YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİNE KARŞI AÇILACAK SORUMLULUK DAVALARINDA USUL HUKUKU KURALLARI

(TTK.m.644/1-a’nın Atfıyla TTK’nın 553)

Türk Ticaret Kanunu’nun 644/1.maddesinin atfi ile şirket yönetim organı üyelerinin sorumluluk davaları bakımından anonim ortaklık kuralları kıyasen limited ortaklıklarda da uygulama alanı bulur (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara 2024, s.563). Bu kapsamda TTK’nın 553. ve 555.maddesi uyarınca şirkete verilen zarar dolayısıyla zarar gören ortaklar, şirketin zararı sebebiyle şirketin müdürler kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açabilirler (Prof.Dr.Ersin Çamoğlu, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, İstanbul 2020, s.191 ; Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, Ankara 2022, s.254 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, Ankara 2016, s.591).

Önemi gereği tekraren belirtmek gerekir ki TTK 644/1-a’nın atfıyla limited ortaklıklarda da uygulanacağını belirttiği TTK’nın 553.maddesinde, ortaklık ve ortaklar yönünden müdürlerin kusuruyla bir zarar ortaya çıkması halinde şirket ortaklarının kanundan veya ortaklık sözleşmesinden doğan zararlar nedeniyle şirket müdürlerine başvurabileceği açıktır (Prof. Dr.Oruç Hami Şener, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2017, s.792). Burada TTK m.555/1’de, şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibinin münferiden isteyebileceği hüküm altına alınmıştır (Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Nitekim limited şirketlerde, şirket müdürlerinin ortaklığa verdiği zararlar sonucunda ortaklar ve alacaklıların menfaati zarar görebilir. Bunun haricinde müdürlerin ortaklık malvarlığına zarar vermeksizin ortakları veya alacaklıları zarara uğratması da mümkündür. Bu nedenle yasa koyucu tarafından sadece ortaklık tüzel kişiliği değil ortaklar ve alacaklıların da şirket müdürlerine karşı sorumluluk davası açabileceği hükme bağlanmıştır (Dr.Mustafa AKSOYAK, Limited Ortaklıklarda Müdür Kararlarının Genel Kurul Onayına Sunulması, Ankara 2023, s.174). Yargıtay uygulamasında da aynı görüş mevcuttur (Yargıtay 11.Hd. 10.02.2015 T. 2014/3664 E. 2015/1626 K. ; Yargıtay 11.Hd. 05.11.2013 T. 2012/5812 E. 2013/22160 K.).

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 14.10.2020 Tarihli 2019/2050 Esas 2020/5565 Karar sayılı kararı; “…Türk Ticaret Kanununda şirketin uğradığı zararın şirket tarafından sorumlulardan (kurucular, müdürler, yöneticiler, tasfiye memurları vd.) istenmesi yani taraf ehliyetinin şirkette olması öngörülmüş, şirketin ihmali ya da sorumluların şirkete hakim olmaları nedeniyle dava açmamaları olasılığı düşünülerek zararın giderilmesi davasını açma hakkı şirket ortaklarına da verilmiş, ve bu husus 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 555/1 maddesinde “şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir” biçiminde düzenlenmiştir. Ancak limited şirket ortakları tazminatın sadece şirkete ödenmesini isteyebilir. Kendilerine ödenmesini isteyemezler. Bu açıklamalar karşısında, şirket hakim ortağı olan davacı … tarafından yapılan satış işlemi ve sonuçları limited şirketi doğrudan ilgilendirdiğine göre, ŞİRKET ORTAĞININ DAVA AÇABİLECEĞİ, DAVA AÇMAKTA HUKUKİ YARARININ BULUNDUĞU KUŞKUSUZDUR. Hâl böyle olunca, işin esasına girilerek, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların tüm delillerinin toplanması, İİK 278, 229-280. maddeler tartışılarak toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilip, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.”

Sonuç olarak TTK’nın 555.maddesindeki düzenlemeyle ortaklar, dava açabilme yetkisi yönünden şirketle aynı düzeyde kabul edilmiş olup ortağın genel kurul onayı aranmaksızın hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesini talep etmek kaydıyla müdür yahut müdürler aleyhine doğrudan sorumluluk davası açması mümkündür (Dr.Soner ALTAŞ, Ortak Limited Şirket Müdürü Aleyhine Doğrudan Tazminat Davası Açabilir mi?, tacirsoft.com.tr).

