GİRİŞ

İmar planları, yargısal içtihatlarla “ilanı gereken genel düzenleyici işlem” olarak kabul edilmiştir. İmar planlarına karşı dava açma süresi konusunda İmar Kanunu’nda özel bir hüküm yer almamaktadır. Bu nedenle, ilanı gereken düzenleyici işlem niteliğinde olan imar planlarına karşı açılacak davalarda süre 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre belirlenmektedir.

2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 1. fıkrasında idare mahkemelerinde dava açma süresinin 60 gün olduğu, 4. fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kurala bağlanmıştır. Kanun’un 11. maddesinde ise, idari dava açılmadan önce idari işlemlere karşı itiraz edilmesine ilişkin usul ve süreler belirlenmiştir.

İmar planlarına karşı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında başvuru için, özel bir Kanun olan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesi ile özel bir itiraz süresi getirilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesine göre, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yapılan planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca; belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan yerlerde yapılan planlar ise valilikçe tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar belediye veya il genel meclisince on beş gün içinde incelenerek kesin karara bağlar.

Bu yazımızda, Danıştay içtihatları çerçevesinde 2577 sayılı Kanun ve 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamında imar planlarına karşı dava açma sürelerinin nasıl hesaplanacağı, dava açma süresi geçmesi durumunda, imar planlarına dava açma süresinin nasıl ihya edileceği incelenecektir.

I. İMAR PLANLARINA KARŞI GENEL DAVA AÇMA SÜRESİ

Danıştay içtihatlarında, imar planlarına karşı dava açma süresinin başlaması için planın belediye başkanlığının ilan panosunda ve internet sitesinde ve bölgesel bir gazetede ilan edilmesi ile birlikte, planın nerede ve nasıl görülebileceğinin mahalli haberleşme araçlarıyla duyurulması gerektiği belirtilmektedir. (Danıştay 6. Dairesi, 14.05.2014, E:2013/6634, K:2014/3737)

Danıştay’ın bu içtihadı, 14/2/2020 tarih ve 7221 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle İmar Kanunu’nun 8. maddesine eklenen 3. fıkrayla, Kanun hükmü haline gelmiştir. Söz konusu ek fıkrada “İmar planları ve bu planlardaki değişikliklerin nerede askıya çıktığına dair bilgilendirme ilanı, askı süresi ile eş zamanlı olarak ilgili muhtarlıkların panosunda duyurulur. Ayrıca plan değişikliği hakkında, değişikliğe konu alanda görülebilir bir şekilde en az 2 adet tabela ile 30 gün süreyle bilgilendirme yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

İmar planının iptali için dava açmadan önce belediye ya da il genel meclisine itiraz etmek dava açabilmek için ön şart değildir. Ancak zorunluluk olmamasına rağmen itiraz edilmesi durumunda sürelerin itiraza göre değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle, imar planlarına karşı dava açma süresi farklı ihtimaller ele alınarak ayrı ayrı incelenecektir.

A. İMAR PLANINA İTİRAZ EDİLMEMİŞSE DAVA AÇMA SÜRESİ

İmar Kanunu’nun 8. maddesinde, bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebileceği düzenlenmiştir. Kanunda öngörülen bu itiraz yolu, zorunlu bir yol değildir. İlgililer plana karşı itiraz yoluna başvurmadan doğrudan dava açabilirler.

Eğer itiraz edilmeden doğrudan dava açılacak ise dava açma süresi ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. İlan tarihinden anlaşılması gereken, son ilan günüdür. (Danıştay 6. Dairesi, 07.02.2019, E:2015/3796, K:2019/494)

Bu durumda dava açma süresi, ilanın son gününü takip eden günden itibaren 60 gündür. Plan henüz askıdayken dava açılması mümkün değildir. Çünkü imar planları askıdan indikten sonra kesinleşir. Askı ilan süresi içerisinde dava açılması durumunda ortada henüz kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilir.

