ÖZET
Kamulaştırma yetkisine sahip olan Devletin veya Kamu Tüzelkişilerinin özel hukuk gerçek veya tüzelkişilerine ait taşınmazları hakkında olağan veya ivedi kamulaştırma prosedürünü hiç işletmeden veya işletmiş olup ta henüz tamamlamadan özel hukuk gerçek veya tüzelkişilerine ait taşınmazlarını sürekli olacak şekilde taşınmazın bir kısmını ya da tamamını kamu hizmetine tahsis ederek maliklerin mülkiyet hakkında engelleyerek fiili ve sürekli olarak el koymasına “kamulaştırmasız fiili el atma“ olarak adlandırılmaktadır. Kamulaştırmasız fiili el atma halinde taşınmazına fiili ve sürekli olarak el koyulan taşınmaz malikleri fiili olarak el atan idare aleyhine haksız işgal tazminatı ile birlikte kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat( bedel davası) veya el atmanın önlenmesi davası açabilmesine dair yasal ve yargısal içtihatlar ışığında hukuki imkanı bulunmaktadır. Taşınmaz malikleri fiili el atma halinde fiili el atan idare aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası( uygulamada bedel davası olarak da anılmaktadır)açması halinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat miktarı yargısal içtihatlar uyarınca fiili olarak el atılan taşınmazın fiili el atma tarihindeki nitelikleri dikkate alınarak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 10,11 ve 12. Maddesi mucibinde dava tarihine göre hesaplanır. Yapılan bu hesaplama sonucunda ortaya çıkan tazminat miktarından, dava konusu taşınmaz arsa vasfında ve kadastro parseli veya imar planına dahil olup da olduğu gibi bırakılan kadastro parseli ise bunun yanında tazminatın hesaplanmasında emsal alınan taşınmazda satış tarihi itibariyle imar parseli yani parselasyon işlemi görmüş olan bir imar parseli ise o durumda dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede ileride fiili imar uygulaması yapılması halinde uygulamaya tabi olan taşınmazlardan kesilecek olan düzenleme ortaklık payı ( DOP) oranında indirim yapılması gerecektir.
I. GENEL OLARAK:
Kamulaştırması Fiili El Atma olgusu, genel olarak, olağan ve/veya ivedi kamulaştırma hak ve yetkisini haiz Devlet veya Kamu tüzelkişileri, özel hukuk kişilerine bu kapsamda gerçek veya tüzelkişilerine ait taşınmazları hakkında hiç veya başlamış olmakla birlikte henüz tamamlanmamış şekilde ivedi ya da olağan kamulaştırma prosedürünü işletmeden söz konusu taşınmazlara fiili ve sürekli olacak şekilde kamu hizmetine tahsis edilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Kamulaştırmasız el atma olgusu, hukukumuza yargı içtihatları ile girmiştir. Kamulaştırmasız el atma olgusunun, meşruiyetinin diğer bir ifade ile bireylerin temel hak ve hürriyetlerine Anayasamızın 13. Maddesi anlamında sınırlandırılması şartlarından birisi olan “kanunilik ilkesi” şartını sağlamadığını( kanuni dayanağının olmadığını) bu durumun mülkiyet hakkının açık bir ihlali olduğunu Anayasa Mahkemesi birçok kararında ifade etmiştir. Bu kararlardan bazıları şu şekildedir: (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş).
Görüldüğü üzere, kamulaştırmasız el atma olgusunun veya olayının bir meşruiyeti ya da kanuni dayanağı olmamasına rağmen sırf taşınmazına haksız surette el atılan özel hukuk gerçek veya tüzelkişiler mağdur olmasın diye yargısal içtihatları ile hukukumuza girmiş bulunmaktadır. Bu anlamda, yazımızın başında da ifade ettiğimiz üzere, taşınmazına kamulaştırmasız fiili olarak el atılan özel hukuk gerçek veya tüzelkişiler haksız işgal tazminatı ile birlikte kamulaştırmasız el atma durumuna razı olarak kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ya da bu duruma razı olmayarak el atmanın önlenmesi davası açabilir. Diğer bir ifade ile söz konusu durumda taşınmaz malikleri haksız işgal tazminatını her zaman talep ve dava edebilir. Ancak taşınmaz maliki kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ve el atmanın önlenmesi davasında ise bir ayrım yapması gerekecektir. Böylelikle taşınmaz maliki fiili el atan idare aleyhine ya kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası ya da el atmanın önlenmesi davasını açması gerekecektir. Taşınmaz maliki veya malikleri bu iki davası aynı anda açamayacaktır.
II. DÜZENLEME ORTAKLIK PAYI, İMAR PARSELİ VE KADASTRO PARSELİ KAVRAMLARI:
Bilindiği üzere, imar planı sınırları içerisinde bulunan binalı veya binasız arsa ve/veya arazilerde bu arsa ve arazi maliklerinin rızası veya muvafakati aranmaksızın ifraz, tevhit işlemi yapmaya, söz konusu parselleri imar planlarına uygun şekilde düzenlemeye, yapılaşmaya elverişli parseller haline getirmeye ve yine söz konusu parselleri münferit, paylı veya kat mülkiyeti esaslarına uygun şekilde düzenlemeye ve bu hususta resen tescil işlemi yaptırmaya belediyeler, belediye ve mücavir alan dışındaki yerlerde ise valilikler yetkilidir(3194 s. K m.18/1).
Arsa ve arazi düzenlemelerine tabi tutulan alanlarda diğer bir ifade ile parselasyon( şuyuulandırma) işlemine tabi tutulan alanlarda belediye veya valilikler söz konusu taşınmazlardan belirli bir oranda (ki bu oran şu an ki yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Kanunun 18. Maddesinin 2. Fıkrasına göre en fazla %45’tir) kamu alanı için bu kapsamda sağlık, eğitim, yeşil alan, yol, park, sosyal ve kültürel faaliyet alanı gibi ortak alanlar için uygulama alanı içerisinde taşınmazların yüz ölçümlerinden karşılıksız yani herhangi bir bedel ödenmeden ya da kamulaştırma işlemi yapılmaksızın sırf bu parselasyon işlemi sonucunda uygulamaya tabi olan taşınmazlarda meydana gelen değer artışı sebebiyle kesinti yapılabilmesine veya düşülebilmesine“ düzenleme ortaklık payı “olarak adlandırılmaktadır.
Düzenleme ortaklık payı bir başka tanımı da şu şekildedir: “Düzenleme ortaklık payı; düzenleme alanındaki ve bölgedeki yaşayanların kentsel faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan umumi hizmet ve kamu hizmet alanlarını elde etmek ve/veya düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında; düzenlemeye tâbi tutulan arazi ve arsaların, düzenlemeden önceki yüzölçümlerinden, imar planındaki kullanım kararlarına göre yüzde kırk beşe (%45) kadar düşülebilen miktardır”.[1]
3194 sayılı İmar Kanunun 18. Maddesi hükümleri değerlendirildiğinde uygulama alanı yani arsa ve arazi düzenlemesi işlemine tabi tutulan bir taşınmazdan kanunun belirlemiş olduğu istisnalar hariç olmak üzere ancak bir defa DOP kesintisi yapılması gerekmektedir. Aynı şekilde parselasyon işlemi sonucunda taşınmazda herhangi bir değer artışı meydana gelmemiş ise o durumda o taşınmazdan DOP kesintisinin yapılmaması gerekmektedir. Zira, kanunun lafzı bunu gerektirmektedir.
Düzenleme ortaklık payı hakkında genel hatları bilgi verdikten sonra şimdi de kadastro parseli ile imar parseli kavramları üzerinde duracağız.
İmar parseli, 3194 sayılı İmar Kanunun “tanımlar” kenar başlıklı 5. Maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır; İmar adaları içerisindeki kadastro parsellerinin İmar Kanunu, İmar Planı ve yönetmelik esaslarına göre düzenlenmiş şeklidir.
Aynı şekilde, Kadastro Parseli de 3194 sayılı İmar Kanunun “tanımlar” kenar başlıklı 5. Maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır; kadastro yapıldığı zaman kadastro adaları içinde bulunan mülkiyeti tescilli parseldir.
Kamulaştırmasız fiili olarak el atılan taşınmazın imar parseli veya kadastro parseli olup olmadığı, imar parseli ise düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediği, düşüldü ise o durumda hangi oranda düşüldüğü hususu kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında bilirkişilerce tespit edilecek tazminat miktarına önemli ölçüde etki edecektir.
III. KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA TAZMİNATININ BELİRLENMESİ VE BU BELİRLENEN TAZMİNAT MİKTARINDAN DOP KESİNTİSİ HUSUSU:
Kamulaştırmasız el atma tazminatının belirlenmesi usul ve esasları ile belirlenen bu tazminat miktarı üzerinden duruma göre yapılacak olan DOP kesintisi meselesine geçmeden önce bir hususa değinmekte fayda vardır. Yerleşik yüksek yargı içtihatlarına göre[2], Kamulaştırma Kanunu’nun değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen kamulaştırmasız el atmaya dayanan tazminat istemine ilişkin davalarda da uygulanır.
Bu itibarla kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarında uygulamadaki deyimi ile bedel davalarında tazminat veya bedel kamulaştırmasız el atmaya konu taşınmazın veya kaynağın, Cins ve nevini, Yüzölçümünü. Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini, Varsa vergi beyanını, Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini, Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini, Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini, Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını, her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri gibi hususlar dikkate alınarak bilirkişilerce hesaplanmaktadır(2942 s. K m. 11). Görüldüğü üzere, kamulaştırma davasına konu daha doğru bir deyişle kamulaştırmasız el atma davasına konu taşınmazın arsa veya arazi olmasına göre iki farklı değer hesaplama yöntemi öngörülmüştür. Bu anlamda dava konusu taşınmaz arazi ise o durumda bedel veya tazminat net gelir hesabına göre, arsa ise o durumda emsal satış yöntemi dikkate alınarak hesaplanmaktadır.
Bizler bu kısımda yazımızla doğrudan alakalı olduğu için sadece dava konusu taşınmazın “arsa” vasfında olması durumdaki hesaplama yöntemi ve DOP kesintisi üzerinde duracağız. Bu yüzden dava konusu taşınmazın “arazi” vasfında olması halinde ki değer tespiti usul ve esasları üzerinde durmayacağız.
Kamulaştırmasız el atmaya konu yani davaya konu taşınmaz arsa vasfında ise o durumda kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat veya bedel az yukarıda da izah ettiğimiz üzere, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 11 ve devamı maddeleri uyarınca emsal( karşılaştırma) satış yöntemine göre, bilirkişilerce tespit edilecektir. Bu kapsamda, mahkeme açılan dava üzerine davanın taraflarına emsal satış bildirmeleri için süre ve imkan vermelidir. Taraflar emsal satış bildirmesi durumu söz olmadığında mahkeme re ’sen emsal celbi yoluna gitmesi gerekmektedir. Nitekim yargıtay kararları da bu yöndedir: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Kamulaştırmasız el atmaya dayanan bedel davalarında da Kamulaştırma Kanununun değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Arsa niteliğindeki taşınmaza, emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi gerekir Dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir. Dava konusu taşınmazın bulunduğu İhsaniye Mahallesinde benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihine yakın zamanlarda emsal satışların bulunması doğaldır. Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak sonucuna göre hüküm kurutması gerektiğinin düşünülmemesi, doğru görülmemiştir( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2004/629 E., 2004/2334 K) Aynı şekilde benzer kararlar için ayrıca bakınız: (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2017/33636 E. , 2018/14150 K.),( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2018/3446 E. , 2019/10360 K.),( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2016/21722 E. , 2018/8910 K.), (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2015/5777 E. ,2015/17918 K.), (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2021/7688 E. ,2022/2868 K.),(Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2017/3764 E. , 2017/12611 K.)
Kamulaştırmasız el atmaya konu taşınmazın arsa vasfında olması halinde bilirkişiler tarafından söz konusu taşınmazın bedelini Kamulaştırma Kanunun 10 ve devamı maddeleri uyarınca emsal(karşılaştırma) satış yöntemine göre belirledikten sonra ortaya çıkan bedelden DOP kesintisi yapılıp yapılmayacağı veya DOP miktarının eklenip eklenmeyeceği hususu gündeme gelecektir. Bu hususa yönelik cevap verebilmek için dava konusu ve emsal alınan taşınmaların imar veya kadastro parseli olup olmaması açısından birkaç ayrım yapmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Şöyle ki;
1-) Eğer dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle “KADASTRO PARSELİ”, emsal alınan taşınmaz satış tarihi itibariyle” KADASTRO PARSELİ” ise veya dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucunda oluşan “İMAR PARSELİ”, emsal alınan taşınmazda aynı şekilde satış tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş “İMAR PARSELİ “ise o durumda kamulaştırmasız el atmaya konu taşınmazın bilirkişilerce belirlenen bedeli üzerinden DOP indirimi ya da DOP eklenmesi söz konusu olmayacaktır. Zira, hem dava konusu taşınmaz hem de emsal alınan taşınmaz aynı nitelikte ve ölçüdedir.
2-) Dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle “KADASTRO PARSELİ” veya imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan “KADASTRO PARSELİ” ise, emsal alınan taşınmaz ise satış tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş “İMAR PARSELİ” ise o durumda dava konusu taşınmaz hakkında bilirkişilerce tespit edilen bedel üzerinden DOP indirimi veya kesinti yapılması gerekmektedir. Nitekim yargıtay kararları da bu yöndedir: “…hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda kıyasi emsal olarak kabul edilen taşınmaz imar parseli, dava konusu taşınmaz ise kadastro parseli olup, emsal karşılaştırması sonucu bulunan bedelden; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin imar uygulamasına alınması halinde kesilecek düzenleme ortaklık payı karşılığının düşülmesi gerekirken; emsal taşınmazın kadastro parseli kabul edilerek bedel tespit edildiği dikkate alındığında bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re'sen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, Doğru görülmemiştir…” ( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2021/7672 E., 2021/12275 K.)
Dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle kadastro parseli veya imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parseli ise, emsal alınan taşınmaz ise satış tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş imar parseli ise o durumda dava konusu taşınmaz hakkında bilirkişilerce tespit edilen bedel üzerinden DOP indirimi yapılması gerektiği yerleşik yargı içtihatları ile kabul edildiği halde DOP indiriminin ne olacağı, hangi oranda olacağı hususunda bir netlik yoktur. Yargıtay son zamanlarda vermiş olduğu kararlarda böyle bir durumda dava konusu taşınmaz ile içinde bulunduğu bölgenin ileride imar uygulamasına tabi tutulması halinde kesilmesi gereken düzenleme ortaklık payı oranının Belediye İmar Müdürlüğünden sorulup, alınacak cevaba göre emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen metrekare birim fiyatından DOP kesintisi yapılması gerektiğini ifade etmektedir( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2020/5820 E.,2020/9040 K.),( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2021/7672 E., 2021/12275 K)( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1541 E., 2015/1751 K.)
Her ne kadar yargıtay son zamanlarda vermiş olduğu içtihatlarda dava konusu taşınmazın bilirkişilerce hesaplanan bedelinden dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede ileride yapılacak fiili imar uygulamasında yapılacak olan DOP kesinti oranının indirimin yapılması gerektiği belirtilmekte ise de bizler yargıtayın bu kararlarına katılmıyoruz. Zira, ileri ne kadar ne oranda DOP kesintisi yapılacağı farazi olarak bilenemeyeceği gibi bu durum emsal satış yöntemi hesaplamalarına, mülkiyet hakkına, kamulaştırmasız el atılan taşınmazın gerçek değerinin tespiti ilke ve esaslarına, mülkiyet hakkının özüne uygun düşmemektedir. Bu nedenle kadastro parseli niteliğinde olan dava konusu taşınmazın bilirkişilerce belirlenen bedelinden emsal alınan imar parseli niteliğinde olan taşınmazın fiili imar uygulaması sırasında kesinti yapılan DOP oranında indirim yapılması gerektiği kanaatindeyim.
3-) Dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş “İMAR PARSELİ “ise( yani 3194 sayılı İmar Kanunun 18/2’ye veya 15. ve 16. Maddeye göre işlem görmüş ise) emsal alınan taşınmaz ise satış tarihi itibariyle “KADASTRO PARSELİ” veya imar planlarına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan “KADASTRO PARSELİ” ise(yani 3194 sayılı İmar Kanunun 18/2’ye veya 15. ve 16.maddeye göre işlem görmemiş olması hali)o durumda dava konusu taşınmazın bilirkişilerce belirlenen bedel üzerinden dava konusu taşınmazdan kesilen imar düzenleme ortaklık payına tekabül edecek miktarda zayiat oranı ilave edilmesi gerekmektedir( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/18-811 E., 2012/111 K)
Tabi ki DOP indirimi ya da ilavesi yapılması durumunun ortaya çıkması için az yukarıda da izah ettiğimiz üzere, dava konusu taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden( veya Kadastro Müdürlüğünde) ayrı ayrı mahkemece sorulması gerekmektedir( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2016/16742 E. ,2017/14187 K.), ( Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2019/5105 E. ,2019/14427 K.)
IV. SONUÇ:
Netice olarak; dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle kadastro parseli, emsal alınan taşınmaz satış tarihi itibariyle kadastro parseli ise veya dava konusu taşınmaz( değerlendirme tarihi itibariyle) ve emsal alınan taşınmaz( satış tarihi itibariyle) fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş imar parseli ise o durumda dava konusu taşınmazın kamulaştırmasız el atma sonucunda bilirkişilerce belirlenen bedelinden DOP adı altında herhangi bir indirim ya da kesinti veya ilave yapılmayacaktır. Ancak, dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle kadastro parseli veya imar planına dahil olup ta olduğu gibi bırakılan kadastro parseli( yani 3194 sayılı İmar Kanunun 15,16 ve 18/2 göre işlem görmemiş ise ), emsal alınan taşınmaz ise satış tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş bir imar parseli ise o durumda dava konusu taşınmazın bilirkişilerce emsal karşılaştırma yöntemi ile belirlenen bedelden yerleşik ve güncel yargı içtihatlarına göre dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede ileride fiili imar uygulaması yapılması halinde yapılacak DOP kesintisi oranında( taşınmazın bulunduğu yer ilgili belediye imar müdürlüğünden mahkemece sorulmak suretiyle ) indirim yapılması gerekecektir. Fakat dava konusu taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş imar parseli, emsal alınan taşınmaz satış tarihi itibariyle kadastro parseli veya imar planlarına dahil olup ta fiili imar uygulaması sonucunda oluşmamış şekilde olduğu gibi bırakılan kadastro parseli niteliğinde ise o durumda dava konusu taşınmazın bilirkişilerce belirlenen bedele dava konusu taşınmazdan kesilen imar düzenleme ortaklık payına tekabül edecek miktarda zayiat oranı ilave edilmesi gerekmektedir.
------------------
[1]Düzenleme Ortaklık Payı Oranı (DOPO) Nedir ve Nasıl Hesaplanır?( https://gayrimenkulmevzuati.com/duzenleme-ortaklik-payi/) Erişim Tarihi: 11.01.2022
[2] Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 2019/2615 E., 2020/2986 K., 20.02.2020 K. T
Anahtar Kelimeler: Kamulaştırmasız El Atma, Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat, Düzenleme Ortaklık Payı( DOP), Kadastro Parseli, İmar Parseli.