T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2022/13962
K. 2024/7987
T. 27.6.2024

HUKUKİ ALACAĞIN TAHSİLİ AMACI İLE TEHDİT SUÇU ( Sanıkların Mağdurlara Karşı Hukuken Geçerli Olan Bu Alacaklarını Almak Amacıyla Tehdit Uyguladıklarının Anlaşılması Karşısında Sanıkların 5237 SK 150/1. Maddesi Yollamasıyla Aynı Kanunun 106 Maddesinin 2. Fıkrasının A ve C Bentleri Uyarınca Cezalandırılmaları Gerektiği )

SİLAHLA TEHDİT ( Sanıkların Mağdurlara Karşı Hukuken Geçerli Olan Bu Alacaklarını Almak Amacıyla Tehdit Uyguladıklarının Anlaşılması Karşısında Sanıkların 5237 SK 150/1. Maddesi Yollamasıyla Aynı Kanunun 106/2 Maddesinin A ve C Bentleri Uyarınca Cezalandırılmaları Zorunluluğu )

DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL ( Hukuki Alacağın Tahsili Amacı İle Tehdit Suçu - Sanıkların Mağdurlara Karşı Hukuken Geçerli Olan Bu Alacaklarını Almak Amacıyla Tehdit Uyguladıklarının Anlaşılması Karşısında Sanıkların 5237 SK 150/1. Maddesi Yollamasıyla Aynı Kanunun 106 Maddesinin 2. Fıkrasının A ve C Bentleri Uyarınca Cezalandırılmaları Gerektiği Gözetilmeden Yerinde ve Yeterli Olmayan Gerekçeyle Hüküm Kurulmasının Hukuka Aykırılığı )

5237/m.106/2-a-c,150/1

ÖZET: Dava, hukuki alacağın tahsili amacı ile tehdit suçuna ilişkindir.

Her iki tarafın da yapmış oldukları maddi hasarlı trafik kazasında kusurlu bulunan taraf olarak birbirlerini suçlar şekilde beyanlarda bulundukları, sanıklar ile katılanın olayın sıcağı sıcağına kolluk tarafından alınan ve birbirleriyle uyumlu ilk beyanlarında özetle; "Kaza sonrası yanlarına gelen mağdurların kendilerini polis olarak tanıtarak, sanığın kimliğini aldıklarını, trafik polisi çağırma taleplerini reddettikleri ve hasarı siz karşılayacaksınız dediklerini ve 500,00 TL para istediklerini, bunun üzerine mağdurlara 200,00 TL para verdiklerini, geri kalan 300,00 TL'yi getirin diyerek para getirilinceye kadar yaşı küçük katılanı zorla alıkoyduklarını, olay yerinden para getirmek için ayrıldıktan sonra geri döndüklerinde paralarının olmadığını, arkadaşlarını bırakmalarını istemelerine rağmen mağdurların tepki göstermeleri üzerine havaya 2 (İki) el ateş ettikten sonra sanığa ait kimliği, vermiş oldukları 200,00 TL parayı geri aldıkları ve arkadaşlarını kurtardıklarını" beyan ettiklerinin görüldüğü, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince mağdurların "Sanıkların kendiliğinden kalan parayı getirinceye kadar katılanı yanlarında bıraktıklarına, kendilerince zorla alıkonulmadığına" ilişkin savunmalarının hayatın olağan akışına aykırı olması sebebiyle itibar edilmediği gerekçesiyle mağdurların katılana karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği ve anılan kararların kesinleşmiş olduğu, hal böyleyken kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu bakımından sanıkların beyanlarına üstünlük tanınarak mağdurların beyanlarına itibar edilmez iken, herhangi bir görüntü kaydı, tarafsız tanık beyanı vs. delilin bulunmadığı nitelikli yağma suçu bakımından ise; mağdurlar beyanlarına üstünlük tanınması çelişkili olup, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince itibar edilmesi gereken sanık savunmaları doğrultusunda, taraflar arasında meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonrası mağdurların sanıklara kendilerini polis olarak tanıtmak şeklindeki hileli hareketlerle, sanıkları inandırma ve sanıkların olayla ilgili olarak denetleyemedikleri bir söylem ve davranış ile iradelerini sakatlama saikiyle hareket ederek sanıklardan 200,00 TL parayı almış oldukları ve mağdurların eylemlerinin haksız fiil niteliğinde olması sebebiyle sanıklar lehine haksız fiilden kaynaklanan bir hukuki alacağın doğduğunun kabulü gerektiği, bu haliyle taraflar arasında hukuken geçerli bir sözleşmenin varlığından da söz edilemeyeceği, olayda sanıkların mağdurlara karşı hukuken geçerli olan bu alacaklarını almak amacıyla tehdit uyguladıklarının anlaşılması karşısında; sanıkların 5237 Sayılı Kanun'un 150/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 106/2-a-c. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur.