TTK.m.644/1’in atfıyla TTK.m.553’te kusurları ile kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal eden müdürlerin, şirkete ve pay sahiplerine karşı sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır. Bu nedenle limited şirket müdürlerine karşı kusurlu olarak kanun ve sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde şirkete ve pay sahiplerine vermiş oldukları zarardan ötürü her bir pay sahibi sorumluluk davası açabilecektir  (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.268-280). Bu çerçevede limited şirket müdürlerinin sorumluluğu davalarının davalısı konumunda, şirketin ya da ortağın zarara uğramasına neden olan ve şeklen ya da fiilen müdür konumunda bulunan müdür veya müdürler vardır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.798). Dolayısıyla bu davalarda dava ortaklar tarafından açılsa dahi davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması söz konusu olamaz, husumet zarara sebep olan müdürlere yöneltilir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara, 2024, s.531-533).

Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.02.2015 Tarihli 2014/3664 Esas 2015/1626 Karar sayılı ilamında; “…TK’nın 644.maddesince yapılan atıf gereği aynı Yasa’nın 555.maddesi uyarınca eldeki davayı açma hakkının bulunduğu ve hükmedilecek tazminatın da şirkete verilmesini talep ettiği gözönüne alındığında, davanın şirkete karşı değil, şirketi zarara uğrattığı iddia edilen müdüre karşı açılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla, mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın değinilen hükümler gözönüne alınmak suretiyle çözümlenmesi gerekirken, hatalı hukuki değerlendirme ile davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı-karşı davalı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.02.2015 Tarihli 3664 Esas 1626 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır;  “...Dava, limitet şirket müdürü olan davalının, şirkete ait parayı zimmete geçirdiği ve şirkete ait ruhsatı muvazaalı olarak sattığı iddiası ile açılan, limited şirket yöneticisinin sorumluluğu hukuki nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, şirket müdürünün eylemleri nedeniyle zarara uğranılması halinde husumetin şirkete yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. …dava, limited şirket müdürünün sorumluluğu davası niteliğini haiz olup, şirket ortağının 6102 sayılı TTK'nın 644'üncü maddesince yapılan yollama gereği, aynı Yasa'nın 555'inci maddesi uyarınca, eldeki davayı açma hakkının bulunduğu ve hükmedilecek tazminatın da şirkete verilmesini talep ettiği göz önüne alındığında, davanın şirkete karşı değil, şirketi zarara uğrattığı iddia edilen müdüre karşı açılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.”

Tüm bu hususlarla birlikte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107/1.maddesinde; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu kapsamda uygulamada şirket yöneticilerine karşı açılacak sorumluluk davaları, belirsiz alacak davasının en önemli uygulama alanlarından biridir. Nitekim bu davalarda özellikle davacı pay sahipleri, dava konusu zararın varlığını dava açılışı öncesinde tespit etse dahi zararın miktarını tespit edememektedir (Prof.Dr.Muhammet ÖZEKES - Prof.Dr.Vural SEVEN - Prof.Dr.Nedim MERİÇ, Sermaye Şirketlerinde Sorumluluk Davası (Ticaret Hukuku ve Usul Hukuku Kapsamında), İstanbul 2021, s.181). Bu nedenle limited şirketlerde şirket müdürlerine karşı açılacak sorumluluk davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacı pay sahiplerinin hukuki yararı mevcuttur.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.11.2013 Tarihli 2012/5812 Esas 2013/22160 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Asıl dava, limitet şirket müdürü aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir. …Birleşen dava yönünden ise; davacı şirket, davalı …'un eski şirket yöneticisi olduğunu, yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde şirketi zarara uğrattığını iddia ederek tazminat TTK'nun 556.maddesi yollaması ile TTK'nun 341.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası açmıştır. 6100 sayılı Kanunun Belirsiz Alacak ve Tespit Davası Başlıklı 107.maddesinde "davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir..." hükmü öngörülmüştür. Açılacak davanın miktarı biliniyor ya da tespit edilebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Talep sonucunun belirlenememesi iki halde mümkündür: dava açarken talep sonucunun belirlenmesi imkansızdır ya da davacının dava açarken talep sonucunu belirlemesinin kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Ancak, HMK'nun 107/3. maddesiyle bu konuda bir istisna getirilmiştir. Böylelikle dava açarken talep sonucunu belirleyemeyen davacı dilerse belirsiz alacak davası açabilecek, dilerse kısmi dava ile birlikte alacağın geri kalan kısmının tespitini isteyebilecek ve yine dilerse alacağın tümünün belirlenebilmesi için bir tespit davası açabilecektir. Açıklanan yasal düzenlemelerin ışığı altında somut olaya baktığımızda, niteliği itibariyle tazminat davası olan İŞBU DAVANIN BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK AÇILMASI MÜMKÜN BULUNMAKTADIR. Bu itibarla, mahkemece birleşen dava yönünden de işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın birleşen davanın davacısı … Ltd. Şti. yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” (Benzer yönde Yargıtay 11.Hd. 18.01.2016 T. 9970 E. 392 K.).

