2018 yılında İmar Barışı adı altında yapılan yasal düzenleme ile 31.12.2017 tarihinden önce yapılan izinsiz yapılar için Yapı Kayıt Belgesi alınarak yapılan inşaatın olumsuz hukuki sonuçlarından kurtulma imkanı getirilmişti. Nitekim çok sayıda yurttaş ilgili düzenlemenin getirdiği haktan yararlanarak kapsam dahilindeki yapıları için Yapı Kayıt Belgesi almıştı.
Zaman içerisinde alınan bu Yapı Kayıt Belgelerinin bir kısmının çeşitli gerekçelerle iptal edildiğini görüyoruz. Bu hallerden biri yapı kayıt belgesine konu taşınmazın bir kısmının 31.12.2017 tarihinden sonra yapılmasına rağmen tamamı için Yapı Kayıt Belgesi alınması, bir diğeri ise yine yapı kayıt belgesine konu taşınmaza yapı kayıt belgesi alındıktan sonra ilave inşaat yapıldığının tespit edilmesidir. Bu iki durumda da yapı kayıt belgesinin içeriğine aykırı inşaat yapının tamamını değil bir kısmını oluşturmasına rağmen iptal işlemi yapı kayıt belgesini tümüyle iptal etmektedir.
Bu iptal uygulamaları açık bir hukuki düzenlemeden değil yorum veya takdir hakkının tartışmalı bir şekilde kullanılmasından kaynaklandığından idari uygulamada bir yeknesaklık bulunmamaktadır. Dolayısıyla aynı durumdaki yurttaşlar farklı idari uygulamalar sebebiyle farklı sonuçlarla karşılaşmaktadır. Daha açık söylemek gerekirse aynı yasal düzenlemeden aynı maddi koşullar çerçevesinde yararlanmış olan bazı kişilerin yapı kayıt belgeleri iptal edilerek bu kişiler yıkım ve para cezalarına maruz bırakılmakta buna karşın aynı durumdaki bazı yurttaşlar emlak zengini olmaktadır.
Yargı kararlarında bu tip durumlarda yapı kayıt belgesinin tamamen mi yoksa kısmen mi iptal edilmesi gerektiğine ilişkin farklı sonuçlara ulaşılmıştır.
Aşağıda kısmi iptal gerektiren bu iki durumla ilgili yargı kararlarına yer vereceğiz.
31.12.2017 TARİHİNDEN SONRA YAPILDIĞI AÇIKÇA ORTAYA KONULAMAYAN YAPILARA AİT YAPI KAYIT BELGESİ İPTAL EDİLEMEZ
Yapı Kayıt Belgesinin iptali bir idari yaptırımdır. Ve idarenin bir yaptırım uygulayabilmesi için tereddüte yer bırakmayacak şekilde; somut, net, ayrıntılı bir tespit yapması gerekir. Maddi gerçeği ortaya koyan net bir tespit idari yaptırımın ilk şartıdır:
“Bu durumlara göre, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinde, inşaat halindeki yapılarda 31/12/2017 tarihi itibari ile bitmiş olan kısımlar için ilave inşaat alanı ihdas etmemek şartı ile yapı kayıt belgesi verileceği ve yapı kayıt belgesi verilen kısımların eksik inşaat işlerinin tamamlanabileceği belirtilmiş olup, yapı kayıt belgesine konu 5. katın 31.12.2017 tarihinden sonra yapıldığı açıkça ortaya konulamadığından yapı kayıt belgesinin iptaline ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” (Adana BİM, 2. İDD, E. 2020/271 K. 2020/121 T. 20.10.2020)
YAPI KAYIT BELGELİ TAŞINMAZA EKLEMELER YAPILDIĞININ TESPİT EDİLMESİ
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki İmar Barışı olarak bilinen 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesinde ve Yapı Kayıt Belgesi Tebliğinde; “yapı kayıt belgesi alındıktan sonra ruhsatsız ilave yapılması” şeklinde bir iptal sebebi bulunmamaktadır.
