1. Genel Olarak

Basit yargılama usulü hem 6100 Sayılı sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda hem de 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan bir müessesedir. Ceza Muhakemesinde çok daha yeni olan bu usul bünyesinde barındırdığı yasal düzenlemeler ile kimi hukukçulara göre avantajlı görünse de kimi hukukçulara göre de dezavantajları bünyesinde barındıran bir usul olmaktadır. 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Yasası açısından iddianamenin kabulünden sonra bazı suçlarda mahkemenin takdirine bağlı olarak duruşma yapılmadan evrak üzerinde yürütülen, olağan yargılama usulünden daha hızlı ve basit bir ceza muhakemesi usulüdür. Adından da anlaşılacağı üzere yargılamanın basit ve sonuca en hızlı ve etkili ulaşabilme açısından oluşturulmuş ve tanzim edilmiş olan mevcut yargılama usulü uygulamada da sağlamış olduğu avantaj ve dezavantajlarla da kimi zaman tartışma konusu olmuş kimi zaman da mülazaha edilen konuların başında gelmiştir. Bu yazımızda ise iki başlık halinde bu konuyu ele almış olacağız.Birinci yazımızda ön aşama ve karar aşaması; ikinci yazımızda ise yeni değişiklikler ile birlikte itiraz ve sonraki aşamasını ele almış olacağız.

2. BASİT YARGILAMA USULÜNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

2.1.  Ceza Muhakemesi Kanunu

Ceza Muhakemesi Kanunu, ülkemizde ceza yargılamalarının nasıl yapılacağını,bu yargı sürecine katılanların (hakim, savcı, avukat (müdafi) müdahil, şüpheli, sanık, hükümlü, hüküm özlü, mağdur, suçtan zarar gören, tanık (bilgi sahibi) ve bilirkişiler ile kolluk kuvvetleri) hak ve yetkileri ile yükümlülüklerini,  korumaya  ilişkin  tedbirleri  ve  mahkeme  kararlarına  karşı  denetim yollarını soruşturma ve kovuşturma evrelerinde belirleyen geniş anlamlı kurallar bütünüdür. Ceza Muhakemesi Kanunu, bünyesinde genel muhakeme usullerinden farklı olarak özel muhakeme usullerini de getirmiştir. Bu sebeple bir çok suçun mahkemeler tarafından yargılaması yapıldığında yer yer farklı muhakeme usullerinin uygulandığını görmekteyiz. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan özel muhakeme usulleri Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme başlığı altında sırasıyla Seri Muhakeme Usulü (Md.250), Basit Muhakeme Usulü (Md.251-252), Uzlaşma ve Müsadere (Md.253-254- 255-256) olarak düzenlenmiştir. Yasa koyucunun mezkur muhakeme usullerini getirme sebeplerinin başında mahkemelerin dosya yoğunluklarını azaltma ve muhakeme usulünün daha etkin, adil yürütülmesi gelmektedir. Özellikle mevcut muhakeme usullerinden seri muhakeme usulü birçok aşamanın soruşturma aşamasında yürütülüp, sonlandırıldığı aşamadır. Burada savcının suç ile ilgili olarak ilave olarak 1/2 oranında indirim yaparak sadece verdiği kararının mahkeme tarafından hüküm altına alınması aşaması bulunmaktadır. Bu usul de muhakemenin oldukça hızlı bir şekilde sonlandırılması demektir. Uzlaşma müessesesinde ise bir çok suçun soruşturma veya kovuşturma aşamasında uzlaştırmacıya gönderilerek tarafların aralarında herhangi bir edim kararlaştırıp kararlaştırmama konusunda serbest oldukları bir süreçle uzlaşmalarını sağlayarak dosyanın nihayete erdirilmesi amaçlanmaktadır. Muhakeme hukukunda hangi hukuk dalı olursa olsun uygulanış ve sürdürülebilir bir hukuk sisteminin gerçekleşebilmesi için mağduriyetin artışına sebep olmadan hızlı bir şekilde adaletin tecellisi sağlanmalıdır. Ancak bu durumda mağdurun hakkını arayıp sonuca ulaştırmak kadar, sanığın lehine olan durumları da araştırmak ve dosyada uygulanmasını sağlamak mahkemelerin başlıca görevi olacaktır.

