GİRİŞ
Hukukumuzda en genel anlamda haksız rekabet kurumu 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 57. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre adi iş sahalarında meydana gelen haksız rekabet hallerine tatbik edilecek hüküm TBK’nın 57. maddesi olacakken; maddenin ikinci fıkrasında yer alan atıf gereği ticari işlerdeki haksız rekabet durumlarında somut uyuşmazlığa 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) hükümleri tatbik edilecektir. Kural bu olmakla birlikte aşağıda ayrıntılı olarak izah edeceğimiz üzere öğretide, TTK’da bulunan haksız rekabet hükümleri yalnızca ticari işlere değil adi iş sahasında meydana gelen haksız rekabet durumlarına da tatbik edilebilecek düzenlemeler olduğundan TBK’nın 57. maddesi işlevini yitirdiği kabul edilmektedir.
Haksız rekabetin unsurları TTK’nın 54/2. maddesinde düzenlenirken, haksız rekabet hallerinin neler olduğu ise TTK’nın 55. maddesinde sayılmıştır. TTK’nın 55. maddesinde düzenlenen haksız rekabet halleri tahdidi olmayıp bu hallerin meydana geldiği durumlarda, haksız rekabet teşkil eden fillerde ayrıca TTK’nın 54. maddesinde sayılan unsurların varlığı aranmayacak ve haksız rekabet hali var kabul edilecektir.
Haksız rekabet hallerinden biri olan “boykot” TTK madde 55’te sayılan haksız rekabet hallerinden biri olmamakla birlikte mahiyeti gereği TTK 55/1-a yahut TTK 55/1-b hükümlerinde yer alan haksız rekabet hallerine dahil edilebilir. Bu minvalde, boykot edilen işletme yahut işletmenin ürünleri kötülenmiş ise TTK 55/1-a maddesi; boykot edenin kendisini yahut başka kişileri rekabette öne çıkarmak için gerçek olmayan ve yanıltıcı açıklamalara yer verecek olursa TTK 55/1-b maddesi uygulama alanı bulacaktır.
İşbu makalemizde öncelikle haksız rekabet kurumunun tanımı, amacı ve unsurlarına değinilecek daha sonrasında haksız rekabet açısından boykotun unsurları irdelenecektir.
HAKSIZ REKABET KAVRAMI
Kelime anlamı olarak rekabet “aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme; rakiplik, yarışma, yarış” durumunu ifade eder. Rekabet, daha geniş anlamıyla işletmelerin, şirketlerin yahut gerçek kişilerin kendi iş tabiatlarını genişleterek elde ettikleri yararı artırmak ve bu surette de rakiplerinin hareket sahasını daraltarak onların önüne geçmek olarak tanımlanabilir. Dürüstlük ve adalet kurallarına aykırı olarak işleyen rekabet haksız rekabettir.
Hukukumuzda haksız rekabetin tanımı 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54/2. maddesinde yer almaktadır. Maddeye göre haksız rekabet “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlanmakta olup tanımdan da anlaşılacağı üzere haksız rekabet 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen haksız fiilin özel bir görünümüdür.
HAKSIZ REKABET İLE İLİŞKİLİ POZİTİF HUKUK KURALLARI
Haksız rekabeti düzenleyen temel hukuk normları 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ila 63 maddeleri arasında yer almaktadır. TTK’da yer alan bu düzenlemeler makalemizin dayanağı olduğundan, TTK’daki haksız rekabete ilişkin söz konusu düzenlemeler, diğer kanuni düzenlemelere değinildikten sonra incelenecektir.
- 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU’NDA HAKSIZ REKABET
Haksız rekabet kurumu genel anlamıyla 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 57. maddesinde düzenlenmiş olup maddeye göre haksız rekabetten etkilenen kişinin tacir olup olunmadığına bakılmaksızın haksız rekabet durumlarında müşterilerini kaybetme tehlikesi altında kalan kişilere tazminat hakkı tanınmıştır.
