GİRİŞ
İş kazaları bireysel ve toplu iş hukukuna ilişkin kanun hükümlerinde tanımı yer almazken, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda hüküm altına alınmıştır. Hangi durumlar da yaşanan kazanın iş kazası olup olmadığı kanunen düzenlenmiş Yargıtay kararlarında da yerleşik bir hal almıştır.
1. İŞ KAZASI NEDİR?
Doktrinde genel olarak baskın olan görüşe göre “İşin yarattığı rizikoların neden olduğu tüm kazalar iş kazasıdır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Türk hukuk sisteminde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında iş kazası;
“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay” olarak hüküm altına alınmıştır. Bu hükümle işçinin hangi hallerde geçirdiği kazanın iş kazası olduğu belirtilmiştir. Sigortalının geçirdiği kazanın kanunda düzenlenen şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleme yetkisi sigorta müfettişlerine verilmiştir. Sigorta müfettişleri kazayı inceleyip rapor düzenleyerek kazanın iş kazısı olup olmadığına karar verirler[1].
Hükümden anlaşıldığı üzere iş kazalarının unsurları ;
a- Bir kazanın (zararlandırıcı olay) meydana gelmesi,
b- Kazaya maruz kalanın sigortalı olması,
c- Kaza sonucunda sigortalının ruhen veya bedenen engelli hale gelmesi,
d- Kaza ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağı bulunması ve kazanın maddede
belirtilen (md. 13/1(a)’dan (e)’ye kadar sayılan) hallerden birine uygun olarak gerçekleşmesidir[2]. Kanunda belirlenen bu şartların her birinin tek başına gerçekleşmesi, olayın iş kazası sayılması için kanun koyucu tarafından yeterli görülmüştür. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına bakıldığında da bu yönde kararlar verdiği görülmektedir[3].
Özetlemek gerekirse; Türk hukukunda bir olayın iş kazası sayılabilmesi için; a) Yaşanmış bir olayın olması, b) Olaya maruz kalan işçinin sigortalı çalışan olması, c) Olaya maruz kalan sigortalının hemen veya sonradan ruhen veya bedenen engelli hale gelmesi, koşullarının bir arada gerçekleşmesi ve bu koşulların yanı sıra 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (a)-(e) bentleri arasında sınırlı sayıda sayılmış hallerden en az birinin gerçekleşmesi iş kazası sayılması için gerekli ve yeterlidir.
2. İŞVEREN YÖNÜNDEN İŞ KAZALARI
Yargıtay kararlarında genel olarak iş kazasından dolayı işverene karşı açılan maddi tazminat davaları;
- SGK tarafından yapılan yardımlar
- SGK tarafından bağlanan gelirlerle karşılanmayan zararların giderilmesi olarak yürütülür[4].
İş kazasının konu olduğu davalarda işverenlerce yapılması gereken; öncelikli olarak işverenler kazanın olduğu yerdeki yetkili kolluk kuvvetlerine derhal bildirip sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumuna en geç kazadan sonraki 3 gün içinde bildirimde bulunmalıdır. SGK yaşanılan kazanın iş kazası sayılıp sayılmayacağını araştırır ve kurumdan gelir bağlanıp bağlanamayacağına karar verilmektedir. Kurum dışında işverenler üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği zaman bazı yaptırımlarla karşılaşmaları söz konusudur.
A. İŞ KAZALARINDA İŞVERENİN HUKUKİ SORUMLULUĞU
İş kazalarında işverenin hukuki sorumluluğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu farklı görüşler şu şekilde ifade edilebilir: 1) İş kazalarında işverenin haksız fiil sorumluluğu bulunmaktadır. 2) İş kazalarında sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan sorumluluk bulunmaktadır.