TTK.m.644/1-a’nın atfıyla limited şirketlerde müdürlere karşı açılacak sorumluluk davalarında görev ve yetkiyi düzenleyen TTK’nın 561.maddesi, sorumlular aleyhine açılacak davalarda şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinin görevli ve yetkili olduğunu hükme bağlamıştır (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.282). Bu kapsamda TTK m. 4/1-a hükmü uyarınca müdürlere karşı açılacak sorumluluk davaları, mutlak ticari dava niteliğine sahiptir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.798 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.601). Nitekim bu hükme göre TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları, mutlak ticari dava vasfına sahiptir. Yine TTK.m.5/1 hükmü uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. Dolayısıyla limited şirketlerde şirketi zarara uğratan müdürlerin sorumluluğuna ilişkin davalar da TTK.m.644 hükmünün atfıyla TTK.m.553 vd. hükümlerinde düzenlendiğinden mutlak ticari dava niteliğindedir (Yargıtay 11.Hd. 11.02.2019 T. 2017/5379 E. 2019/1042 K. ; Yargıtay 9.Hd. 06.06.2013 T. 2011/17029 E. 2013/17515 K. ; Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.282-283 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Bu çerçevede limited şirket müdürlerine karşı açılacak sorumluluk davalarında şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesi görevli ve yetkilidir.

Burada önemle belirtmek gerekir ki TTK’nın 644/1-a hükmünün atfıyla anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen TTK’nın 553.maddesi, limited şirket müdürlerinin sorumluluğu davalarında da uygulama alanı bulacaktır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, s.547-550 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Buna göre limited şirketlerde müdürler, kanundan ve ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, ortaklığa ve ortaklara karşı verdikleri zararlardan sorumludurlar. Burada kanun koyucu her ne kadar TTK.m.644/1-a’nın yollamasında yalnızca TTK’nın 553.maddesinden bahsetmiş ise de hükmün kaleme alınış tarzından yapılan atfın 553.maddeyi tamamlayan tüm hükümlere yapılmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nedenle TTK’nın 549 ila 561.maddelerinin de limited şirketlere uygulanması mümkündür (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.189 ; Doç. Dr. Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.248-249). Ancak kanun koyucu her ne kadar bu şekilde, sorumluluk bakımından anonim ortaklık düzenlemelerine göndermeler yapmışsa da, limited şirketlerde müdürlerin yükümlülüklerinin belirlenmesi ve bu yükümlülüklere aykırılığın tespiti bakımından anonim ortaklık düzenlemeleri değil, öncelikle limited ortaklık düzenlemeleri dikkate alınacaktır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.786).

Tüm bu hususlarla birlikte TTK’da şirket yöneticileri için 549 ila 552 hükümleri arasında özel sorumluluk halleri, 553.maddede ise genel sorumluluk hali düzenlenmiştir. Bu çerçevede atıf hükmü olan TTK m.644/1-a’ya göre anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğuna ilişkin TTK’nın “Belgelerin ve Beyanların Kanuna Aykırı Olması” başlıklı 549.madde, “Sermaye Hakkında Yanlış Beyanlar ve Ödeme Yetersizliğinin Bilinmesi” başlıklı 550.madde, “Değer Biçilmesinde Yolsuzluk” başlıklı 551.madde, limited şirket müdürlerinin sorumluluğu davalarında da uygulama alanı bulacaktır (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.217).