Doktrinde TBK’da yer alan haksız rekabete ilişkin düzenlemenin gereksiz olduğu zira TTK’da yer alan haksız rekabet hükümlerinin kişilerin tacir olup olmadığına bakılmaksızın veya haksız rekabete sebebiyet veren vakıaların ticari iş ilişkisi içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın herkese uygulanabileceği görüşünü savunan düşünürler mevcuttur. (ÖZEL, Profesör Doktor Çağlar; ÖZDEMİR, Doktor Semih Sırrı, “Türk Hukukunda Haksız Rekabete İlişin Düzenlemeler” D.E.Ü Hukuk Fakültesi Dergisi, Profesör Doktor Şeref Ertaş’a Armağan, C.19, Özel Sayı 2017, syf.195)
Bunun aksini iddia eden düşünürler azınlık olsa da gerek Yargıtay’ın uygulamalarına gerekse öğretideki ekseriyete göre birinci görüşün hukuki olduğu kabul edilmektedir. TTK’nın 54. maddesinde geçen “bütün katılanların menfaatine” ifadesinden de anlaşılacağı üzere TTK’daki haksız rekabet hükümleri ile TBK’nın 57. maddesinde düzenlenen haksız rekabet düzenlemesinin kapsadığı alanlar örtüşmektedir.
- 6502 SAYILI TÜKETİCİLERİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
Mevzuatımızda haksız rekabet kurumuna yer veren bir başka kanun 6502 Sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun olup mezkûr kanunun “Haksız Ticari Uygulamalar” başlıklı 62. maddesindeki düzenleme ile haksız rekabet hallerinde tüketicinin korunması amaçlanmıştır. 6502 Sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun’un 62. maddesi ile mezkûr maddenin yaptığı atıf gereği 29232 Sayılı Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nde sayılan haksız ticari uygulamalar, TTK’nın 55. maddesinde sayılan haksız rekabet hallerinin tüketici hukukundaki yansımasıdır. Başka bir ifade ile TKHK’nın 62. maddesi ile maddenin atıfta bulunduğu yönetmelikte düzenlenen haksız uygulamalar aynı zamanda TTK’ya göre haksız rekabet kabul edilen fiillerdir. Gerçekten de TKHK’da sayılan haksız uygulamaların söz konusu olduğu uyuşmazlıklarda zarar görenlerin tazminat istemi 6502 Sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun’a değil, TTK’nın 56. maddesine dayanacaktır. Zira TKHK’nın 62. maddesinde yalnızca haksız uygulamaların neler olduğunu düzenlemiş, haksız uygulamaların meydana geldiği durumlar için herhangi bir tazminat öngörülmemiş; yalnızca idari para cezası öngörülmüştür.
- 4054 SAYILI REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
Rekabet hukuku ile haksız rekabet kurumları birbiriyle iç içe geçmiş kurumlar olup rekabet hukuku kaynağını 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’dan almaktadır. Mezkûr kanunun amaç maddesinde de açıklandığı üzere rekabet hukuku, serbest sermaye sisteminin yapısını korumayı ve bu yapıyı bozucu, engelleyici ve kısıtlayıcı uygulamaları devlet müeyyidesi ile engellemeyi amaçlarken haksız rekabet, serbest sermaye sisteminin aktörlerinin davranışlarını sınırlayarak piyasayı mikro düzeyde korumayı amaç edinir. Örneğin bir işletmenin reklamlarla rakip firmayı kötülemesi yahut rakip firmayı ifşa etmesi haksız rekabet teşkil ederken, piyasaya hâkim olan iki şirketin anlaşarak diğer şirketleri rekabet ortamının dışına çıkaracak ticari uygulamalarda bulunması, pazar paylaşımı yapması veya birleşmesi rekabeti sınırlayan bir eylem olup rekabet hukukunun konusunu oluşturur.
