LİMİTED ŞİRKETLERDE MÜDÜRLERE KARŞI AÇILACAK SORUMLULUK DAVALARINDA ESASA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

(TTK.m.644/1-a’nın Atfıyla TTK’nın 553)

Türk Ticaret Kanunu’nun 644/1-a hükmünün atfıyla anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen TTK’nın 553.maddesi, limited şirket müdürlerinin sorumluluğu davalarında da uygulama alanı bulacaktır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara 2024, s.547-550 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Buna göre limited şirketlerde müdürler, kanundan ve ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, ortaklığa ve ortaklara karşı verdikleri zararlardan sorumludurlar. Burada kanun koyucu her ne kadar TTK.m.644/1-a’nın yollamasında yalnızca TTK’nın 553.maddesinden bahsetmiş ise de hükmün kaleme alınış tarzından yapılan atfın 553.maddeyi tamamlayan tüm hükümlere yapılmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nedenle TTK’nın 549 ila 561.maddelerinin de limited şirketlere uygulanması mümkündür (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, İstanbul 2020, s.189 ; Doç. Dr. Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, Ankara 2022, s.248-249).

Limited şirketlerde müdürlerin sorumluluğunun doğabilmesi için müdürlerin hukuka aykırı bir fiille kanun veya şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüğünü kusurlu biçimde ihlal etmesi, bu ihlal neticesinde ortaya bir zarar çıkması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.221). Bu noktada müdürlerin sorumluluğunun doğması için ortak veya üçüncü şahıs olmalarının herhangi bir önemi yoktur (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2017, s.786). Burada limited şirket ile müdür arasında bir vekalet sözleşmesi bulunduğundan açılacak sorumluluk davasının hukuki dayanağını sözleşmeye aykırılık hali de oluşturur (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.255). İşte limited şirketlerde müdürlerin sorumluluklarının doğması için yukarıda bahsi geçen kusurun derecesinin bir önemi bulunmamaktadır. Bu açıdan kasti bir davranış haricinde hafif ihmalle dahi bir yükümlülüğün ihlalinde müdürlerin sorumluluğu gündeme gelebilecektir (Dr.Mustafa AKSOYAK, Limited Ortaklıklarda Müdür Kararlarının Genel Kurul Onayına Sunulması, Ankara 2023, s.177 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Diğer bir deyişle limited şirketlerde müdürlerin hukuka aykırı davranışlarından sorumlu tutulabilmesi için, mutlaka kasti bir davranış sergilemeleri gerekmez. Zira müdürler hafif kusurlu bir davranışla bile hukuki sorumluluk altına girebilirler. Yargıtay da bir kararında anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu bakımından, kastın zorunlu olmadığını, sorumluluğun doğumu için hafif kusurlu davranışların da yeterli olduğunu içtihat etmiştir (Yargıtay 11.Hd. 21.12.1992 T. 5424 E. 11589 K.). Bu karar limited şirket müdürleri bakımından da geçerli bir karardır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.789). Bu çerçevede limited şirket müdürleri, sorumluluk davalarında kusurlu olmadıklarını ispat etmek suretiyle sorumluluktan kurtulabilirler ancak burada müdürlerin sorumluluğunun türü akdi bir sorumluluk olduğundan müdürlerin kusurlarının bulunmadığını ispat yükü müdürlerin bizzat kendilerine aittir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.790).

 Limited şirketlerde müdürlerin sorumluluğundan söz edebilmek için, şirket müdürünün hukuka aykırı davranışı neticesinde ortaya bir zararın da çıkmış olması gerekmektedir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.788). Bu zarar nedeniyle şirketin malvarlığındaki aktifler azalabileceği gibi, pasifler de artabilir. Buna fiilî zarar denir. Fiili zarardan başka, şirketin malvarlığında artış meydana gelme imkânının kaybedilmesi de zarar teşkil eder. Bu ise kâr (kazanç) yoksunluğu olarak adlandırılır (Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Burada müdürlerin yükümlülüklerinin ihlaline neden olan davranışla, meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının varlığı da aranır (Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Bu kapsamda müdürlerin yükümlülük ihlali, genel yaşam tecrübeleri ve işin olağan akışına göre bir zararı ortaya çıkarmaya uygunsa, bu noktada zararla eylem arasında uygun illiyet bağı var kabul edilir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.790 ; Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.191).