a) İş Kazalarında Haksız Fiil Sorumluluğunun Bulunduğu Görüşü
Öğretide bir görüşe, iş kazalarında işverenin sorumluluğunun hem haksız fiil hem de sözleşmeye aykırılığa dayandırılabilir, bu iki sorumluluk birlikte yarışabilir, bu nedenle iş kazalarında sorumluluğun salt haksız fiil sorumluluğuna dayandırılması mümkündür[5]. Ancak, haksız fiil sorumluluğuna gidildiğinde kusurun ispatının işçiye ait olması ve haksız fiilde zamanaşımının sözleşmeye aykırılığa göre daha uzun olması nedeniyle, iş kazalarında sorumluluğun sözleşmeye aykırılığa dayandırılmasının daha lehe olacağı ifade edilmektedir[6]. Kusursuz sorumluluk yoluna gidilebilecek durumlarda, sorumluluğun haksız fiile dayandırılması işçinin daha lehinedir. Çünkü, bu gibi durumlarda, işçinin kusuru ispat sorunluluğu bulunmamaktadır. İşveren kusursuz olduğunu ispatlayarak sorumluluktan kurtulamayacaktır. Sonuç olarak haksız fiile dayalı işverenin sorumluluğun unsurları şunlardır: 1) İşverenin sorumluluğunu doğuracak haksız bir fiilin bulunması, 2) Bir zararın meydana gelmesi, 3) Haksız fiil ile meydana gelen zarara arasında nedensellik bağının bulunması, 4) Ortaya çıkan haksız fiili gerçekleştiren kişinin kusurlu olması gerekir.
b) İş Kazalarında Sözleşmeye Aykırılıktan Kaynaklanan Sorumluluk Bulunduğu Görüşü
Öğretide bir görüşe göre, işverenin iş kazalarındaki sorumluluğu, işverenin hizmet akdinin veya kanunların kendisine yüklediği sorumluluğunu kasten veya ihmalen yerine getirmemesine dayanır[7]. Bu görüşü savunan yazarlara göre, iş güvenliği önlemlerine uyulmayarak iş kazalarına neden olunan durumlarda, iş güvenliği önlemlerine uymayan kişiler, işverenin işçiyi gözetme borcuna aykırı hareket ettiği gerekçesiyle sorumlu tutulmaktadırlar[8]. İşverenin sözleşmeye dayanan sorumluluğun dayanağı olan işçiyi gözetme borcunun kanuni dayanakları; İş sözleşmesi ve Borçlar Kanunu m. 332, 4857 sayılı İş Kanunu mülga m. 77[9], İş ve Güvenlik Kanunu ve ilgili yönetmeliktir. Yargıtay, iş kazalarında haksız fiile dayanan görüşünü terk etmiş, onun yerine, işçinin daha lehine olan sözleşmeye dayalı sorumluluğu esas almaya başlamıştır.
c) İş kazalarında kusura dayalı sorumluluk
İş yerinde meydana gelen iş kazalarından dolayı işverenin (ve diğer sorumluların) hukuki sorumluluğuna gidilebilmesi için, işverenin (ve diğer sorumluların) kusurlu olması gerekir. Bu nedenle, iş kazalarında hukuki sorumluluk, kusura dayalı bir sorumluluktur. Çünkü, Türk hukuk sisteminde özel bir istisnai düzenleme bulunmadığı müddetçe, hukuki sorumluluk kusura dayalı bir sorumluluktur. İş kazalarında, kusursuz sorumluluğun kabul edilmesine yönelik özel bir istisna hükmü bulunmamaktadır[10].
Öğretide Akın’a göre, Yargıtay son kararlarında ilke niteliğine getirdiği görüşlerinde iş kazalarında kusura dayalı sorumluluğu kabul etmektedir. Yargıtay bu kararlarında iş sözleşmesine dayanan işçiyi gözetme borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluk yoluna gitmektedir[11]. İşçi, iş kazası nedeniyle tazminat istediği zaman, işverenin yükümlülüklerini yerine getirmediği ispat etmekle yükümlüdür. İşveren iş kazasından dolayı sorumluluktan kurtulabilmesi için, kanunda ve sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ispat etmekle yükümlüdür.[12]
İşverenin kanunlarda belirlenen yükümlülüğüne uymaması, kusurlu davranışının varlığını kabulde bir ölçüt olarak alınmaktadır. Ancak, işverenin yükümlülüğü, sadece kanunlarda belirlenen yükümlülük ile sınırlandırılmamalıdır. Kanunlarda yazılı olmamakla birlikte, teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı önlemlerin alınmaması da işverenin kusurlu davranışını oluşturur. Her zaman sadece işverenin kusurundan bahsedilmez. İhtimaller dahilinde bakacak olursak ;