Rekabet hukuku ile haksız rekabet hukuku rekabetin dürüst ve yalnızca emeğe dayanan bir ortamda gelişmesini sağlamayı amaç edinir. Edindikleri bu ortak amaç dolayısıyla her iki hukuk sahasının da kesiştiği birçok alan vardır; makalemizin konusu olan boykot da bunlardan bir tanesidir. Gerçekten de 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar başlıklı 4/1. maddesinde rekabet hukukuna aykırı karar ve eylemler sayılmış ve mezkûr maddenin ikinci fıkrasının d bendinde “...teşebbüslerin boykot yada diğer davranışlarla piyasa dışına çıkarılması…” hali de rekabet hukukuna aykırı kabul edilmiştir. Bununla birlikte boykotun hem rekabet hukukunu hem de haksız rekabet hukukunu ihlal edici nitelikte olduğu öğretide kabul edilmektedir. Başka bir deyişle gerek boykot, gerekse rekabet hukukun öngördüğü diğer hukuka aykırı ve yasak eylemler söz konusu olduğunda TTK ve RKHK hükümleri kümülatif olarak uygulama alanı bulacaktır.
Bunlar dışında, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, 3577 Sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ile uluslararası sözleşmelerde de haksız rekabet kurumu ile ilgili birçok düzenleme yer almaktadır. Aşağıda 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre haksız rekabetin unsurlarına değinilecek ve daha sonra boykot sebebiyle haksız rekabet durumları incelenecektir.
TÜRK TİCARET KANUNU’NA GÖRE HAKSIZ REKABETİN UNSURLARI
Anayasamızın 48/1. maddesine göre herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Ne var ki anayasa ile güvence altına alınan çalışma ve sözleşme hürriyeti kişilere sınırsız bir rekabet etme hakkı tanımamakta, rekabet ortamını bozan davranışlar ve ticari uygulamalar haksız rekabet hukuku normları ile bertaraf edilmektedir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ila 63. maddeleri arasında düzenlenen haksız rekabet kurumu Anayasanın 48. maddesine hizmet ederek güvenilir, yozlaşmamış ve sürdürebilir bir rekabet ortamının oluşmasını amaç edinmektedir. Haksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yöntem ve uygulamalarına karşı emek ilkesi uyarınca, işletmesel çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır. Bu anlamıyla haksız rekabet, piyasadaki rakipleri değil rekabet ortamının kendisini korumaktadır. Başka bir deyişle haksız rekabetin varlığı rekabet ilişkisinin varlığına bağlı değildir. Bu haliyle haksız rekabet, herkese karşı ileri sürülebilen hukuki durumu ifade etmekte olup ileri sürülebilmesi için mutlaka ticari iş ilişkisi içerisinde doğmasına gerek yoktur. Nitekim Yargıtay bir kararında “olay53.com" isimli internet haber sitesinde yayınlanan “çay satışlarını ve rekor zararı Kemer’de kutlayacaklar” başlıklı yazı nedeniyle açılan tazminat davasında haksız rekabete dayalı tazminata hükmeden ilk derece mahkemesi kararını onamıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda, aşağıda haksız rekabetin temel unsurlarını, ilgili hukuk normlarıyla birlikte inceleyeceğiz.
- Aldatıcı veya Dürüstlük Kuralına Aykırı Davranış veya Ticari Uygulama (TTK 54/2)
Yukarıda izah ettiğimiz üzere haksız rekabet, haksız fiilin ticaret hukukundaki bir yansımasıdır. Dolayısıyla haksız rekabetten söz edilebilmesi için öncelikle bir fiilin varlığı zorunludur. Bu fiil yapma şeklinde ortaya çıkabileceği gibi yapmama şeklinde de meydana gelebilir. Örneğin bir işletmenin rakip firma için boykot çağrısında bulunması yapma (aktif) davranış iken işletmeler için yetkili kurumlarca şart olarak öngörülmüş aynı ebat ve renklerde tabela zorunluluğuna riayet edilmemesi yapmama (pasif) davranıştır.
TTK’nın 54/2. maddesinde geçen “ticari uygulama” kavramı 6502 Sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun’un “Haksız Ticari Uygulamalar” başlıklı 62. maddesinde tanımlanmıştır. Davranış ile ticari uygulama kavramları birbirlerini tamamlayıcı niteliklerde olup kanun koyucu, ticari uygulamaların haksız rekabete sebebiyet verdiğine vurgu yapmak için hükümde her iki kavrama da yer vermiştir.