 Tüm bu hususlarla birlikte TTK’nın 553/1.maddesinden anlaşıldığı üzere limited şirketlerde müdürlerin sorumluluklarından söz edilebilmesi için kanundan veya ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmek suretiyle hukuka aykırı bir davranış sergilemeleri gerekmektedir. Bu kapsamda gerek TTK ve diğer yasal düzenlemelerde, gerekse de ortaklık sözleşmesinde limited şirket müdürleri için birçok yükümlülük öngörülmüştür. TTK’nın müdürlerin görevlerine ilişkin “Devredilemez ve Vazgeçilemez Görevler” başlığı altında düzenlenen 625.maddesi, bu hususta başlıca düzenlemelerden biridir. Nitekim bu düzenlemeyle müdürlerin, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkili olduğu hükme bağlandıktan sonra müdürlerin başlıca görevlerinin bir kısmı sayılmıştır. İşte bu görevlerin kusurlu bir şekilde ihlal edilmesi halinde müdürlerin sorumluluğu gündeme gelecek ve yükümlülüğün ihlali halinde hukuka aykırı davranış gerçekleştirilmiş sayılacaktır. Eş söylemle TTK.m.553 hükmünün genel ifadesiyle kanunda ve esas sözleşmede yer alan yükümlülüklerine aykırı davranan müdürler, sorumluluğun “hukuka aykırı fiil” şartını gerçekleştirmiş olacaktır (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.222). Bu çerçevede örneğin müdürler, şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporunun ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi, genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi hususlarında bu yükümlülüklerine aykırı davranış ve işlemlerde bulunduğu takdirde hukuka aykırı fiil şartı gerçekleşmiş olacak ve sorumluluk gündeme gelecektir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.226). Yine ortaklığın muhasebesiyle ilgili olsun veya olmasın, müdürler ortaklık defterlerinin tutulması görevi altında olup ortaklığın defterlerinin hiç veya kanuna uygun olarak tutulmaması halinde müdürlerin sorumluluğu gündeme gelecektir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.788). Yine TTK.m.627’de öngörülen eşit işlem yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden müdür davranışları da, müdürün sorumluluğunu doğurabilecek hallerdendir. Nitekim bu maddeye göre müdürler ortaklara eşit şartlarla eşit işlem yapmakla yükümlüdürler (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.227 ; Dr.Mustafa AKSOYAK, Limited Ortaklıklarda Müdür Kararlarının Genel Kurul Onayına Sunulması, s.174). Yine müdürlerin genel kurul hazırlık aşamasında ortaklarla gerekli bilgileri paylaşmaması veya onaya sunması gereken kararı, genel kurul onayına sunmaması gibi kanuna veya şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin ihlali halinde de sorumluluk gündeme gelebilecektir (Dr.Mustafa AKSOYAK, Limited Ortaklıklarda Müdür Kararlarının Genel Kurul Onayına Sunulması, s.179). Yine limited şirket müdürlerinin özen ve bağlılık yükümlülüğünü düzenleyen 616.maddesi ile anonim şirket yöneticilerine ilişkin 369 ila 374.maddeleri bu hususlarda belirleyici olan hükümlerden olup şirket sermayesinin ve malvarlığının korunması, eşit işlem ilkesine uyulması, finansal tabloların Türkiye Muhasebe Standardına göre hazırlanması, borca batıklığın zamanında mahkemeye bildirilmesi gibi TTK kapsamında yer alan görev ve yetkilerin ihlali de sorumluluk doğuracak hallere dahildir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.224). Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 28.11.2014 Tarihli 2013/13362 Esas 2014/18603 Karar sayılı ilamında da davalı şirket müdürünce, şirkete ait araçların şirket ortağı olmayan aile üyelerine tahsis edilmesi halinde sorumluluğunun gündeme geleceği belirtilmiştir; “…Davacı taraf, davalının şirket ortağı, yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü olduğunu, şirkete ait araçları eşi ve kızına tahsis ettiğini, masraflarının ise şirketten karşılandığını ileri sürerek işbu davayı açmış olup, mahkemece davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, davalı her ne kadar kendisine genel müdürlük sözleşmesi uyarınca tahsis edilen tek araç dışındaki diğer şirket araçlarını kullanmadığını savunmuş ise de, genel müdürlük görevinden azlinden sonra düzenlenen 12.04.2011 tarihli tutanakta davalıya tahsis edilen araç dışında başka araçlarında şirkete teslim edilmiş olması, davada dinlenen tanıkların şirkete ait araçların davalının yakınları tarafından kullanıldığını ifade etmesi ve dava konusu araçlardan bir tanesinin OGS kaydının da davalının kızı adına düzenlenmesi karşısında davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddi isabetli bulunmamaktadır.”

