5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 280. maddesinde, iki dereceli yargılama hakkının güvencesi niteliğinde olan istinaf incelemesi neticesinde verilebilecek kararlar düzenlenmiştir. Buna göre; bölge adliye mahkemesi dosyayı ve delilleri inceledikten sonra, sadece CMK m.280/1-e, f’de düzenlenen hallerden birisi varsa bozma kararı verebilmektedir. Bu sebepler Kanunda sınırlı sayıda düzenlendiğinden, bozma sebeplerinin yorum yoluyla genişletilmesi, yani CMK m.289/1’de yer alan (g) ve (h) bentleri dışındaki hukuk kesin aykırılık hallerinden birisinin bulunmamasına veya CMK m.280/1-f’nin şartları oluşmamasına rağmen, bölge adliye mahkemesi tarafından bozma kararı verilmesi ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi mümkün değildir.

Uygulamada; BAM ceza dairelerinin CMK m.289’da gösterilen yedi bozma sebebiyle yetinmediği, yasal yetkisini aşarak sınırlı sayıda sayılan sebepleri hukuka aykırı olarak genişlettiği ve hatta mahkumiyet yerine beraat, beraat yerine mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararları verdiği görülmektedir[1]. BAM ceza dairelerinin bu kararlarıyla; CMK m.280/1-g’de yer verilen “Diğer hallerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verir.” düzenlemesini gözardı ettiği ve bu şekilde duruşma sonunda istinaf başvurusunu esastan reddedeceğine veya ilk derece mahkemesinin hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağına dair amir hükmün gereğine aykırı hareket ettiği anlaşılmaktadır.

CMK m.284/1’de; bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemeyeceği ve bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemeyeceği düzenlenmekle birlikte, bu direnme yasağı sadece usule ve tanınan yetkilere, yani hukuka uygun olarak verilen kararlar yönünden geçerlidir. Dolayısıyla; ilk derece mahkemelerinin, BAM ceza dairelerinin yetkilerini aşarak verdikleri bozma kararlarına direnme yasağı bulunmadığı gibi, yasal dayanağı bulunmayan bozma kararından sonra verilen kararların da yok hükmünde sayılması gerektiği kabul edilmektedir[2].

Belirtmeliyiz ki; hem hukukilik denetimi ve hem de maddi vaka denetimi yapan ve iki dereceli yargılamanın unsuru olan BAM ceza dairelerinin, yetkilerini aşarak verdikleri hukuka aykırı bozma kararlarının oluşturabileceği bir başka tehlike ise, sanığın temyiz hakkının elinden alınmasıdır.

BAM ceza dairesinin; CMK m.280/1-g ve m.280/2 gereğince duruşma açarak yeniden hüküm kurması gerekirken, bozma kararı verip dosyayı ilk derece mahkemesine göndermesi halinde, ilk derece mahkemesinin kurduğu yeni mahkumiyet kararının, CMK m.286/2 uyarınca temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında kalması mümkündür. Örneğin; ilk derece mahkemesinin kurduğu 5 yılın üzerinde hapis cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün, istinaf mahkemesi tarafından bozulduğu ve ilk derece mahkemesi tarafından bu sefer 5 yıl veya altında hapis cezası verildiği durumda, bu hüküm bakımından artık temyiz yolu kapalı olacaktır. Oysa BAM ceza dairesi usule uygun şekilde duruşma açarak 5 yıl veya altında hapis cezasını içeren hüküm kurduğunda, kurulan bu hüküm temyiz kanun yoluna tabi olacaktır; zira “Temyiz” başlıklı CMK m.286/1-a’da ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları” ifadesine yer verilerek, BAM ceza dairesi tarafından verilen 5 yıl veya daha az hapis cezaları temyiz edilemeyecek hükümlerin dışında tutulmuştur. Bir başka ifadeyle; ilk derece mahkemesi tarafından verilen cezanın 5 yılın üzerinde olduğu ve “sanık aleyhine yorumlamama” ilkesi dikkate alınarak, istinaf incelemesi sonucunda yeniden kurulan hükmün, verilen ceza 5 yıl veya altında olsa bile temyize tabi olduğu kabul edilmektedir[3].