I. İşveren tamamen kusurlu ise, işçi kusursuz olması halinde; sorumluluk tamamen işverenin üzerinde olacaktır.
II. İşveren ve işçi kısmen kusurlu olması halinde; iş kazası hem işçi hem de işveren tarafının kusuru sebebiyle meydana gelmiştir. Diğer bir ihtimalle meydana gelen sonucun daha da ağırlaşmış olması, iki tarafında kusurlarının birleşmesiyle oluşmuşsa böyle bir durum da hem işçi hem de işveren kusuru kadar sorumlu olacaktır[13].
III. İşveren tamamen kusursuz, işçi tamamen kusurlu olması halinde eğer kusura dayalı sorumluluk benimsenirse işveren sorumlu olmayacaktır. Eğer kusursuz sorumluluk benimsenirse, işveren sorumlu olacaktır. İş kazasının meydana gelmesinde işçi tamamen kusurlu ise, illiyet bağı kesileceği için, işveren sorumlu olmayacaktır[14].
IV. İşveren tamamen kusursuz üçüncü kişinin tamamen kusurlu olması halinde illiyet bağı kesilmiş olur. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusurlu ve kusursuz sorumluluk yoluna gidilemez[15].
V. İş kazası, işveren ile üçüncü kişinin ortak kusurları olması halinde, her iki taraf da kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Kusura dayalı sorumluluğun kabul edilmesi halinde, işveren ve diğer sorumlu kişiler, iki durumda sorumluluktan kurtulabilirler. Bu iki durum şu şekilde ifade edilebilir: 1) Somut olayda, kusurun bulunmadığının tespiti veya 2) Nedensellik bağının kesilmesi[16].
B. İŞ KAZALARINDA İŞVERENİN CEZAİ SORUMLULUĞU
Herkes gerçekleştirdiği fiillerden cezaların şahsiliği gereğince kast veya ihmalinden bizzat sorumludur. Bununla beraber kusur sorumluluğuna ceza hukuku doğrultusunda bakacak olursak; iş kazası neticesinde işçi ölümü veya yaralanması gerçekleşmişse, kusuru tespit edilen işveren Türk Ceza Kanunlarına göre cezalandırılacaktır. Kusur ceza hukukunda kast ve taksir şeklinde ikiye ayrılır. İşverenin kusuru taksir şeklinde değerlendirilecektir. Şöyleki; tedbirsizlik, özensizlik ve dikkatsizlik şeklinde yorumlanacaktır. İncelenmesi gereken işverenin sorumluluğunu yaşanmış olan iş kazasında taksirle öldürme ve taksirle yaralama suçlarının oluşup oluşmadığı dikkate alınacaktır. Dikkat edilmesi gereken hususların başında TCK m89’da düzenlendiği üzere bilinçli taksir halinde suçun şikayete bağlı olmaktan çıkacağı hususudur. Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir söz konusu olup suçun şikayete bağlı olmaktan çıkmasının yanında ceza artırımıyla da karşılaşılması gündeme gelecektir. Taksirle işlenen suçlarda hapis cezası verilmesi yerine işverenin kusuru göz önünde bulundurularak hakim takdiri ile adli para cezasına çevrilebilecektir. Hakim kusur durumunu göz önünde tutmak için gerektiğinde ki uygulama da olay yerinde inceleme ve keşif yapılması suretiyle bilirkişi raporu alarak işverenin kusurunu tespit edebilecektir.
Taksirle yaralama suçu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253’üncü maddesi doğrultusunda uzlaşma kapsamındadır. İşverenin iş kazası sonucu işçinin uğramış olduğu zararı gidermesi şartıyla, işveren ve işçinin uzlaşma yoluna gitmesi mümkündür. Böylece dava açılmadan uyuşmazlık çözümlenmiş olacaktır.
