Medeni yargılamada bir davanın takip edilmemesi durumunda bunun sonucunun ne olacağı HMK m. 150’de düzenleme altına alınmıştır. Buna göre usulüne uygun olarak davet edilmiş taraflar duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Buna karşılık, taraflardan biri duruşmaya gelir diğeri gelmezse gelen tarafın talebi üzerine yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğundan devam edilmekte yahut dosya işlemden kaldırılmaktadır. Duruşmaya gelmeyen tarafın geçerli bir özrü olmaması durumunda yapılan işlemlere itiraz etme hakkı bulunmamaktadır. Belirtmek gerekir ki, tarafın bir kez duruşmaya gelmemesiyle onun bakımından her şey bitmiş değildir. Zira dosyası işlemden kaldırılmış olan dava işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçeyle başvurusu üzerine yenilebilmektedir.[1]
Şayet doyası işlemden kaldırılan dava işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay içinde yenilenmezse sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılmakta ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılmaktadır (HMK m. 150, 5).
Dosyası işlemden kaldırılan ve sonradan yenilen dava ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılırsa davanın açılmamış sayılmamasına karar verilmektedir (bkz. HMK m. 150, 6).
Belirtmek gerekir ki, bu söylenenler yazılı yargılama usulüne tâbi davalar bakımından geçerlidir. Buna karşılık, basit yargılama usulüne tâbi davalar bakımından durum biraz daha farklıdır. Zira HMK m. 320, 4 uyarınca, basit yargılama usulüne tâbi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılacaktır. Görüldüğü üzere basit yargılama usulüne tâbi davalar mazeretsiz olarak ancak bir defa takipsiz bırakılabilmektedir.
HMK m. 150 ile tarafları duruşmaya gelmeye zorlamanın gerekçesi olarak davaların sürüncemede bırakılmaması gösterilmektedir. Biz bu görüşe katılamamaktayız. Uygulamada gerekli ve zorunlu olmadığı halde çok sayıda duruşma yapılmaktadır. Gerçekten de söz gelimi mahkeme bir kuruma müzekkere göndererek belli bir konuda bilgi veya belge istemekte; daha sonra bilginin verilmediği veya belgenin gönderilmediğinden bahisle yeni bir duruşma günü verilmektedir. Hâlbuki sırf bunu tutanağa geçirmek için duruşma yapılmasına gerek yoktur. Ya da bekletici sorun (HMK m. 165) sayılan başka bir davanın henüz karara bağlanmamış olması gerekçe gösterilerek yeni bir duruşma günü belirlenmektedir. Bu ve buna benzer sebeplerle pek çok duruşma yapılmaktadır. Bu şekilde deyim yerindeyse boş yere yapılan duruşmalar nedeniyle taraflar yorulmaktadır. Bilhassa avukatlık ücreti ödemek istemeyen ve davasını bizzat takip eden taraflar çok sayıda duruşma yapılması nedeniyle işyerinden izin almak zorunda kalmakta bu ise işverenle (çalışan) taraf arasında gerilime yol açabilmektedir. Yapılan çok sayıda duruşma sadece davayı bizzat takip eden tarafları değil avukatları da güç durumda bırakmaktadır. Bilhassa davayı fiziken takip eden avukatlar bazen uzak bir mesafeden adliye gelmekte trafikte zaman kaybetmekte, duruşma salonlarının önünde bazen saatlerce sıranın kendilerine gelmesini beklemek zorunda kalmaktadırlar.
Öte yandan yapılan duruşmalar da verimli geçmemekte duruşmalarda taraflar genellikle “dilekçelerimizdeki beyanlarımızı tekrar ederiz, davanın kabulünü ya da reddini talep ederiz” şeklinde klişe sözler söylemektedirler. Hiç şüphe yok ki bu tür açıklamalar için duruşma yapılmasına gerek yoktur.
Esasen tarafları bu şekilde duruşma gelmeye zorlamanın mantığını anlamak da kolay değildir. Zira medeni muhakemede tasarruf ilkesi (HMK m. 24) hakimdir. Bu ilkenin bir sonucu olarak davacı taraf davadan feragat edebilmekte (HMK m. 307) yahut davalı taraf kendisine karşı açılmış bulunan davayı kabul edebilmektedir (HMK m. 308). Başka bir deyişle, taraflar mahkeme kararına dahi ihtiyaç duymadan davanın kaderini belirleyebilmektedirler. Taraflara böylesi bir yetkinin tanındığı bir hukuk düzeninde taraflar duruşmaya gelmeye zorlanmamalıdırlar. Kanımızca olması gereken hukuk bakımından dosyanın işlemden kaldırılmasını düzenleyen HMK m. 150 kaldırılmalıdır. Bunun yerine tarafların duruşmaya gelmemesi durumunda mahkemenin dosyanın mevcut durumuna göre davayı karara bağlayabileceğini belirten bir kural konulmalıdır. Kendisi açısından dosyanın durumuna göre davanın karara bağlanmasını kabullenen tarafın mutlaka duruşmaya gelmeye zorlanması ve duruşmaya gelinmemesi durumunda önce dosyanın işlemden kaldırılmasına bunu takiben de davanın açılmaması sayılmasına karar verilmesi kanımızca doğru bir usûl değildir.
Mahkeme davayı karara bağlamak için tarafların açıklamada bulunmasına veya delil göstermesine ihtiyaç duyuyorsa bunun için kısa ve kesin bir süre verebilir. Taraflar kendilerine verilen süre içinde mahkemeye bilgi verir ya da delil sunar. Ya da bunu yapmaz; davanın sahibi taraflardır ve davanın kaderi konusunda asıl söz sahibi olanlar da onlardır. Tarafların duruşmaya gelmemesi durumunda mahkemenin yapması gereken dosyanın mevcut durumuna göre davayı karara bağlamaktan ibaret olmalıdır.
Av. Dr. Cenk AKİL
-------------
[1] Dosyanın işlemden kaldırılmasından itibaren bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunandan yeniden harç alınmaktadır ve bu harç yenileme talebinde bulunan tarafça ödenmektedir (HMK m. 150, 4, c. 3).