Askı süresi içerisinde plana itiraz edilmemesi durumunda, dava açma süresinin başlangıcıyla ilgili Danıştay 6. Dairesinin güncel kararı şu şekildedir: “(…) taşınmazın bulunduğu alanda imar planı tadilatı yapılmasına ilişkin (…) Belediye Meclisince alınan (…) sayılı kararın (…) Belediye Meclisinin (…) sayılı kararı ile onaylandığı ve 05.04.2012 tarihinde askı ilan tutanağının düzenlendiği, askı süresi içinde veya sonrasında davacı tarafından plana itiraz edilmediği, bakılmakta olan davanın ise 20.02.2013 tarihinde açıldığı görülmektedir.

Yukarıdaki mevzuat hükümleri uyarınca, davacı tarafından, planın askıdan indiği tarihten itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde davanın açılması gerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra 20.02.2013 tarihinde açılan davanı süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığından uyuşmazlığın esasına girilerek verilen dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.” (Danıştay 6. Dairesi, 07.02.2019, E:2015/3796 K:2019/494)

B. İMAR PLANINA İTİRAZ EDİLMİŞSE DAVA AÇMA SÜRESİ

İmar planına yapılacak itirazları, askı ilan süresi içerisinde olup olmamasına göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.

1. Askı Süresi İçerisinde İtiraz Edilmesi

İlgililer tarafından imar planlarına karşı itiraz edilmek isteniyorsa, bu itirazın bir aylık askı süresi içerisinde ve yazılı olarak yapılması gerekir.

Danıştay tarafından bu itiraz, 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir: “İmar planlarına karşı 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi kapsamında başvuru için, özel bir Kanun olan 3194 sayılı Yasanın 8/b maddesi ile özel bir itiraz süresi getirildiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, imar planlarına karşı bir aylık askı süresi içinde, 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır.” (Danıştay 6. Dairesi, 07.02.2019, E:2015/3796, K:2019/494)

Buna göre askı süresi içerisinde yapılan itiraz üzerine aşağıdaki ihtimallere göre dava açma süreleri tespit edilir:

a. İtirazın Yazılı Olarak Reddedilmesi

Askı süresi içerisinde yapılan itirazın, 60 günlük cevap verme süresi içerisinde yazılı olarak reddedilmesi durumunda, ret kararının ilgilisine yazılı olarak bildirilmesini takip eden günden itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerekir.

İtirazın reddine ilişkin işlem 1 aylık askı süresi bitmeden tebliğ edilirse, 60 günlük dava açma süresi tebliğ tarihinden itibaren değil, askı süresinin son gününü izleyen günden itibaren başlar.

İtiraz kabul edilir ama itiraz sahibinin taleplerini karşılamaz ise; cevabın tebliği tarihinden itibaren, eğer cevap askı ilan süresi bitmeden verilmişse, askı ilan süresinin son gününü takip eden günden itibaren 60 gün içerisinde dava açılabilir.

b. İtirazın Zımni Olarak Reddedilmesi

Bir aylık askı süresi içinde yapılan itiraza, askı süresinin son gününü takip eden 60 gün içerisinde cevap verilmezse, itiraz zımnen reddedilmiş sayılır. Bu durumda, zımni ret süresini takip eden 60 gün içerisinde dava açılmalıdır.

2. Askı İlan Süresi Geçtikten Sonra İtiraz Edilmesi

İmar planlarına karşı, İmar Kanunu’nun 8. maddesi kapsamında itirazda bulunulduktan sonra idarenin itiraz üzerine tesis ettiği işleme veya zımni ret işlemine karşı altmış gün içinde dava açılması zorunludur. Böyle bir durumda, imar planı itiraz eden kişi açısından kesinleşeceği için, altmış günlük dava açma süresi geçtikten sonra 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında idareye başvuruda bulunulması, itiraz eden kişiye yeni bir dava açma süresi kazandırmaz.

