Adalet ve Kalkınma Partisi T.B.M.M Grup Başkanlığı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 05.07.2023 tarihinde “ 6.02.2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” başlıklı kanun teklifi verilmiştir. İlgili teklifte toplumun önemli bir bölümünü ilgilendiren iki düzenleme dikkati çekmektedir. Bunlardan ilki memur maaş zammı düzenlemesi; ikincisi ise, motorlu taşıtlar vergisi mükelleflerine(deprem nedeniyle mücbir sebep ilan edilen 11 ildeki mükellefler müstesna) 2023 yılına mahsus tek seferlik 2023 yılı için tahakkuk eden MTV tutarı kadar ek MTV yükümlülüğüdür. Yazımızda, kanun teklifi ile ihdas edilmek istenen ek MTV’ nin anayasaya uygunluğu ve hukukilik kriteri değerlendirilecektir.

T.C. Anayasası’nın 2’nci, 13’üncü ve 35’inci Maddelerine Yönelik Değerlendirme;

Öncelikle belirtmek isteriz ki, vergilendirme mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin en yaygın görüldüğü alandır. Mülkiyet hakkı birey için sınırsız bir hak olmayıp, şartlarının oluşması durumunda sınırlandırılması mümkün olan bir haktır. Kuşkusuz bu sınırlamanın usulü ve yöntemi sınırlamanın hukukiliğini de ortaya koyacaktır. Bu nedenle vergilendirmeye yönelik düzenlemelerde ihdası önerilen verginin hukukilik vasfı; mülkiyet hakkına ve vergilendirmeye yönelik anayasal hükümlerinin anayasanın sözüne ve ruhuna uygun bir şekilde değerlendirilmesi suretiyle ortaya konulabilecektir.

T.C. Anayasası’nın 2’nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Hukuk devleti olmanın en başat unsurlarından birisi de hukuki güvenlik ilkesidir. Doktrinde yer alan yaygın görüşe göre, hukuki güvenlik ilkesi; iktisadi ve sosyal alana yönelik kuralların belirli ve öngörülebilir açıklıkta ve kesinlikte olması, bireyin buna bağlı olarak otoriteye güven duyması, otoritenin de bu güven duygusunu zedeleyecek belirsiz, öngörülemeyen, takdir yetkisini aşan keyfi kararları alamaması ya da düzenlemeleri yapamaması olarak ifade edilmektedir.

Anayasa Mahkemesinin 18.06.2013 tarih, Esas No: 2012/157 ve Karar No: 2013/79 sayılı kararında belirlilik ilkesi, “…yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.” şeklinde açıklanmıştır.

Anayasamızın 2’nci maddesinde belirtilen hukuk devleti olmanın ön koşullarından hukuki güvenlik ilkesinin vergilendirme rejimi açısından dikkate aldığımızda, vergilendirmek suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin bireylerin güven duygusunu zedeleyici ve iktisadi alandaki kararlarına yönelik çekince ve tereddüt oluşturan bir sonuç doğurmaması gerekmektedir.

Motorlu taşıtlar vergisinde vergiyi doğuran olay kanuna tabi araçların ilgili kütüğe ya da sicile kayıt ve tescili neticesinde doğmaktadır. Herhangi bir motorlu taşıtlar vergisi mükellefi ödemesi gereken vergi tutarına yönelik bilgi sahibidir. Sonuç itibarıyla araç üzerindeki vergi yükü bireyin araç tercihini belirleyen önemli bir kriterdir. Vergi yükü vergiye doğuran olayın gerçekleşeceği an da belirli ve sabittir. Daha sonra yapılacak düzenleme ile geçmişe yönelik ek verginin ihdası mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi hukuki belirlilikten yoksun kılmaktadır. Bu nedenle söz konusu verginin anayasaya uygunluğundan ve hukukiliğinden bahsedilemeyecektir.

T.C. Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13’üncü maddesinde, “ Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” , “Mülkiyet Hakkı” başlıklı 35’inci maddesinde, “ Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Madde metinlerinde ifade edildiği üzere, anayasa ile bireye tanınan bazı hakların sınırsız olmadığı ve anayasada belirtilen usule ve ilkelere bağlı kalmak suretiyle bazı hakların sınırlanabileceği veya kısıtlanabileceği ifade edilmektir. Mülkiyet hakkı da şartlarının oluşması durumunda sınırlanabilir ya da kısıtlanabilir bir haktır. Hakkın sınırlandırılmasına yönelik usul ve yöntemlerin ne olduğu ilgili maddede açıklanmıştır. Söz konusu açıklamalardan da görüleceği üzere mülkiyet hakkına getirilen sınırlama hakkın özünde belirtilen sebeplerle kanunla sınırlanabilirken bu sınırlamanın anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olmaması gerekmektedir. Ek MTV’ye yönelik teklif ve gerekçesini dikkate aldığımızda kanunilik ve kamu yararı şartının varlığından söz edecek olsakta sınırlamanın usul ve yönteminin, yukarıda detaylı bir şekilde gerekçelendirdiğimiz üzere anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olduğu kanaatindeyiz.

