Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar 5237 sayılı TCK m. 50 hükmünde düzenlenmiştir. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların uygulanmamasına yönelik olarak karar verilmesi durumunda gerekçenin yasal ve yeterli olması gerekir. Zaten uygulamada da bu durum sıklıkla tartışma konusu olmaktadır.
Bir yargılama sonunda verilecek ceza adil ve işlenen suçla uyumlu olmalıdır. Bu nedenle adil ve işlenen suçla uyumlu cezada bulunması gereken ölçütleri ortaya koymak ve buna göre verilen cezayı değerlendirmek gerekir.
Modern zamanların ceza hukuku anlayışına göre adil ve işlenen suçla uyumlu bir cezada bulunması gereken nitelikler şunlardır:[1]
1) Cezalar ahlaki, genel adetlere uygun ve insan onuru ile uyumlu olmalıdır.
2) Verilen ceza sadece suçlu üzerinde etki gösterebilecek tarzda uygulanmalıdır.
3) Verilen cezanın kısımlara bölünebilir olması gerekir.
4) Sonuçları açısından tamir ve kötülüğü giderebilecek nitelikte bulunmalıdır yani adli hata halinde tamiri mümkün olmalıdır.
Süreli hapis cezası kavramı (1 ay-20 yıl)
TCK m. 49/1 hükmünde süreli hapis cezası kavramı tanımlanmıştır. Buna göre; süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen durumlarda bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamayacaktır.
Kısa süreli hapis cezası
Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır (TCK m. 49/1).
Seçenek yaptırımlara çevrilebilme ölçütleri
TCK'nın "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı m. 50/1 hükmünde, "Kısa süreli hapis cezası aşağıda belirtilen ölçütlere göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir:
1) Suçlunun kişiliği,
2) Sosyal ve ekonomik durumu,
3) Yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık,
4) Suçun işlenmesindeki özellikler.
Uygulamada daha çok seçenek yaptırımlara çevirmeme halinde gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı hususu tartışmalara neden olmaktadır.
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar şartları varsa aşağıda belirtilen seçenek yaptırımlara çevrilebilir. Bu seçenek yaptırımlar şu şekilde listelenebilir:
1) Adlî para cezası,
2) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi,
3) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme,
4) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma,
5) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanma,
6) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma.
Tesadüfi suçlu
Bazı suçlular tesadüfi suçlu kategorisinde yer almaktadır. Başka bir söylemle, kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu[2] özelliği gösterebilir.
Yasal düzenlemenin gerekçesinde, tesadüfi suçlu konumundaki kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesinin toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebileceği ifade edilmektedir. Bu nedenle koşulların varlığı durumunda hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önlemek adına hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına veya diğer seçenek tedbirlere hükmedilebilmesi mümkündür.[3]
Hapis cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını temin eden bir kişiselleştirme kurumu olarak öngörülmüştür.[4]
Hapis cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesi kurumu ile ilgili olarak aşağıda belirtilen hususların dikkate alınması gerekir:
1) Kurumun niteliği: Bu kurum cezaların kişiselleştirilmesi kurumudur.
2) Seçenek yaptırımları belirleme yetkisi: Hâkime, TCK'nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının TCK’nın 50/1. maddesinde düzenlenen adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetkisi verilmiştir.[5]
3) Kurumun uygulanma ölçütleri: Hâkim bu yetkisini kullanırken, sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre bir değerlendirme yapmalıdır.
4) Yasal ve yeterli gerekçe gösterme zorunluluğu: Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK m. 50 hükmü gereğince adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi hususunda dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü haller
TCK m. 50/2 hükmüne göre; suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hâllerde, hapis cezası tercih edilmiş ise bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmeyecektir.
Suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği durumda, temel ceza belirlenirken TCK'nın 61/1. maddesi gereğince hapis cezası seçildikten sonra, hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.
Yani hapis ve adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği suçlarda, hâkimin takdir hakkı bulunmaktadır. Hâkim bu takdir hakkını kullanılarak hapis cezasını tercih etmişse hapis cezasının bir daha adli para cezasına çevrilmesi mümkün olmayacaktır.[6]
Örneğin; TCK m. 125 gereğince hakaret suçunda hapis ve adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlenmiştir. Burada hakaret suçundan hapis cezası tercih edilerek uygulama yapılan sanık hakkında TCK'nın 61/1. maddesi gereğince seçilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün olmayacaktır.[7]
Burada hakaret suçunda TCK m. 50/1-a hükmünde düzenlenen adli para cezası dışındaki diğer seçenek tedbirlerden birinin uygulanması mümkündür.[8]
Uygulamada TCK m. 50 hükmü daha çok yasal ve yeterli gerekçe açısından tartışma konusu yapılmaktadır.
