Boşanma davasının açılması ile eşlerin birlikte yaşama ara verme haklarının doğar. Hâkimin kararına dayanmayan bu geçici önlem açısından boşanma davasının çekişmeli veya anlaşmalı olması belirleyici olmayıp ayrı yaşama yetkisi ilgili davanın haklı olup olmamasından da bağımsız şekilde mevcuttur. Eşlerin ayrı yaşama hakkı, boşanma davasının reddi kararının kesinleşmesi veya davanın geri alınması ile kural olarak sona erecektir[1]. Hâkimin eşlerin barınmasına ilişkin bir önlem alması gerekir. Diğer bir ifadeyle, aile konutu olan ortak konutta hangi eşin oturacağının belirlenmesi gerekir[2]. Hâkim, talep olmasa bile somut olayın özelliklerine göre davanın devamı süresince eşlerin barınmasına ilişkin önlemleri kendiliğinden almak zorundadır[3]. Eşlerin yaşam koşulları üzerinden ayrı yaşam düzeninde anlaşamaması halinde hâkim bir hukuki koruma tedbirine hükmetmek durumundadır.
Hâkim ortak konuta kimin oturacağına ilişkin değerlendirmeyi dosyadaki deliler ve hayatın olağan akışı çerçevesinde yapar. Bu kararı verirken hâkim somut olayın özelliklerine ve tarafların özel durularına göre değerlendirmeler yaparak tarafları koruyu önlemlere hükmetmelidir. Örneğin koca mülkiyetinde olan konutu aynı zamanda işyeri olarak kullanıyorsa home ofis olan evi başka bir yere taşıyarak zarara uğrayabilir. Bu durumda hâkimin kocanın aile konutunda oturmaya veya çalışmaya devam etmesine, buna karşılık karının başka bir eve çıkmasına karar vermesi gerekir. Bu kararın verilmesinde konutun mülkiyetinin hangi eşe ait olduğunun veya kim tarafından kiralandığının bir önemi bulunmamaktadır[4]. Ayrıca hâkimin, eşlerin barınması konusunda önlem kararı almasında eşlerin ayrı yaşamakta haklı olup olmadıklarının, davayı kimin açtığının veya kimin kusurlu olup olmadığının da bir önemi bulunmamaktadır[5]. Alınacak önlem barınma ihtiyacı olan eşin bu ihtiyacının giderilmesine yöneliktir. Yapılan inceleme sonucunda hangi eşin barınma ihtiyacı içinde olduğu tespit edilmeli ve konut ona tahsis edilmelidir. Bu tahsis konutun tamamının tahsisi şeklinde olabileceği gibi, konutun bir bölümünün tahsisi şeklinde de olabilir. Hâkim, gerekli gördüğü takdirde ortak konutun tahsisinin yanında eşlerin dağ evi, yazlık evi gibi oturulabilir diğer konutlarının da tahsisine veya kullanımına ilişkin karar alabilir[6].
Eşlerin ayrı yaşama hakkı, boşanma davasının reddi kararının kesinleşmesi veya davanın geri alınması ile kural olarak sona erecektir. Ancak ortak hayat sebebiyle eşlerden birinin kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düşerse ilgili eş ayrı yaşamaya ancak TMK m. 197 gereğince evlilik birliğinin koruma önlemi altında devam edebilecektir[7].
Eşlerin kanun gereği sahip olduğu yetkiye dayanarak aile konutundan ayrılması, ilgili taşınmazın niteliğini kural olarak değiştirmez. TMK m. 194/f. 1 gereğince malik eş, boşanma yargılaması boyunca da diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutunu devredemeyecek veya üzerindeki hakları sınırlandıramayacak; kira sözleşmesine dayalı kullanılan aile konutunun kullanımının sözleşmeye taraf olmayan eşe özgülenmesi durumunda ise hem TMK m. 194/f. 1 hem de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 349. maddesinin ilk fıkrasına göre âkit eş diğerinin açık rızası olmadıkça sözleşmeyi feshedemeyecektir[8].
