Kavramın kendisi çok uzun yıllardır sosyoloji, psikoloji literatürlerinde var olmasına rağmen kavramın hukuki nitelik kazanması yakın zaman da gerçekleşmektedir. Hatta birçok hukuk düzeninde bu kavram ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmemektedir.
Türk hukukunda da ayrı bir suç olarak düzenlenmeyen ve ilk defa ‘’tek taraflı ısrarlı takip ‘’ deyimiyle 6284 sayılı ‘’Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ‘’ ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin Yönetmelikte tanımlanan ısrarlı takip ‘’stalking ‘’ olgusu bir bütünlük içerisinde başlı başına ayrı bir suç kapsamında ele alınması gereken bir şiddet türüdür. [1]
Türk Ceza Kanunu Huzur ve Sukunu Bozma Suçu 123/A maddesinde’’ Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.’’[2] şeklin de bu suçu tanımlanmıştır.
Israrlı takip, mağdurun şikayetine bağlı olarak soruşturulup kovuşturulabilen bir suç tipidir. Suçun faili ve mağduru herkes olabilmektedir. Suçun nitelikli hali ‘’ Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi’’ ve ‘’Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi’ olarak kanun maddesinde öngörülmüştür. Bu sınırların dışında kalan kişiler akraba, eski flört, iş arkadaşı, müvekkil, hasta, öğrenci, sosyal medya da bir takipçi veya hiçbir ilişkisi bulunmayan biri suçun basit halinde değerlendirilmektedir.
Israrlı takip fiilini oluşturan eylemler tek tek incelendiğinde hukuka aykırı görünmeyebilmektedir. Mağdurlar bu suçun başlangıcında failin eylemlerinin hukuka aykırılık teşkil etmemesi gerekçesiyle bu suçun mahiyetini anlamamaktadır. Israrlı şekilde; arama ve / veya arayıp sessiz kalmak, mesaj atma, sosyal medya da takip etmek, hediye göndermek, üçüncü kişiler aracılığıyla temas kurmak, fiziken takip etmek, mağdurun evini iş yerini, arkadaşlarıyla olan sosyal yaşantısını izlemek gibi daha da çoğaltılabilecek birçok eylemlerden oluşmaktadır. Bu eylemlerin birden fazla kez tekrarlanması mağduru rahatsız etse bile mağdur cevap vermeyerek veya reddederek bu eylemlerin sonlanacağını düşünmektedir. Oysa ülkemizde özellikle kadınların mağdur olduğu bu suç türünde failler suçun şiddetini arttırıp hatta başkaca suçlarla birlikte eylemlerine devam etmektedirler.
Bazen fail suçu, sırf huzur ve sukunu bozma kastıyla da ifa etmemektedir. Eski eşin veya eski sevgilinin yeniden birlikte olmaya yönelik yaptığı davranışlar; sosyal çevreden yeni bir arkadaşlık kurma amacıyla, mağdurun reddetmesi veya cevap vermemesi üzerine naz, cilve veya daha fazla ilgi istiyormuş gibi algılanarak mağduru huzursuz edecek biçimde devam edebilmektedir.
Mağdur, failin davranışları hukuka aykırılık teşkil etmese bile mağdurun rızası dışında ve ısrarla devam etmesinden dolayı kendileri veya yakınları için endişe duymakta ve hayatlarında kısıtlamalara gitmektedir. Mağdur sokağa çıkmama, toplu taşıma araçlarına binememe, sosyal ve iş hayatından çekilme, eğitim hayatını bırakma, yeni bir duygusal ilişki kuramama, cinsel tacize uğrama konusunda endişe duyma gibi sorunlarla karşılaşmaktadır.
Israrlı takip suçu cinsel taciz, tehdit, şantaj, cebir, özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu suçlarını içinde barındırabilmektedir. Bu suç mağdurun sosyal yaşantısında önemli sorunlara yol açmasıyla birlikte neticesi itibariyle daha ağır suçları da beraberinde getirmektedir. Bu sebepten dolayı ısrarlı takip suçu kast olarak huzur ve sukunu bozma amacı taşımasa bile kendi başına bir suç türü olarak incelenmeli ve gereken önleme, koruma tedbirleri alınmalıdır.
Stj. Av. Çiğdem ÇETİN