Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından 5/6/2007 tarihinde alınan kararla Mahatma Gandhi’nin doğum günü olan 2 Ekim, Uluslararası Şiddetsizlik Günü olarak kabul edilmiştir. Mahatma Gandhi şiddetsiz direnişiyle Hindistan’ın bağımsızlık hareketine liderlik etmiştir.

İstanbul Sözleşmesinde “Kadınlara yönelik şiddet” ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir ve bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır.

Burada kadına yönelik şiddet denmiş ama şiddetin tanımı erkek ve çocuklar içinde geçerlidir.

Şiddet kavramı Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan Dünya Şiddet ve Sağlık Raporunda; “kişinin kendisine, başka bir kişiye veya bir gruba ya da topluluğa karşı, yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, kötü gelişim veya mahrumiyetle sonuçlanan veya sonuçlanma olasılığı yüksek olan, tehditle veya fiili olarak fiziksel güç veya kuvvet kullanımı” olarak tanımlanmıştır. Raporda; kadınlar, çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere kişilere yönelik şiddetin yaralanma, sakatlık ya da ölümle sonuçlanmasa da fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabildiği, sonuçların gizli olabileceği ya da ortaya çıkmasının yıllar sürebileceği, bu nedenle de şiddet tanımının geniş yorumlanması gerektiği ifade edilmiştir.

Uluslararası Şiddetsizlik Gününde her yerde şiddet var ve sokaklar savaş alanına dönmüş gibi.

Rusya-Ukranya savaşının kan ve gözyaşları kurumadan bu kez Filistin-İsrail arasında başlayan ve İsrail’in toprak genişletmesi amacı ile sürdürülen savaşta insanlık dışı şiddet söz konusu.

Ülkemizde de çocuklarının gözü önünde anneler, ailelerinin gözleri önünde yaşlılar, kadınlar linç ediliyor, dövülüyor, bıçaklanıyor, kurşun yağmuruna tutuluyor. Sevgi, saygı, hoşgörü, uzlaşma, empati gibi kavramlar unutulmuş.

Tüm bu olaylar için önemli bir nedenin bulunması da söz konusu değil. Örneğin trafikteki bir tartışma, komşular arasında ki bir sorun, kiracı ev sahibi çekişmeleri, alacak-verecek ilişkileri, yan bakmak, çocuğunu görmek istemek, boşanma hakkını kullanmak bile yeterli. 

TÜİK’in yayımladığı “Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri 2023” raporuna göre, son 3 yılda Türkiye’de 85 bin 314 çocuk cinsel suç mağduru olmuş.

1 Temmuz 2021’de İstanbul Sözleşmesinden çekilmemizden bu yana geçen 3 yılda, İstanbul Sözleşmesinin kadınlar için ne kadar hayati olduğu verilerimizle görünür oldu. 2024 Haziran ayında 41 kadın cinayeti, 25 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bu veri şu ana kadar yaşanan en yüksek kadın cinayeti verisi oldu.  Bir gecede İstanbul Sözleşmesinden çekilmemizden bugüne kadar olan süreçte her yılın ilk 6 ayına baktığımızda kadın cinayeti sayısının arttığını görüyoruz. 2021’in ilk 6 ayında 131, 2022’nin ilk 6 ayında 164, 2023’ün ilk 6 ayında 147, 2024’ün ilk 6 ayında ise 205 kadın öldürüldü.

Kadınların çıplak fotoğraf ve videolarını elde edip şantaj yapanlar giderek çoğaldı.

2023 yılında Düzce'de hakkında dolandırıcılıktan 78 suç ile 40 aranma kaydı olan hükümlü yakalanmıştı.

19 yaşında ve 26 kez şuç kaydı olan biri yani bir suç makinası İstanbul’da 27 yaşında Şeyda Yılmaz adında bir kadın polisin yaşamına son verdi.

Gaziantep’te 57 suç dosyası olduğu iddia edilen şahsın da yer aldığı grup, ellerinde silahlarıyla sokağa çıkarak hasımlarını tehdit etti. Kaydettikleri videoda hasımlarına tehditler savuran şüpheli şahısların, "Hani sokağa çıkamıyorsunuz, tuşa basmakla tetiğe basmak aynı mı" dediği duyuldu.

Çok fazla suç kaydı olan binlerce kişinin sokaklarda gezdiği bir gerçek. Çünkü caydırıcı bir infaz sistemimiz yok.

Marquis de Sade’nin “Cezasız kalmış ilk suç kadar cesaretlendirici bir şey yoktur” sözünü unutmamak gerekir.

Anayasa’nın 17. maddesinde de “herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, kişilerin vücut bütünlüklerine dokunulamayacağı, kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı” güvence altına alınmıştır.

2 Ekim Uluslararası Şiddetsizlik Günü nedeni ile savaşın ve şiddetin olmadığı, barış ve hoşgörü içinde yaşanılan bir dünya dilemekteyiz.

BİREYSEL SİLAHLANMA

Tüm bu şiddet ve cinayet olaylarında bireysel silahlanmanın ne kadar önemli olduğunu da görmezden gelemeyiz.

Çehov’un dediği gibi: "Eğer (bir oyunun) ilk bölümünde 'duvarda bir tüfek asılı' diyorsanız, ikinci veya üçüncü bölümde o silah patlar.” O halde silah duvarda asılı, belimizde takılı olmamalıdır.

Türkiye’de bireysel silahlanma, binlerce kişinin düğünde halay çekerken, asker uğurlamalarında yolda yürürken, parkta oynarken, balkonda otururken evde uyurken ölümüne neden oldu.

Son günlerde olağanüstü artış gösteren kadın ve çocuk cinayetlerini bu bireysel silahlanma kolaylaştırıyor. İnsanlar artık internetten, tişört seçer gibi silah seçiyor. O silahın bir gün patlayabileceğini, en yakınındaki canı alabileceğini bile, bile 'satın al' tuşuna basıyor.”

İnternet ten bile bir tık ile silaha ulaşabilme olanağı nedeni ile her geçen gün ruhsatsız silah alanların sayısı çoğalıyor.

İçişleri Bakanlığı verilerine göre; 1 Ocak-20 Eylül 2024 arasında 7 bin 984'ü kurusıkı olmak üzere 49 bin 879 tabanca, 17 bin 884 av tüfeği ve 1369 uzun namlulu silah olmak üzere toplam 69 bin 132 ruhsatsız ele geçirildi

Umut Vakfının hazırladığı ‘Türkiye Silahlı Şiddet Haritası Raporu’na göre her yıl silahlı vakaların ve cinayetlerde silah kullanımının yüzde 3 -5 oranında arttı. Şu anda Türkiye’de 36 milyon civarında ruhsatsız silah var.

Bu duruma göre öncelikle suçlular için etkin ve caydırıcı bir infaz sisteminin uygulanması, suç makinası haline gelmiş, suç kaydı çok olan, kişilik ve psikolojik sorunları olanların sokaklarda değil, topluma kazandırılacak merkezlerde olmaları zorunlu olduğu gibi, bireysel silahlanmayı da önlemek de zorunludur.