Haksız rekabete sebebiyet veren davranışın aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı olması gerektiği hususu gerek TTK’nın 54. maddesinde gerekse maddenin gerekçesi ile aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu noktada akıllara TTK’nın 54/2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı sınırının TMK 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralının sınırı ile örtüşüp örtüşmediği sorusu gelebilir. TTK 54/2. maddesinin gerekçesine göre TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı, taraflar arasındaki sözleşmeden doğan veya benzer şekilde ortak irade beyanları sonucunda ortaya çıkan güven ilişkilerini korumaktadır. Başka bir deyişle TMK 2’ye göre dürüstlük kuralı, taraflar arasında karşılıklı anlaşmalardan ya da sair uyumlu irade beyanlarından kaynaklanan güven ilişkilerine odaklanır. Oysa TTK’nın 54/2. maddesinde yer alan dürüst davranış kavramının uyuşmazlık konusu vakıalara tatbik edilebilmesi için taraf ilişkisinin bulunması şart değildir. (BOZKURT, Doktora Öğretim Üyesi Tamer, “Ticari İşletme Hukuku” Yetkin Yayınları, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 5. Baskı, Ankara 2023,syf.382)
Mamafih, TTK 54/2. maddede yer alan dürüst davranış kavramı TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralını aşan nitelikte bir kavram olup bu kapsamıyla dürüst davranış rekabet ortamına tam koruma sağlayan niteliktedir. Son durumda TTK 54/2. maddede yer alan “dürüst davranış” kavramı, TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralından daha geniş bir anlam taşır. Bu kavram, yalnızca kişiler arasındaki sözleşmesel yahut ön sözleşmesel güven ilişkilerini değil, aynı zamanda ticari rekabet ortamını tümüyle koruma altına almayı hedefler.
- REKABETİN OLUMSUZ ANLAMDA ETKİLENMİŞ OLMASI
Haksız rekabetten söz edilebilmesi için gerekli olan bir başka unsur rekabetin olumsuz anlamda etkilenmiş olması unsurudur. Zira piyasaya etkisi olmayan bir fiilin haksız rekabete sebebiyet verdiği kabul edilemez. Davranışın yöneldiği mağdurun ekonomik ve mesleki alanında rekabeti bozucu etki söz konusu ise haksız rekabetin var olduğu kabul edilecektir. Örneğin, menfaat temini amacıyla yapılmayan tüketici boykotları piyasayı olumsuz etkilemesinin aksine üreticileri ve tedarikçileri daha dikkatli davranmaya sevk etmesi açısından piyasaya olumlu bir katkı sağladığından haksız rekabet söz konusu olmayacaktır.
TTK’nın 54. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı veya aldatıcı olan hareketin piyasayı ne şekilde etkilediği araştırılırken tamamen objektif kurallar göz önünde bulundurulmalıdır. Objektif kurallardan kasıt, haksız rekabetin varlığı araştırılırken haksız rekabet teşkil eden fiilin piyasa aktörleri nezdinde bir zarar meydana getirip getirmediği yahut fiili gerçekleştiren işletmenin bunu kasten yapıp yapmadığı hususlarının bir önemi olmadığıdır. Zira rakip şirketler kendilerine karşı gerçekleştirilen haksız rekabet fiili sebebiyle somut bir zarara uğramadıkları halde üretim faaliyetlerini kısmak, piyasada yürüttüğü işlere ara vermek yahut yüksek harcamalarla müşterilerini aydınlatma yükümlülüğünüm yerine getirmek gibi durumlarla karşı karşıya kalabilirler. Bu durumda rakip şirketler nezdinde zarar meydana gelmese dahi haksız rekabetin var olduğu kabul edilebilecektir. (SEYHAN, Murat “Haksız Rekabet Hukuku Açısından Boykot” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Yüksek Lisans Tezleri Dizisi No: 80, Oniklevha Yayınları, 1. Baskı, , Ağustos 2024, syf.38)