Yapı Kayıt Belgesi alındıktan sonra ruhsatsız ilave yapılmış ise, bunun müeyyidesi 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddeleri uyarınca yıkım ve para cezası verilmesidir. Böyle bir durumda dahi, yapının tamamı için değil sadece ilave ruhsatsız kısım için yıkım ve para cezası verilebilir.
Bu durumda, davalı idarece 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış olan ve yapı kayıt belgesi ile uyumlu olan kısımlar hariç tutulmak suretiyle sadece 31.12.2017 tarihinden sonra inşa edildiği somut olarak kanıtlanan yapı kısımları açısından yapı tatil tutanağı düzenlenmesi ve ancak bu kısımlar hakkında idari para cezası uygulanması mümkün iken, yapının tamamı hakkında düzenlenen yapı tatil tutanağı esas alınarak idari para cezası verilmesine ilişkin dava konusu belediye encümeni kararında hukuka uyarlık, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir. (İstanbul BİM, 5. İDD, E. 2020/926 K. 2020/1590 T. 13.10.2020)
‘’Yapı kayıt belgesinin incelenmesi istemiyle yapılan başvuru üzerine yapı kayıt belgesinin, yapının 31.12.2017 tarihinden önce yapılmış olan kısmı için geçerli olduğu, yapının eski haline getirilmesinin sağlanması gerektiğinin davalı idareye bildirildiği göz önüne alındığında, 3194 sayılı Kanunda belirtilen usule uygun, somut, ayrıntılı ve gerekçeli tespitler içermeyen yapı tatil tutanağında hukuka uyarlık, Mahkeme kararında sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmamaktadır.'' (Samsun BİM, 2. İDD, E. 2020/154 K. 2020/404 T. 11.6.2020)
Bu çerçevede 1984 yılında 2981 sayılı Kanunla getirilen İmar Affı düzenlemesi kapsamında Danıştay kararlarının kazanılmış hakların dikkate alınarak korunduğunu ve toptancı bir yaklaşım sergilenmediğini hatırlamakta fayda bulunuyor. (Bkz. Danıştay 14. Dairesinin 26.04.2016 tarih ve E:2014/6749, K;2016/3287; Danıştay 14. Dairesinin 01.04.2013 tarih ve E:2011/16129, K;2013/2319)
İmar Barışı düzenlemesinde bu iki hale ilişkin açık bir hüküm bulunmadığından idarelerin takdir yetkilerini kolaylıkla belgenin tamamının iptali yönünde kullanabildiği görülmektedir. Bu uygulamaların bir kısmı yargıya taşınmakta ve kimi durumlarda örneklerini verdiğimiz yönde kısmi iptal ve kısmi yıkım ve para cezası öngören kararlar çıkmaktadır. Bununla birlikte aksi yönde kararlarla da karşılaşılabilmektedir.
