Edinilmiş mallara katılma rejimi, 2002 yılında kanun koyucu tarafından düzenlenmiş olup eşlere bu konuda seçim hakkı tanınmıştır. Edinilmiş mallara katılma rejiminde birçok hususta özellikle de mal rejiminin tasfiyesi konusunda ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerden birisi de eşlerin katılma alacaklarıdır.
4721 sayılı TMK’ da katılma alacağı tanımı ve içeriğine ilişkin bir takım düzenlemeler mevcut olsa da bu düzenlemeler tasfiye sürecinde tek başına yeterli olmamaktadır. Bu nedenle katılma alacağının ifasına ilişkin olarak öncelikle TMK’nın edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin ilgili hükümler, daha sonra diğer mal rejimlerine ilişkin genel hükümler ve son olarak da Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.
4721 sayılı TMK’ da katılma alacağı tanımı ve içeriğine ilişkin bir takım düzenlemeler mevcut olsa da bu düzenlemeler tasfiye sürecinde tek başına yeterli olmamaktadır. Bu nedenle katılma alacağının ifasına ilişkin olarak öncelikle TMK’nın edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin ilgili hükümler, daha sonra diğer mal rejimlerine ilişkin genel hükümler ve son olarak da Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.
Bu çalışmada ilgili kanun maddelerinden yola çıkılarak edinilmiş mallara katılma rejiminde katılma alacağının tanımı ve ifası açıklanmaya çalışılacaktır.
I. KATILMA ALACAĞININ TANIMI
A. Genel Olarak
Edinilmiş mallara katılma rejiminde rejim süresince edinilen mallar, rejimin sona ermesi nedeniyle tasfiye edildikten sonra bir artık değer kalırsa kural olarak bu değer eşler arasında eşit paylaşılır. Artık değere ilişkin bu paylaşıma katılım, eşler arasında katılma alacağını oluşturur[1]. Artık değer tanımı ise TMK’ nın 231. maddesinde yapılmıştır. Madde hükmüne göre; “Artık değer eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.”
Katılma alacağı para borcunu ifade eder ve şahsi bir haktır yani; alacak hakkıdır[2]. Türk Borçlar Kanununda düzenlenen alacaklı-borçlu ilişkisinden doğan alacaklar gibidir. Dolayısıyla katılma alacağının ifası hususu her şeyden önce edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin yasal hükümlere tâbidir. Ardından mal rejimlerine ilişkin genel hükümler uygulama alanı bulacaktır. Bu kapsama girmeyen mevzularda ise TBK hükümleri aynen geçerlidir. Katılma alacağından doğan borç, borçlu eş için bir para borcu niteliğinde olduğu için TBK’ nın para borçlarının ödenmesine ilişkin hükümleri burada da aynen uygulanır. Bunu yanı sıra taraflar aralarında katılma alacağının ifa yeri, zamanı gibi konularda düzenleme yapabileceklerdir.
B. Artık Değere Katılma
1. Genel Olarak
Artık değere katılma alacağının söz konusu olabilmesi için evlilik birliğinin eşlerden birisinin ölümü ile sona ermemiş olması gerekir. Zira bu durumda sağ kalan eş katılma alacağının hem alacaklısı hem de borçlusu olacağından edinilmiş mallara katılma rejiminin
tasfiyesi hükümleri yerine doğrudan miras hükümlerinin uygulanması gerekecektir[3]. Nitekim her iki eşin de ölümü neticesinde yine mal rejiminin tasfiyesi ve artık değer alacağının hesaplanmasına gerek olmayacaktır.
2. Sözleşme ile Kanuni Paylaşım Esasında Farklı Bir Oranın Kabulü
Her eş veya mirasçıları, sözleşme ile farklı bir paylaştırma kararlaştırmamış ise, hesaplama sonucu ortaya çıkan diğer eşin artık değerinin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar.
Yani; Katılma Alacağı = Artık Değer × ½ olacaktır.
TMK m. 236’ da düzenlenen bu hüküm emredici değil tamamlayıcı niteliktedir. Nitekim TMK’ nın 237. maddesine göre; “ (1) Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir. (2) Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez.”
Madde hükmünden de açıkça anlaşılabileceği üzere eşler artık değerin paylaştırılması konusunda aralarında yapacakları mal rejimi sözleşmesi ile yarı yarıya paylaşım yerine başka oranlar da kabul edebileceklerdir. Bu durumda katılma alacağı, artık değerin eşlerin sözleşme ile kararlaştırdıkları orana bölünmesi ile belirlenecektir[4]. Bu durumda:
Katılma Alacağı = Artık Değer × Sözleşme ile Kararlaştırılan Oran olacaktır. Fakat madde hükmünün ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere yapılan bu anlaşma ile eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve altsoylarının saklı payları zedelenemez.
Mal rejimi sözleşmesi ile eşlerin paylaşmaya ilişkin yapabilecekleri düzenlemeler çeşitli şekillerde mümkün olabilecektir[5]:
Ø Mal rejimi sözleşmesi ile kanuni paylaşım oranından farklı bir oranın kabulü, sadece eşlerden birine ait edinilmiş mallara ilişkin olabileceği gibi her eş için farklı olarak da belirlenebilir.