Bu nedenle, bu başlık altındaki açıklamalar askı süresi içerisinde plana itiraz etmeyen kişiler açısından geçerlidir.

Danıştay içtihatlarında, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca, askı süresi içerisinde itiraz edilmeyerek kesinleşen imar planına karşı, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca 60 günlük dava açma süresi içerisinde doğrudan dava açılabileceği gibi, dava açmadan önce itiraz da edilebileceği kabul edilmiştir.

Konuyla ilgili Danıştay 6. Dairesinin kararı şu şekildedir: “planlara karşı askı süresinin son gününü izleyen günden itibaren 60 günlük yasal idari dava açma süresi içinde 2577 sayılı Yasanın 11.maddesi kapsamında başvuruda bulunulması halinde ise, işlemeye başlayan idari dava açma süresinin duracağı ve 60 gün içinde cevap verilmemesi halinde istek reddedilmiş sayılacağından, 60 günlük yasal idari dava açma süresinin kaldığı yerden işlemeye başlayacağı, bu sürenin son gününe kadar cevap verilmesi halinde ise bu tarihi izleyen günden itibaren yine kalan sürenin işlemeye başlayacağı ve toplam olarak 60 günlük bu süre içinde idari dava açılabileceği sonucuna varılmaktadır. (Danıştay 6. Dairesi, 06.03.2014, E:2013/7711, K:2014/1706)

Buna göre, 60 günlük dava açma süresi içerisinde itirazda bulunulursa, işlemeye başlayan dava açma süresi durur. İtirazın açıkça reddedilmesi durumunda, dava açma süresi, ret kararının tebliği tarihinden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder.

Otuz gün (2577 sayılı Kanunun 11. maddesindeki altmış günlük zımni ret süresi, 8/7/2021 tarihli ve 7331 sayılı Kanunun 2. maddesiyle “otuz gün” şeklinde değiştirilmiştir) içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. Buna zımni ret denilmektedir. İtirazın zımni olarak reddi halinde, itiraz ile duran süre kaldığı yerden yeniden işlemeye başlar.

3. Zımni Ret Süresinden Sonra Verilen Cevap Üzerine Dava Açılabilir mi?

Bir aylık askı süresi içerisinde veya askı süresinden sonraki 60 günlük dava açma süresi içerisinde yapılan itiraz hakkında, zımni ret süresi dolduktan sonra idarece cevap verilmesi durumunda, bu cevabın tebliği üzerine dava açılıp açılamayacağı konusu Danıştay kararlarında tartışılmıştır.

2016 yılına kadar verilen Danıştay içtihatlarında, zımni ret süresi dolduktan sonra idarece cevap verilmesi durumunda dava açma süresinin canlanmayacağı kabul edilmekteydi.

Ancak, Danıştay 6. Dairesi 2016 yılında bu içtihadından dönmüş ve zımni ret süresinden sonra verilen cevap üzerine de dava açılabileceğini kabul etmiştir.

Danıştay 6. Dairesinin ilgili kararı şu şekildedir: “Bu değerlendirmeler ışığında, ilgilinin imar planlarına askı süresi içinde yapmış olduğu itirazın yanıtlanmayarak reddi üzerine süresi içinde dava açabileceği gibi, zımni ret işlemi yerine idarece sonradan tesis edilecek ve idarenin gerçek iradesini ortaya koyan işleme karşı da dava açma süresi içerisinde dava açabilmesi mümkündür.” (Danıştay Altıncı Dairesi, 30.05.2016, E:2014/7721, K:2016/3394)

Fakat ilk derece Mahkemesi Danıştay 6. Dairesinin bu kararına uymamış ve davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle ısrar kararı vermiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 16.1.2019 tarih ve E:2016/5201, K:2019/33 sayılı kararıyla ilk derece Mahkemesinin kararı onanmıştır.

Sonrasında ise, Danıştay 6. Dairesi de eski içtihadına dönmüş ve zımni ret süresinden sonra verilen cevabın dava açma süresini ihya etmeyeceğine karar vermiştir.

