Şüphelinin veya sanığın ya da çağrı kağıdına uymayan hükümlünün hangi durumda yakalanmış kabul edileceği önemlidir. Kişi hak ve hürriyetleri ile doğrudan ilgili bu konuda takdir hakkını birey lehine kullanmak gerekir. Bireyin kaçtığının kabul edilebilmesi için, kaçmayı gösteren yeterli ve net şüphenin varlığı gerekir. Bu noktada bireyin, kolluk kuvvetlerine karşı direnç gösterip göstermediği de önem arz etmektedir. Kanaatimizce, kolluk kuvvetleri ile karşılaştığında kaçmaya çalışan ya da direnen kişinin durumu ile kaçmaya çalışmayan veya direnç göstermeyen bireyin durumu aynı değildir.
Yazımızda, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda öngörülen tutuklama kararı veya yakalama emrinden değil, bu kararlar sonrasında gerçekleşen fiili yakalama durumundan bahsetmekteyiz. Bir kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu'nda öngörülen şartlar oluşmuşsa yakalama emri çıkarılabilir. Ancak bu emir sonrasında kişiye ulaşılması, CMK m.90/1'de öngörülen şekilde gerçekleşmeyebilir.
Bir başka ifadeyle, yakalanması gereken kişi kaçmayabilir, kaçmaya teşebbüs etmeyebilir, kimliği ile ilgili yalan beyanda bulunmayabilir veya direnç göstermeyebilir, yani teslim olur. Bu sebeple adı “yakalama tutanağı” olan, ancak kanaatimizce “teslim olma tutanağı” şeklinde adlandırılması gereken belgeye, kişinin ne şekilde tutulduğu yazılmalıdır. Bu hususunun tutanakta açıkça gösterilmesi, koruma tedbirleri ve hükümlünün açık cezaevine koyulması bakımından hakim ve cumhuriyet savcısına yol gösterecektir.
“Yakalama” tedbirini düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu m.90/1’de, esas itibariyle yakalamanın tanımı da yapılmıştır. Yakalama; kişiye suç işlerken rastlanması veya suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığı bulunması ya da hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması hallerinde mümkündür. Ayrıca kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, cumhuriyet savcısına veya kendi amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde yakalama yapabilirler.
CMK m.98’de, soruşturma aşamasında çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi ve tutuklama isteminin reddi halinde itiraz mercii tarafından yakalama emri düzenlenebileceği öngörülmüştür. Yakalandığı halde kolluk görevlisinin elinden kaçan, şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında yakalama emri düzenlenebilir. Bundan başka kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında da yakalama emri düzenlenebilir. Yine kovuşturma aşamasında mahkeme, sanığın yakalama emri ile getirilmesine her zaman karar verebilir (CMK m.199).
Yakalamanın net tanımı, CMK m.90/1-2’de verilmiş, diğer hükümlerde de yakalama emrinin tanımı yapılmıştır. Ancak gerçek anlamı ile yakalama, kaçan veya en azından kaçma şüphesini gösteren somut olgulara sahip şüpheli, sanık veya hükümlü için kabul edilir. Şüpheli veya sanık, mutat olması gereken yerlerde ise, örneğin evinde veya işyerinde ya da mahalle çevresinde görülür bir yerde bulunmakta ise, o kişinin kaçtığından bahsedilerek, klasik yakalama tutanağı ile bu durumdan aleyhine sonuç çıkarılması isabetli olmayacaktır. Şüpheli veya sanığın, kaçtığını veya kaçma ihtimali ile hareket ettiğini gösteren somut olgulara ihtiyaç bulunmaktadır.
Kanaatimizce, konutunda veya işyerinde bulunan sanığın yakalandığından bahsetmek ve “yakalama tutanağı” düzenlemek suretiyle “yakalandı” ibaresine yer vermek doğru olmayacaktır. Çünkü şüpheli veya sanık, görüldüğü veya bulunduğu yerde kolluk kuvvetine direnç göstermedikçe, kaçmadıkça veya kaçmaya teşebbüs etmedikçe, yakalama tedbirinin konusuna giren kişi olarak kabul edilmemelidir.
Netice itibariyle, kendiliğinden teslim olan, kolluğa karşı koymayan, kaçmayan veya kaçmaya teşebbüs ettiğine dair somut olgulara sahip bulunmayan, evinde veya işyerinde, yani mutat yerinde tespit edilip ulaşılan şüpheli veya sanığın kaçma ihtimalinin varlığını kabul etmek, buna göre işlem yapmak ve sonrasında da “kaçma ihtimali” kavramını şüpheli veya sanığın tutuklanmasının dayanağı saymak hukuka uygun olmayacaktır.
