GİRİŞ
Edinilmiş mallara katılma rejimi, 2002 yılında kanun koyucu tarafından düzenlenmiş olup eşlere bu konuda seçim hakkı tanınmıştır. Edinilmiş mallara katılma rejiminde birçok hususta özellikle de mal rejiminin tasfiyesi konusunda ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerden birisi de arık değer alacağının üçüncü kişilerden tahsili için dava hakkı tanınmış olmasıdır.
4721 sayılı TMK’ nın 241. maddesinde alacak hakkı bulunan eş ve mirasçılarının kendilerine kazandırmada bulunulan üçüncü kişilere karşı dava hakkı tanınmıştır. Bu sayede alacaklı eşin alacağının korunması amaçlanmaktadır.
Bu çalışmada TMK m. 241 hükmü ışığında alacaklı eşin artık değer alacağının üçüncü kişilerden tahsili hususu açıklanmaya çalışılacaktır.
KATILMA ALACAĞININ ÜÇÜNCÜ KİŞİLERDEN TAHSİLİ
Düzenlemenin Amacı
Edinilmiş mallara katılma rejiminde hak sahibi eşi korumak amaçlı olarak getirilen düzenlemelerden birisi üçüncü kişiye karşı tanınan dava hakkıdır. Bu dava hakkı ile hak sahibi eşin artık değer alacağı güvence altına alınmak istenmiştir.
Borçlu eş veya onun mirasçılarından artık değer alacağının tahsil edilememesi halinde alacaklı eş, hak sahibi eşin rızası olmadan edinilmiş mal grubundan karşılıksız kazandırmada bulunulan üçüncü kişiye başvurabilecektir. Ancak bu durumun bir istisnası olarak borçlu eşin kişisel mal grubuna ait malvarlığını elinden çıkartması halinde kendisine kazandırmada bulunulan üçüncü kişilere karşı dava açma hakkı tanınmamıştır. Bu durum doktrinde tartışmalara yol açmıştır. Nitekim bir takım yazarlar borçlu eşin kişisel malvarlığından lehinde kazandırmada bulunduğu üçüncü kişilere de dava açma hakkı olduğunu savunurken diğer görüşte olan yazarlar Borçlar Kanununun temel ilkelerinden olan “ Borç ilişkisinin nisbiliği ilkesi” ne aykırı olduğu gerekçesi ile dava açma hakkı tanınmasının mal rejiminin tasfiyesinde dikkate dahi alınmayan mallar için de uygulanacak kadar genişletilmemesini isabetli bulmaktadırlar.
Uygulama Alanı Sınırları
Borçlu eşin malvarlığı, alacaklı eşin artık değer alacağını karşılamak için yeterli ise üçüncü kişiye karşı dava hakkının kullanılması mümkün değildir. Bu sınırlama, kanunun amacı ile de bağdaşan nitelikte isabetli bir düzenlemedir. Nitekim burada alacaklı eşin katılma alacağının tahsil edilmesi amaçlanmaktadır. Tahsil, borçlu eşin kalan malvarlığından gerçekleştirilebilecek ise lehine kazandırmada bulunulan üçüncü kişiye dava açılmaması uygun görülmüştür.
Açılan dava, üçüncü kişiye yapılan kazandırmanın geçerliliğini etkilemez. Üçüncü kişinin kendisine kazandırmada bulunan eşe karşı dava hakkı, borçlar hukukunun genel hükümlerine ve aralarındaki hukuki ilişkiye göre belirlenir. Üçüncü kişiye karşı açılan davada karar ayni hak etkisi yapmaz ve karar bir şeyin verilmesine ilişkin olmaz. Kararın konusu bir para alacağı olacaktır. Ancak alacaklı ile üçüncü kişinin anlaşması halinde ifa şey ile de yapılabilir.
Üçüncü kişi lehine yapılan bir kazandırma, hem TMK 241’ e göre üçüncü kişinin sorumluluğuna yol açabileceği gibi, tenkis veya denkleştirme davalarına konu da olabilecektir. Üçüncü kişilerin edinilmiş mallara katılma rejimine karşı sorumluluğu, miras hükümlerine göre sorumluluğundan kural olarak önce gelir. Dolayısıyla üçüncü kişilerin tenkis veya denkleştirme nedeniyle yükümlülüğü, yapılan kazandırmanın mal rejimine göre sorumluluğu gerektiren kısmı aşan miktar içindir. Üçüncü kişinin TMK m. 241’ e göre sorumlu olduğu miktar, tenkis hükümlerine göre sorumlu olacağı miktardan fazla ise artık tenkis davası ortadan kalkmıştır.
Sağ kalan eş üçüncü kişiye karşı dava hakkını kullanmaz ise eşin saklı pay sahibi mirasçıları tenkise gidebilirler. Üçüncü kişi sağ kalan eşin TMK m. ‘ de düzenlenmiş olan dava hakkından vazgeçtiğini ileri süremez.
Düzenlemenin Hukuki Niteliği
TMK m. emredici nitelikte bir düzenlemedir. Dolayısıyla eşlerin mal rejimi sözleşmesi ile önceden dava hakkından vazgeçmeleri mümkün değildir. Fakat mal rejimi sona erdikten sonra malların tasfiyesinden önce veya tasfiyeden sonra hak sahibinin bu hakkından üçüncü kişiye karşı vazgeçmesi mümkündür. Ayrıca üçüncü kişiye yapılan kazandırmaya somut olayda izin veren eş, TMK m. 24. Maddenin uygulama alanı bulmasını engelleyebilir. Bu durumda söz konusu karşılıksız kazandırma tasfiyede eklenecek değer olarak dikkate alınmaz.
TMK m. 241’İN UYGULAMA KOŞULLARI
Artık Değere Katılma Alacağı Olması
TMK m. 241 hükmü, alacaklı eşin alacağının korunması için getirilmiş bir emredici düzenlemedir. Madde hükmü uyarınca üçüncü kişiye dava açma hakkı ancak artık değere katılma alacağının var olması durumunda söz konusu olacaktır. Dolayısıyla değer artış payının karşılanamamış olan kısmı için üçüncü kişiye dava açma hakkı tanınmamıştır.
Alacağın Tamamen Karşılanamamış Olması
Mal rejiminin tasfiyesi aşamasında takas sonucunda alacaklı eşin artık değer alacağı kısmen dahi olsa karşılanamamış olmalıdır. Zira alacaklı eşe, alacağını borçlu eşin kalan malvarlığından tahsil edebilecekken üçüncü kişiye dava açma hakkı tanınmamıştır. Malvarlığı veya terekenin artık değer alacağını karşılayıp karşılamadığının hesaplanmasında malların sürüm değeri esas alınır.
Borçlu eşin ölmesi halinde alacaklı eşin öncelikle terekeden alacağını alması gerekir. Eğer tereke, hak sahibi eşin alacağını karşılayamazsa, hak sahibi eş mirasçılara başvurabilir. Eğer alacaklı eş mirasçılardan da alacağını karşılayamazsa bu defa üçüncü kişilere başvurabilecektir. Üçüncü kişi bu durumda kendisine kazandırma yapılmış olan ve alacak için öncelikle başvurulması gereken üçüncü kişiler varsa evveliyetle bu kişilere başvurulması gerektiği itirazını ileri sürebilir. Eğer alacaklı eş, öncelikli olarak başvurulması gereken üçüncü kişilere başvurmamış ise dava açtığı üçüncü kişi, diğer üçüncü kişilerin sorumlu olduğu miktarın dışında kalan kısım için sorumlu olacaktır. Aynı sıralamada olan kazandırmalarda ise karşılanamayan kısım eşit olarak paylaştırılır.
Üçüncü Kişiye Karşılıksız Kazandırma Yapılmış Olması
Katılma alacağının üçüncü kişilerden ifasının istenebilmesi için üçüncü kişilere karşılıksız bir kazandırmada bulunulmuş olması ve bu kazandırmanın tasfiyede elenecek değer olarak hesaba katılacak nitelikte olması gerekir. Buna göre TMK m. 229’ un ilk bendinde sayılan eklenecek değerler söz konusu ise TMK m. 241 uygulama alanı bulacaktır.
Üçüncü Kişinin İyiniyetli veya Kötüniyetli Olması
TMK m. 241’ de üçüncü kişinin iade borcunun belirlenmesinde iyiniyetli veya kötüniyeli olmasını aramamıştır. Fakat madde hükmünün 3. Fıkrasında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir.