Danıştay 6. Dairesinin ilgili kararı şu şekildedir: “Uyuşmazlık konusu olayda; imar planına ilan - askı süresi içinde itiraz edildiğine göre, dava açma süresinin İdari Yargılama Usulü Kanununun 11. maddesi kapsamında belirlenmesi gerektiği açıktır. Bu bakımdan, yapılan itiraza altmış gün içinde bir cevap verilmemiş ise, itirazın zımnen reddedilmiş olması nedeniyle ilan tarihinin son gününü izleyen ikinci altmış gün içinde davanın açılması gerekir.

Belirtilen süreler geçtikten sonra cevap verilmesi halinde dava açma hakkının ihya olduğundan söz edilemez. Zira İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesinin ikinci fıkrasında, yetkili idari makamlarca dava açma süresi geçtikten sonra verilen cevap üzerine tebliğ tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde dava açılabileceği belirtildiği halde 11. maddede, davanın açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, sonradan yetkili makamlarca cevap verilmesi durumunda, işlemin tebliğinden itibaren altmış gün içinde davanın açılabileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla yetkili makamlarca ne zaman cevap verileceği belli olmayan bir durumda, dava süresinin yorum yoluyla süresi belirsiz bir zamana kadar uzatılması mümkün değildir.” (Danıştay 6. Dairesi, 05.03.2019, E:2015/6562, K:2019/1145)

II. GENEL DAVA AÇMA SÜRELERİ GEÇTİKTEN SONRA İMAR PLANLARINA KARŞI DAVA AÇILMASI

Kesinleşen imar planlarına karşı yukarıda belirtilen sürelerde dava açılmasa dahi, imar planının uygulanması niteliğini taşıyan işlemlerle veya plan değişikliği başvurusunun reddine ilişkin işlemle birlikte imar planına karşı her zaman dava açmak mümkündür. Bunlardan bazıları aşağıda açıklanmıştır.

A. UYGULAMA İŞLEMLERİYLE BİRLİKTE İMAR PLANINA DAVA AÇILMASI

İmar planları düzenleyici işlem niteliğinde olduğu için, 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler.” hükmü uyarınca, imar planının uygulanmasına yönelik işlemlerle birlikte imar planlarına karşı da dava açılması mümkündür.

“…düzenleyici işlem niteliğindeki imar planının, parselasyon, imar durumu, yapı ruhsatı gibi birel işlemler ile tatbik edilmesi halinde imar planına karşı, uygulama işleminin tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde uygulama işlemi ile birlikte ya da tek başına dava açılması gerektiği açıktır.” (Danıştay 6. Dairesi, 27.09.2018, E:2016/4637, K:2018/7111)

Burada dikkat edilmesi gereken hususu, uygulama işlemi üzerine imar planına karşı açılan davada imar planının incelenebilmesi için, uygulama işlemi için öngörülen dava açma süresi içerisinde imar planına veya uygulama işlemine yahut her ikisi aleyhine birden dava açılması gerektiğidir. Diğer bir ifadeyle, uygulama işlemi için öngörülen dava açma süresi geçtikten sonra, uygulama işlemine dayanılarak imar planının iptali istemiyle dava açılması durumunda, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilir. (Danıştay 6. Dairesi, 13.02.2014, E:2010/630, K:2014/1017)

Aşağıda imar planlarının uygulama işlemleri neler olduğu ve bu işlemlerle birlikte nasıl dava açılacağı ele alınacaktır.

1- Alt Ölçekli Plan Bir Plan Yapılması

Hangi ölçekte olursa olsun tüm imar planları düzenleyici işlem niteliğindedir. Danıştay içtihatlarında, düzenleyici işlem niteliğinde olsa dahi alt ölçekli planların, üst ölçekli planın uygulama işlemi olarak kabul edilmektedir. Yani alt ölçekli plan üst ölçekli planın uygulama işlemidir. Bunun sonucu olarak da, üst ölçekli plana karşı dava açma süresi geçmiş olsa dahi, alt ölçekli planınla birlikte her türlü üst ölçekli plana karşı dava açılabileceği kabul edilmiştir.