Burada TTK.m.553’te yer alan “kanundan doğan yükümlülüklerin ihlali” ifadesinde bahsi geçen yükümlülüklere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49.madde hükmü de dahildir. Zira TBK.m.49’da kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin bu zararı gidermekle yükümlü olduğu hükme bağladıktan sonra maddenin ikinci fıkrasında zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar verenin de bu zararı gidermekle yükümlü olduğu ifade edilmiştir. Yine TTK.m.553’te yer alan kanundan doğan yükümlülüklerin kapsamına TBK.m.112 vd hükümleri de dahildir. Bu sonuca ise TBK.m.114/2 hükmünde açıkça TBK.m.49 hükümlerinin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinin de uygulanacağı ifadesinden varılmaktadır (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.220).

Tüm bu hususlarla birlikte TTK.m.644 hükmünde limited şirket müdürlerinin sorumluğuna dair anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerin uygulanacağının öngörülmüş olması, sorumluluk davalarında TTK’nın limited şirketlere ilişkin düzenlemelerinin dikkate alınmayacağı ya da öncelikle anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerin dikkate alınacağı anlamına gelmez. Bu nedenle limited şirket müdürlerinin sorumluluğunun tespitinde öncelikle TTK’nın limited şirket müdürlerine ilişkin yükümlülük ve sorumluluk hükümleri dikkate alınmalı, bu hükümlerde yer almayan hususlarda anonim şirketlere dair hükümlere başvurulmalıdır. Örneğin limited şirket müdürlerinin özen ve bağlılık yükümlülüğü yönünden TTK’nın 369.maddesinden önce TTK’nın 626.madde hükmü dikkate alınmalıdır (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.219).

Sonuç olarak TTK.m.644/1-a yollamasıyla uygulanacak olan TTK.m.553 uyarınca müdürlerin sorumluluğunun doğması için kanundan ya da şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kusurlu eylemleriyle ihlal etmiş olmaları gerekir. Sorumluluk hukuku anlamında yükümlülüğün ihlali, hukuka aykırılığın kendine özgü formunu teşkil eder. Bu yükümlülük temel olarak TTK.m.626’da düzenlenmiş olan özen ve bağlılık yükümlülüğü ile TTK.m.627’de düzenlenen eşit işlem yapma yükümlülüğüne dayanmaktadır. Müdürlerin diğer yükümlülükleri ise kanun veya şirket sözleşmesinden doğan yetki ve görevleri bağlamında yapma ya da yapmama zorunluluğunu ifade etmektedir (Dr.Mustafa AKSOYAK, Limited Ortaklıklarda Müdür Kararlarının Genel Kurul Onayına Sunulması, s.175 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr).