Örneğin; yerel Mahkemece; “Sanığa bu suç için verilen sonuç ceza kısa süreli hapis cezası ise de ekonomik ve sosyal durumuna göre TCK’nın 50. maddesinin birinci fıkrası gereğince adli para cezasına veya diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesine takdiren yer olmadığı” gerekçesiyle atılı suça yönelik TCK’nın 50. maddesinin uygulanmamasına karar verilmiştir.
Örnek olayımızda şu tespitler yapılmıştır:
1) Sanığın sabıkasının olmadığı belirlenmiştir.
2) Sanığın suçu işledikten sonra pişmanlık göstermediğine ilişkin bir beyanı bulunmamaktadır.
3) Sanığın dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışı bulunmamaktadır.
4) Sanık sorguda pişman olduğunu söylemiştir.
5) Sanığın sosyal ve ekonomik durumunun ise tespit edilmediği görülmüştür.
Örnek olayımızda atılı suça yönelik TCK’nın 50. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen gerekçelerin yasal ve yeterli olmadığı söylenebilir.[9]
Seçenek yaptırımlarda ceza süresi ve yaş koşulu
TCK m. 50/3 hükmünde seçenek yaptırımların belirlenmesinde ceza süresi ve yaş koşulu getirilmiştir.
Ceza süresi koşulu: otuz gün ve daha az süreli hapis cezası
Buna göre; daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilecektir.
Hapis cezasının otuz günden fazla olmadığı hallerde “daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulu söylenmiştir. Burada aynı koşulun onsekiz yaşını doldurmamış sanıklar için de geçerli olduğu dikkate alınmalıdır.[10]
Yaş koşulu
Fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanlar: Bu durumdakilerin mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, TCK m. 50/1 hükmünde yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilecektir.
Örneğin; suç tarihinde 17 yaşında olan sanığın, geçmişte işlediği suçlar nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmiş olması nedeniyle hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının TCK m. 50/3 hüküm gereğince TCK m. 50/1 hükmünde belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır.
Burada verilen kısa süreli hapis cezasının TCK m. 50 hükmü gereğince adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevrilebilmesi mümkündür. Şayet çevrilmemiş ise bu hususun gerekçelendirilmesi gerekmektedir.[11]
Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası
TCK m. 50/4 hükmüne göre; taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı hâlinde, TCK m. 50/1-a hükmü gereğince adlî para cezasına çevrilebilecektir. Ancak, bu hükmün, bilinçli taksir hâlinde uygulanması mümkün değildir.[12]
Uygulamada asıl mahkûmiyet
Uygulamada asıl mahkûmiyet, TCK m. 50 hükmüne göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir (TCK m. 50/5).[13]
Örneğin; sanık hakkında TCK m. 50/1-f hükmü gereğince kamuya yararlı bir işte çalışma tedbirine hükmedilmiştir. Burada TCK m. 50/5 hükmü gereğince uygulamada asıl mahkûmiyetin TCK m. 50 hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbir olduğunun gözetilmeyerek, şartları oluşmadığı halde tekerrür hükümlerinin uygulanması hukuka aykırı olacaktır.[14]
Seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi
Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmalı ve başlanıp da devam edilmelidir. Yerine getirmeye başlanılmaması veya başlanıp da devam edilmemesi durumunda, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhâl infaz edilir. Bu durumda, TCK m. 50/5 hükmü uygulanmaz (TCK m. 50/6).
TCK m. 50/6 hükmü gereğince karar verilmesi durumunda bu husus sanığa ihtar edilmelidir.[15]
Mahkemece tedbirin değiştirilmesi
Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir (TCK m. 50/7).
Ceza ve güvenlik tedbirleri
Ceza ve güvenlik tedbirleri, ceza kanunumuzda suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar olarak öngörülmüştür.
Ceza türleri şunlardır:[16]
1) Hapis
2) Adli para cezası
Adli para cezası dışındaki diğer seçenek yaptırımların her biri aynı nitelikte olmamakla birlikte "güvenlik tedbiri" olarak kabul edilmektedir.