3-İŞÇİLERİN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
İşçiler sağlık ve güvenliklerini etkileyebilecek tehlikeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği kuruluna, kurulun bulunmadığı yerlerde ise işçiler işveren veya işveren vekiline
bildirimde bulunarak durumun tespit edilip ve gerekli tedbirlerin alınmasını talep etmelidirler. Bu noktada işçiler, iş yerlerinde olması gereken iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin amaç ve usulleri konusunda bilgilendirilmelidirler. İşçiler, işverene karşı yükümlülükleri saklı kalmak şartıyla iş yerinde sağlık ve güvenliğinin korunması ve geliştirilmesi için; iş yeri hekimi, işveren veya işveren vekili tarafından verilen iş sağlığı ve güvenliği hakkındaki talimatlara uymakla yükümlüdür. Bununla birlikte iş sağlığı ve güvenliği konularına ilişkin çalışmalara, sağlık muayeneleri hakkında yapılacak bilgilendirmelere katılıp bilgi edinme yükümlülükleri söz konusudur. İşçinin uğraşmış olduğu işiyle alakalı makine ve tesisat malzemelerini verilen emir ve talimatlar doğrultusunda ve amacına uygun olarak kullanmakla yükümlüdürler.
4- İŞ KAZALARINDA YAPILMASI GEREKEN İDARİ İŞLEMLER
İş kazasına uğramış olan işçiye derhal gerekli her türlü sağlık yardımları yapılmalıdır. Ardından yaşanmış olan iş yeri kazası derhal kolluk kuvvetlerine haber verilmelidir. İş yeri kaza raporu düzenlenip olaya şahit olan varsa , şahitlerin ifadeleri alınıp tutanağa geçirilmelidir. Kaza ile ilgili kurumlara , SGK’ ya en geç kazayı takip eden 3 gün içinde bildirimde bulunulmalıdır. Devamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüğüne bildirim formu ile birlikte en geç 3 iş günü içinde haber verilmelidir. Kaza ile ilgili işçi hakkında dosya hazırlanır. İş kazası ile ilgili evraklar burada muhafaza edilmelidir. Dosyada bulunması gerekenler;
- İşçinin sigortalı olduğuna yönelik işe giriş bildirgesi
- İşçinin sağlık raporu
- Kaza tarihinden önceki 4 aya ait ücret hesap pusula sureti
- İşçi çizelgesi
- Eğitim belgesi ile diğer sertifikalar ve kişişel koruyucuları teslim belgeleri yer alır[17].
5- İŞ KAZALARININ BORÇLAR KANUNU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
A-Genel Olarak
İşverenin işçiyi gözetme borcuna aykırı davranması sonucunda işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı bir zarar meydana gelirse, bu zarar sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine dayanılarak tazmin edilecektir (TBK m. 417). Bu durumda işçi TBK m. 112 vd. maddelerinde öngörülen hükümlere göre uğradığı zararın tazminini işverenden talep edebilecektir. Bununla birlikte işverenin iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle sözleşmeden doğan sorumluluğun doğumu için gerçekleşmesi gereken şartlar, bazı hallerde mevzuatımızdaki öngörülmüş başka sorumluluk hallerinin şartlarını da oluşturabilir. Esasında ortaya çıkan iş kazası veya meslek hastalığının Kanun’da kusursuz sorumluluk esasına dayalı bir düzenlemenin şartlarını oluşturması oldukça büyük bir olasılık taşımaktadır, zira belirtmek gerekir ki TBK m. 71’de de genel bir tehlike sorumluluğu ihdas edilmesi ile işverenin iş kazası ve meslek hastalığından doğan zararlardan sorumluluğunun niteliğine ilişkin tartışmanın zemini oldukça daralmıştır. Son olarak belirtmek gerekir ki, TBK’nın yeni 60. maddesi uyarınca, bir kişinin sorumluluğunun birden çok sebebe dayandırılabildiği hallerde hakim, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verecektir, meğer ki zarar gören aksini istemiş veya kanunda aksi öngörülmüş olsun.