3. CMK’DA BASİT YARGILAMA USULÜ

Basit Yargılama Usulü, Ceza Muhakemesi Kanununa, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunla “basit yargılama usulü” adında yeni bir yargılama usulü olarak eklenmiştir. Bu usul, cezası hafif olan suçlarda, delil durumunun açık ve ispatın kolay olduğu hallerde, genel muhakeme usulünden ayrılmayı ve ceza verme işini (kovuşturmayı olması gerekir) basitleştirmeyi gerektirmektedir. Bu usulde soruşturma evresi bakımından genel muhakeme kurallarından bir ayrılma söz konusu değildir. Basit yargılama usulünde, genel usulden farklı olarak, iddianame kabul edildikten sonra duruşma yapılmaksızın karar verilmektedir. Mahkeme karar vermeden önce taraflara iddianameyi tebliğ etmekte ve beyanda bulunmaları için onbeş gün süre vermektedir. Davanın basit usulle görülmesine karar verme yetkisi münhasıran mahkemeye aittir. Ancak mahkeme her zaman basit yargılama usulünden genel yargılama usulüne dönme yetkisine sahiptir. Basit yargılama usulü uygulanarak kurulan hükme taraflar karşı geldiğinde (itiraz) duruşma yapılmak zorundadır. Genel itibari ile basit yargılama usulü hukuk sistemimize hem hızlı ve etkin sonuç elde edebilme amacı ile getirilmiş hem de duruşmalar yapılmayarak belki de yargının dosya ve duruşma yükü hafifletilmek istenmiştir. Bu sebeple avantaj ve dezavantajları bünyesinde barındıran bu müessese olanı ve olması gerekeni ile hep tartışıla gelmiştir. Değerlendirme aşamasından önce taraflara tebliğ edilen tebligatta tarafların beyanda bulunmaları için önceki düzenlemede gün bazlı olarak 15 gün süre verilir iken2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanunun 37 nci maddesi ile bu fıkrada yer alan “on beş gün” ibaresi “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir.Ancak önemle belirtmek gerekiyor ki burada hüküm altına alınan süre düzenlenmiş süredir. Yani bu süre geçtikten sonra tarafların beyan ve savunmada bulunamayacağı iddiası sav ve savunma hakkının hepten kısıtlanması anlamına geleceğinden dolayı kabul edilebilecek bir durum olmayacaktır. Yapılacak olan yargılama sonucunda sanık açısından cezalandırma cihetine gidilecekse sonuç cezadan 1/4 oranında indirimin yapılacak olması da değinilmesi gereken bir başka konudur. Burada da indirimin yapılmış olması yasa koyucunun sanığın süreci fazla uzatmamasını sağlaması yönündeki amacıdır diyebiliriz.

3.1.  Müessese İle Korunan Hukuki Yarar

Basit Yargılama Usulü ile kanun koyucu, öncelikle usul ekonomisi ve sanık lehine normların uygulanma ve bu suretle maddi ve manevi açıdan görecekleri zararı en aza indirerek ıslah etme çabasını önde gütmektedir. Bununla birlikte bu usul uygulama sürecinde mahkemelerin duruşma ve dosya yoğunluklarını azami seviyeye indirme gayretini de beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla hem yargı sisteminin hızlı ve verimli ilerlemesi hem de infaz aşamasındaki kolaylıklar bu usulün ana amaçlarını oluşturmaktadır. Sonuç olarak basit yargılama usulü ile birden fazla hukuki değerin korunması amaçlanmaktadır.

3.2.  Müessesenin Unsurları

Basit yargılama usulünün unsurlarının sınıflandırılması ile ilgili doktrinde farklı değerlendirmeler olmakla birlikte 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun sistematiği dikkate alındığında usulün unsurları; ceza süresi unsuru, görevli ve yetkili mahkeme unsuru, suç türünün maddi unsuru ve suç türünün manevi unsudur.