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 04.03.2015 Tarihli 18180 Esas 2931 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…Limited şirketlere uygulanacak anonim şirketlere ilişkin hükümlerin gösterildiği, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nin 644. maddesi gereğince, şirket yöneticilerinin sorumluluğu hakkında anonim şirketlerin bu konudaki hükümlerinin LİMİTED ŞİRKETLERE DE UYGULANACAĞI BELİRTİLMİŞTİR. Davacı, davalı yöneticinin eylemleri ile şirketin doğrudan, kendisinin ise dolaylı olarak yani şirkete verildiği iddia olunan zarardan dolayı uğradığı zararın tazminini de terditli olarak istemiştir. Limited şirket yöneticileri hakkında da geçerli hükümler uyarınca şirket yöneticisi hakkında ortakların ve şirket alacaklılarının tazminat davası açma hakkını düzenleyen 6102 sayılı TTK'nin 555'inci maddesi gereğince Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Belirtilen hükümler uyarınca davacı ortağın dava açma hakkının bulunduğu kabul edilerek, işin esasına girilip taraf iddia ve delillerinin değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, müdürün sorumluluğuna dayalı tazminat davasının usulden reddi yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve kararın açıklanan nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir..." (Benzer yönde Yargıtay 11.Hd. 05.11.2013 T. 2012/5812 E. 2013/22160 K. ; Yargıtay 11.Hd. 02.06.2020 T. 2019/4984 E. 2020/2545 K. ; Yargıtay 11.Hd. 29.11.2018 T. 2016/14101 E. 2018/7479 K. ; Yargıtay 11.Hd. 14.09.2017 T. 2016/10657 E. 2017/4388 K.).

TTK.m.644/1(a)’nın göndermesiyle limited şirket müdürlerine karşı açılacak sorumluluk davalarının zamanaşımı süresi ise TTK.m.560 hükmüne tabidir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.288-289 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, s.601). Bu kapsamda limited şirketlerde müdürlere karşı açılacak sorumluluk davaları, davacının sorumluları ve zararı öğrendiği tarihten itibaren 2 yılda; ancak her halde zararın oluşumundan başlayarak beş yılda zamanaşımına uğrar (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.191). Fakat müdürlerin sorumluluk doğuran fiillerinin Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil etmesi ve bu suçun daha uzun bir zamanaşımına tabi olması halinde, hukuk mahkemesi nezdinde açılacak sorumluluk davalarına ceza zamanaşımı süresi uygulanır (Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.601). Daha açık bir anlatımla müdürlerin eylemlerine ceza zamanaşımının uygulanabildiği durumlarda fiil veya ihmalin gerçekleşmesinde itibaren ceza zamanaşımı süresince hukuki sorumluluk davası açılabilir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.293 ; Dr.Soner ALTAŞ, Limited Şirketlerde Kurucuların, Müdürlerin ve Tasfiye Memurlarının Hukukî Sorumlulukları, tacirsoft.com.tr). Yargıtay uygulamasında davaya ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için herhangi bir cezai soruşturmanın varlığına da gerek olmadığı vurgulanmaktadır.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 22.11.2023 Tarihli 2023/2758 Esas 2023/6724 Karar sayılı kararı; “…asıl davaya ek olarak açılan bu dava limited şirket müdüründen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, zararın ve sorumlunun en geç asıl davanın açıldığı 08.07.2011 tarihinde öğrenildiği, bu tarihten itibaren 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava açıldığı, somut olayda ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasını gerektiren bir durum bulunmadığı gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava dosyası incelendiğinde; iddianın ileri sürülüş biçimi bakımından, davalıya isnat edilen zararı doğuran fiillerin, bu konuda HERHANGİ BİR CEZAİ SORUŞTURMA OLMASA DAHİ, ceza kanunları mucibince suç sayılan bir fiil teşkil etmesi halinde, davadaki zamanaşımının, bu fiile karşılık gelen yasa maddesi için öngörülen, uygulamadaki deyimi ile “uzatılmış zamanaşımı süresine” tabi olacağı açıktır. Mahkemece, eldeki davada davacı tarafın tazminata konu ettiği davalı eylemlerinin suçun unsurunu oluşturup oluşturmadığının tartışılması doğru olmamış, davacının temyiz itirazının kabulüyle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” (Benzer yönde Yargıtay 23.Hd. 14.12.2017 T. 2016/9739 E. 2017/3740 K.)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.10.2019 Tarihli 2019/327 Esas 2019/1072 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…Burada üzerinde durulması gereken husus; ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat davası için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin ceza kanununa göre “cezayı gerektiren bir fiil” olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. 6762 sayılı TTK’nın 309/4.maddesinde, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektirmesi yeterli görülmekte, bunun dışında, fiili gerçekleştiren hakkında soruşturma yapılması ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da ceza davası açılmış olması veya mahkûmiyet kararıyla SONUÇLANMIŞ BİR CEZA DAVASININ VARLIĞI KOŞULU ARANMAMAKTADIR. Bundan başka fiilin kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu husus, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikâyet süresinin geçirilmesinden ötürü, ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin, tazminat davasına uygulanmasına engel değildir. Ceza zamanaşımının uygulanması yönünden ise hukuk hâkiminin tazminat davasını görürken, ceza hukuku kurallarıyla ve özellikle ceza mahkemesinin zarar veren hakkında vermiş olduğu beraat veya mahkûmiyet kararıyla bağlı olup olmadığı 818 sayılı BK’nın 53. (6098 sayılı TBK’nın 74.) maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ceza hâkimi, fiilin suç teşkil ettiğine karar vermiş, zarar vereni mahkûm etmiş ve bu karar kesinleşmişse ceza kanunlarının yorum ve uygulamasına ilişkin bu kararla hukuk hâkimi bağlı olup konuyu tekrar tartışamaz.”