Hâkim, boşanma davası açılınca davanın devamı süresince aile konutunun eşlerden birine bırakılması ile birlikte uyuşmazlık hâlinde evde kalması gereken veya evden ayrılan eşe verilmesi gereken eşyalar konusunda da kendiliğinden bir karar vermelidir[9]. Diğer bir ifadeyle hâkim, eşyaların eşler arasında dava sonuçlanıncaya kadar geçici olarak paylaşımına karar verirken, eşyaların mülkiyetinin kime ait olduğuna bakmak zorunda değildir. Tarafların ihtiyaçları göz önünde tutulmak suretiyle eşyaların kullanımını taraflar arasında gerekli gördüğü biçimde belirleme hususunda hâkimin geniş takdir hakkı bulunmaktadır[10].
Boşanma davası açılınca barınmaya ilişkin alınabilecek barınma önlemlerinden biri de eşlerden birine ait olan aile konutunun tapu kaydına davanın devamı süresince geçerli olacak şekilde geçici olarak aile konutu şerhi konulmasıdır[11]. Geçici olarak aile konutu şerhi konulması için konutun mülkiyetinin taraflardan birine ait olması veya taraflardan biri tarafından kiralanması gerekir. Eğer konut eşlerin anne veya babaları ya da kardeşlerine ait ise geçici olarak aile konutu şerhi konulamaz. Yasa koyucunun eşlerin olası mağduriyetlerinin önlenmesi amacıyla bu konuda yasal bir düzenleme yapması gerektiğini düşünmekteyiz. Taraflardan birinin ailesine ait bir konutta eşlerden biri lehine geçici olarak aile konutu şerhi konulamaması mağduriyetleri büyütmekte özellikle kadın ve çocuklar açısından büyük tehlike ve/veya zararlara sebebiyet verme riskini barındırmaktadır.
Müşterek çocukların bulunmadığı evliliklerde, sınırlayıcı olmamak kaydıyla, tarafların iş, yaş, sağlık durumları ve yeni bir konut bulabilme olanağının varlığı araştırılmakta olup aile konutunun kullanımının tahsisinin kime daha yararlı olacağı tespit edilemiyorsa somut olayda kimin konuttan ayrılmasının beklenebilir olduğu belirlenmelidir. Hâkimin somut olayda özellikle eşlerin sosyal ve mali durumlarını değerlendirmesi sonucunda aile konutu tahsis kararı vermesi de mümkündür[12].
Aile konutunun kullanımının tahsisine ilişkin değerlendirmede bulunurken tahsis kararı açısından ortak konut üzerindeki mülkiyet hakkının veya sınırlı aynî hakkın kime ait olduğu veya zilyetliğin dayandığı borç ilişkisine kimin taraf olduğu önem taşımamaktadır. Boşanma yargılaması boyunca evlilik birliği varlığını koruduğu için aile konutuna ilişkin bütün koruyucu hükümler etkisini sürdürür. Bu korumanın somut olayda yetersiz kaldığına kanaat getirilmesi durumunda hâkimin bu taşınmaza ilişkin gerekli her türlü geçici hukuki korumayı almasına da bir engel bulunmamaktadır[13].
Geçici olarak aile konutu şerhi konulmasına ilişkin kararlar aile mahkemesi tarafından somut olayın özellikleri ve tarafların talepleri gözetilerek hâkim tarafından kaldırabilir, değiştirebilir veya yerlerine yenilerini koyulabilir[14]. Aile mahkemesi tarafından verilen aile konutu şerhi konulmasına ilişkin kararlar itiraza tabi olup bir sonraki numaralı aile mahkemesi tarafından itiraz incelemesine konu olabilmektedir. İtiraz üzerine mahkeme hukuka uygunluk ve yerindelik denetimi yapılmak suretiyle dosya kapsamında bulunan ve/veya dosyaya sonradan sunulan delilleri serbestçe değerlendirmek suretiyle takdir hakkının yerinde kullanılıp kullanılmadığını araştırmak zorundadır. Özellikle tarafların sosyo-ekonomik ve mali durumları üzerinde bir inceleme yapılmalıdır. Ayrıca aile konutuna ihtiyacı olan eşin konutunun aile konutu olması ve eşin diğer eşin ailesi ile birbirlerini olumsuz etkileme ihtimali olan hallerde konut ihtiyacının farklı bir şekilde çözülmesi gerekir.