3.2.1.  Ceza Süresi Unsuru

Anayasamızın 38. ve TCK’nın 2.maddesi gereği suçta ve cezada kanunilik esastır. Bu kapsamda Anayasamız’ın 38.maddesi 1.paragrafı şu hükmü içermektedir: ‘’Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.’’ Aynı maddenin 3.paragrafı ise ‘’Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur ‘’ düzenlemeleri ile suç ve cezada kanunilik ilkesinin gerekliliğini en üst hukuki normla tanımış ve tanzim etmiştir. Ayrıca TCK 2.maddesi 1.fıkrasında: ‘’Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.’’ düzenlemesi ile yine suç ve cezada kanunilik ilkesini tanımış ve koruma altına alarak tanzim etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 7.Maddesi’nde konu ile ilgili olarak şu hükmü barındırmaktadır:

‘’1. Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

2. Bu madde, işlendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk ilkelerine göre suç sayılan bir eylem veya ihmalden suçlu bulunan bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir.’

Bu kapsamda basit yargılama usulünde de kanun maddesinde yer alan süre şartı kanunilik ilkesinin bir gereği olarak genişletilemez veya genişletilmiş yoruma tabi tutulamaz. Diğer bir deyişle Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ceza süresi için yer alan süre şartı şekli ve maddi anlamda zorunlu unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim CMK 251/1 maddesi delaletiyle Basit Yargılama Usulü, suçun nihayetinde adli para cezasını içermesi ve/veya üst sınırı 2 yıl veya daha az cezayı gerektiren suçların işlenmesi sırasında uygulanacaktır.

Ceza Muhakemesi Kanunu 251.maddesi hükmü ile iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesinden sonra sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda ve/veya üst sınırı iki yıl ve daha az olan suçlarda basit yargılama usulünün uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre bu nitelikleri bünyesinde barındıran ve basit yargılama usulü’nün uygulanabileceği suçları belirtecek olursak:

- Basit Kasten Yaralama (TCK m.86/2),

- Kasten Yaralamanın İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK m.88/1),

- Taksirle Yaralama Suçu (TCK m.89/1),

- Terk Suçu (TCK 97),

- Yardım ve Bildirim Yükümlülüğü’nün Yerine Getirilmemesi (TCK m.98),

- Tehdit Suçu (TCK m.106/1),

- Basit Cinsel Taciz Suçu (TCK m.105/1, çocuğa karşı cinsel taciz suçu hariç),

- Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu (TCK m.116/1,2,3),

- İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali Suçu (TCK m.117/1),

- Hakaret Suçu (TCK m.125),

- Kişinin Hatırasına Hakaret Suçu (TCK m.130).

- İbadethane ve Mezarlıklara Zarar Verme Suçu (TCK m.153/2),

- Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK m.155/1),

- Bedelsiz Senedi Kullanma Suçu (TCK m.156),

- Kaybolmuş veya Çalınma Sonucu Ele Geçirilen Eşyayı Kullanma Suçu(TCK m.160),

- Taksirli İflas Suçu (TCK m.162),

- Karşılıksız Yararlanma (TCK m.163),

- Bilgi Vermeme (TCK m.166),

- Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması (TCK m.170/2),

- Genel Güvenliğin Taksirle Tehlikeye Sokulması (TCK m.171),

- Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali (TCK m.175),

- Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması (TCK m.177),

- İşaret ve engel koymama (TCK m.178),

- Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (TCK m.179/2,3),

- Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma (TCK m.180),

- Çevrenin kasten kirletilmesi (TCK m.181),

- Çevrenin taksirle kirletilmesi (TCK m.182),

- Gürültüye neden olma (TCK m.183),

- Zehirli madde imal ve ticareti (TCK m.193),

- Sağlık için tehlikeli madde temini (TCK m.194),

- Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (TCK m.195),

- Usulsüz ölü gömülmesi (TCK m.196),

- Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK m.206),

- Açığa imzanın kötüye kullanılması (TCK m.209),

- Suçu ve suçluyu övme (TCK m.215),

- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (TCK m.216/2,3),

- Kanunlara uymamaya tahrik (TCK m.217),

- Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma (TCK m.219),

- Hayasızca hareketler (TCK m.225),

- Müstehcenlik (TCK m.226/1),

- Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören (TCK m.230),

- Kötü muamele (TCK m.232),

- Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlal (TCK m.233),

- Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (TCK m.234),

- Fiyatları etkileme (TCK m. 237),

- Mal veya hizmet satımından kaçınma (TCK m.240),

- Bilişim sistemine girme (TCK m.243/1,2,3),

- Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (TCK m.264),

- Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme (TCK m.284),

- Ses veya görüntülerin kayda alınması (TCK m.286),

- Genital muayene (TCK m.287),

- Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK m.288),

- Muhafaza görevini kötüye kullanma (TCK m.289),

Basit Yargılama usulüne tabi olan mevcut suçların sayısının fazla olması ve bazı suçların duruşma yapılarak daha da iyi bir çözümleme ve analiz yapılmasını gerektirmesi gerçeği karşısında basit yargılama usulünün uygulanmasının zorunlu olmaması hal ve şartlara göre hakime bir takdir yetkisi tanımış olması da belirtmek istediğimiz konular arasındadır.