SONUÇ OLARAK ; Türk Ticaret Kanunu’nun 644/1.maddesinin atfi ile şirket yönetim organı üyelerinin sorumluluk davaları bakımından anonim ortaklık kuralları kıyasen limited ortaklıklarda da uygulama alanı bulur. Bu kapsamda TTK’nın 553. ve 555.maddesi uyarınca şirkete verilen zarar dolayısıyla zarar gören ortaklar, şirketin zararı sebebiyle şirketin müdürler kurulu üyelerine karşı genel kurul kararına ihtiyaç duymaksızın sorumluluk davası açabilirler. İşte bu davaların davalısı konumunda, şirketin ya da ortağın zarara uğramasına neden olan ve şeklen ya da fiilen müdür konumunda bulunan müdür veya müdürler bulunur. Dolayısıyla bu davalarda dava ortaklar tarafından açılsa dahi davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması söz konusu olamaz, husumet zarara sebep olan müdürlere yöneltilir. Tüm bu hususlarla birlikte şirket yöneticilerine karşı açılacak sorumluluk davaları, belirsiz alacak davasının en önemli uygulama alanlarından biridir. Nitekim bu davalarda özellikle davacı pay sahipleri, dava konusu zararın varlığını dava açılışı öncesinde tespit etse dahi zararın miktarını tespit edememektedir. Bu nedenle limited şirketlerde şirket müdürlerine karşı açılacak sorumluluk davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacı pay sahiplerinin hukuki yararı mevcuttur. TTK.m.644/1-a’nın atfıyla limited şirketlerde müdürlere karşı açılacak sorumluluk davalarında görev ve yetkiyi düzenleyen TTK’nın 561.maddesi, sorumlular aleyhine açılacak davalarda şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinin görevli ve yetkili olduğunu hükme bağladığından bu davaların şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Son olarak TTK.m.644/1(a)’nın göndermesiyle limited şirket müdürlerine karşı açılacak sorumluluk davalarının zamanaşımı süresi TTK.m.560 hükmüne tabidir. Bu kapsamda limited şirketlerde müdürlere karşı açılacak sorumluluk davaları, davacının sorumluları ve zararı öğrendiği tarihten itibaren 2 yılda; ancak her halde zararın oluşumundan başlayarak beş yılda zamanaşımına uğrar. Fakat müdürlerin sorumluluk doğuran fiillerinin Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil etmesi ve bu suçun daha uzun bir zamanaşımına tabi olması halinde, hukuk mahkemesi nezdinde açılacak sorumluluk davalarına ceza zamanaşımı süresi uygulanır.