Hasta ile hekim arasındaki süregelen ilişkide, temel insan haklarından olan “sağlık hakkı” söz konusu olduğundan, hekimden beklenen, her tür tıbbi uygulamasında hastasına karşı yüksek özen ve dikkatle uygulama yapmasıdır. Bu dikkat ve özen hekimin hasta ile ilk karşılaştığı andan, sağlık kontrolünde aydınlatma ile başlayıp tanı ve tedavi süreci ile devamında varsa cerrahi uygulama ve post-operatif dönem takibi ile son kontrol muayenesi şeklinde gerçekleşecektir. Hekimin sorumluluğunun doğmaması için, tüm aşamalarda ayrı ayrı hukuka uygunluk şartı aranacaktır. Tanı ve tedavi doğru olsa bile hastayı sonrasında ilgisiz bırakan hekim görevini eksik veya kusurlu ifa etmiş sayılacaktır. Yine hekimin doğru tanı ve tedavisine rağmen hastada komplikasyon, hukukça izin verilen risk dediğimiz zarar mevcutsa bu kez hekimden beklenen, komplikasyon yönetimindeki dikkat ve özen içeren davranış ve uygulamalar ile tıp ve meslek etiği kurallarını ifa etmesidir. Sonuçta yine amaç hasta yararına; hastanın aydınlatılması ve rızasıyla, hastaya zarar vermeden veya en az zararla iyileştirmeye yönelik tıbbi yardım ve sağlık hizmeti sunumudur. Bu bağlamda hastanın iradesi ile gerek tıbbi standartlar gerekse tıp meslek etik ilkeleri hekimin görev alanını belirlemektedir[1].

Tıbbi müdahale hatalarını teşhis, tedavi ve tedavi sonrası izleme aşamasındaki hatalar olarak sınıflandırabiliriz. Tıbbın temel alanları dışında uzmanlık alanlarının da standart oluşturacak şekilde mevzuat anlamında belirlenmesi tıp hukukunun gelişmesi için zorunluluk oluşturmaktadır.

Teşhise yönelik hatalar, yapılan muayene sonucu istenen testlerdeki eksiklikler, kullanılan testlerin veya test yöntemlerinin güncel olmaması kaynaklı hatalar olabileceği gibi testlerin istenmesi ve/veya test sonuçlarının hekim tarafından tıp biliminin standartlarına uygun olarak değerlendirilmemesidir[2].

Tedaviye yönelik hatalar, tedavi amaçlı olarak uygulanan operasyon veya diğer tedavi prosedürlerinin sonuçlandırılması sürecinde yapılan hatalar, verilen ilaç veya diğer tedavi edici tıbbi ürünlerin dozu veya metodu ile ilgili hatalar, hastalara uygunsuz bakım yapılmasına yönelik olarak ortaya çıkan hatalar, tedavi hataları kategorisindedir. Tedavi hataları, hastaların hastane yatış süresinde ve hatta ölüm oranında artışa neden olması nedeniyle oldukça önemli bir kısmını oluşturur[3].

Tedavi sonrası hastanın izlenmemesi ve takibinin yapılmaması da tıbbi uygulama hatasını oluşturmaktadır. Hekimin herhangi bir neden belirtmeden hasta ile ilgilenmeyi reddetmesi, hastayı ameliyat sırasında veya hemen sonrasında terk etmesi, hastayı tıbbi standartlara aykırı olarak erken taburcu etmesi veya ilaç yazma ile kontrole çağırmadaki özensizlikler de cezai ve hukuki sorumluluğa neden olmaktadır[4].

Tıbbi müdahale sırasında meydana gelen komplikasyonun tıp bilimi standartlarına uygun yönetilememesi hali de tıbbi uygulama hatası olup olasılık dahilinde olan ancak somut olayın özelliklerine göre beklenmeyen komplikasyonu tıbbın standartlarına uygun yönetememe hali de tıbbi  uygulama  hatası  olarak  nitelendirilecektir.