3.2.2.  Görevli ve Yetkili Mahkeme Unsuru

Görev ve yetki kamu düzenine ilişkin olan önemli unsurlardır. Bu kapsamda Basit Yargılama Usulünde görevli olan mahkeme CMK 251 delaletiyle Asliye Ceza Mahkemeleridir. Dolayısıyla ağır ceza mahkemesi’nin görevine girmeyen konularda genel yetkili ceza mahkemesi sıfatını taşıyan asliye ceza mahkemeleri mezkur usulün uygulanmasında da görevli ve yetkili olacaktır. Yetki konusu ise kamu düzenine ilişkin olan önemli bir diğer konu olmakla beraber basit yargılama usulüne tabi suçlarda yetki ile ilgili özel kanun maddesi olmayıp yetki CMK-12 gereğince genel düzenlemelere tabi olacaktır. Görevli mahkemeler ise kanunun amir hükmü gereğince asliye ceza mahkemeleri olacaktır.

3.2.3.  Suç Türünün Maddi Unsuru

Bir suçun oluşumu için en önemli şart, fiilin varlığıdır. Fiil yoksa kastın yahut taksirin veya tipe uygun eylemin mevcut bulunup bulunmadığı yönündeki araştırmalar gereksizdir. Dolayısıyla dış dünyada meydana getirilen bir etkinin “fiil” olup olmadığı çözülmeden, suçun yapısı ve haksızlığın tespiti hususunda bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Tabi burada kastedilen hukuken suç teşkil edecek olan insan eylemidir.Dolayısıyla ortada bir suçun meydana gelmesi için mutlaka hareket eyleminin icrası gerekmektedir. Bu vesile ile fiil, fail, nedensellik bağı ve suçun konusu unsurlarını tam anlamı ile içeren bir suç eyleminin meydana gelmesi gerekmektedir.

3.2.4 Suç Türünün Manevi Unsuru

Suçun diğer bir unsuru, manevi unsurdur. Manevi unsur, işlenen fiil ile kişi arasındaki manevi bağı ifade eder. Bu bağ kurulmadan suçun oluştuğundan söz edilemez. Belirtmek gerekir ki, manevi unsur ile kusurluluk birbirinden farklı kavramlardır. Kusurluluk, suçun oluştuğunun tespitinden sonra işlediği fiil ile bağlantılı olarak fail hakkında bulunulan bir değer yargısıdır (kusur yargısı). Kusurluluk suçun bir unsuru değildir. Örneğin, kusur yeteneğine sahip olmayan bir akıl hastasının bir başkasını öldürmesinde veya yaralamasında ortada haksızlık oluşturan, dolayısıyla suç teşkil eden bir fiil vardır. Fakat kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle fail hakkında cezaya hükmedilmez (kusursuz ceza olmaz/kusur prensibi). Buna karşılık, manevi unsur gerçekleşmediği takdirde, suçun varlığından söz edilemez. Bu itibarla, TCK’ya hâkim olan suç teorisinde, suçun manevi unsuru ile kusurluluk, birbiriyle bağlantılı; fakat içerik ve fonksiyonları bakımından birbirinden farklı kavramlardır. Suçun manevi unsuru denildiği zaman, fiilin kasten veya taksirle işlenmiş olması anlaşılır. Kast ve taksir haksızlık teşkil eden fiilin işleniş şeklidir. Bu hali ile belirtmek isteriz ki basit yargılama usulünün tatbik edilebilmesi için suçun kast, taksir, olası kast veya bunlarım kombinasyonlarından herhangi biri ile işlenmesi yeterlidir.

3.3  Basit Yargılama Usulünün Uygulanışı

Bu aşamada belirtmek istemiş olduğumuz husus CMK-251/7 maddesidir.Nitekin madde '' Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.'' hükmünü barındırmaktadır. Dolayısıyla basit yargılama usulü kusurluluğu tekileyen hallerin kanun lafzında sayılan durumlaruında uygulanmayacaktır.Bununla birlikte soruşturması izne veyahut şarta bağlı olan suçlarda da uygulama alanı bulmayacaktır.