Konuyla ilgili olarak ilk derece mahkemesinde görülen bir davada yer alan bilirkişi uzman raporuna göre, büyük miktarda yatırım yapan yabancı şirketlerin yatırım yaptıkları şirketin finansal durumunu incelemeleri gerektiği, bu finansal incelemenin bir gereği olarak yatırımcının, yatırım yaptıkları şirketlere e-postalar gönderdiği, zikredilen e-postaların içeriklerinde kötüleme olsa dahi haksız rekabet teşkil etmeyeceği, zira yatırımcı şirketin karşı tarafa gönderdiği e-postaların piyasayı etkilemesinin mümkün olmadığı tespit edilmiştir. (YASAMAN, Profesör Doktor Hamdi “Haksız Rekabet ve Rekabet Yasağı” Seçkin Yayınları, 3. Baskı, Mayıs 2023, syf.475)
HAKSIZ REKABET HUKUKU AÇISINDAN BOYKOT
- Boykot Kavramı
Türk Dil Kurumu’na göre kelime anlamı olarak boykot “bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme” anlamı taşımaktadır. Boykotun haksız rekabet hukukunda birden fazla tanımı olmakla birlikte haksız rekabet hukuku açısından boykot için en uygum tanımın “üçüncü kişinin bir işletme ile mevcut iş bağlantılarının kesilmesi veya gelecekte herhangi bir iş bağlantısına girilmemesi” olacağı kanaatindeyiz. Bu haliyle boykot, boykot edilenler ile mevcut ticari ilişkinin kesilmesinin yanında gelecekte yeni bir ticari ilişki kurulmaması unsurunu da içerisinde barındırmaktadır.
- Boykotun Tarafları
Boykot, bireysel bir eylemden ziyade, boykot edenin boykot edilene karşı yapacağı eylemlere destek toplamak amacıyla yürütülen, çok taraflı bir haksız rekabet durumudur. Dolayısıyla boykotun Boykot Çağrısında Bulunan, Boykota Katılan ve Boykot Edilen olmak üzere üç tarafı bulunur. Bu üç taraflı bir ilişkinin olmadığı bir boykot eylemi, boykot çağrısı yapanın piyasada hâkim konumda olması durumunda dahi eğer çağrıya icabet eden bulunmuyorsa haksız rekabete sebebiyet vermeyecektir. Boykot edenin boykota katılanlarla anlaşmak suretiyle harekete geçmesi ile boykot çağrısında bulunanla herhangi bir ilişkisi olmayan kişilerin boykot çağrısına icabet etmesi arasında herhangi bir fark bulunmamakla her iki durumda da ortaklaşa bir hareket söz konusu olduğundan boykot söz konusu olacaktır.(ŞENOCAK, Kemal “Haksız Rekabet Açısından Boykot” Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Mart 2009, Cilt XXV, syf 71)
Boykota katılanlar, boykot eden tarafın, boykot edilenle olan ticari veya tüketici ilişkilerini tamamen kesmeleri istenen kişilerdir. Bu noktada önemle belirtmek isteriz ki boykota katılan kişilerin boykot eylemlerini gerçekleştirme hususunda iradi bir karar alma yeteneğine sahip olmaları gerekmektedir. Başka bir deyişle boykot çağrısında bulunulan kişilere bu çağrı, iş sözleşmesi ile yahut başka herhangi akit ile bağımlı oldukları kişiler tarafından yapılmışsa bu durumda haksız rekabet hukuku anlamında boykottan söz edilemeyecektir. Örneğin okul müdürünün öğrencilere belirli bir işletme tarafından tedarik edilen ürünlerin alınmasına ilişkin bir yasak koyarsa bu durumda haksız rekabetten söz edilemeyecektir.
Haksız rekabet hukuku açısından boykotun bir diğer tarafı olan boykot edilen ticari işletme olabileceği gibi ticari bir şirket de olabilir. Boykot edilen tarafın bulunması haksız rekabetin varlığı açısından zorunlu bir unsur olmakla birlikte boykot çağrısında boykot edilen işletme yahut şirketin isminin açıkça belirtilmesi gerekmekte olup yalnızca belirli tür bir malın tüketilmemesi yönünde yapılan çağrılar haksız rekabete sebebiyet vermez. Bu minvalde, genel anlamda belirli bir mal grubunun tüketilmemesine ilişkin boykot çağrıları haksız rekabete sebebiyet vermeyecektir meğerki boykot çağrısından, çağrının konusu olan mal ve hizmetlerin markası ve mal veya hizmeti üreten işletmenin ismi anlaşılıyor olsun.