Ø Eşlerin artık değere katılma oranları, mal rejiminin sona ermesine ilişkin hallere bağlı olarak da farklı belirlenebilir. Misal olarak, mal rejiminin eşlerden birinin ölümü ile sona ermesinde farklı, boşanma ile sona ermesinde farklı paylaşım oranlarının belirlenmesi mümkündür.
Ø Eşler mal rejimi sözleşmesi ile tek taraflı olarak veya karşılıklı olarak artık değere katılma alacağından vazgeçebilir.
Ø Eşlerin mal rejimi sözleşmesi ile edinilmiş mal grubuna ait olan bir malın kapsam dışı kalacağına da karar verebilecekleri doktrindeki hâkim görüşe göre kabul edilmektedir.
Yukarıdaki örneklemeler madde hükümlerine uygun olarak çeşitlendirilebilecektir.
II. KATILMA ALACAĞININ İFA ŞEKİLLERİ
1. Borç Nakit veya Ayni Olarak Ödenebilir
4721 sayılı TMK ‘nın 239. maddesi, “Ödeme ve ertelenmesi” başlığı altında katılma alacağının ne şekilde ifa edileceği hususunu hüküm altına almaktadır. Madde metnine göre; “(1) Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Ayni ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir.
(2) Katılma alacağının ve değer artış payının derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
(3) Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.”
Madde metininden de anlaşılacağı üzere katılma alacağı, borçlu eş tarafından nakdi veya ayni olarak ifa edilebilecektir. Ayni ödemelerde malların sürüm değeri esas alınır, bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir. Ödemenin para olarak değil de ayın olarak ödenmesini talep hakkı borçlu eşe aittir. Alacaklı eşe böyle bir hak tanınmamıştır. Örneğin; edinilmiş mallara katılma rejimi sona erdirilip mallar tasfiye edildikten sonra erkeğin mülkiyetinde olan daire, yazlık ve arazi erkek üzerinde kalacaktır. Kadının bu malların parasal değerinin yarısı için katılma alacağı mevcuttur. Burada erkek eş katılma alacağı borçlusudur. Erkek ister bu borcu nakdi olarak öder, isterse de ayni olarak ödeme yapar. Bunu seçim hakkı borçlu erkeğe aittir. Nakdi olarak ödeme yapmak istemezse örneğin katılma alacağının karşılamak koşuluyla yazlığı, arsayı ya da diğer gayrimenkullerinden birini kadına verebilir. Bu durumda kadının yapılan bu ödemeyi kabul mecburiyeti vardır ve bu ödeme şeklini alacaklı olan kadın eş teklif edemez[6]. Bu düzenlemenin getirilme amacı yeterli parası olmayan borçlu eşin, ifa nedeniyle malvarlığı değerlerini paraya çevirmek zorunda kalmasının ve bundan dolayı zarara uğramasını engellemektir.
2. Alacaklar Takas Edilir
TMK m. 236/1 hükmüne göre; “Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.” Hüküm açıkça eşlerin, birbirlerine karşı alacaklarını takas edebileceklerinin düzenlemektedir. Hâkim, tasfiye sırasında eşlerin karşılıklı alacaklarını re’ sen göz önünde tutacaktır. Böylelikle eşlerin karşılıklı katılma alacakları az olanı tutarında sona erecektir[7]. Burada 818 sayılı BK’ nın 118. maddesinde[8] düzenlenen takasa ilişkin hükümlerden farklı olarak taraflardan birinin irade beyanına ihtiyaç duymayan özel bir takas hali söz konusudur. Burada kanun katılma alacaklarının ifası aşamasında takas usulünü emredici olarak düzenlemektedir. Eşlerin irade beyanına ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilen bu takas hali yalnızca katılma alacakları konusunda söz konusudur. Yoksa mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan karşılıklı alacak ve borçlar yönünden takasın gerçekleşmesi için eşlerin bu yönde irade beyanı gerekmektedir.
Takas neticesine eşlerin birbirlerinden karşılıklı alacakları kalmamış ise bu durumda katılma alacağının ödenmesi konusu mevzu bahis olmayacaktır.
III. KATILMA ALACAĞININ MUACCELİYETİ
1. Genel Olarak
TMK’ nın katılma alacağına hangi andan itibaren faiz uygulanacağını düzenleyen 239. maddesinin 3. fıkrası gereği tasfiyenin tamamlanması ile katılma alacağının da muaccel olacağını anlıyoruz[9].
Tasfiyenin hangi anda tamamlandığı ise tasfiyenin tarafların anlaşması ile mi yoksa dava yolu ile yapıldığı bakımından farklılık göstermektedir. Eğer taraflar tasfiyeye ilişkin
olarak aralarında sözleşme yapmış iseler sözleşmenin kurulduğu anda tasfiye tamamlanmış olur ve katılma alacağı muaccel hale gelir. Tasfiye dava yolu ile gerçekleşmiş ise hâkim kararı ile tasfiye sona erecek ve katılma alacağı karar tarihinden itibaren muaccel hale gelecektir.