Konuyla ilgili Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararı şu şekildedir: “Her ne kadar, davacı tarafından 1/5000 ölçekli Çatalca Merkez ve Yakın Çevresi Nazım İmar Planının son ilan tarihinden itibaren altmış günlük süre içerisinde dava açılmamış ise de; yukarıda yer verilen Yasa hükmü uyarınca, uygulamaya esas olan 1/1000 ölçekli planlar ile birlikte üst ölçekli planlara dava açılabileceği açık olduğundan, dava konusu imar planının uygulaması niteliğinde olan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının son ilan tarihi olan 08/12/2010 tarihinden itibaren altmış gün içerisinde, 07/01/2011 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır.” (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 25.04.2018, E:2015/4155, K:2018/1939)

2- Parselasyon (Arazi ve Arsa Düzenlemesi)

3194 sayılı İmar Kanun’unun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemi imar planlarının uygulama işlemi olduğundan, parselasyon işlemine karşı dava açma süresi içinde anılan parselasyon işlemiyle birlikte dayanağı 1/1000 ölçekli ve 1/5000 ölçekli planların iptali istemiyle dava açılması mümkündür. (Danıştay 6. Dairesi, 06.07.2017, E:2013/331, K:2017/5495)

3- İmar Durumu Belgesi Alınması

İmar durum belgesi; yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren, uygulama imar planı ile plan notları ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği uyarınca düzenlenen, projelerin hazırlanmasına esas oluşturan, taşınmaz için öngörülen arazi kullanım kararı ile yapılaşma koşullarını detaylı bir şekilde gösteren belgedir. İdarelerce, uygulama imar planına göre imar durum belgesi düzenlenmesi halinde, bahsi geçen ilan sürelerine bağlı kalınmaksızın, düzenleyici işlem mahiyetindeki uygulama imar planı ile üst ölçekli planların iptali istenebilecektir. (Danıştay 6. Dairesi, 23.05.2016, E:2016/3701, K:2016/3044)

İmar planları mülkiyet hakkıyla ilgilidir ve bu mülkiyet hakkının kullanılabilmesi için imar durumu alınmış olması halinde aynı konuda idareye tekrar başvurulmasına ve başvuruya verilen cevap üzerine imar planına karşı dava açılmasına bir engel bulunmamaktadır. Her yeni başvuru üzerine idarece tesis edilecek işlem üzerine yukarıda açıklanan 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde öngörülen 60 günlük süre içerisinde imar planına dava açılması mümkündür. (Danıştay 6. Dairesi, 05.06.2013, E:2012/138, K:2013/3940)

Danıştay tarafından, interaktif imar durumları da imar planının uygulaması niteliğinde işlemler olarak kabul edilmiştir. (Danıştay 6. Dairesi, 05.05.2015, E:2014/6869, K:2015/2878)

4- İnşaat Ruhsatı İşlemleri

İnşaat ruhsatı imar planına dayanılarak tesis edilen bir işlem olduğundan, planın uygulaması kapsamında olan inşaat ruhsatı verilmesi, ruhsat verilmesi talebinin reddi veya inşaat ruhsatın iptaline ilişkin işlem ile birlikte genel düzenleyici işlem mahiyetindeki imar planının da iptali istemiyle dava açılabilir (Danıştay 6. Dairesi, 12.07.2017, E:2014/1589, K:2017/5743)

5- Kamulaştırma

İmar planında umumi hizmette kullanılmak üzere vs. kamulaştırılan bir taşınmaz hakkındaki kamulaştırma işleminin iptali için açılan davada, kamulaştırma işleminin dayanağı olarak gösterilen imar planının da iptali istenebilir. (Danıştay 6. Dairesi, 12.09.2018, E:2015/5966, K:2018/6723)