Basit Yargılama Usulü’nün Ceza Muhakemesi Kanunu 251 madde hükmünde uygulanış biçimi detaylıca tanzim edilmiştir. Buna göre basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Buradaki süreler düzenleyici sürelerdir, dolayısıyla bu süreleri geçirdikten sonra beyan ve savunma yapılamayacağı yaptırımı ceza yargılamalarının amacı ile de örtüşmeyecektir. Bu  usulde  taraflara  çıkarılacak olan  tebligatta  duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir. Devamında ise beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirime tabi tutulur. Sanık kısa süreli hapis cezası ile mahkûm olduktan sonra mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Dolayısıyla verilecek olan hükümlerde aslında sanığın lehine olan ne varsa uygulanabilmektedir. 11 Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir. Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir. Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz. Dolayısıyla burada hususi bir durum söz konusu olmaktadır. O da şudur ki bu müessesenin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlarda uygulanamaması gerçeğidir. Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uygulanmaz. Dolayısıyla burada da değinmek istemiş konu şudur ki birlikte işlenen suçlar fikri içtima halinde de olsa, gerçek içtima halinde de olsa suçlardan biri basit

3.3.1  Tensip Aşaması

Tensip tutanağı ya da diğer adıyla tensip zaptı, davanın açılmasının ardından mahkemenin davaya ilişkin yapılacak olan işleri belirttiği, dosyanın rotası niteliğinde olan bir usuli işlemdir. Tensip tutanağı davanın kabulünün ardından ilk duruşmadan önce hazırlanır. Mahkeme duruşmadan önce duruşma günü tayin eder, dosyanın taraflarına (davacı, davalı, sanık, tanık, bilirkişi vb )davetiye gönderir, ilgili kurumlardan müzekkere ile bilgiler talep eder. Bu tür hazırlık işlemlerinin düzenlendiği tutanağa tensip tutanağı ya da zaptı adı verilir. Tensip 6100 Sayılı HMK’da ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Hukuku’nda düzenlenmemiş olup, mahkemelerin geçmişten bu yana kazanmış oldukları alışkanlıkla uygulamada devam etmektedir. Tensibin amacı hükme yaraşır bir yargılamanın olanaklarını araştırarak, yerinde ve uygun adımlarla hükme erişmeyi kolaylaştırmaktır. Tensip, hukuk bilimin belirlediği usul ve esaslara göre bir davanın adil olan sonuçla sağlıklı şekilde sonuçlandırılması için izlenen bir rotadır. Ceza mahkemelerinde tensip zaptı hazırlanması, iddianamenin kabul edilmesinden sonra dosyanın ilgili mahkemeye geldiğini ve ceza mahkemesinde görülecek ilk duruşma öncesi yapılması gerekenlerin mahkemece belirlendiği anlamına gelmektedir. Kısacası tensip davanın açıldığının bir habercisidir. Basit Yargılama Usulü’nde de tensip mahkemece iddianamenin; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını yeni değişiklik ile birlikte iki hafta içinde yazılı olarak bildirmelerinin istendiği aşamayı ifade etmektedir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir. Bu aşamada tarafların iki hafta içinde beyanda bulunma hakları içinde sav ve savunma mekanizmasının işletilmesi de sağlanmış olacaktır. Taraflar varsa delillerini de beyanlarına ekleyip dosya arasına sunabileceklerdir. Doktrinde tartışmalı olmakla beraber basit yargılama usulünde iki haftalık süre geçtikten sonra da yazılı beyan verilebilecektir. Bu durum ceza hukukunun kamusal olma niteliğinin bir ürünüdür. Dolayısıyla karar verilene kadar tarafların beyan ve savunma hakları kısıtlanamayacaktır. Tensip zaptında özellikle madde numarası olan 251.madde içerik itibari ile de açıklamalı tebligata dahil edilecektir. Bu durum normal yargılamalardaki tensip zaptlarına nazaran, basit yargılama usulündeki tensip zaptının daha da meşruhatlı olduğu sonucunu ortaya çıkaracaktır.