DAVA : İlk Derece Mahkemesince verilen hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

KARAR : 5271 Sayılı Kanun'un 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanunun 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin "Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usûle ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, sanık ... müdafii ve sanık ... müdafiinin temyiz dilekçelerinde belirttiği sebeplere yönelik olarak yapılan incelemede;

Diğer temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.02.2014 gün ve 2013/678-2014/98 Sayılı kararında ayrıntıları belirtildiği üzere; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 308. maddesindeki "kendiliğinden hak alma" suçuna benzer bağımsız bir suç tipine yer verilmemiş, onun yerine kanunda belirtilen bazı suçların bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde failin daha az ceza ile cezalandırılması öngörülmüş, bu bağlamda hırsızlık suçunda 144, yağma suçunda 150/1, dolandırıcılık suçunda 159, belgede sahtecilik suçunda 211. maddeler düzenlenmiştir. Buna göre, 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 308. maddesinde adliye aleyhine işlenen bir suç olarak koruma altına alınan eylemlerin bir kısmı, 5237 Sayılı Kanun'un 150/1. maddesiyle malvarlığına ilişkin bir suç haline dönüştürülmüştür. Bu düzenlemeye göre, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılması halinde ... yağma suçunu oluşturmakla birlikte, bu özel düzenleme nedeniyle fail kasten yaralama ve/veya tehdit suçundan cezalandırılacaktır. Böylece, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla hareket edilmiş olması daha az ceza verilmesini gerektiren bir hal olarak kabul edilmiş, başka bir anlatımla failin saikine önem verilmiştir.

Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında alacak ... doğuran herhangi bir hukuksal ilişkinin bulunması gereklidir. Bu hukuki ilişkinin, ilgili kanunda belirtilen şekil şartına uygun olarak kurulmuş olması zorunlu olmayıp, hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişki olması yeterlidir. Başka bir anlatımla, şekil şartına uyulmadan kurulan bu ilişkinin ilgili kanun hükümleri uyarınca Özel Hukuk alanında hukuki sonuç doğurmayacak olması, ceza hukuku alanında dikkate alınmasına engel olmayacaktır. Burada önemli olan şekil şartına uyulsun veya uyulmasın meşru bir hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı ve bu hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hareket edilip edilmediğidir.

Alacak iddiasının varlığını kabul için mutlaka alacak davası açılıp ıspatının beklenilmemesi gerekir. Çünkü Cezanın delil anlayışı ile Hukukun delil anlayışı ve kabulü farklıdır. Hukukta şekli gerçeklik hakimdir. Daha ziyada iddia ve ıspata dayanan delil sistemi geçerli olup taraflarca ileri sürülmeyen iddia ve delillerin davanın kabulunde esas alınamayacağı bir gerçekliktir. Oysa Cezada maddi hukuka dayanan bir kabul söz konusudur. Taraflar idda etmese, savunmasa bile maddi gerçeklik her türlü delil incelenip kabulde esas alınmaktadır. Bu nedenle mutlaka hukuka göre ıspat şartı aranmamaktadır.

6098 Sayılı Borçlar Kanunu'na göre, borcun kaynakları üç ... kategoride düzenlenmiştir. Birincisi: Sözleşmeden doğan borç ilişkileri, (6098 Sayılı Kanun 1-48. Maddeleri) İkincisi: Haksız fiillerden doğan borç ilişkileri, (6098 Sayılı Kanun 49-76. Maddeleri) Üçüncüsü ise: Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileridir. (6098 Sayılı Kanun 77-82. Maddeleri) 6098 Sayılı Kanun'un 49/1. maddesine göre; kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Aynı Kanun'un 74. maddesine göre de; Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. (6098 Sayılı Kanun 1/1. Maddesi) Sözleşmenin geçerli olabilmesi için tarafların iradelerinin fesada uğratılmamış olması gerekir, taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, bu sözleşme ile bağlı değildir. (6098 Sayılı Kanun 36/1. Maddesi)

Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.

Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.

Ayrıca şüpheden sanık yararlanır kuralı ceza yargılamasının en ... kurallarındandır. Yargıtayda yıllardır istikrarlı şekilde bu durumu uygulamaktadır. Hukuki ilişkinin ve borcun varlığı konusunda gerçekten şüpheli bir durum ortaya çıkmış ise şikayetçi yok dese bile sanık lehine yorumlamak uygun olacaktır.

