-Bu hikayede anlatılan kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür- (yersen)
Evvel zaman içinde demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletinde bir "savcı" yaşarmış.
Öyle savcı dediğime de bakmayın. Meriç kıyılarında çalışan köylünün kaybolan sabanlarından tutun da, o yurtta yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta bilmem nere dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin göz yaşlarından sorumlu olması gereken, Cumhuriyetin bekçisi bir savcıymış.
O devletin hangi kademesinde olursa olsun yanlış yapanlara, hukuk dışına çıkanlara cumhuriyet adına hesap sorması gereken bir makamdaymış.
Yani en azından o ülkede kendisinden beklenen buymuş.
Sonuçta kimse kimseyi silah zoruyla savcı yapmamış.
Neyse...
Günü gelmiş bu savcının kızı da babasının mesleğini yapmak için sınava girmiş.
Nazar değmesin sınavdan da çok yüksek bir puan almış.
Kötü talih mi denir yoksa tevafuk mu bilinmez, savcının kızı sözlü mülakatta elenmiş.
Sonra başlamış bu savcı sosyal medyadan “yaygara”ya…
El öpmesi gerekiyormuş da o öpmediği için kızını elemişler. Birilerinden onay alması gerekiyormuş da almadığı için kızını elemişler.
Toplamış etrafına da şakşakçıları. Yazdıkça yazmış. Bir beğenmeler, bir paylaşımlar… Yine şeyh uçmamış, müritler uçurmuş anlayacağınız.
Biri de çıkıp dememiş ki, yahu sayın savcı, elinden şu telefonu bırak da işini yap!
Senin işin sosyal medyadan yazı yazmak mı yoksa ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamak mı?
Cesaretin yoksa ver bana adli kolluğu al telefonumu… oynarsın... Dememiş kimse!!
Aslında o ülkede yaşayan herkes bunları zaten biliyormuş da bu savcı canı yanınca uyanmış konuya.
Yazık, sihirli aynası da yokmuş ki sorsun öğrensin.
Böyle absürt bir masalın kahramanıymış işte savcı. Ayna ayna söyle bana, var mı işlenen suç mülâkatlarda?
Sonra soruşturma açılmış bu savcıya. Ceza almış, sürgün edilmiş. Ama o yılmamış! Kahraman savcı yazmış da yazmış. Yazdıkça sorumlular tir tir titremiş. İnsanlar alkışlamış. Cesur savcı! Bırroo Savcım!
Sonra ne mi olmuş?
Kimsenin umurunda olmamış. Savcı yazmış, şakşakçılar alkışlamış. Savcı kendini kahraman sanmış.
Sonra unutulmuş. Belki emeklilikte avukat olma, inceden çevre oluşturma hayali kurmuş. Bilemeyiz.
Kesin olarak bildiğimiz bir şey var ki bu masalda en çok zararı Cumhuriyet ve onun Savcılık makamı görmüş.
Kıssadan hisse; telefonu elinden bırak, savcıysan soruşturmanı aç.
Av. Erdost Balcı
Trend Haberler
İİK m.89/1 Kapsamındaki 'Haciz İhbarnamesi' ile İİK m.78 Kapsamındaki 'Haciz Müzekkeresi' Üzerine Bilgi Notu
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ (HMK m. 133)
Adana Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinde Değişiklik
Kiracının Haklı Tahliyesi
YOKSULLUK NAFAKA BORCUNUN ÖDENMEMESİ ve ŞİKAYET
TEVKİL YAPILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER