Kaybolmuş Veya Hata Sonucu Ele Geçmiş Eşya Üzerinde Tasarruf Suçu, Türk Ceza Kanunumuzun 160. maddesinde “(1) Kaybedilmiş olması nedeniyle malikinin zilyetliğinden çıkmış olan ya da hata sonucu ele geçirilen eşya üzerinde, iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin, malik gibi tasarrufta bulunan kişi, şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Kanun metninden açıkça anlaşılacağı üzere suçun mağduru malik olup, korunan hukuksal değer mülkiyet hakkıdır. Dolandırıcılık suçunda aldatılan kişi suçun mağduru olmayabilir. Aldatılan kişi ile malik münhasıran aynı olmak durumunda değildir, aldatılan kişi ile malik farklı kişiler olabilir. Ancak, malvarlığında eksilme meydana gelen malik suçun mağdurudur.
Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçu bakımından suçun konusu ancak ve ancak kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş taşınır malları kapsamaktadır. Buna karşın, dolandırıcılık suçunun konusunu mağdurun taşınır, taşınmaz, bedel karşılığı hizmet ve gayri maddi hakların yani tüm malvarlığını kapsamaktadır.
Bu suç tipinin meydana gelmesi açısından failin dolandırıcılık suçunda olduğu gibi hileli bir davranışa başvurmasına gerek bulunmamaktadır. Hâlihazırda, malikin hâkimiyet alanı dışında bulunan bir eşya söz konusu olduğu için tasarrufta bulunularak yeni bir mülkiyet kurulmak istenmektedir.
Hata sonucu elde edilen eşyada hata herkes tarafından kaynaklanabilir. Hata sonucu elde edilen eşya üzerinde failin tasarrufunun da hata ile gerçekleşmesi halinde eylemin tipikliği meydana gelmez. Fail, mağdura ait eşyanın kaybolmuş olduğunu veya hata sonucu ele geçirildiğini bilerek tasarrufta bulunmayı istemelidir. Fail durumu bilmesine rağmen tasarrufta bulunmaya devam ediyorsa, eşyayı iade etmesi veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmesi yükümlülüğünü gerçekleştirmesine rağmen yine de hata giderilmediğinden tasarrufta bulunmaya devam eden hareketleri sergiliyorsa TCK madde 160 hükmünde anılan suç meydana gelmiştir. Demek ki, suçun faili eylem anında kast yokluğunda bir hata sonucu eşya üzerinde tasarruf alanı yakalamış ve bu tasarruftan haberdar ise suçun meydana gelmesinde aranman objektif kıstas yani Kanunda suç tanımı olarak belirtilen tipik eylem meydana gelmediğinden suç da oluşmayacaktır. Ancak zilyetliği elinde bulunduran fail hatadan döndüğünde veya hatadan haberdar olduğunda eylemini devam ettiriyor ise bir başka anlatımla elinde bulundurduğu eşyayı veya tasarruf alanında bulunan eşyayı sahibine teslim etmemiş ise veya ilgili kuruma müracaatta bulunamamış ise bu sefer objektif esas unsuru meydana geldiğinden artık suç meydana gelecektir. Tüm bunlarla birlikte, dikkat edilmesi gereken husus zilyetliği elinde bulunan failin hata hükmünden önce hileyi muhataba ulaştırmasıdır. Eğer hatadan sonra hile muhataba ulaşır ise dolandırıcılık hükmünden söz etmek mümkün olmayacaktır.
Nitekim fail tarafından gerekli bildirim yapılmayarak hatanın anlaşılmaması için çaba göstererek hileli davranışlar sergilediğinde dolandırıcılık suçu oluşmaz. Hata, failin tasarrufundan önce meydana gelmiş olup, failin eylemi neticesinde şekillenmemiştir. Çünkü hileli eylemin mağdurun malın teslimine yönelik aldatılan iradesi ile yarar sağlama amacına hizmet etmesi gerekmektedir.
Dolandırıcılık suçunda teşebbüs mümkün iken, kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçu bakımından tasarruf iradesinin eyleme dökülmesi ile suç tamamlandığından teşebbüsü mümkün değildir. Bununla birlikte, mağdur veya müştekinin şikâyetinden vazgeçmesi durumunda düşme kararı verilir[1]
Her ne kadar, TCK madde 167 anılan şahsi cezasızlık sebepleri ve cezada indirim halleri bu suç tipi bakımından uygulanırken, TCK madde 168 anılan etkin pişmanlık hükümlerinde bu suç bakımından uygulama alanına yer verilmemiştir. Bunun sebebi ise kanaatimizce zilyetliği elinde bulunduran failin eylemden dönmesi mümkünken dönülmemesi kast unsuruna dokunmasıdır.
(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
--------------
[1] YARGITAY 6. C.D.: 23.03.2021 T., 2020/7217 E., 2021/5701 K.