Bundan başka, kasıtlı suçtan üç yıl veya taksirli suçtan beş yıl hapis cezasına mahkum olan ve hükmü kesinleşen kişinin, yapılan davete rağmen gelmemesi üzerine çıkarılan yakalama kararı ile evinde, işyerinde veya sürekli bulunduğu yerde kolluğa direnç göstermeksizin, kaçmaksızın veya kaçma teşebbüsünde bulunmaksızın teslim olması halinde, yine yakalama tedbirinin varlığından bahisle bu hükümlünün kapalı cezaevine gönderilmeyip, açık cezaevinde hakkında verilen hapis cezanın infazı yoluna gidilmesi gerekir.
Özetle kolluk; hazırladığı yakalama tutanağında hangi şekil ve şartlarda kişiyi yakaladığını da net olarak belirtmelidir. Şahıs kaçmamış, kaçmaya teşebbüs etmemiş, direnç göstermemiş veya kimliği ile ilgili yalan beyanda bulunmamış ve mutat yerde yakalanmışsa teslim olma tutanağı düzenlenmelidir.
Davete icabet etmemek suretiyle düzenlenen yakalama müzekkeresi, tek başına o hükümlünün kapalı cezaevine gönderilmesini haklı kılan dayanak olarak görülmemelidir. Hükümlü, davete icabet etmedikten sonra hakkında çıkarılan yakalama kararına rağmen, teslim olmamanın yanında kaçmalı, kolluğa gördüğünde kaçmaya teşebbüs etmeli veya yakalanmamak için direnç göstermelidir. Ancak bu durumda, yakalanan hükümlünün açık cezaevinde bulunma hakkından mahrum bırakılması mümkün olabilmelidir.
Hükümlünün davete icabet etmeyip, düzenlenen yakalama müzekkeresi sonrasında direnç göstermeksizin toplu taşıma aracında veya bir özel araçta ya da sokakta yürürken tespit edilmesi durumunda, eğer hükümlü direnç göstermeyip gerçek kimliğini de ifade etmek ve hatta hakkında kesinleşmiş cezanın varlığı bilinci ile hareket ederse ya da hal ve hareketlerinden bu durumu henüz bilmediği anlaşılır ve öğrendiğinde de direnç göstermezse, yine klasik yakalama tedbirinin değil, davete icabet etmiş gibi sayılmanın sonuçları uygulanmalıdır.
Birey, kolluk kuvvetlerini gördüğü anda kaçmaya dair yeterli şüphe oluşturacak herhangi bir fiil icra etmiyorsa, kaçtığından da bahsedilemeyecektir. Kişinin direnç göstermeksizin kolluk kuvvetlerine gitmesi veya mutat yerde bulunduğu sırada tespit edilmesi halinde kaçtığından bahsedilemez. Bu gibi durumlarda bireyin kaçtığının değil, teslim olduğunun kabul edilmesi daha isabetli olacaktır. Bu sebeple kolluk kuvvetlerince düzenlenen belgenin ismi de “yakalama tutanağı” değil, “teslim olma tutanağı” olmalıdır.
Bireyin, bizatihi seyahat özgürlüğünü kullanması da kaçtığını kabul etmek açısından karine olamaz. Kanaatimizce, şehirlerarası otobüs yolculuğu yapan ve kolluk kuvvetleri ile karşılaştığında kaçmayan veya direnç göstermeyen birey, teslim olmak istediğini beyan etmesi halinde doğrudan açık cezaevine gönderilmelidir.
Bir başka görüşe göre, her somut olayın şartlarına göre seyahat sebebi değerlendirilmelidir. Örneğin iş adamı olup sürekli seyahat etmesi gereken veya hastalık ya da cenaze sebebiyle seyahat eden birey ile makul ve mutat yerde bulunmayan bireyin durumları aynı değildir. Bu görüşü savunanlar, bireyin herhangi makul bir sebep olmaksızın yaşadığı veya çalıştığı yerden başka bir yere seyahat etmesi, kaçmayı gösteren ve yeterli bir sebeptir.
Bu görüşe katılmadığımızı, ne sebeple olursa olsun seyahat özgürlüğünün kullanılmasının tek başına “kaçma” olarak kabul edilmesinin isabetli olmadığını ve kaçmayan bireyin de yakalanmış kabul edilemeyeceğini ifade etmek isteriz.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www. hukukihaber. net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Trend Haberler
Yargıtay’ın 3 Gün Kuralı
AVUKATIN TARAF OLDUĞU (MESLEKTEN KAYNAKLI OLMAYAN) DOSYALARINDA E-TEBLİGAT ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
'ARABULUCULUK KÖTÜYE VE AMACI DIŞINDA KULLANILARAK İŞÇİNİN HAKLARI ÇİĞNENEMEZ'
HUKUKİ ALACAĞIN TAHSİLİ AMACI İLE TEHDİT SUÇU - SİLAHLA TEHDİT - DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL
2025 YILI NOTERLİK ÜCRET TARİFESİ
İşçi Belirsiz Alacak Davası