5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun 4/1-d. maddesinde açıkça adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımların "güvenlik tedbiri" niteliğinde olduğu ifade edilmektedir. Bu yaptırımların infaz sürecinde değiştirilebilir olmaları da dikkate alındığında güvenlik tedbiri olarak nitelendirilmeleri mümkündür.[17]
Tekerrür halinde TCK m. 50 hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı sorunu
Tekerrür, 5237 sayılı TCK sisteminde koşullu salıverilme süresini etkileyecek şekilde bir infaz rejimi kurumu olarak düzenlenmiştir.[18]
Tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur” düzenlemesine yer verilmiştir.[19]
TCK m. 58/3 hükmünde; mükerrirliğin sonuçlarından olan, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis ve para cezası öngörülmesi durumunda hapis cezasının seçilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Burada mükerrir olan sanık hakkında temel ceza olarak hapis cezası tercih edilmeli ve bu ceza adli para cezasına çevrilmemelidir.[20]
Örneğin; sanığın, mükerrir olması nedeniyle TCK'nın 58/3. maddesi gereğince, 86/2 ve 125/1. maddelerinde düzenlenen seçenek yaptırımlardan hapis cezası tercih edilmeli ve 50/2. maddesi gereğince seçilen hapis cezaları adli para cezasına çevrilmemelidir.[21]
Tekerrür halinde adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımların uygulanmasının mümkün olup olmadığı sorunu
Burada tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında seçenek yaptırım öngörülen TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında kalan kasten yaralama suçunda TCK’nın 58. maddesinin 3. fıkrası gereğince hapis cezasının temel ceza olarak seçilmesinden sonra bu cezanın aynı Kanun’un 50/1-a maddesinde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesinin mümkün olup olmadığı hususu karşımıza çıkmaktadır.
Bu tartışma ve sorunun çözümü açısından "Suçta ve cezada kanunîlik" ilkesi dikkate alınmalıdır.[22] Bu nedenle TCK m. 2[23] hükmü ile getirilen ilkeler sorunun çözümü açısından önemlidir.[24]
Ayrıca "Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir." kuralının bu sorun açısından gözetilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.[25] Yani cezalar belirli olmalıdır.
Bu ilke Ceza hukukunda "belirlilik” ilkesi olarak tanımlanmıştır. Bu ilkeye göre, suç ve ceza içeren kanun maddesinde hangi davranışların suç oluşturduğunun açık ve anlaşılır bir şekilde tanımlanması, sınırlarının belli olması ve suç için uygulanacak ceza ile güvenlik tedbirlerinin gösterilmesi gerekir.[26] Başka bir söylemle, bir eylemin kıyas yoluyla suç sayılıp yaptırıma bağlanması mümkün değildir.[27]
Kıyas veya genişletici yorum yoluyla, yasa hükmüne bağlanmamış bir ceza hukuku konusunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı başta olmak üzere, kişi hak ve hürriyetlerinin aleyhine uygulama yapılması mümkün değildir.[28]
Bu aşamada tekerrüre esas sabıkası olan sanık hakkında adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımların uygulanmasını engelleyen bir yasa hükmünün bulunmadığını belirtmeliyiz.
Örneğin; tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında seçenek yaptırım öngörülen TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında kalan kasten yaralama suçunda TCK m. 58/3 hükmü gereğince hapis cezasının temel ceza olarak seçilmesinden sonra bu cezanın TCK m. 50/1-a hükmünde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır.[29]
Başka bir söylemle, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında seçenek yaptırım öngörülen yasal düzenlemede hapis cezasının temel ceza olarak seçilmesinden sonra bu cezanın TCK m. 50/1-a hükmünde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesi mümkündür.[30]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-------------------------
[1] Çolak, H./Altun, U.: Kısa Süreli Hapis Cezaları, Seçenekli Yaptırımlar ve İnfaz Rejimleri, TBBD, S. 67, Y. 2006, s. 164; Dönmezer, Sulhi, Genel Ceza Hukuku Dersleri, Bahçeşehir Üniversitesi Yayını, İstanbul, 2004, s. 283.
[2] “Hurwitz psikolojik bakımdan ileri sürülebilecek suçlu tiplerinden özellikle tesadüfî suçlular ile duygusal suçlular (affectional offenders) üzerinde durmaktadır. Tesadüfî suçlularda antisosyal eğilim ve davranışlar yoktur; tesadüfî suçlu sadece kanunen kovuşturulması gereken bir fiil ve hareketi işleme bakımından çıkan fırsatları kaçırmaktadır; fakat bu fırsatı bizzat kendisi ortaya koymuş değildir. Fırsat sonucu işlenen suçta hafiftir. Psikolojik bakımdan tesadüfi suçlu itibariyle belirli bir özellik taşımaz, sadece dürtülere direnme gücü çok zayıftır.” Bkz.; Sulhi DÖNMEZER, www.kriminoloji.com 2002, https://www.kriminoloji.com/Suclularin_ tasnifi_tipoloji Sulhi_Donmezer.htm#:~:text=Tesad%C3%BCf%C3%AE%20su%C3%A7lularda%20 antisosyal%20e%C4%9Filim%20ve,F%C4%B1rsat%20sonucu%20i%C5%9Flenen%20su%C3%A7ta%20hafiftir.; ET: 29.11.2022.
