Hukukumuzda, nafakaya dair düzenlemeler yapılırken, eş veya çocuklar için hükmedilecek nafakaların koşulları bakımından ayrıma gidilmiş bulunmaktadır. Zira müşterek çocuğun hakları üstün nitelikte olup, bu durum dikkate alınarak nafakaya ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. İştirak nafakası, boşanma, ayrılık veya evliliğin butlanına karar verilmesinden sonra; müşterek çocuğun sağlık, eğitim ve bakım giderlerinin karşılanması adına, velayeti elinde bulundurmayan eş aleyhine verilen bir nafaka türüdür.

Söz konusu nafakanın verilmesini, kural olarak velayet hakkına sahip olan taraf talep etmektedir. Ancak, müşterek çocuğun menfaatleri göz önüne alınarak, iştirak nafakasına bizzat hâkim tarafından resen hükmedilebileceği gibi, ayırt etme gücüne sahip çocuk da iştirak nafakası verilmesi talebinde bulunabilir.

Ayrıca mahkeme tarafından boşanma davası devam ederken müşterek çocuğun ihtiyaçlarının giderilmesi adına verilen tedbir nafakasının, boşanma ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine de hükmedilmesi mümkündür.

Bunun yanı sıra, iştirak nafakasında eşlerin kusur oranının herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Müşterek çocuğun velayeti kusurlu olan eşe verilmiş olsa dahi, nafakanın verilme amacı çocuğun bakımı ve ihtiyaçlarının giderilmesi olduğundan, iştirak nafakasının kusuru daha fazla olan eşe verilmesi mümkündür.

İştirak nafakasının miktarının nasıl belirleneceği hususu ise; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 330. maddesinde açıklanmıştır. Şöyle ki; belirlemede müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, sosyal çevresi ve devam eden yaşam tarzı ile velayet hakkı verilen eşin ödeme gücü ve şayet varsa müşterek çocuğun aylık geliri dikkate alınır ve hâkim tarafından nafaka miktarı belirlenir. Ancak belirlenecek nafaka miktarı, dava esnasında taraflardan birinin talep ettiği miktarı aşamaz.

Bunun yanı sıra Türk Medeni Kanunun 182. Maddesinin 3. Fıkrasına göre hâkim iştirak nafakasının miktarını belirlerken, aynı zamanda yıllara göre nafaka miktarındaki artış oranını da belirleyebilme imkânına sahiptir. Şayet hâkim tarafından bu hususta herhangi bir belirleme yapılmamış ise; alacaklı tarafın nafakanın artırılması, borçlu tarafın ise ödemede güçlüğe düşmesi halinde nafakanın azaltılması ya da kaldırılması amacıyla nafaka uyarlama davası açma imkânı bulunmaktadır.

Kural olarak iştirak nafakası davasında görevli mahkeme; Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesinin olmadığı yerlerde ise; Aile mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Şayet boşanma davası sırasında iştirak nafakası talebinde bulunulmuşsa; bu halde yetkili mahkeme boşanma davasına bakan mahkemedir. Eğer boşanma anlaşmalı olarak gerçekleşmiş ve boşanma sırasında iştirak nafakası talebinde bulunulmamışsa, çocuğun velayetini elinde bulunduran taraf sonradan dava açarak iştirak nafakası talebinde bulunabilirler. Bu halde yetkili mahkeme ise; nafaka alacaklısının, davalının veya iştirak nafakası istenilen küçüğün yerleşim yeri mahkemesidir.

İştirak nafakası, müşterek çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da mahkeme kararı ile ergin kılınması veya nafaka borçlusunun vefatı ile son bulur. Ancak müşterek çocuk, ergin olmasına rağmen, eğitim hayatına devam ediyorsa, müşterek çocuğun eğitim hayatı sona erene kadar nafaka borçlusu tarafından iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.