6- Diğer Uygulama İşlemleri

Yukarıda en çok bilinen uygulama işlemleri sayılmıştır. Bu işlemler dışında imar planlarının uygulanmasına ilişkin başka işlemlerde mevcuttur. Danıştay içtihatlarında, yıkım kararı, taşınmazın icra dairesinden satışa çıkarılmasına ilişkin açık artırma ilanı, imar planının uygulaması niteliğinde olan imar yolu yapılması çalışmaları, imar planının uygulanması niteliğinde inşaat faaliyetleri de uygulama işlemleri olarak kabul edilmiştir.

Bununla birlikte, uygulama işlemi üzerine imar planlarına karşı dava açılması mümkün ise de, sadece bilgi edinme mahiyetinde olan başvuru üzerine idarece verilen cevap uygulama işlemi niteliğinde kabul edilmediği için, dava açma aşuresini ihya etmeyecektir. (Danıştay 6. Dairesi, 25.09.2017, E:2016/504, K:2017/6677)

B. PLAN DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ ÜZERİNE DAVA AÇMA SÜRESİ

2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında plan değişikliği yapılması talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlem de uygulama işlemi niteliğindedir. (Danıştay 6. Dairesi, 07.02.2018, E:2014/1519, K:2018/962) Fakat önemine binaen ayrı bir başlık altında incelenmiştir.

İmar planlarına karşı yukarıdaki dava açma süreleri geçtikten sonra ve yukarıda sayılan uygulama işlemlerinden birinin de bulunmadığı durumlarda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında her zaman başvuru yaparak, dava açma süresi yeniden canlandırmak mümkündür.

Danıştay 6. Dairesinin 15.03.2018 tarih ve E:2016/11312, K:2018/2322 sayılı kararında bu husus açık bir şekilde belirtilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir: “Yukarıda yer verilen kanun hükmü uyarınca, ilgililerin idari davaya konu olabilecek bir işlemin tesis edilmesi istemiyle 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında her zaman idareye başvuruda bulunabileceği açık olup davacının 15.12.2015 tarihli başvurusu incelendiğinde, plan değişikliği talebinde bulunulduğu görüldüğünden, bu kapsamda anılan başvurunun 10. madde kapsamında bir başvuru olarak ele alınması gerekmektedir.”

Buna göre, 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında plan değişikliği yapılması talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işleminin tebliği veya 60 günlük zımni ret süresinin dolmasından sonra, takip eden 60 günlük yasal dava açma süresi içinde imar planlarının iptali istemiyle dava açılabilir.

III. İMAR PLANLARINA KARŞI AÇILACAK DAVALARDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE

A. GENEL OLARAK

14/2/2020 tarih ve 7221 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle İmar Kanunu’nun 8. maddesine eklenen 8. fıkrayla “Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

7221 sayılı Kanun’un gerekçesinde bu değişikliğin; imar planlarının ve imar uygulamalarının sürüncemede kalmaması, mülkiyet haklarının kısıtlanmaması ve idari işlemlerin istikrarının sağlanması amacıyla kesinleşmiş planlara ve parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren herhalde beş yıl içinde dava açılabilmesi amacıyla yapıldığı belirtilmiştir.

Aynı Kanun’un 38. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde de "Bu Kanunun; a) 6 ncı maddesiyle 3194 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna eklenen paragrafın birinci cümlesi hükümleri 1/7/2020 tarihinde" yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.

Bu nedenle kesinleşen imar planlarına kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle artık dava açılamayacağı kabul edilmektedir. Bu durum ise bu sürenin bir hak düşürücü süre olduğunu göstermektedir.

B. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE KONUSUNDA ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi, parselasyon işlemi açısından açılan bir dava sonucu verdiği 30/6/2022 tarihli ve E:2021/20, K:2022/84 sayılı kararında söz konusu hükmü Anayasa’ya aykırı bulmamıştır.

Anayasa Mahkemesine göre, dava konusu kuralda kesinleşen parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren dava açılabilecek süre herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açık ve net olarak düzenlendiği görüldüğünden kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönüyle kuralın kanunilik şartını taşımadığı söylenemez.

Anayasa Mahkemesi 7221 sayılı Kanunla getirilen bu düzenlemeyi, Anayasa’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.” hükmüne aykırı bulmamıştır. Mahkemeye göre somut olayın zorunlu olarak gerektirmesi halinde ve yazılılık ile bildirme un-surlarını taşımak kaydıyla posta yoluyla şahsen tebliğ dışındaki tebliğ yöntemlerinin de Anayasa’nın anılan hükmüne aykırılık teşkil etmeyeceğinin kabul edilmesi gerekir.

Anayasa Mahkemesine göre 7221 sayılı Kanunla getirileb kuralın “İmar planlarının ve imar uygulamalarının sürüncemede kalmaması, mülkiyet haklarının kısıtlanmaması ve idari işlemlerin istikrarının sağlanması amacıyla kesinleşmiş planlara ve parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren herhalde beş yıl içinde dava açılabilmesi… amaçlanmaktadır.” biçimindeki gerekçesinden imar planlarının ve imar uygulamalarının sürüncemede kalmaması, böylece mülkiyet hakkına ilişkin belirsizliklerin ortadan kaldırılması ve idari işlemlerin istikrarının sağlanması amacıyla anılan düzenlemenin getirildiği anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda itiraz konusu kuralın parselasyon planlarına karşı dava açabilmek için belirli bir süre belirlemek suretiyle imar planlarının ve imar uygulamalarının sürüncemede kalmayarak imar mevzuatına uygun inşaatların bir an önce yapılmasını sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Kuralın şehirlerin daha hızlı bir şekilde imar mevzuatına uygun olarak ifraz ve tevhit işlemlerinin yapılarak kişilerin daha sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamalarını temine yönelik anayasal anlamda meşru bir amaca dayalı olarak mahkemeye erişim hakkını sınırladığı görülmektedir.

C. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN KANUNUN YÜRÜRLÜĞÜNDEN ÖNCE KESİNLEŞEN İMAR PLANLARI AÇISINDAN UYGULANIP UYGULANMAYACAĞI

7221 sayılı Kanunla 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 8. maddesine eklenerek 20.02.2020 tarih ve 31045 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve 38. maddesi gereğince 01.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren "Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir" hükmünün yürürlüğe girdiği 01.07.2020 tarihinden önce kesinleşen imar ve parselasyon planları için uygulanıp uygulanamayacağı konusunun da değerlendirilmesi gerekir.

Bu değişikliğin, 7221 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce kesinleşen imar planları için uygulanıp uygulanmayacağı konusunda ise bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

İmar planları veya parselasyon planlarına karşı dava açma süresini kesinleşme tarihinden itibaren 5 yılla sınırlandıran bu düzenlemenin, Anayasa’da güvence altına alınan hak arama hürriyetine aykırı olduğu kanaatindeyiz. Zira, ülkemizde idarelerce imar planları uyarınca çok uzun yıllar sonra dahi uygulama yaptıkları bir gerçektir. Teknik veriler içeren imar planlarının herkes tarafından askıdayken incelenmesi ve taşınmazlarıyla ilgili nasıl sonuçlar doğurduğunun anlaşılması mümkün değildir. Böyle bir durumda, imar planı uyarınca taşınmazı hakkında parselasyon, kamulaştırma, ruhsat vermeme gibi uygulama işlemine karşı dava açmak isteyen kişinin, bu uygulama işlemine karşı açacağı dava şekli bir davadan öteye gidemeyecektir. Zira, uygulama işleminin dayanağı olan imar planına karşı dava açamayacağı için, imar planı hukuka aykırı olsa dahi, dayanağı imar planı kesinleştiği gerekçesiyle dava reddedilecektir.