Tıbbi müdahale hatasının oluşması için; müdaha­leyi gerçekleştirecek kişinin normal şartlarda sahip olması gereken bilgi ve yeteneğe sahip olmaması (bilgisizlik, acemilik) veya bilgili, yetenekli olduğu halde o andaki dikkatsiz ve özensiz tavrı (dikkatsizlik, tedbirsizlik) sonu­cunda müdahaleyi, yapılması gerektiği şekilde yapmaması gerekir. Tıbbi müdahale hataları yapılmaması gereken bir şeyin yapılması şek­linde olabileceği gibi, yapılması gereken bir şeyin yapılmaması şeklinde de olabilir. Her ikisinde de hatalı uygulama vardır[5].

Tıbbi uygulama hatası, standardın altında kalınması veya üstüne çıkılması ile söz konusu olabileceği gibi, icrai bir hareketle veya ihmali bir hareketle de söz konusu olabilir. Bu itibarla hekimin objektif özen yükümlülüğünü ihlali, bir müdahaleyi gerekli olduğu şekilde yapmaması şeklinde söz konusu olabileceği gibi, gerekli müdahaleyi hiç yapmaması şeklinde de olabilir. Dolayısıyla hareketin ihmali veya icrai olması arasında bir fark gözetilmemelidir”[6].

Tıbbi uygulama hatasının; yapılmaması gerekli davranışın yapılması (icrai) veya yapılması gereken bir davranışın yapılması (ihmali) suretiyle ortaya çıkabileceğini söylemek mümkündür.Anestezi muayenesi yaptırmadan hastanın ameliyata alınması ve anestezi komplikasyonu nedeniyle hastanın yaşamını yitirmesi; intrauterin ölüm olayında hastanın doğum yaptırılmadan sevk edilmesi[7] ameliyat edilen hastanın karnında gaz tampon ve ameliyat araç – gereci unutulması, disk ameliyatında, disk materyalinin çıkarılırken diske bitişik olan damar yaralanması nedeniyle hastanın yaşamını yitirmesi; meslek ve sanatta acemilik nedeniyle ameliyat sahasına uzak bir alanda büyük damar yaralanmasına sebebiyet verilmesi; ameliyat esnasında gerekli özenin gösterilmemesi, göğüs ağrısı şikâyetiyle gece acil servise müracaat eden hastaya kalp grafisi çekilmeden kas spazmı/ kas iltihabı (artrit) teşhisi ile evine gönderilmesi ve hastanın kısa bir süre sonra kalp krizinden ötürü yaşamını yitirmesi; trafik kazası neticesinde yaralanarak geldiği acil serviste gerekli röntgen grafisi çekilmemesi sonucu hastanın akciğer kanamasından (hematoraks) dolayı yaşamını yitirmesi; ayağına paslı cisim batması sonucu gelen hastaya  aşı yapılmaması neticesinde hastanın ilerleyen günlerde tetanoz hastalığı nedeniyle yaşamını yitirmesi gibi haller tıbbi uygulama hatasına örnek gösterilebilir[8].

Doktorların tıbbi hatalar kapsamındaki fiilleri aynı zamanda ceza kanunları açısından suç teşkil ediyorsa cezai yaptırımlar da söz konusu olabilir. Ülkemizde, hekimlere özgü bir tıp kanunu veya TCK’da hekimlere özel maddeler bulunmamaktadır[9]. Tıbbi hatalar basit taksir veya bilinçli taksir şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, karın ağrısı şikâyeti ile gelen bir hastayı muayene eden hekim, bilgisizlik, deneyimsizlik veya ilgisizlik nedeniyle gerçekte var olan akut apandisit tanısını koyamaz da başka bir teşhis üzerinden tedavi verip hastanın yaşamını tehdit eden sonuçlara yol açarsa basit taksir söz konusudur. Eğer hekim, hastanın akut apandisit olabileceğini düşündüğü ve bu hastalığın sonuçlarını bildiği hâlde bir şey olmayacağını ümit ederek hastayı evine gönderip şikâyetleri daha da artarsa gelmesini söylerse bilinçli taksir söz konusu olur[10].