- HAKSIZ REKABETİN DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI DAVRANIŞ UNSURUNUN BOYKOT AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Boykot çağrısının dürüstlük kuralına aykırı bir fiil olduğu çıkarımı boykotun amacında mündemiçtir. Zira boykot çağrısında bulunan, alıcıların satın alma kararlarına etki edecek işletmesel politikalar geliştirmek yerine, rakibinin piyasadaki rekabet gücünü bertaraf edip onun sunduğu mal ve hizmetlerin piyasada satışını engellemeyi amaç edinmektedir. Bu noktada özellikle belirtmek gerekir ki rakip firmanın satışlarını azaltmaya yönelik her davranış haksız rekabet teşkil etmeyecektir. Zira piyasadaki müşteriler hiçbir firmanın inhisarında olmayıp her şirket kendi rekabet gücünü artırmak için piyasadaki müşterileri ayartabilir.
Boykot eyleminde, çağrıda bulunan, çağrıda bulunanları iradelerini etkilemek anlamında teşvik etmekten daha ileri gitme durumu vardır. Başka bir deyişle boykot kişilerin iradelerini bizzat yöneterek onlara ne yapmaları gerektiğinin çağrısından ibarettir. Boykota başvurulduğunda müşterilerin rakip firmalar arasında kıyaslama yapıp karar verme yeteneği ellerinden alınmakta ve bu surette boykot çağrısında bulunan, rakip firmanın piyasaya mal ve hizmet sunmasını dürüstlük kuralına aykırı olarak doğrudan doğruya engellemektedir.
Bu açıklamalar ışığında, bir blogda yer alan “A restoranındaki yemeklerin taze olmadığı” veya “B fırınında sağlıksız koşullarda üretim yapıldığı” yönündeki bildirimler, tüketicilerin satın alma iradesine doğrudan doğruya bir müdahale teşkil etmeyip onlara belirli konularda kanaat oluşturmaları için yön veren bildirimlerdir. Bu tarz bildirimler okuyucuya, dinleyiciye yahut izleyiciye hitap ettiğinden tüketicilere etki etme derecesi boykot kadar yoğun değildir. Bu tarz ifadelerin boykot eyleminden bir diğer farkı da değer yargısı içeren bildirimlerde bulunanın menfaati ile boykot çağrısında bulunanın menfaatlerinin tamamen farklı olmasıdır. Zira blog yazarlarının boykot eyleminin sonuçlarından herhangi bir çıkar sağlamamaktadır. Bunun dışında sigaranın zararlı olduğuna ilişkin uyarılar, rakip ürünün kötülenmediği reklamlar, vakıa bildirimleri ve devletlerin ambargo uygulamaları da boykot teşkil etmeyen diğer eylemlerdir. (ŞENOCAK, Kemal “Haksız Rekabet Açısından Boykot” Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Mart 2009, Cilt XXV, syf 88)
Nihayet boykot çağrısında eğer işletme ve işletmenin ürünleri kötülenmiş ise TTK 55/1-a; yine boykot çağrısında bulunan, kendisini ve başka kişileri rekabette öne çıkarmak için gerçek ve yanıltıcı açıklamalara yer verecek olursa TTK m.55/1-b maddesi uygulama alanı bulacaktır.