[3] Bkz.; 5237 sayılı TCK'nın 50. maddesinin gerekçesi.
[4] Bkz.; 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.
[5] “Hürriyeti bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesi, cezanın sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur. Kanun koyucu bu kapsamda hâkime belli şartlar çerçevesinde hükmolunan kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına ya da diğer seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir.” Emsal karar için bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/317, K. 2022/9, T. 12.01.2022.
[6] Yargıtay 4. Ceza Dairesi E. 2015/22476 K. 2015/39731 T. 10.12.2015.
[7] YCGK, E: 2019/28, K: 2021/19, T: 02.02.2021.
[8] YCGK, E: 2019/28, K: 2021/19, T: 02.02.2021.
[9] YCGK, E: 2019/28, K: 2021/19, T: 02.02.2021.
[10] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2016/17 K. 2017/67 T. 14.02.2017.
[11] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2016/17 K. 2017/67 T. 14.02.2017.
[12] Yargıtay 12. Ceza Dairesi E. 2016/5009 K. 2018/2872 T. 13.03.2018: “…3-TCK'nın 50/4. maddesinde “ taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezasının uzun süreli de olsa, diğer koşulların varlığı halinde adli para cezasına çevrilebileceği, ancak, bu hükmün, bilinçli taksir halinde uygulanmayacağı” belirtilmiş olmasına karşın, meydana gelen olayda bilinçli taksirle hareket ettiği mahkemece de kabul edilen sanık ... hakkında hükmedilen uzun süreli hapis cezasının paraya çevrilmesi,…”
[13]Yargıtay 3. Ceza Dairesi E. 2015/7968 K. 2015/23999 T. 07.07.2015: “…Mükerrirlere özgü infaz rejiminin sadece hapis cezaları hakkında uygulanabileceği ve 5237 sayılı TCK'nin 50/5 maddesi uyarınca uygulamada asıl mahkumiyetin bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbir olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde kamuya yararlı işte çalıştırılma seçenek yaptırımından ibaret mahkumiyet hükmüne de 527 sayılı TCK'nin 58. maddesinin uygulanmasına karar verilmesi,…”
[14] Yargıtay 3. Ceza Dairesi E. 2013/22709 K. 2014/9629 T. 10.03.2014.
[15] Yargıtay 7. Ceza Dairesi E. 2014/34861 K. 2017/2887 T. 17.04.2017 : “….2)5237 sayılı TCK'nun 50/6 maddesi uyarınca, hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi hâlinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde uygulama maddesi olarak TCK'nun 52/6. maddesi gösterilmesi ve cezanın tamamının infazına karar verilmesi,…”
[16] Bkz.; TCK'nın 45. maddesinin madde metni ve gerekçesi.
[17] “TCK'nın 50. maddesindeki seçenek yaptırım olarak öngörülen güvenlik tedbirleri ile TCK'nın "güvenlik tedbirleri" başlıklı 2. bölümünde 53-60. maddeler arasında düzenlenen klasik güvenlik tedbirleri arasında bir fark bulunduğu da bir gerçektir. Güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi için kusurun tespit edilmesine gerek yokken seçenek yaptırım olan güvenlik tedbirleri ancak kusurlu bulunan kişi hakkında uygulanabilmektedir. Bu bakımdan TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırım niteliğindeki güvenlik tedbirleri kısa süreli hapis cezasının yerine uygulanmaktadır. Mahkemece hapis cezası yerine seçenek yaptırım olarak "tedbir"e hükmedilmesi hâlinde faile ayrıca ceza verilemeyecektir. TCK'nın 50/5. maddesi hükmü uyarınca da uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbir olacaktır.” Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/317, K. 2022/9, T. 12.01.2022.
[18] 765 sayılı TCK’da cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüştür. Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/317, K. 2022/9, T. 12.01.2022.
[19] 5237 sayılı TCK'nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin 3. Fıkrası.
[20] Kanun koyucu TCK'nın 58/3. maddesindeki düzenleme ile suç işlemekte ısrar eden sanık ile ilk defa suç işleyen sanığı birbirinden ayırmak için mükerrir olan sanık hakkında temel ceza olarak hapis cezasının tercih edilmesini ve bu cezanın adli para cezasına çevrilmemesini amaçlamaktadır.
