Bu yazımızda; hakkında mahkumiyet hükmü verilen ve cezası kesinleşen hükümlünün ölmesi halinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308 uyarınca hükümlü lehine Başsavcı itirazında bulunulmasının mümkün olup olmadığı ile hükümlünün, Başsavcı itirazı yapıldıktan sonra ölmesi halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun itirazı inceleyip incelemeyeceğine yer verilecektir.
CMK m.308/1’de; sanığın lehine yapılacak itirazla ilgili, Yargıtay ceza dairelerinden birisinin kararına karşı re’sen veya istem üzerine, süre aranmaksızın, her zaman yapılabileceği düzenlenmiş, hükümlünün hayatta olup olmamasına herhangi bir sonuç bağlanmamıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin düzenlendiği CMK m.308, bu yönü ile CMK m.311 vd. maddelerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan ayrılmaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargılamanın yenilenmesine engel olmayan haller” başlıklı 313. maddesinin 1. fıkrasında “Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesi istemine engel olmaz.” hükmüne yer verilerek, hükümlünün hayatta olmaması halinde dahi yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabileceği ve ölen hükümlü hakkında tekrar yargılama yapılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Sanığın veya hükümlünün ölümüne bağlanan sonuçlarla ilgili bir başka hükme 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.64’de yer verilmiştir. Buna göre; “ (1) Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir. (2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur”.
Bu hükümden hareketle; sanığın ölümü halinde davanın düşeceğine karar verilmekle birlikte, yargılamanın konusuna bağlı olarak, davanın devam etmesinde yarar görüldüğünde davaya devam edileceği anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle, kanun koyucu bu durumda yargılamadan elde edilecek somut yararı esas almıştır.
Kanaatimizce; yargılamanın yenilenmesi kurumundakinin aksine, Başsavcı itirazı yönünden, hükümlünün ölümünün Başsavcı itirazına engel olmayacağına dair bir düzenlemenin bulunmadığı, TCK m.64’de sanığın ölümünün kural olarak davanın düşmesi sonucunu doğurduğu, fakat yargılamaya devam edilmesinde somut yararın bulunması halinde yargılamaya devam edileceğinin düzenlendiği gözönünde bulundurulduğunda, ölen hükümlü hakkında Başsavcı itirazı yapılması veya itiraz yapıldıktan sonra hükümlünün ölmesi halinde Ceza Genel Kurulunun itirazı incelemesi, ancak maddi hakikat ve adalete ulaşılmasında somut yararın elde edileceği ve hatta vefat eden hükümlünün aklanmasının, kendi itibarı ve ailesi bakımından önem ifade ettiği durumda mümkün olmalıdır.
Özellikle; yargılamanın yenilenmesinde maddi hakikate ve adalete ulaşılması için hükümlünün ölümünün, yargılamanın yenilenmesine engel hal teşkil etmediği düzenlendiğinden, hükümlünün ölümünün, yine maddi hakikate ve adalete ulaşılması için getirilen ve bir olağanüstü kanun yolu olan Başsavcı itirazına engel teşkil edeceğinin kabulü, Ceza Muhakemesi Hukukunun amacıyla bağdaşmayacaktır. Bir başka ifadeyle; Ceza Muhakemesi Hukukunun amacı maddi hakikate ve adalete ulaşmak olduğundan, tek başına hükümlünün ölmüş olması, Başsavcı itirazında bulunulmasına veya itirazın incelenmesine mani olmamalıdır.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Doğa Ceylan
(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)