- HAKSIZ REKABETİN PİYASANIN ETKİLENMİŞ OLMASI UNSURUNUN BOYKOT AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yukarıda haksız rekabetin piyasanın etkilenmiş olması unsuruyla ilgili yapmış olduğumuz açıklamalar makalemizin bu bölümünde de geçerli olup boykotun haksız rekabet teşkil edebilmesi tespit edilirken tamamen objektif kurallar geçerli olacaktır. Bu durumda boykot çağrısında bulunanın amacına yahut piyasada somut bir zararın meydana gelip gelmediğine bakılmaksızın piyasa faaliyetlerinin etkilenmesinin tespitinde yalnızca soyut unsurlar araştırılacaktır. Zira boykot çağrısında bulunan, yaptığı boykot çağrısı ile muhataplarını çağrıya uyulmaması halinde meydana gelecek aleyhe sonuçlar ile çoktan korkutmuş olmaktadır. Bu çağrıya uyulmamasının sonuçlarından çekinen muhatapların iradelerinin çoktan sakatlanmış olması da boykotun piyasayı etkilediğini göstermektedir.Son haliyle boykot eylemi, kim tarafından icra edildiğinin önemi olmaksızın boykot edilen işletme ile rakipleri arasındaki yahut tedarik edenle müşteriler arasındaki ilişkileri etkilemeye elverişli haksız rekabet eylemidir.
Örneğin Danino ürününü hedef alan “Danino’nun içeriğine eklenen özel bir madde nedeniyle çocuklarda geri zekâlılığa sebebiyet verdiği” şeklindeki boykot çağrısı sonucunda boykot edilen şirketin süt satışlarında 15 milyon litre daralma meydana gelmiştir. (SEYHAN, Murat “Haksız Rekabet Hukuku Açısından Boykot” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Yüksek Lisans Tezleri Dizisi No: 80, Oniklevha Yayınları, 1. Baskı, , Ağustos 2024),syf.69) Yine tüketicilerin Shell işletmesini boykot etmesinin ardından şirketin cirosunda %20 oranında bir azalma meydana gelmesi de rekabet ortamını etkileyen boykot eylemlerine örnek teşkil etmektedir.(ŞENOCAK, Kemal “Haksız Rekabet Açısından Boykot” Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Mart 2009, Cilt XXV, syf 97)
Bu açıklamalar ışığında bir müşterinin kollektif bir boykot eylemine katılmaksızın kendisini ve özel ihtiyaçlarını etkileyecek bir karar ile gerçekleştirmiş olduğu boykot haksız rekabet hukukunun dışında kalacaktır. Yine şirket içi yazışmalar piyasayı etkileyecek nitelikte olmadığından boykot unsurlarını taşısalar dahi haksız rekabet teşkil etmeyecektir.
- BOYKOT ÇAĞRISINDA ZARAR VE KUSUR UNSURU
Haksız rekabetin varlığı için zarar ve kusur unsurlarının aranmadığına ilişkin açıklamalarımız, makalemizin bu kısmında da geçerliliğini korumaktadır. Gerçekten de kanun koyucu haksız rekabet hallerini düzenleyen TTK'nın 54. maddesinde zarar ve kusur unsurlarına yer vermemiştir. TTK’nın 55. maddesinde ise, bir önceki maddede ilkesi ve tanımı yapılan haksız rekabet unsurlarını içeren durumlar sayılmış ve bu durumların TTK’nın 54/2. maddesindeki unsurlarının araştırılmasına gerek kalmaksızın haksız rekabet olduğu kabul edilmiştir.
TTK’nın 54-55. maddesinin somut olaya tatbik edilmesi ile haksız rekabet halinin varlığı tespit edildikten sonra hangi davaların açılabileceği TTK’nın 56. maddesinde düzenlenmiştir. Mezkûr maddenin 1. fıkrasında davanın aktif tarafı “haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse” olarak belirlenmiştir. Maddenin devamında dava açabilecek kişilerin mahkemeden neleri talep edebilecekleri sayılmış ve maddenin d bendinde “kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini” şeklindeki düzenleme ile boykot eylemi sonucunda zararın ve kusurun varlığı halinde maddi ve manevi tazminat davası ikame edilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Mamafih, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'na göre, zarar ve kusur, haksız rekabetin oluşması için gereken maddi şartlar arasında sayılmamış; bunun yerine, haksız rekabet nedeniyle dava açılabilmesi için gereken koşullar olarak düzenlenmiştir. Mezkûr kanunda yer alan haksız rekabetin tarifini ve unsurlarını içerisinde barındıran bir boykot eyleminde zarar meydana gelmese bile boykot edilen, TTK’nın 56. maddesinde yer alan davalardan yalnızca maddi ve manevi tazminat davasını ikame edemeyecek; bunun dışında fiilin haksız rekabet olup olmadığının tespiti yahut haksız rekabetin menini mahkemeden talep edebilecektir.
