmasına gerek yoktur. Bu hususta doktrinde görüş birliği bulunmaktadır (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.205). Aksi düşünce kanunda yer almayan bir şartla ortağın mutlak hakkının kullanılmasının zorlaştırılması anlamına gelir ki buna onay verilmesi olanaksızdır (Prof. Dr.Oruç Hami Şener, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.779). Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 18.09.2013 Tarihli 2013/11156 Esas 2013/15964 Karar sayılı kararı; “…Dava, şirket müdürünün temsil yetkisinin ihtiyati tedbir yoluyla kaldırılması istemine dair olup, mahkemece öncelikle şirket ortaklar kuruluna başvurulmadan böyle bir karar verilmesi mümkün olmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Ancak, 6102 Sayılı T.T.K.nın 630/2 maddesi gereğince şirket müdürünün temsil yetkisinin sınırlandırılması isteminde bulunulabilmesi için ORTAĞIN, ORTAKLAR KURULUNDAN TALEPTE BULUNMA YOLUNUN TÜKETİLMİŞ OLMASI ZORUNLULUĞU BULUNMAMAKTADIR. (Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul 2013, Sayfa 525) Bu itibarla, istemle ilgili diğer yasal koşulların bulunup bulunmadığını değerlendirmek suretiyle sonucuna göre karar vermek gerekirken salt açıklanan gerekçeyle istemin reddi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple davacılar yararına bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06.10.2015 Tarihli 2015/3070 Esas 2015/9972 Karar).

TTK.m.630/2’de yer alan müdürün azli istemine ilişkin limited şirket ortağına tanınmış bu bireysel dava hakkı, aynı zamanda çoğunluk tahakkümüne karşı her bir ortağın korunmasını da temin etmektedir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.205). Ortaklara tanınan bu hak sayesinde çoğunluk gücü de sınırlandırılmaktadır. Nitekim çoğunluğun gerek ortaklık sözleşmesiyle gerekse genel kurul kararıyla atamış olduğu müdürler, TTK.m.630/2 çerçevesinde haklı sebepler varsa ortaklardan birinin başvurusu üzerine mahkemece azledilebilmekte veya yönetim hakkı veya temsil yetkisi sınırlanabilmektedir. Eş söylemle ortağın başvurusu üzerine mahkeme, haklı sebepler varsa çoğunluk istemese bile ortaklık iç ilişkilerine kanundan dolayı müdahale edebilmektedir. Bu özelliği nedeniyle TTK.630/2’deki bu kuralın münferit durumlarda limited ortaklığın devamı bakımından esaslı bir öneme sahip olduğu anlaşılmaktadır. TTK.m.630/2’deki bu düzenleme şirkette çoğunluğa sahip olmayan ortaklar yönünden bir teminat niteliğine de sahiptir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2017, s.777 ; Yargıtay 11.Hd. 06.10.2015 T. 2015/3070 E. 2015/9972 K.).

Önemi gereği tekraren belirtmek gerekir ki limited şirketlerde müdür, ortaklıkta oy çoğunluğuna sahip, bu nedenle TTK.m.630/1’e göre oy çokluğu sağlanamadığından görevden alınamıyor veya yetkileri sınırlanamıyorsa TTK.m.630/2’de sayılan haklı sebeplerin varlığı halinde azil davası aracılığıyla görevden alınabilmekte, bu yönüyle ilgili düzenleme kritik önem arz etmektedir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, s.449). Bu çerçevede yasa koyucu tarafından haklı sebeplerin varlığı halinde genel kurul kararı alınamayan durumlarda şirket ortaklarının mağduriyet yaşamasının engellenmesi amacıyla ortaklara bu davayı açma hakkı tanınmıştır (Dr.Çağlar Doğu ARAS, Şirketler Hukuku Şerhi, s.4804). Burada ilgili şirket hakkında fesih ve tasfiye davası açılmış olmasının, ilgili müdürlerin azlinin dava edilmesine engel olması da söz konusu değildir. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.06.2010 Tarihli 2008/11854 Esas 2010/6715 Karar sayılı kararında; “…Davacı ile davalı K3'in ortağı olduğu dava dışı F3 … Yazılım ve F1 Hizmetleri Ltd Şti hakkında fesih ve tasfiye davası açılmış olması, şirketin müdürü olan davalı K3'in müdürlük görevinden azlinin istenmesine engel değildir. Mahkemece, F3 Bilgisayar Yazılım ve F1 Hizmetleri Ltd Şti'nin müdürü olan davalı K3'in müdürlük görevinden azlini gerektirdiği yönündeki davacı ortağın iddiaları üzerinde durularak, ileri sürülen nedenlerin “muhik sebep” sayılıp sayılmayacağı ve dolayısıyla müdürlük görevinden azlinin gerekip gerekmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekirken, bu konuda bir inceleme yapılmadan bu talebin de reddedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Son olarak TTK.m.630/2’den kaynaklı azil davası, TTK.m.4/1-a ve m.5 hükmü uyarınca ticari dava sayıldığından Asliye Ticaret Mahkemelerinin görev alanına girer. Dolayısıyla görevden alma istemli bu davalar asliye ticaret mahkemesinde açılır. Yetkili mahkeme bakımından ise TTK.m.630/2 hükmünde yetki kuralı belirtilmediğinden HMK.m.6 hükmü uygulanır. Bu çerçevede yetkili mahkeme yönünden azil davaları, genel yetkili mahkeme olan şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılır. Nitekim HMK.m.14/2 hükmündeki kesin yetki kuralından da bu sonuca ulaşılmaktadır (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.177 ; Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.215 ; Aynı yönde Yargıtay Onursal Daire Başkanı Gönen ERİŞ, Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt-3, 2.Baskı, s.3542). Ayrıca müdürün azli istemli bu davalarda TTK’nın 1521.maddesinde yer alan “Ticaret şirketlerinde, ortakların veya pay sahiplerinin şirketle veya birbirleriyle şirket ortaklığından veya pay sahipliğinden kaynaklanan davalarda veya şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, müdürleri, tasfiye memurları ya da denetçilerine karşı açılacak davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmü gereği basit yargılama usulü uygulanır (Doç. Dr. Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.216). Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 28.04.2016 Tarihli 2015/10670 Esas 2016/4851 Karar sayılı ilamında da aynı husus vurgulanmıştır.

SONUÇ OLARAK; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2.maddesinde, limited şirketlerde her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde, şirket müdürlerinin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasını ya da sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda limited şirketlerde her ortak münferiden, müdür ya da müdürlerin azli davasını açma hakkına sahiptir. Tüm bu hususlarla birlikte limited ortaklık ortağının bu haktan vazgeçmesi mümkün olmadığı gibi, ortaklık genel kurulu kararıyla da bu hakkın ortağın elinden alınması olanaklı değildir. Zira TTK.m.630/2 hükmü emredici nitelikte bir hüküm olup müdürün azli davası açma hakkını ortağın elinden alan genel kurul kararları butlanla batıldır. TTK.m.630/2 kapsamında limited şirket müdürlerinin azli davasında husumet yalnızca azli istenen müdürlere yöneltilir. Bu davanın şirket müdürleriyle birlikte şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesine gerek yoktur. TTK.m.630/2’ye göre ortakların haklı sebeplerin varlığı halinde limited şirket müdürlerinin azli için mahkemeye başvurabilmesi için dava açılışı öncesinde şirket genel kuruluna başvuruda bulunma zorunluluğu da yoktur. Son olarak bu davalar, TTK.m.4/1-a ve m.5 hükmü uyarınca ticari dava sayıldığından Asliye Ticaret Mahkemelerinin görev alanına girer.