7221 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce kesinleşen imar planları için 5 yıllık sürenin, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlaması gerektiği kanaatindeyiz.

Danıştay 6. Dairesi, vermiş olduğu bazı kararlarında, 7221 sayılı Kanunla getirilen hak düşürücü sürenin, 7221 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlüğe girişinden önce kesinleşen imar planlarına uygulanmayacağına karar vermiştir. Altıncı Daireye göre, 7221 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlüğe girişinden önce kesinleşen imar planlarına uygulanması, hukuk güvenliği ilkesine aykırı olacaktır.

7221 sayılı Kanunun 6. maddesi ile getirilen düzenlemenin, yasanın yayım tarihinden önce kesinleşmiş imar planı ve parselasyon planlarına karşı dava açma süresini beş yıl olarak sınırlandırdığı biçiminde yorumlanması yasa hükmünün geriye yürütülmesi anlamına gelmekte ve Anayasa'da yer alan hukuk devleti kapsamındaki hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır. (Danıştay 6. Dairesi, 7.2.2022, E:2021/8192, K:2022/1087).

Hukuki güvenlik ilkesinden hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınması gerektiği anlaşılmakta olup kural olarak hukuki güvenlik ilkesi, kanunların geriye yürütülmemesini gerekli kılmaktadır. Uyuşmazlığa konu düzenlemenin daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması, hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi hukukun genel ilkelerinden biri olan kazanılmış haklara saygı ilkesinin de zedelenmesine neden olacaktır.

Bu sebeple, 7221 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce, 2577 sayılı Yasanın 7/4 maddesi uyarınca düzenleyici işlem niteliğinde olan imar planlarına karşı uygulama işlemi üzerine yasal dava açma süresi içinde dava açabileceklerine dair düzenlemeden faydalanma hakkına sahip kişilere yönelik 7221 sayılı Yasanın dava açma süresini beş yıl olarak sınırlayan hükmünün geriye dönük olarak uygulanması hukuka olan güven duygusunu zedeler ve hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmaz (Danıştay 6. Dairesi, 7.2.2022, E:2021/8192, K:2022/1087).

IV. HER ZAMAN DAVA AÇILABİLEN DURUMLAR

İmar planlarının belediye meclisince onaylanmasından itibaren bir ay süre ile ilan edilmeleri zorunludur. İmar planlarının veya bu planlarda yapılan değişikliklerin onay ve bir aylık ilan şartı gerçekleşmediği sürece dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Böyle bir durumda, imar planı veya plan değişikliğinin iptali için her zaman dava açılabilmesi mümkündür. (Danıştay 6. Dairesi, 20.02.2018, E:2016/5361, K:2018/1368; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 26.01.2015, E:2013/1699, K:2015/96)

14/2/2020 tarih ve 7221 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle İmar Kanunu’nun 8. maddesine eklenen 8. fıkrayla “Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir.” hükmünde yer alan 5 yıllık sürenin başlaması için “kesinleşme” şartı getirildiği için, İmar Kanunu’nda öngörülen usule uygun olarak onay ve ilan süreci tamamlanmayan imar planları için her zaman dava açılması mümkündür.

SONUÇ

İmar planlarına karşı dava açma süresi kaçırılmış olsa dahi, yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıkladığımız üzere uygulama işlemi veya plan değişikliği talebinde bulunarak dava açma süresini canlandırmak mümkündür.

Hatta imar planına karşı açılan dava süre aşımı yönünden reddedilmiş olsa dahi, aynı imar planının uygulanmasına ilişkin her bir işlem üzerine veya plan değişikliği talebinin reddine ilişkin işlem üzerine yeniden dava açmak mümkündür. Böyle bir durumda, aynı plana karşı açılan dava daha önce verilen süre aşımı nedeniyle davanın reddine ilişkin karar kesin hüküm oluşturmaz. (Danıştay 6. Dairesi, 10.07.2017, E:2015/2947, K:2017/5552)