“Davacı tarafından ibraz edilen belgeler ile Jandarma tarafından tutulan tutanak ve eki fotoğraflar da dikkate alınarak yapının “kayıt altına alınan hali ile” 31.12.2017 tarihinden önce mevcut olup olmadığının, 31.12.2017 tarihinden sonra inşa edilen kısımları mevcut ise bu kısımlara yönelik ayrım yapılarak, 21.12.2018 tarihli, GHG83RS1 belge numaralı yapı kayıt belgesi hakkında, gerekirse kısmen iptal yolunda işlem tesis edilmesi gerekirken, yapı kayıt belgesinin tamamının iptali yolunda tesis edilen dava konusu işlemin“ usule ve hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir. (İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. İdare Dava Dairesi’nin 29.12.2020 tarih ve E:2020/1338, K:2020/2431)
“…İnşası devam eden yapıda 31.12.2017 tarihinden sonra yapılan eklemeler mevcut ise, bu durumun kesin olarak tespit edilmesi halinde sonradan yapılan kısımlara ilişkin olarak yapı kayıt belgesi verilmesine ilişkin mevzuat hükümleri ile hukuki dayanağının bulunması halinde 3194 sayılı Kanunun 32. maddesi hükümleri çerçevesinde işlem yapılabileceği, daha açık bir anlatımla yapının tamamı için verilen yapı kayıt belgesi hakkında, sadece 31.12.2017 tarihinden sonra yapılan kısımlar için iptal kararı verilmesi mümkün iken yapının 31.12.2017 tarihinden önce yapılan kısımlarını da içeren belgenin tamamının iptal edilmesinin” hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir. (Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesinin 03.07.2020 tarih ve E:2019/1134, K:2020/442)
Söz konusu yargı kararlarına neden olan sorunların ortaya çıkmasında daha öncede belirttiğimiz gibi idarenin yasal düzenlemedeki yaptırım kapsamını genişleten yorumlarıdır. Bu konudaki kafa karışıklığının bir örneği olarak idarenin en tepesinden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bildirdiği bir görüşten örnek verilebilir. 06.12.2019 tarihli bu yazıda Yapı Kayıt Belgesinin 31.12.2017 sonrası İmar mevzuatına aykırılıkları kapsayacak şekilde düzenlenmiş olması halinde belgenin geçerli kabul edilemeyeceği söylenmiştir. Ancak Yapı Kayıt Belgesi başvuruları sona erdiğinden belgenin hemen iptal edilmeyerek 31.12.2017 sonrasında yapılmış aykırılıkların giderilmesi için süre verilmesi, aykırılıkların giderilmemesi halinde belgenin tümden iptal edilmesi yönünde görüş bildirilmiştir.
SONUÇ:
İmar Barışına ilişkin yasal düzenlemede Yapı Kayıt Belgesinin yukarıda belirtilen hallerde tümden iptal edileceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Yapı Kayıt Belgesi İptalinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğinde herhangi bir şüphe yoktur. Dolayısıyla böyle bir müdahale ancak yasada yer aldığı takdirde hukuka uygun olabilir. Aksi takdirde müdahale mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğuracaktır.
İlgili yasal düzenlemede iptale sebebiyet verebilecek çeşitli durumlar düzenlenmişse de yukarıda saydığımız hallerin yorum yoluyla bu sebeplere eklenmesi de mümkün değildir. Zira söz konusu iptal halleri Yapı Kayıt Belgesi alınabilecek durumların istisnalarını teşkil eder ve istisnalar dar yorumlanmalıdır.
Bunun yanında söz konusu hallerin yapı kayıt belgesinin iptalinin gerekçesi sayılması bu aykırılık hallerine yönelik ölçüsüz bir yaptırım teşkil etmektedir. Zira kanuni düzenlemeye dayanarak alınmış olan Yapı Kayıt Belgesi ayrık sayılabilecek bir hukuki aykırılık nedeniyle tümden iptal edilmektedir.
Bu durum gerek 1984 sayılı İmar Affına bağlı uygulamalarla gerekse İmar Mevzuatından kaynaklanan uygulamalarla tutarsız bir görünüm arz etmektedir.
Yapı Kayıt Belgesinin iptalinin sonuçları dikkate alındığında bu yaptırımın ceza niteliğinde olduğunu iddia etmek mümkündür. Bu durumda hem suç ve cezanın kanuniliği ilkesi hem de cezanın suçla orantılı olması gerektiği ilkesi ihlal edilmiş olur.
En az bunlar kadar önemli olan başka bir husus da idari ve yargısal uygulamanın birliği meselesidir. Açık yasal düzenleme yokluğunda idarelerin birbirlerinden farklı işlemler yapması, bir bütün olarak idareye güveni zedelemektedir. Bu birliğin yargı organları tarafından da sağlanamaması hukuka ve yargıya olan güveni de zedeleyecektir.