Tıbbi hatalar kuşkusuz en önemli sonucu, hata nedeni ile hastaların yaşadığı sorunlar, sakatlıklar, hatta ölümlerdir. Bunlara ek olarak, artmış sağlık harcamaları ve üretim kaybı sayılabilir. Daha geniş çaplı bakıldığında, tıbbi hatalar, sistemin kalitesinin ya da kalitesizliğinin doğrudan bir göstergesi niteliğindedir[11]. Hekim hatalarını önleyici uygulamalar geliştirilmesi ve her branşın bunu kendi içinde yaparak diğer branşları da tamamen göz ardı etmemesi gerekir[12].

Hekimlik hayati öneme sahip bir meslek olup bilimsel, hukuki ve etik hareket etmeyi zorunlu kılmaktadır. Sadece hasta değil hastanın yakınları ve toplum açısından bir kişinin ruh ve beden sağlığı önemlidir. Yapılan işin önemi ve sonuçları gözetildiğinde öncelikle zarar vermemek daha sonra da en doğru teşhis ile en doğru tedavinin seçilmesi şarttır.

 Özetle tıbbi hatalar tıp biliminin standartlarına aykırılık sonucu hastanın durumunun kötüleşmesi veya zarar görmesi olarak tanımlanmaktadır. Tıbbi müdahalenin hem tıp biliminin gereklerine hem de mevzuata uygun olması gerekir.  Diğer bir ifadeyle, tıbbî müdahalenin hukuka uygun kabul edilebilmesi için, müdahalenin hem mevzuata hem de tıp biliminin çağdaş standartlarına uygun olması şarttır.

Tıp biliminin standartlarına aykırı bir müdahale, hastanın rızasıyla gerçekleştirilmiş olsa bile, hukuka uygun değildir.  Hekimin tedavide uygulanacak olan tıbbî müdahale yönteminin belirlenmesinde, hastanın ruh ve beden sağlığına yönelik tehlikeyi ve/veya zararı artırmaması gerekir.  Hekimin risk oranı yüksek bir tedavi yöntemini seçmesi halinde rızanın hukuka uygun bir şekilde alınması, hastanın aydınlatılması ve olası olumsuz sonuçların da belirtilmesi gerekir. 

Hastayı tedaviye yönelik olarak tıp bilimi standartları kapsamında alınan riskler koşularının oluşması şartıyla tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getirmektedir. Ancak alınan riskin hastanın iyileşmesi açısından en az zararlı bir tedavi yöntemini seçmeye ilişkin olması gerekir. Bu durumun somut olayın özelliklerine göre müdahalenin gerekliliği gözetilerek tıp biliminin gelişimi de dikkate alınmak suretiyle titizlikle incelenerek değerlendirilmesi gerekir. Riskin amaçlanan iyileşme ile orantılı olması şarttır. 

-----------------

[1] Sunay Akyıldız,  "Tıbbın Uygulanmasından Doğan Tazminat Davaları ve Temel Unsurları", Tıp Hukuku Dergisi, C:I, S:1,İstanbul 2012,  s. 213.

[2] Barlıoğlu, s. 30.

[3] Lale  Karabıyık ,  “Yoğun Bakımda Sık Yapılan Hatalar”, Yoğun Bakım Dergisi, 2012, C. X, S. 1,

s. 44.

[4]Oğuz/ Polat /Işıl Pakiş,  “Tıbbı Uygulama Hatalarında Hekim Sorumluluğu”, Acıbadem

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, İstanbul, 2011, C. II, S. 3,  s.  119-120.

[5] Savaş,  s. 43.

[6]Hakeri, Tıp Hukuku,  s. 339.

[7]Hancı, s.  58.

[8]Birtek, s. 5.

[9] Faruk Özalp, “Hekimin Taksirle Yaralama Suçu”, TAAD, Ankara, 2011, Y:2,S:5, s. 567.

[10] Barlıoğlu, 118.

[11] Ahmet  Çolak,  “Nöroşirurjide Malpraktis,” Türk Nöroşirurji Dergisi, 2002, Y: 12 S: 1, 94.

[12]Yener Ünver, "Sağlık Alanında Ceza Hukuku Sorumluluğunun Temel Prensipleri", https://legalbank.net/belge/saglik-alaninda-ceza-hukuku-sorumlulugunun-temel-prensipleri/3051119/malpraktis , 5, (Erişim Tarihi: 03.05.2024), s.  10.