TMK’ nın 566. Maddesinin ilk fıkrasındaki düzenlemeye göre; “Kendisine tenkise tabi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyiniyetli ise, sadece mirasın geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür; iyiniyetli değilse, iyiniyetli olmayan zilyedin geri verme borcuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olur.” 241. maddeye göre kendisine kazandırma yapılmış olan üçüncü kişinin iyiniyetli veya kötüniyetli olmasına göre 566. madde hükmü uygulanacaktır. Buna göre kazandırmanın yapıldığı üçüncü kişi kendisine yapılan kazandırmanın diğer eşin artık değer alacağını engellemek amacıyla yaptığını biliyorsa veya bilmesi gerekiyorsa kötüniyetlidir. Üçüncü kişinin kendisine yapılan kazandırmanın artık değer alacağından gerçekleştirildiğini bilmesi tek başına kişiyi kötüniyetli yapmaz. Fakat üçüncü kişi, kendisine yapılan kazandırmanın talep edileceğini bilmesi veya bilmesinin gerektiği hallerde artık üçüncü kişinin iyiniyetinden söz edilemeyecektir. Bu durumda kazandırmanın uğradığı zararlardan üçüncü kişi sorumlu olur. Mücbir sebeple uğranılan zarar bu sorunluluk kapsamında değildir.
Üçüncü kişinin iyiniyetli ise sadece zenginleştiği miktar ile sınırlı olarak sorumlu olur. Zenginleşme yoksa sorumluluk da söz konusu değildir.
MADDE 241 UYARINCA DAVANIN TARAFLARI
Hak Sahibi Alacaklı
Artık değer alacağı hakkına sahip olan eş ve mirasçıları, kendisine kazandırmada bulunulan üçüncü kişiye dava açma hakkına sahiptirler. Artık değere katılma alacağı fer’i bir hak niteliğinde olduğu için devredilmesi halinde üçüncü kişiye dava açma hakkı da alacaklıya geçer.
Davalı Üçüncü Kişi
TMK m. 241 uyarınca hak sahibi olan kimseler kendisine kazandırmada bulunulan üçüncü kişi ve mirasçılarına karşı dava açabilirler. Kazandırmanın devredilmiş olması durumunda ise devralana karşı dava ikâme edilmesi mümkün değildir.
DAVA SÜRESİ
Tmk’ da eksik katılma alacaı davası için iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler hak düşürücü sürelerdir. TMK m. 241/2 bendine göre dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının kaybedildiğini öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve bu mal rejiminin sona ermesinin üzerinden 5 yıl süre geçtiğinde zamanaşımına uğrar. Bu iki süre de hak düşürücü süre olup zamanaşımına ilişkin olarak kesilmesi veya durması söz konusu değildir. Sürenin dolması ile hak sona erer.
SONUÇ
Edinilmiş mallar katılma rejiminde alacaklı eşin artık değer alacağı fer’i bir alacak niteliğindedir. Dolayısıyla alacaklı eşin mirasçıları da artık değer alacağı için üçüncü kişiye dava ikâme etme hakkına sahiptirler.
Dava açılabilmesi için mevcut bir artık değer alacağının olması ve bu alacağın tamamen karşılanamamış olması gerekmektedir. Üçüncü kişinin iyiniyetli olması, sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu durumda üçüncü kişi zenginleştiği oranda kazandırmadan sorumlu olacaktır. Kazandırmanın kendisinden talep edileceğini bilmesi veya bilebilecek durumda olması halinde ise üçüncü kişi kötüniyetli olacaktır.
Dava açma süresi olarak TMK m. 241’ de iki ayrı hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bunlardan ilki, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının kaybedildiğini öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıllık süredir. Diğer süre ise edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesinden itibaren 5 yıllık süredir. Bu süreler geçtiğinde alacaklı eşin çüncü kişiye dava açma hakkı zamanaşımına uğrar.
KAYNAKÇA
GENÇCAN Ömer Uğur, Mal Rejimine İlişkin Genel Hükümler ve Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 1. Baskı, yetkin Yay., Ankara 2002.
ATEŞ Turan, Türk Medeni Kanununda Edinilmiş (kazanılmış) Mallara Katılma Rejimi, Genişletilmiş 2. Baskı, Beta Yay., İstanbul 2007.
ZEYTİN Zafer, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2008.
SARI Suat, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 1. Baskı, Beşir Yay., İstanbul 2007.