SONUÇ
Haksız rekabet hukukunda boykot, TTK’nın 55/1-a ve 55/1-b maddesinde yer alan düzenlemelerle içi içe geçmiş üç taraflı bir haksız rekabet eylemidir. Boykot çağrısında bulunanın, diğer tarafın elinden çıkan mal veya hizmeti kötüleyerek yahut mal ve hizmet hakkında yanıltıcı beyanlarda bulunarak boykot edenlerin, boykot edenle arasındaki ilişkiyi kesmesine yönelik bir haksız rekabet halidir.
Ne var ki, makalemizde ayrıntılı olarak da izah ettiğimiz üzere, boykotun haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için boykot edilenin zarara uğraması yahut boykot çağrısında bulunanın eylemlerini kasten gerçekleştirmiş olması gerekmez. Herhangi bir zarar meydana gelmese de piyasayı etkileyen bir boykot eylemi haksız rekabet teşkil edecektir. Zira boykot edilen, boykot çağrısı sebebiyle piyasadaki taleplerin ziyadesi ile azalacağını hesap ederek piyasaya mal veya hizmet sunmayı erteleyebilir veya tamamen durdurulabilir.
Haksız rekabet hali olan boykot, çağrıda bulunanın kendi mal veya hizmetinin satın alınması için teşvik eylemlerini aşan nitelikte olması gerekir. Başka bir deyişle boykot çağrısı yapanın, rakip firmalar hakkında müşterilerin karar verme iradelerini elinden alacak ağırlıkta bir eylemde bulunmalıdır. Bunun dışında herkes rakip firmalarla mücadele ederek kendi mal veya hizmetlerinin satın alınması için teşvik edici eylemde bulunabilecek ve bunlar haksız rekabet teşkil etmeyecektir.
Boykot çağrısında bulunan ile boykot eden kişiler arasında herhangi bir sözleşmesel bağlılık bulunmamalıdır. Zira boykot çağrısında bulunan ile boykot edenler arasındaki bağımlılık sebebiyle gerçekleştirilen bir boykot eylemi iradi olmayacağından haksız rekabet halinden söz edilemeyecektir. Nihayet, bir müşterinin kollektif bir boykot eylemine katılmaksızın kendisini ve özel ihtiyaçlarını etkileyecek bir karar ile gerçekleştirmiş olduğu boykot haksız rekabet hukukunun dışında kalacaktır.
KAYNAKÇA
BOZKURT, Doktora Öğretim Üyesi Tamer, “Ticari İşletme Hukuku” Yetkin Yayınları, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 5. Baskı, Ankara 2023
ERDİL, Avukat Doktor Engin “Haksız Rekabet Hukuku” Seçkin Yayınları, 4. Baskı, Ankara 2024
NOMER ERTAN, Füsun “Haksız Rekabet Hukuku” İstanbul 2016
ÖZEL, Profesör Doktor Çağlar; ÖZDEMİR, Doktor Semih Sırrı, “Türk Hukukunda Haksız Rekabete İlişin Düzenlemeler” D.E.Ü Hukuk Fakültesi Dergisi, Profesör Doktor Şeref Ertaş’a Armağan, C.19, Özel Sayı 2017
PINAR, Yardımcı Doçent Doktor Hamdi “Rekabet Hukuku ile Haksız Rekabet İlişkisi”, Rekabet Dergisi, 58. Sayı
SEYHAN, Murat “Haksız Rekabet Hukuku Açısından Boykot” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Yüksek Lisans Tezleri Dizisi No: 80, Oniklevha Yayınları, 1. Baskı, , Ağustos 2024
ŞENOCAK, Kemal “Haksız Rekabet Açısından Boykot” Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Mart 2009, Cilt XXV
YASAMAN, Profesör Doktor Hamdi “Haksız Rekabet ve Rekabet Yasağı” Seçkin Yayınları, 3. Baskı, Mayıs 2023
YILDIZ, Dr. Ozan Ali “Haksız Rekabet Hukuku” Onikilevha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 202