B- Adam Çalıştıranın Sorumluluğu (TBK m. 66)
Hukukumuzda bazı hallerde işçinin veya destekten yoksun kalanların uğradıkları zararların işverenden kusursuz sorumluluk esasları çerçevesinde istenilmesi imkânı bulunmaktadır[18]. TBK m. 66 düzenlemesinde; adam çalıştıranın, çalışanının, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlü olduğu öngörülmüştür. Bu şartlar, adam çalıştıranın bir çalışanının kendisine verilen işin yapılması sırasında bir iş arkadaşına zarar vermesi halinde de gerçekleşmektedir. Bu madde kapsamında kusursuz sorumluluğun gündeme gelebilmesi için ne çalışanın ne de çalıştıranın kusurlu olması gerekmektedir [19]. İşverenin sorumluluktan kurtulmasının tek yolu, TBK m. 66/II ve III. fıkralarında öngörülen olguları ispat etmesidir[20].
C-Tehlike Sorumluluğu (TBK m. 71)
TBK m. 71’de, bir zararın önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden doğması halinde, işletme sahibinin ve varsa işletenin, bu zarardan kusursuz sorumlu tutulacağı düzenlenmiştir. TBK m. 71’de düzenlenen sorumluluk halinde, TBK m. 66/II ve III düzenlemesinden farklı olarak, işletme sahibinin ve işletenin kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulma imkânı da bulunmamaktadır. Tehlike sorumluluğuna ilişkin genel bir kuralın mevzuatımızda kabul edilmesiyle birlikte, artık bir iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle işverenin sorumluluğunun niteliği belirlenirken, zararın önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme faaliyetinden doğup doğmadığının göz önünde bulundurulması gerekecektir[21].
SONUÇ
506 sayılı kanunun 26. maddesindeki işverenin sorumluluğu için öncelikle iş kazası ve meslek hastalığının, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir hareketi sonucu olması gerekmektedir. Kanunda sınırlı olarak sayılan aykırı hareketler sonucunda Kurumca sigortalı veya hak sahibi kimselere yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanmış ise bu gelirlerin peşin sermaye değerini Kurum işverenden isteyebilecektir. Kurumun işverenden isteyebileceği miktarda dış tavan olarak da ifade edilen sınır, sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktardır. Genellikle dış tavan daha yüksek çıkmaktadır. Ancak istisnai durumlarda iş kazasının veya meslek hastalığının kişinin aktif çalışma döneminin sonlarında bulunduğu hallerde Kurumun bağladığı gelir dış tavandan daha fazla olabilmektedir. Uygulamada genel olarak dış tavanın Kurumun bağladığı gelirin peşin sermaye değerinden yüksek çıkması nedeniyle gelirlerde meydana gelen artışlar, dış tavan sınırı tükeninceye kadar Kurum tarafından açılan rücu davalarıyla işverenden istenmektedir. 1.7.1994 günlü, E. 1992/3, K. 1994/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu sorumluluk, dış tavan sınırında kalmak koşulu ile kanun, kararname ve katsayı değişiklikleri nedeniyle yapılacak artışların da istenebileceği şeklinde genişletilerek yorumlanmıştır. İşverenin kanunda sınırlayıcı olarak sayılan hukuka aykırı davranışları nedeniyle sorumlu tutulması, sigortalıların iş kazalarından ve tehlikelerden korunması için gerekli önlemlerin alınması amacına hizmet etmektedir. Ancak bu sorumluluğu iş kazası ve meslek hastalığına uğrama eyleminden bağımsız olarak kusursuz sorumluluğa benzer nitelikte gelirlerde kanun, kararname ve katsayı değişiklikleriyle meydana gelen artışları kapsayacak şekilde genişletmenin hakkaniyet ilkesiyle bağdaşmadığı açıktır. Üstelik 26. madde sınırlayıcı bir anlatımla işverenin kastından dolayı sorumluluğu benimsemiştir[22].
