3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu kapsamında; 12.maddesinin dördüncü fıkrasının (ç) bendinde yer alan düzenlemeye yönelik Anayasa Mahkemesi tarafından verilen 14.03.2024 tarihli ve 2024/26 Esas, 2024/83 Karar sayılı iptal kararı, 18.04.2024 tarihli ve 32521 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
İptale konu “Başarı gösteremeyenler ve ceza alanlar” başlıklı 12.maddenin dördüncü fıkrasının (ç) bendinde yer alan düzenleme iptal kararından önce “ Taksirli suçlar nedeniyle altı ay veya daha fazla süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olanların…” şeklinde olup, uzman erbaşların sözleşmelerinin feshine sebep olan hallerden biri olarak tanımlanmaktaydı.
İptal kararından önceki durumda bir uzman erbaş, taksirli olarak işlediği bir suçtan dolayı -örneğin taksirle yaralama- altı ay veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı bir ceza aldığında sözleşme süresine bakılmaksızın sözleşmesi feshedilmekte ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilmekteydi.
Antalya 4.İdare Mahkemesi tarafından itiraz sonucunda, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunun 12.maddesinin Anayasa Mahkemesinin dördüncü fıkrasının (ç) bendi, “Suçun taksirle işlenmesinde kasıt unsurunun bulunmadığı ve failin suçun neticesini öngörmesinin veya istemesinin söz konusu olmadığı, uzman erbaşların taksirli bir suçtan mahkum olmasının bu kişilerin milli güvenliğin sağlanmasına yönelik olarak yürüttükleri kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yerine getirebilmesine yönelik olumsuz bir etki doğurmayacağı, bu itibarla bireylerin hayatın olağan akışı içerisinde kasıt olmaksızın gerçekleştirdikleri eylemlerden dolayı belirli bir kamu hizmetinde bulunmalarına son verilmesinin görevin niteliğinden kaynaklanan bir sınırlama olmadığı ve anayasal bağlamda meşru bir amacının bulunmadığı” gerekçesi ile iptal edilmiştir.
İptal kararı ile, taksirli bir suç işleyen uzman erbaşın yapılan yargılaması sonucunda (ceza miktarının önemi olmadan) aldığı hürriyeti bağlayıcı ceza nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden sözleşmesi feshedilmeyecek ve ilişiği kesilemeyecektir.
Taksir, insan hayatının her alanında başına gelmesi muhtemel bir durumdur. Taksir kavramı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22.maddesinde tanımlanmıştır. İlgili madde şu şekildedir:
“Taksir
Madde 22- (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.”
Her insanın psikolojik durumu, sağlık durumu, ailevi durum ya da sair sebeplerle hayata dair konsantrasyonu düşebilir ve anlık dikkatsizlik ya da özensizlik yaşayabilir. Bu tür zamanlarda meydana gelen kaza ya da olaylardaki eylemlerde de tabii olarak taksir unsuru barınabilir. Taksir; bir insanın gerçekleştirdiği eylemin neticesini öngöremediği durum olduğuna göre, kişinin özel hayatında gerçekleşen taksirli eylemlerin kamu görevine ilişkin hayatını, meslekten ilişiğinin kesilmesine kadar götürecek şekilde etkilemesi hukuka aykırı görülmüştür.
Durumu somut bir örnekle açıklamak gerekirse, taksirli bir eylem ile trafik kazasına karışan bir uzman erbaşın, meydana gelen yaralanmadan dolayı “Taksirle Yaralama” suçundan 7 ay hürriyeti bağlayıcı bir ceza alması durumunda iptal kararı öncesinde sözleşmesi feshedilerek ilişiği kesilecekken, halihazırdaki durumda iptal kararı ile sözleşme feshedilemeyecek, mesleğine devam edecektir. Tabi ki bu durum sadece taksirli eylem nedeniyle mahkûm olunan ceza yönündendir; olayda sözleşme feshini gerektiren başka bir durum ya da koşulun gerçekleşmesi müstesnadır.
İptal kararı halen derdest olan dosyalar yönünden davanın gidişatına etki edeceği gibi, kesinleşmiş ancak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru zamanı tükenmemiş dosyalar açısından da önem arz etmektedir.
Av. Fırat ACAR - Ferhat ÇALIŞKAN (E) Huk. Bnb.