Bunun yanı sıra, nafaka borçlusu tarafından iştirak nafakası ödenmediği takdirde, nafakanın icra yoluyla tahsil edilme imkânı bulunmaktadır. Bahse konu nafakaya müşterek çocuğun üstün yararı nedeniyle hükmedildiğinden; nafaka alacağı sıra cetvelinde 1. Sırada yer alır ve aynı zamanda nafaka alacağı için emekli maaşına haciz konulması da mümkündür. Maaşına haciz konulan nafaka borçlusunun, şayet başka bir borç için de maaşında kesinti mevcut ise, nafaka alacağı diğer hacizlerden önce kesilir. Nafaka borcunun ödenmemesi durumunda; nafaka alacaklısının şikâyetiyle nafaka borçlusunun 3 aya kadar tazyik hapsine mahkûm edilmesi mümkündür.

İştirak nafakasının veriliş amacı, velayeti elinde bulunduran tarafa müşterek çocuğun bakım giderlerinde yardımcı olmaktır. Bu sebeple, lehine nafakaya hükmedilen müşterek çocuk yönünden, borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için müşterek çocuğun alacaklı yanında bulunması gerekir. Nitekim Yargıtay’ın çeşitli kararları da söz konusu görüşü destekler niteliktedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/2-1899 Esas, 2018/1052 Karar sayılı ve 09/05/2018 tarihli ilamında; “iştirak nafakası talep edebilmek için velayet hakkına sahip olmak gerektiği, velayetin değiştirilmesi davalarında kararın ancak kesinleşme ile geçerlilik kazanacağı, iştirak nafakasının başlangıç tarihinin velayetin değiştirilmesi kararının kesinleşme tarihi olması gerektiği” belirtilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2015/15599 Esas, 2018/332 Karar sayılı ve 15.01.2018 tarihli ilamı; ''...Borçlu vekili, müvekkili aleyhine nafaka alacağı ilamına dayalı ilamlı takip başlatıldığını, ancak nafakaların düzenli olarak ödendiğini, Haziran 2013 yılından edilen 6.000,00 itibaren müşterek çocukların müvekkilinde kaldığını belirterek faizi ile birlikte talep TL iştirak nafakası yönünden takibin iptaline karar verilmesini istemiştir. Lehine nafakaya hükmedilen çocuklar yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocuğun alacaklı yanında bulunması gerekir. Borçlu bunun aksini ileri sürerek, müşterek çocukların Haziran 2013 yılından itibaren kendi yanında kaldığını iddia etmekte olup, bu iddiası her türlü delille ispatlanabilir. Borçlu tarafça tanık deliline dayanılmıştır. Buna göre, Mahkemece, müşterek çocukların Haziran 2013 tarihinden itibaren baba yanında kaldığına dair borçlu tanıkları dinlenilmeden karar verilmesi isabetsizdir...'' şeklindedir.

Günümüzde boşanmaların arttığını ve özellikle çocuklu ailelerde boşanma söz konusu olduğunda, çocukların ne kadar zarar gördüğünü ve maddi ve manevi anlamda fazlasıyla etkilendiklerini hepimiz görmekteyiz. Çocukların boşanma sonucunda gördüğü zararları en aza indirgemek, onların aile ortamının dağılmasıyla sosyal ortamlarından da kopmamalarını sağlamak için çeşitli önlemler almak büyük önem arz etmektedir. İşte tam da bu noktada belirtmek gerekir ki; iştirak nafakası bu tür sorunları bir miktar çözmekte ve nafaka alma hakkını elinde bulunduran eşe müşterek çocuğun ihtiyaçları için destek sağlamaktadır. Bu sebepledir ki; eşlerin mali durumu nafaka gerektirmeyecek derecede iyi olsa dahi, velayeti elinde bulunduran tarafın müşterek çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılamasına, diğer eşin maddi gücü oranında katılması gereklidir.

Tüm bu sebepler göz önüne alındığında, hâkimlerin ya da ebeveynlerin, müşterek çocuğun maddi açıdan boşanmadan etkilenmeden sağlık, okul ya da diğer gereksinimlerini aynı ölçüde almasını sağlamaya yönelik her türlü önlemi alması ve iştirak nafakasını belirlemede ve ödemede özen göstermesi gerekmektedir. Özellikle velayeti elinde bulunduran taraf, iştirak nafakasını bir zenginleşme aracı olarak görmemeli, söz konusu nafakanın müşterek çocuğunun geleceği için çok önemli olduğunu bilmelidir.

.

Av. Begüm GÜREL (L.L.M)

(Stj. Av. Serap YAŞAR)

.

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)