Tüm bu hususlarla birlikte doktrinde ifade edildiği üzere limited şirketlerde müdürlerin hukukî sorumluluğunu ortadan kaldıran unsurlardan birisi ilgili kişilerin şirketin yetkili organı tarafından ibra edilmesidir. İbraya karar verecek yetkili organ ise limited şirket genel kuruludur (Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Fakat Yargıtay uygulamasında ifade edildiği üzere şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin davalarda, genel kurul tarafından alınan ibra kararının davalılarca savunma argümanı olarak kullanılabilmesi için alınan ibra kararının açık ibra niteliği taşıması yani dava konusu somut olayların genel kurulda pay sahiplerince tartışılması neticesinde alınması gerekmektedir. Eş söylemle genel kurullarda alınan ibra kararlarının hukuki sonuç doğurabilmesi için, davaya konu işlemler açıkça görüşülerek, tartışılarak, davacının bu nedenle uğradığı veya uğrayabileceği zararlar ortaya konulup, genel kurul bu konuda bilgilendirilerek alınmış olmalıdır (Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirket Müdürleri Hakkında İbra Kararı Alırken Dikkat Edilecek Hususlar, tacirsoft.com.tr). Aksi takdirde alınan ibra kararları geçerli bir ibra özelliği taşımayıp soyut nitelikte sayılacak ve sorumluları borçtan kurtarması da mümkün olmayacaktır.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.05.2013 Tarihli 2012/10887 Esas 2013/9792 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…Dava, Anonim Şirket Genel Müdürü aleyhine açılmış sorumluluk davasıdır. Mahkemece, sorumluluğa yol açan maaş ödemeleri ve şirket adına alınan kayıtlara girmeyen malların alınış tarihi itibari ile bu tarihlerden sonra yapılan iki genel kurulda davalının ibra edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dosyada mevcut genel kurul tutanakları ve diğer deliller ile aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan davalının iddia edilen sorumluluk sebepleri ile genel kurul gündemine getirtilmek sureti ile tartışılıp ibra edildiğine dair bir değerlendirme yapılmamıştır. Genel kurul tarafından verilen ibra kararlarının hukuki sonuç doğurabilmesi için ibranın açık ibra, yani SOMUT OLAYLARIN TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMEK SURETİ İLE İLGİLİLERİN İBRASINA KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR. Bu durumda, mahkeme gerekçesinde belirtilen ibra kararının açıklanan anlamda ibra kararı olup olmadığının değerlendirilmek sureti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 08.12.2014 Tarihli 2014/7571 Esas 2014/19267 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir; “…Dava, davacı anonim şirket denetçisinin, görevi sırasında zarara neden olduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. …ibranın borçtan kurtarıcı sonucu doğurabilmesi ibraya konu işlemlerin açıkça ortaya konulması, bilinmesi ve tartışılmasına bağlıdır. Somut olaya gelindiğinde mahkemece hükme dayanak yapılan genel kurullarda alınan ibra kararları davaya konu işlem açıkça görüşülerek, tartışılarak, davacının bu nedenle uğradığı veya uğrayabileceği zarar ortaya konulup, genel kurul bu konuda bilgilendirilerek alınmış bir ibra kararı olmayıp, yeterince tartışılmadan alınmış soyut nitelikteki ibra kararları olduğundan bu şekildeki bir ibranın sorumluları borçtan kurtarması da mümkün değildir. Bu nedenle, genel kurulda alınmış soyut ibra kararına dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.”

İşte yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde açılan bir sorumluluk davasında müdürlerin kusurlu davranışlarının ve zararın bilirkişi vasıtasıyla araştırılması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 02.06.2020 Tarihli 2019/4984 Esas 2020/2545 Karar sayılı kararında da sorumluluk davalarında müdürlerin kusurlu davranışlarının ve zararın bilirkişi vasıtasıyla araştırılması gerektiği vurgulanmıştır; “…gerek alınan bilirkişi raporlarında gerekse mahkeme kararında, davacıların açıkladığı taleplerle ilgili değerlendirme, usulüne uygun biçimde dayanılan yukarıda yazılı delillerle desteklenmeden yapılmıştır. Bu durumda davacıların iddiası ve toplanan delilleri, hükmü izlemeye elverişli bir biçimde değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.02.2015 Tarihli 2014/3160 Esas 2015/1329 Karar sayılı kararında da sorumluluk davalarında mahkemece hazırlattırılacak bilirkişi raporunda, davacı yanın zarara ilişkin ileri sürdüğü vakıa ve delillerin detaylı şekilde incelenmesi gerektiği, bilirkişi raporlarının genel ifadeler içermeyip şirket kayıtları esas alınmak suretiyle denetime elverişli şekilde hazırlanması gerektiği vurgulamıştır; “…Somut olayda da davacı şirket vekili, davalı müdürün müvekkili şirketi zarara uğrattığını ileri sürmüş, hangi eylemleriyle zararın doğduğunu dilekçesinde ayrıntılı şekilde açıklamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, davacı şirket tarafından sahte olduğu iddia edilen şirket ticari defterlerinde ve karar defterinde yer almayan 1.6.2008 ve 10.10.2008 tarihli ortaklar kurulu kararlarının uyuşmazlığın çözümünde esas alınamayacağı isabetli şekilde tespit edilmiş ve dava dilekçesindeki zarar kalemleri ticari defter ve belgelerde yer aldığı tespit edilmiş ancak ticari defter kayıtlarında davacı şirketin uğradığı maddi zararının tesbitinin mümkün olmadığı, zararın ispat edilemediği belirtilmiştir. Hüküm yeterli araştırma ve incelemeye dayanmadığı gibi temel alınan bilirkişi raporları da uyuşmazlığı çözmeye elverişli bulunmamıştır. Davalının dava dilekçesinde açıklanan dönemlerde şirket müdürü görevinde bulunduğu sabittir, dava dilekçesinde ve delil listesinde davalıya atfedilen işlemlerin şirketi zarara uğratan işlemler olup olmadığı raporda denetime uygun şekilde incelenmemiş, genel ifadelerle yetinilmiştir. Bu durum karşısında mahkemece, davacı vekilinin rapora yönelik itirazları ve zarar kalemleri dikkate alınarak, dava dilekçesinde ve delil listesinde davalıya atfedilen işlemlerin şirketi zarara uğratan işlemler olup olmadığı hususunun (demirbaşların, araçların ve işletme devrinin rayiç değerlerinin devir tarihleri itibariyle tespit edilip, yapılan devir bedelleri de dikkate alınarak) makine mühendisi, şirketler hukuku uzmanı ve mali müşavirden oluşan bilirkişi kurulu oluşturulup, davacı şirketin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılıp, tarafların iddiaları ve savunmalarını karşılayan ve denetime uygun rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.”