Ayrıca; CMK m.286/1 uyarınca bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebileceğinden, ilk derece mahkemesinin hapis cezasının sınırı 5 seneyi geçmeyen suçtan dolayı verdiği beraat kararının istinaf mahkemesi tarafından bozulduğu ve ilk derece mahkemesinin bu defa 5 yılı geçmeyen hapis cezası verdiği halde de sanığın temyiz hakkı ve iki dereceli yargılama hakkı elinden alınmaktadır[4].

Sonuç olarak; BAM ceza dairesinin CMK m.280/1-g ve m.280/2 uyarınca ilk derece mahkemesinin hükmünü kaldırıp yeniden hüküm kurması mümkünken, bunu yapmayıp CMK m.280/1-e’ye aykırı olarak bozma kararı vermesi, sanığın temyiz ve iki dereceli yargılama hakkını elinden almaktadır. Hem maddi hakikate ve adalete ulaşılması ve hem de Anayasa m.36’nın güvencesi altında bulunan hak arama hürriyeti ile mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmemesi için, BAM ceza dairelerinin Kanunun belirlediği yetkiler kapsamında hareket etmesi gerekmektedir. CMK m.289’da sayılan ve istinaf mahkemesine direnme yasağı olmaksızın bozma konusunda yetki tanıyan sebepler dışında verilen bozma kararları sanığın, duruşma ve savunma hakları ile bozma sonrasında hapis cezasının 5 yıl ve daha altına düşmesi halinde temyiz hakkını da kısıtlamaktadır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Doğa Ceylan

(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------

[1] Ersan Şen, BAM Ceza Dairelerinin Bozma Yetkisinin Sınırı, 13.09.2024, https://www.hukukihaber.net/bam-ceza-dairelerinin-bozma-yetkisinin-siniri, erişim tarihi: 27.09.2024.

[2] Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 10.03.2021 tarihli, 2020/3670 E., 2021/3758 K. sayılı kararında; “Bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma açarak karar vermek yerine, bozma kararı vermesinin ve bu bozmaya dayanarak ilk derece mahkemesinin yeniden hüküm kurmasının yasal dayanağı bulunmadığından, gerek anılan bozma kararının ve gerekse ilk derece mahkemesince ikinci kez verilen kararın yok hükmünde sayılması gerektiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin CMK m.280/1-(g) maddesi uyarınca duruşma açılarak ve taraflarda çağrılarak delillerin değerlendirilmesi sonucunda anılan Kanun maddesinin 2. fıkrasına göre yeniden hüküm kurma konusunda görevli ve yetkili olduğundan hükmün bozulmasına,” karar verilmiştir.

[3] Asım Ekren, Uygulamada İstinaf-Ceza El Kitabı, Filiz Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul, 2024, s.273; Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 19.02.2020 tarihli, 2019/11471 E. ve 2020/1332 K. sayılı kararında; “Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 maddeleri uyarınca neticeden 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 23.05.2017 tarih ve 2016/157 - 2017/150 sayılı kararının CMK’nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 220/7 maddesi delaletiyle 314/2, 220/7, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53 maddeleri uyarınca neticeten 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 28.06.2018 tarih ve 2017/437 - 2018/407 sayılı kararının ilk derece mahkemesince verilen cezanın tür ve miktarı da gözönüne alındığında CMK’nın 286. maddesinde sayılı olarak belirtilen temyiz edilemez nitelikteki kararlardan olmadığı anlaşılmakla, ifadesine yer verilmiştir.

[4] Ersan Şen, BAM Ceza Dairelerinin Bozma Yetkisinin Sınırı, 13.09.2024, https://www.hukukihaber.net/bam-ceza-dairelerinin-bozma-yetkisinin-siniri, erişim tarihi: 27.09.2024.