Bu genel anlatımdan sonra somut olay değerlendirildiğinde; Mağdurlar ..., ..., ... ve ...'in kolluk birimine başvurmak suretiyle, olay tarihinde gece 03.34 sıralarında sanıklar ... ve ... ile katılan ...'in içerisinde bulundukları aracın mağdurlar ..., ..., ... ve ...'in içinde bulundukları araca çarptıklarını ve durmayarak kaçmaları nedeni ile sanıkları arkalarından takip ederek durdurduklarını, yaptıkları konuşma sonucunda aracın hasarı için 500,00 TL karşılığında anlaştıklarını, sanık ...'in kendilerine 200,00 TL verdiğini, 300,00 TL daha vereceğini belirterek yanlarında katılan ...'i bırakarak sanıkların birlikte olay yerinden ayrıldıklarını, bir süre sonra geri gelen sanık ...'in elindeki silahla havaya bir kaç el ateş ettiğini, kendilerine hitaben "Sizi gebertirim lan, kiminle uğraştığınızı sanıyorsunuz, parayı geri verin, a... koyduğumun çocukları" demek suretiyle 200.00 TL parayı silah zoruyla geri aldıklarını, bu sırada sanık ...'nin de elini beline atarak "S...tirin gidin lan, sizi gebertirim" dediğini iddia ederek şikayetçi oldukları olayda;

Oluş ve dosya içeriğine göre, her iki tarafın da yapmış oldukları maddi hasarlı trafik kazasında kusurlu bulunan taraf olarak birbirlerini suçlar şekilde beyanlarda bulundukları, sanıklar ... ve ... ile katılan ...'in olayın sıcağı sıcağına kolluk tarafından alınan ve birbirleriyle uyumlu ilk beyanlarında özetle; "Kaza sonrası yanlarına gelen mağdurların kendilerini polis olarak tanıtarak, sanık ...'in kimliğini aldıklarını, trafik polisi çağırma taleplerini reddettikleri ve hasarı siz karşılayacaksınız dediklerini ve 500,00 TL para istediklerini, bunun üzerine mağdurlara 200,00 TL para verdiklerini, geri kalan 300,00 TL'yi getirin diyerek para getirilinceye kadar yaşı küçük katılan ...'i zorla alıkoyduklarını, olay yerinden para getirmek için ayrıldıktan sonra geri döndüklerinde paralarının olmadığını, arkadaşları ...'i bırakmalarını istemelerine rağmen mağdurların tepki göstermeleri üzerine havaya 2 (İki) el ateş ettikten sonra sanık ...'e ait kimliği, vermiş oldukları 200,00 TL parayı geri aldıkları ve arkadaşları ...'i kurtardıklarını" beyan ettiklerinin görüldüğü, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince mağdurların "Sanıkların kendiliğinden kalan parayı getirinceye kadar katılan ...'i yanlarında bıraktıklarına, kendilerince zorla alıkonulmadığına..." ilişkin savunmalarının hayatın olağan akışına aykırı olması sebebiyle itibar edilmediği gerekçesiyle mağdurların katılan ...'e karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği ve anılan kararların kesinleşmiş olduğu, hal böyleyken kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu bakımından sanıkların beyanlarına üstünlük tanınarak mağdurların beyanlarına itibar edilmez iken, herhangi bir görüntü kaydı, tarafsız tanık beyanı vs. delilin bulunmadığı nitelikli yağma suçu bakımından ise; mağdurlar beyanlarına üstünlük tanınması çelişkili olup, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince itibar edilmesi gereken sanık savunmaları doğrultusunda, taraflar arasında meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonrası mağdurların sanıklara kendilerini polis olarak tanıtmak şeklindeki hileli hareketlerle, sanıkları inandırma ve sanıkların olayla ilgili olarak denetleyemedikleri bir söylem ve davranış ile iradelerini sakatlama saikiyle hareket ederek sanıklardan suça konu 200,00 TL parayı almış oldukları ve mağdurların söz konusu eylemlerinin haksız fiil niteliğinde olması sebebiyle sanıklar lehine haksız fiilden kaynaklanan bir hukuki alacağın doğduğunun kabulü gerektiği, bu haliyle taraflar arasında hukuken geçerli bir sözleşmenin varlığından da söz edilemeyeceği, somut olayda sanıkların mağdurlara karşı hukuken geçerli olan bu alacaklarını almak amacıyla tehdit uyguladıklarının anlaşılması karşısında; sanıkların 5237 Sayılı Kanun'un 150/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 106/2-a-c. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle sanık ... müdafii ve sanık ... müdafiinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin, 16.11.2021 tarihli ve 2021/2570 Esas, 2021/2753 Karar sayılı Kararının 5271 Sayılı Kanun'un 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname gerekçesine aykırı olarak, oybirliğiyle BOZULMASINA, 5271 Sayılı Kanun'un 307. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca sanıkların kazanılmış haklarının korunmasına,

Dava dosyasının, 5271 Sayılı Kanun'un 304. maddesinin birinci fıkrası uyarınca İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 27.06.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Elektronik ve Basılı Yay. A.Ş.ne ait Kazancı Hukuk Otomasyon veritabanından alınmıştır. © Tüm Hakları Saklıdır