Bu kapsamda sorumluluk davalarında tespit edilecek zararın davalı müdürler tahsilinde zarara konu eylemin işlendiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 20.04.2021 Tarihli 2019/4334 Esas 2021/3864 Karar sayılı kararında, davalı müdürler tahsil edilecek tazminata dava tarihinden itibaren değil, haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren avans faizi işletilmesi gerektiği vurgulanmıştır; “…Dava, limited şirket müdürünün sorumluluğuna ilişkin olup mahkemece davalı müdürün dava dışı şirket alacaklısından parayı tahsil ettiği ve kendi yararına sarf ettiği kabul edildiğine göre mahkemece davalıdan alınarak müdürü bulunduğu dava dışı …Makine Elektrik Bakım Onarım İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’ne ödenmesine karar verilen tazminat miktarına haksız fiil tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar vermek gerekirken, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak belirlenmesi doğru olmamış davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”

SONUÇ OLARAK; Limited şirketlerde müdürlerin sorumluluğunun doğabilmesi için müdürlerin hukuka aykırı bir fiille kanun veya şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüğünü kusurlu biçimde ihlal etmesi, bu ihlal neticesinde ortaya bir zarar çıkması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu noktada müdürlerin sorumluluğunun doğması için ortak veya üçüncü şahıs olmalarının herhangi bir önemi yoktur. Burada limited şirket ile müdür arasında bir vekalet sözleşmesi bulunduğundan açılacak sorumluluk davasının hukuki dayanağını sözleşmeye aykırılık hali oluşturur. Limited şirketlerde müdürlerin sorumluluklarının doğması için yukarıda bahsi geçen kusurun derecesinin bir önemi bulunmamaktadır. Bu açıdan kasti bir davranış haricinde hafif ihmalle dahi bir yükümlülüğün ihlalinde müdürlerin sorumluluğu gündeme gelebilecektir. Tüm bu hususlarla birlikte TTK’nın 553/1.maddesinden anlaşıldığı üzere limited şirketlerde müdürlerin sorumluluklarından söz edilebilmesi için kanundan veya ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmek suretiyle hukuka aykırı bir davranış sergilemeleri gerekmektedir. Bu kapsamda gerek TTK ve diğer yasal düzenlemelerde, gerekse de ortaklık sözleşmesinde limited şirket müdürleri için birçok yükümlülük öngörülmüştür. TTK’nın müdürlerin görevlerine ilişkin “Devredilemez ve Vazgeçilemez Görevler” başlığı altında düzenlenen 625.maddesi, bu hususta başlıca düzenlemelerden biridir. Fakat TTK.m.644 hükmünde limited şirket müdürlerinin sorumluğuna dair anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerin uygulanacağının öngörülmüş olması, sorumluluk davalarında TTK’nın limited şirketlere ilişkin düzenlemelerinin dikkate alınmayacağı ya da öncelikle anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerin dikkate alınacağı anlamına gelmez. Bu nedenle limited şirket müdürlerinin sorumluluğunun tespitinde öncelikle TTK’nın limited şirket müdürlerine ilişkin yükümlülük ve sorumluluk hükümleri dikkate alınmalı, bu hükümlerde yer almayan hususlarda anonim şirketlere dair hükümlere başvurulmalıdır. Son olarak belirtmek gerekir ki Yargıtay uygulamasında ifade edildiği üzere şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin davalarda, genel kurul tarafından alınan ibra kararının davalılarca savunma argümanı olarak kullanılabilmesi için alınan ibra kararının açık ibra niteliği taşıması yani dava konusu somut olayların genel kurulda pay sahiplerince tartışılması neticesinde alınması gerekmektedir. Aksi takdirde ibra kararlarının sorumluluk davaları yönünden bir etkisi söz konusu olmayacaktır.