Kesinleşmiş bir icra dosyasında; borçlu taraf maddi hukuk anlamında borçlu olmadığı veya kendisi aleyhine takibin devam edemeyeceğine yönelik iddialarda bulunabilir. Bu bağlamda İ.İ.K. kapsamında borçlunun haklı olduğunun ispat edebilmesi için birtakım kanuni imkanlar tanınmıştır. Kanun bu imkanları sınırlı olarak saymış ve ispat hususunda bazı şekil şartları öngörmüştür. Takibin iptali ve taliki, bahsi geçen imkanlar dahilindedir. Kanunen imha, itfa ve zamanaşımı hallerinde takibin iptali ve taliki mümkün olmaktadır.
Takibin iptali ve taliki talebi kendine özgü bir kanuni yol olup, İ.İ.K. m.16 kapsamında bir şikayet yahut İ.İ.K. m.62 kapsamında bir itiraz değildir.
İTFA SEBEBİYLE TAKİBİN İPTALİ;
İ.İ.K. m.71 “ borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptali ve talikini icra mahkemesinden isteyebilir. Borçlu takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33 a.maddesi hükmü kıyasen uygulanır. “ hükmü ile takibin iptali ve taliki hususu hüküm altına alınmıştır. İlgili kanun maddesine göre bir icra takibi kesinleştikten sonra itfa edilmiş olması halinde; ki buradaki itfa kavramı borcu sona erdiren bütün sebepler ( bağışlama, terkin, ibra, takas, v.b. ) olarak düşünülmelidir, ayrıl tutulması gereken tek hususun borcun icra dairesine ödenmesi halidir, borçlu takibin iptali yoluna gidebilir.
Dikkat edilmesi gereken husus, borçlunun borcun itfa edildiğini ispatı için önemli şekil şartlarının bulunmasıdır. Kanun borçlu taraftan, itfanın noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Belirtmek gerekir ki, İcra mahkemesinden alınacak olan itfa sebebiyle takibin iptali kararı, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden alacaklı tarafın genel mahkemelerde dava hakkı saklıdır.
ZAMANAŞIMI NEDENİYLE TAKİBİN İPTALİ ;
İcra takibin kesinleşmesi akabinde borcun zamanaşımına uğradığı iddiası, bir itfa sebebi olmayacağından bahisle kanun koyucu zamanaşımı ayrıca düzenlemiştir. ( İ.İ.K. m.71/2) bir icra dosyası kesinleşmenin ardından işlemsiz bırakılmış ve borç zamanaşımına uğramış ise , icra mahkemesinden zamanaşımı sebebi ile takibin iptali talep edilebilir.
Zamanaşımı sebebi ile takibin iptali isteminin itfa sebebi ile takibin iptali isteminden en önemli farkı ise , zamanaşımı sebebi ile takibin iptali isteminde mahkemeye herhangi bir belge sunma zorunluluğunun bulunmamasıdır. Borçlu, alacağın zamanaşımına uğradığını belge ile ispat etmek zorunda değildir. Takibin kesinleşmesinden sonra borçlu süresiz olarak icra mahkemesinde alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasında bulunabilir.
Buradaki en önemli husus, takibin kesinleşmesi hususudur. Zira alacak takip kesinleşmeden zamanaşımına uğramış ise zamanaşımı itirazı yasal süresi içerisinde ödeme emrine itiraz dilekçesi içerisinde ileri sürülmelidir.
TAKİBİN TALİKİ ;
Borçlu, alacaklı tarafın kendisine süre vermiş olmasına rağmen icra takibine devam ettiği hallerde, icra mahkemesinden icra takibinin verilen sürenin sonuna kadar ertelenmesi talebinde bulunabilir. Burada bahsedilen süre tıpkı itfa ve zamanaşımında olduğu gibi takibin kesinleşmesinden sonra verilen bir süre olmalıdır. Ayrıca borçlu tarafın, alacaklının kesinleşme akabinde kendisine mühlet verildiğini imzası noterlikçe onaylı bir belge veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat etme zorunluluğu vardır.