[21] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.03.2013 tarihli ve 1500-95 sayılı kararı.
[22] “Latince "Nullum crimen sine lege" ve "Nulla poena sine lege" olarak ifade edilen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi hukukun egemen olduğu tüm demokratik ülkelerce kabul edilmiş ve yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38. maddesinde de, "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur." şeklinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 7. maddesinde "Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez." şeklinde hüküm altına alınmıştır.” Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/317, K. 2022/9, T. 12.01.2022.
[23] 5237 sayılı TCK'nın 2. Maddesi: "(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz."
[24] Ceza hukukunun temel ilkelerinden birini oluşturan suçta ve cezada kanunîlik ilkesi uyarınca, hangi fiillerin suç teşkil ettiğinin ve bu fiillere uygulanacak yaptırımların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi gerekmektedir. Bireylerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle, temel hak ve özgürlüklerinin korunmasının güvence altına alınması amaçlanmaktadır.
[25] Bkz.; TCK "Cezanın belirlenmesi" başlıklı 61. maddesinin 10. Fıkrası.
[26] “Ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımı uygulanabilmesi için fiili kanunun "açıkça" suç sayması gerektiğinden, suç ve cezaların şekli bakımdan kanunla düzenlenmesi yeterli olmayıp, içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerekir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya, hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.” Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/317, K. 2022/9, T. 12.01.2022.
[27] Hem Anayasal hem de yasal düzeyde yapılan bu düzenlemelere göre suç ve cezanın kaynağı ancak kanun olabilir. Anayasa'nın 7. maddesi gereğince yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu gözetildiğinde, kanunda suç olarak düzenlenmemiş fiillerin, kanunla suç olarak düzenlenmiş fiillerle benzerliği dolayısıyla ve kıyas yoluyla suç sayılıp yaptırıma bağlanması kabul edilemez. Çünkü kıyas bu yönüyle kanunilik ilkesinin ihlalidir. Kanunda düzenlenen belli bir duruma benzeyen bir durum sonuçta kanunda düzenlenmemiş demektir. Bir yargısal faaliyet şeklinde ortaya çıkan kıyas bir yasama faaliyeti olan kanunun tekelciliğini bu bakımdan ihlal etmektedir.
[28] Roma Hukukunda kaynağını bulan Latince “Singularia non sunt extenda” olarak ifade edilen "İstisnalar geniş yorumlanamaz” ilkesi paralelinde ceza kanunlarının veya diğer kanunların, genel kurallara istisna oluşturan hükümlerinin, öngörüldükleri süre ve olaylar dışında uygulanamayacakları kabul edilmiştir. Kıyas veya genişletici yorum yoluyla, hakkında düzenleme olmayan bir ceza hukuku konusunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı başta olmak üzere, kişi hak ve hürriyetlerinin aleyhine uygulama geliştirilemez.
[29] “TCK’nın 50. maddesinin ilk fıkrasına göre kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adli para cezasına veya anılan düzenlemedeki diğer yaptırımlara çevrilmesi mümkün olmakla beraber, sanığın mükerrir olması nedeniyle TCK'nın 58/3. maddesindeki emredici hüküm uyarınca seçenek olarak düzenlenen cezalardan hapis cezasının tercih edilmesi kanuni zorunluluktan kaynaklanmış olsa bile aynı Kanun’un 50/2. maddesindeki yasaklayıcı hüküm nedeniyle, bu hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmadığı, fakat adli para cezasına ilişkin açıkça yasaklama hükmü getiren Kanun koyucunun TCK’nın 50. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen diğer seçenek yaptırımlar yönünden herhangi bir yasak getirmemiş oluşu, kıyas veya genişletici yorum yoluyla hakkında düzenleme olmayan bir ceza hukuku konusunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı başta olmak üzere, kişi hak ve hürriyetlerinin aleyhine uygulama geliştirilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında seçenek yaptırım öngörülen TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında kalan kasten yaralama suçunda TCK’nın 58. maddesinin 3. fıkrası gereğince hapis cezasının temel ceza olarak seçilmesinden sonra bu cezanın aynı Kanun’un 50/1-a maddesinde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesinde yasal bir engel bulunmadığı, kabul edilmelidir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında seçenek yaptırım öngörülen TCK'nın 86/2. kapsamında kalan kasten yaralama suçunda TCK'nın 58. maddesinin 3. fıkrası gereğince hapis cezasının temel ceza olarak seçilmesinden sonra bu cezanın aynı Kanun'un 50/1-a maddesinde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesinin mümkün olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.” Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/317, K. 2022/9, T. 12.01.2022.
[30] Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/317, K. 2022/9, T. 12.01.2022.