T.C. Anayasası’nın 73’üncü Maddesine Yönelik Değerlendirme;

T.C. Anayasası’nın 73’üncü maddesinde verginin kanunla konulacağı ve kaldırılacağı belirtilmektedir. Bir verginin miktarına yönelik yapılan düzenleme o vergiye yönelik ek mali yükümlülük sonucunu doğurduğundan ihdas edilen ek verginin kanunla yapılacağı hususu izahtan varestedir. Bununla birlikte bir verginin kanunla ihdas edilmesi o verginin hukukiliği açısından yeterli olmayacaktır. Verginin kanuniliği prensibi gereği, ihdas edilen verginin geçmişe etki edecek şekilde yürütülmesi hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik sorununu da gündeme getirecektir. Vergisel doktrinde ihdas edilen verginin geçmişe yönelik etkisinin, vergiyi doğuran olayın gerçekleşip/gerçekleşmemesi ve hukuki sonuçlarının doğup /doğmamasına göre farklı bir durum arz edeceği belirtilmiştir. İhdas edilen vergiye yönelik vergiyi doğuran olayın ve hukuki sonuçların gerçekleşmemiş olması halinde geriye yürümenin geçerli olduğu aksi durumda ise geçerli olmadığı ifade edilmiştir. Doktrindeki bu görüş Anayasa Mahkemesinin Esas No:2018/103 Karar No No: 2019/4 sayılı kararında[1], “ Kurumlar vergisi açısından hesap döneminin bitmediği bu sebeple de vergiyi doğuran olayın henüz gerçekleşmediği bir tarihte, ödenecek olan kurumlar vergisini etkileyecek şekilde bir değişiklik yapılması kanunların geriye yürütülmesi olarak nitelendirilemez.” şeklinde açıklanmıştır.  İlkesel olarak gerek doktrindeki görüşü gerekse de anayasa mahkemesi kararını doğru bulmadığımızı, bu anlayışın bireylerin iktisadi ve sosyal tercihlerine yönelik hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik sağlamayacağından bahisle sorunlu olduğunu ve mülkiyet hakkına bu şekilde bir müdahalenin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağını ifade etmek isteriz. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararına gerekçe gösterilen hususu dikkate aldığımızda, temel ölçütün vergiyi doğuran olay olduğunu, bu kabul de dahi ek mtv’ye yönelik teklifin vergi doğuran olaydan sonra gerçekleşmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğurduğu ilgili kararın içeriğinde anlaşılmaktadır.

T.C. Anayasası’nın 73’üncü maddesinde, kamu giderlerini karşılamak üzere herkesin mali gücü oranında vergi ödemekle yükümlü olduğu ifade edilmiştir. Bireye mali gücü oranında yüklenen bu sorumluluk esasında soyut bir nitelendirmedir. Dolaylı vergiler itibarıyla anayasal bu kriterin bir karşılığı bulunmamaktadır. Ancak özellikle bir servet vergisi olan motorlu taşıtlar vergisinde bu durum kısmen de olsa karşılık bulabilmektedir. Şöyle ki mükelleflerin ödemesi gereken motorlu taşıt vergisi aracın iktisadi değeri, motor gücü ve yaşına göre artış gösterebilmektedir. İktisadi olarak daha değerli olan motorlu taşıtlar daha fazla tutarda vergilendirilmektedir. Servetin bir unsuru olan bu değerler sahiplerinin mali gücünü yükselten bu unsurdur. Bu nedenle daha fazla vergilendirilmeleri anayasal hükmün bir sonucudur. Bu yönüyle değerlendirdiğimizde ihdas edilen ek mtv’nin mali gücü oranında vergilendirme ilkesi açısından tartışılabilir olduğunu belirtmek isteriz.

Sn. BATI[2], bir tür servet vergisi mahiyetinde olan ek vergi için tek kriterin sadece MTV kapsamındaki bir araca sahip olunması olduğunu, bu kişilerin sahip olduğu ekonomik değerlerin dikkate alınmadığını bu nedenle ek mtv öneren teklifin mali gücü oranında vergilendirme açısından sorunlu olduğunu savunmaktadır. Söz konusu görüşe teorik açıdan yakın olmakla birlikte bir an için ek mtv’nin hukuki olduğu kabulünde ek motorlu taşıtlar vergisine yönelik ödenmesi gereken tutarların kişilerin sahip oldukları değerler bakımından farklılık arz ettiğini, iktisadi açıdan daha değerli araçlar sahiplerinin daha yüksek vergi tutarı ödediği bununda mali gücü oranında vergilendirme ilkesi açısından bir kıstas olarak kabul edilebileceğini de belirtmeliyiz.

Sonuç olarak; 11 ilimizi etkileyen deprem yaralarını sarmak gerekçesiyle ihdas edilen ek mtv’ye yönelik mali yükümlülüğün meşru amaç ve mali gücü oranında vergilendirme ilkeleri açısında tartışılabilir kabul etmekle birlikte vergilendirme üzerinden mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olamayacağını, hakka getirilen sınırlamanın hukuk devletinde olmazsa olmaz ilkelerden hukuki güvenlik ilkesine uygun olması gerektiğini, buna bağlı bağlı olarak hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik vasfını taşıması gerektiğini, bu vasfı bulunmayan ve ek mtv ihdas eden kanun teklifinin anayasanın 2’nci, 13’üncü 35’inci ve 73’üncü maddelerine aykırılığı ve buna bunun tabii bir sonucu olarak hukuka aykırılığının gündeme gelebileceğini, yazımıza konu hususa ek olarak vergi kanunlarının geçmişe yürütülmesine yönelik olarak hâkim anlayışın hukukun temel ilke ve esasları karşısında izaha muhtaç olduğunu ifade etmek isteriz.

KAYNAKÇA

[1] https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/ek-mtv-nin-anayasa-ya-aykiriligi-sorunu,40681

[2] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/03/20190314-13.pdf