-------------------------------
[1] Nevzat Erdağ, İş Hukukunda Önemli Konular, Bilge Kitabevi, Gözden Geçirilmiş 3., Ankara 2017, s. 334
[2] Sosyal Güvence Dergisi, yıl:6, sayı:11, sy114
[3] bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 13.10.2004, 2004/21-529 Esas, 2004/527 Karar
[4] Y.21.H.D. E: 2008/20034 K: 2009/3026 T: 03.03.2009
[5] BAYCIK, Gaye; İnşaat İş Yerlerinde İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu, 5-6 Ekim 2007, Ankara, s. 59.; AKIN, Levent; İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları, Çimento Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu Tebliğleri Kitabı, 2008, s. 53.
[6] BAYCIK; İnşaat İş Yerlerinde İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, s. 59.; AKIN, Levent; İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları s. 53
[7] AKIN; İşverenin İş Kazasından Doğan Sorumluluğu; s. 40.; İNCİROĞLU, Lütfi; İş Sağlığı Ve Güvenliğinde İşçi Ve İşverenin Hukuki Ve Cezai Sorumlulukları, İstanbul, 2008, s. 92.
[8] AKIN, Levent; İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları, s. 51.
[9] AKIN; İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları, s. 51.; 4857 sayılı İş Kanunu, m. 77, 20/6/2012 tarihli 6331 sayılı İş ve Güvenlik Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.
[10] AKIN, İşverenin İşçiyi Gözetme Borcundan Doğan, s. 26, 27.
[11] AKIN, Levent; İş Kazsından Doğan Tazminat Davalarında İşveren Kusurunun Belirlenmesinde Ölçüt, Çimento İşveren Dergisi, Cilt 27, Sayı 6, Kasım 2013, s. 45. Yazar da kusura dayalı sorumluluk görüşünden yanadır. [
[12] AKIN; İşverenin İş Kazasından Doğan Sorumluluğu; s. 40, 41.; AKIN; İşveren ve Vekillerinin Hukuki, İdari ve Cezai Sorumlulukları, s. 52.; BAYCIK; İnşaat İş Yerlerinde İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, s. 58. Önemle belirtmek gerekir ki, İş Kanunu mülga m. 77, 20/6/2012 tarih ve 6331 sayılı kanunun 37. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
[13] İNCİROĞLU; İş Sağlığı ve Güvenliğinde İşçi ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları, s. 96
[14] İNCİROĞLU; İş Sağlığı ve Güvenliğinde İşçi ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları, s. 98
[15] EREN; Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Aşısından, s. 80. Yazar, iş kazalarında kusursuz sorumluluk görüşünü benimsediği için, işverenin kusursuz olması halinde de, sigorta kurumunun işçiye tam ödeme yapmadığı durumlarda, işveren arta kalan miktardan sorumlu tutulmalıdır.; İNCİROĞLU; İş Sağlığı ve Güvenliğinde İşçi ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları, s. 97, 98.
[16] OĞUZMAN; İşverenin sorumluluğu, s. 338
[17] http://www.nevzaterdag.com./is-kazasi-ve-sorumluluklarimiz-hakkinda-bilmemiz-gerekenler/(Erişim Tarihi 08/07/2019)
[18] Süzek, a.g.e., s.420
[19] İBK, T. 27.3.1957, E. 1957/1, K. 1957/3, (Çevrimiçi), www.kazanci.com, 29.11.2012; HGK, T. 12.11.2003, E. 2003/21-673, K. 2003/641, (Çevrimiçi), www.kazanci.com, 29.11.2012.
[20] Bu fıkralarda sorumluluktan kurtuluş kanıtı getirilmesine imkan tanınmasının düzenlemeyi tipik bir kusursuz sorumluluk hali olmaktan uzaklaştırdığı yönüne bkz. Sanlı, a.g.m., s. 66.
[21] Süzek, a.g.e., s. 423. bkz. Kemal Oğuzman/ Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.2, 6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu’na Göre Güncellenip, Genişletilmiş 10. Bası, İstanbul, Vedat, 2013, s. 248; Sevimli, a.g.m., s. 132.