Aile konutunun eşlerden birine geçici olarak tahsis edilmesi halinde taşınmazın bakımı da dâhil olmak üzere gerekli olan çeşitli masrafların eşlerce paylaşılmasına yönelik veya malik eşin konuttan ayrılmasına dair düzenlemelere de aile hâkimi karar verilebilir[15].
Ortak konutun ihtiyaç sahibi eşe tahsisinin yanında, hâkimin müdahalesini gerektirebilecek diğer bir mesele ise ev eşyasının ya da ortak eşyaların tahsisi sorunudur. Öyle ki, eşlerin evlilik birliği içinde ya da daha önceden sahip olduğu veya ortak kullandığı eşyalar olabilir. Hayatın olağan akışına uygun olan konutun tahsis edildiği eşin konuttaki eşyaları kullanması olması olmakla birlikte, bazı hallerde belirli eşyaların tahsisi sorunu gündeme gelebilir. Örneğin ortak konutun erkek eşe tahsis edilmesi halinde evde terzilik yapan bir kadının sahip olduğu dikiş makinesinin ya da ortak konut kendisine tahsis edilmeyen evden çalışan yazılımcı eşin kullandığı sunucuların kim tarafından kullanılacağı gibi konuların çözüme kavuşturulması gerekir. Hayatın olağan akışı ışığında eşyaların işini devam ettirebilmesi için ihtiyacı olan eşe tahsis edilmesi gerekir. Bu konuda eşler arasında çatışma yaşaması halinde hâkimin müdahale etmesi gerekmekte olup hâkim tarafından TMK md.169 anlamında bir önlem alınması şarttır. Böyle bir durumda hâkimin gerekli araştırmayı yapıp eşyanın ve/veya eşyaların ihtiyacı olan eşe tahsisi yönünde karar vermesi gerekir[16].
---------------
[1] Yıldırır Efe Can, "TMK M. 169 Uyarınca Boşanma Davası Süresince Eşlere İlişkin Alınan Geçici Önlemler", İstanbul Hukuk Mecmuası, 81 (3), 817-860, s. 856.
[2] Akıntürk Turgut/ Ateş Derya Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku 2. Cilt, Yenilenmiş 21. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul, 2019, s. 283.
[3] Oğuzman Kemal/ Dural Mustafa, Aile Hukuku, 2. Baskı, Filiz Kitapevi, İstanbul, 1998, , s. 136
[4] Akıntürk/Ateş, s. 283.
[5] Ayan Serkan, Evlilik Birliğinin Korunması, Türkiye Barolar Birliği Yayını, Ankara, 2004, s. 295.
[6] Mehmet Akif Tutumlu, Teorik ve Pratik Boşanma Yargılaması Hukuku, C: 2, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2009, s. 1160.
[7]Yıldırır, s. 823.
[8] Bkz: Yıldırır, s. 825-826.
[9] Gençcan, Ömer Uğur, Boşanma, Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2013, s. 845.
[10] Akıntürk/Ateş, s. 284.
[11] Gençcan, s. 845.
[12] Bkz: Yıldırır, s. 824-825.
[13] Yıldırır, s. 856.
[14] Gençcan, s. 841.
[15] Bkz: Yıldırır, s. 826.
[16] Gelgeç Berrak Genç, “TMK md.169 Gereğince Boşanma veya Ayrılık Davası Süresince Alınabilecek Geçici Önlemler”, İMHFD, C: 8, S: 2, İstanbul, 2023, ss. 771-799, s. 779.