3.3.2  Değerlendirme Aşaması

Mahkeme sunulan beyanlar ve deliller ile birlikte dosyayı değerlendirmeye alacaktır. Bu aşamada özellikle belirtmek gerekir ki mahkeme gerek gördüğü her an duruşma açarak yargılamaya devam edebilecektir. Eğer mahkeme duruşma açmak isterse bu durum da gerekçeleri ile birlikte taraflara tebliğ edilecek ve duruşma günü belli edilecektir. Bu aşamadan sonra yargılama genel hükümlere göre sürmeye devam edecektir. Ancak bu durumda yargılama genel hükümlere göre yapılacağından dolayı basit yargılama usulünün uygulanmasında karşımıza çıkan 1/4indirim uygulaması burada uygulanmayacaktır.

Bu durum doktrinde oldukça tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim müessesenin böyle işletilmesi yargıda istikrarın sağlanması ve yargıya güven konularında ortaya çıkan büyük bir problem olacaktır. Hem basit yargılama usulünün uygulanması sağlanacak hem de istenildiği zaman duruşma açılıp genel hükümlere göre yargılama devam olunacaktır. Bu durum basit yargılama usulünün tam da oturamadığı ve aslında hakkındaki yasal düzenlemelerdeki boşlukların doldurulması gerektiği görüşünü ortaya çıkarmaktadır. Yargılamanın basit yargılama usulüne göre yapılması 1/4indirim oranını getirecek iken, duruşma açılıp genel hükümlere göre yapılacak olan bir yargılama neticesinde de hususi olarak uygulanacak olan mevcut indirim oranı uygulanmayacaktır. Ancak artık duruşma yapılması sebebi ile nihai karara karşı yasal yollar açık olacaktır.

3.3.3  Nihai Karar Aşaması

Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Ceza Muhakemesi 223.Maddesi nihai kararlar sonucu verilen hükümler ile ilgili olarak şu düzenlemeye yer vermiştir:

‘’(1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.’’

‘’(2) Beraat kararı;

a)  Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,

b)  Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,

c)  Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,

d)  Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,

e)  Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, Hallerinde verilir.

(3)  Sanık hakkında;

a)  Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,

b)  (Değişik: 25/5/2005 - 5353/30 md.) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,

c)  Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,

d)  Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, Hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

(4)  İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen;

a)  Etkin pişmanlık,

b)  Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı,

c)  Karşılıklı hakaret,

d)  İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı, Dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

(5)  Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.

(6)  Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur.

(7)  Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.

(8)  Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar’’ ‘’verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.

(9)  Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.

(10)  Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır.’’

Duruşma açılmaksızın verilen mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir. Buna göre 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki takdiri indirim sebeplerinin de burada

uygulanması söz konusudur.Bununla beraber basit yargılama usulünde nihai sonuçta verilen kararlarda 1/4 oranında indirim oranı muhakkak uygulanacaktır. Bu durum sanık lehine olan bir durumdur. Buna rağmen yasa her ne kadar mahkemelere bu konuda usulün uygulanıp uygulanmamasında taviz vermiş ise de mezkur uygulama sanık lehine olduğundan dolayı çoğu yüksek mahkeme kararları mevcut olayda basit yargılama usulünün uygulanması gerektiği bahsiyle kararları bozmaktadır. Özellikle verilen nihai kararlara karşı başvurulan kanun yollarında üst mahkemeler yapmış oldukları değerlendirmelerde sanık hakkında verilen mahkumiyet hükümlerini değerlendirirken ilk aşamada sanık hakkında lehe olan tüm kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığı konusunda değerlendirme yaptıklarından dolayı dosyadaki suçun basit yargılama usulüne tabi olduğu kanaatine varırlarsa genellikle yerel mahkeme hakiminin bu konudaki takdir yetkisini pek gözetmeden sanık lehine uygulanması gereken hükümler ışığında dosyanın direkt bozularak yeniden yargılama yapılması için dosyayı yerel mahkemeye göndermektedirler. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan nihai karar aşamasında verilecek olan hükümler ile ilgili olarak uygulamada yapılacak olanlar Basit Yargılama Usulü’nde de uygulama alanı bulacaktır. Yazımızın bu bölümünde ilk aşamada olan değerlendirme ve karar aşamasını inceledik. İkinci yazımızda ise itiraz ve sonraki aşamalarını ele almış olacağız.

Av. Emre APAK