Takibin ertelenmesi kararı da maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden alacaklı tarafın genel mahkemelerde dava açma hakkı saklıdır.
Uygulamada karşımıza; alınan takibin iptali kararının, icra dosyasındaki hacizlerin kaldırılması için kesinleşmesinin beklenip beklenmeyeceği sorusu çıkmaktadır. İcra mahkemesi kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden kural olarak infazı için kesinleşme aranmamaktadır. Yani, takibin iptalinin kabulü kararı kesinleşmese dahi, icra dosyasında borçlu aleyhinde mevcut bulunan hacizlerin kaldırılması talep edilebilir. Yargıtay da bu husustaki kararlarında takibin iptali kararlarında herhangi bir kesinleşme şartı aramamıştır.
Nitekim, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1984 Esas 2021/1830 Karar sayılı ilamında “Kural olarak icra mahkemesi kararlarının uygulanması için kesinleşme gerekmez. İcra Mahkemesi kararları verildikleri tarih itibariyle hüküm ve sonuç doğurur. Ayrıca takibin ve icra kefaletinin iptaline ilişkin kararın infazı için kesinleşmesi gerektiğine dair özel bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır (Yargıtay 12. HD'nin 03/03/2021 tarihli, 2020/5833 esas, 2021/2421 karar sayılı içtihadı).
Her ne kadar davalı alacaklı vekilince istinaf başvurusunda, Bodrum 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 05/03/2020 tarihli, 2019/894 esas, 2020/152 karar sayılı kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 01/04/2021 tarihli, 2020/1236 esas, 2021/947 karar sayılı ilamıyla kararın bozulduğu ileri sürülmüş ise de, her dava ve şikayet, davanın açıldığı (itirazın yapıldığı) andaki şartlara göre değerlendirilir (Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/12-177 esas, 2011/300 karar sayılı 11.05.2011 tarihli kararı). Davacının şikayetine yönelik karar verilmesinden sonra, takibin iptaline ilişkin mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması şikayet başvurusunun yargılaması sürecine etkili değildir(Yargıtay 12. HD'nin 12.04.2016 tarihli, 2015/29801 E, 2016/10787 K. sayılı içtihadı).
Belirtilen sebeplerle, icra mahkemesinin takibin iptaline ilişkin kararının infazı için kesinleşmesi gerekmeyip, takibin iptali kararı uyarınca hacizlerin kaldırılması talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, icra müdürlüğünce kararın kesinleşmediği gerekçesiyle hacizlerin kaldırılması talebinin reddi yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelerle, davalı vekilince istinaf edilen ilk derece mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b(1) maddesi uyarınca esastan reddine…” şeklinde hüküm kurularak, mevcut hacizlerin kaldırılması için takibin iptali kararının kesinleşmesi gerekmediğini vurgulamıştır, işbu karar Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/10248 Esas 2022/4388 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır.
Başka bir örnek olarak; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016 /4798 Esas 2016 / 22785 Karar sayılı ilamı ile “ HMK’nun 350. maddesine göre, kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez İİK'nun 363 ve sonraki maddelerinde ise, icra mahkemesince verilecek kararlardan temyizi kabil olanlar belirlenmiş, ancak, bunların infaz edilebilmesi için kesinleşmesi gerektiğine dair bir hükme yer verilmemiştir. Bir başka deyişle, icra mahkemesi kararlarının infazı için kesinleşmesi zorunlu değildir.
Somut olayda, Gölbaşı İcra Hukuk Mahkemesi’nin 25.11.2015 tarih ve 2015/84 E.- 2015/144 K. sayılı kararı ile Gölbaşı İcra Dairesi’nin 2014/622 Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin iptaline karar verildiği, borçlunun bu karara dayanarak hacizlerin kaldırılması isteminin icra müdürlüğünce reddedildiği görülmektedir.
Bu durumda mahkemece, borçlu hakkındaki takibin iptaline karar verildiğine göre, icra müdürlüğü işleminin iptali ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.” Şeklinde hüküm kurularak icra müdürlüğünün takibin iptali kararının kesinleşmemesi sebebi ile hacizlerin kaldırılması talebinin reddi kararını isabetsiz bulmuştur.