Tasfiyenin tamamlanması ile katılma alacağı muacceliyet kazanmakla birlikte, bu borç bir vadeye bağlı değildir. Bu nedenle borçlu eşin borçlu temerrüdüne düşmesi için diğer eşin ihtarına lüzum vardır.
2. Borçlu Eşe Vade Tanınabilir
TMK m. 239/2’ ye göre; “Katılma alacağının ve değer artış payının derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.”
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi sonucu alacaklı eş, katılma alacağının ifasını diğer eşten talep edebilir. Fakat bu ödemenin derhal yapılması borçlu eş için ekonomik bir sıkıntı oluşturacak ise kendisine süre verilip ödeme için süre tanınabilir. Katılma alacağının istenebilmesi için belirli bir vade tanınmasının temel koşulu derhal ödemenin ciddi güçlükler yaratacak olmasıdır. Ciddi güçlüklerin varlığını borçlu eş ispatlayacaktır. Bu durumda borç vadeye bağlanır ve ödeme planı yapılır. Yapılan bu ödeme planına göre de borçlu eş alacaklı eşe ödemelerini yapar. Vade, somut olayın koşullarına göre ‘uygun bir süre’ olarak belirlenir.
Katılma alacağının ödenmesinin ertelenmesini alacaklı eşten veya mirasçılarından borçlu talep edecektir. Katılma alacağının belirlenmesi davasında hâkim, hükmün uygulanma koşullarını tespit etmiş olsa bile kendiliğinden borçlu eşe ödeme için bir süre tanıyamaz[10].
3. Katılma Alacağı Tenkis Edilebilir veya Tamamen Kaldırılabilir
TMK m. 236/2 hükmüne göre; “Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.” Türk Kanun Koyucusu, kabul ettiği bu düzenleme ile evliliğin ve dolayısıyla mal rejiminin sona ermesine zina veya hayata kast nedeniyle boşanmaya kusurlu davranışı ile sebep olan eşin eşlerin evlilik birliği devam ederken biriktirdikleri malvarlığı değeri üzerinde kusursuz eş ile aynı randa hak sahibi olmasını hakkaniyete uygun görmemiştir. Bu düzenlemenin yanı sıra, yasada haysiyetsiz yaşama ve cürümden ötürü boşanma halinde böyle bir azaltma veya kaldırmanın düzenlemesini yapmamıştır[11]. Kanun metni bu yönüyle doktrinde yoğun eleştirilere tâbi olmakta ve bu hususta kanun boşluğu bulunmaktadır.
TMK m. 236 hükmünün uygulanabilmesi için eşlerin boşanmış olması gerekir[12]. Eğer malların tasfiyesi için dava açıldığı sırada zina veya hayata kast sebebiyle ikâme edilmiş boşanma davası henüz neticelenmemiş ise bu davanın sonucu beklenecektir[13]. Dolayısıyla söz konusu madde hükmünün uygulanabilmesi için tarafların boşanmış olmaları yetmez, eşler zina veya hayata kast nedeniyle boşanmış olmalıdırlar. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, şiddetli geçimsizlik gibi diğer boşanma sebeplerine dayanılarak gerçekleştirilen boşanmalarda katılma alacağında azaltma ya da kaldırma yapılmayacaktır.
Eşlerin evlilik birliğinden doğan borçlarından birisi de birbirlerine karşı sadakat borcudur. Zina, evlilik birliğini temelden sarsan ve eşleri duygusal manada ağır derecede yıpratan gayrimeşru ilişkileri ifade etmektedir. Dolayısıyla zina gizlilik içinde olmakta, ispatlanması çoğu zaman hiç de kolay olmamaktadır. Bu nedenle Yargıtay kararlarında zina olayının, şüphe yaratacak bir takım şüphelerin bulunması halinde karine olarak gerçekleştiğine hükmedilmektedir.
4. Alacaklı Eşe Güvence Verilir
TMK’ nın 239. Maddesinin son fıkrasına göre; “(3) Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.” Kanun metninden açıkça anlaşılacağı üzere alacaklı eş, borçlu eşten faiz talep edebilir. Ayrıca ödeme konusunda kendisine güvence verilmesini de isteyebilir. Buradaki güvence her türlü teminat yerine geçen mal olabilir[14].Katılma alacaklısının önceden faiz ve güvence talep haklarından feragat etmesi geçersizdir. Faiz oranı taraflarca kararlaştırılmamışsam mahkeme bunu yasal faiz olarak belirler. Bu durum birçok zaman iyiniyet kurallarına aykırılık neticesini doğurmaktadır. Nitekim tarafların faiz konusunda anlaşmaları çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bu durumda mahkemen direkt olarak yasal faize hükmetmesi hak kayıplarına yol açacaktır. Bu nedenle faiz oranı belirlenirken enflasyon farklarını, paranın satın alma gücünü ve borçlu eşin kazancını da göz önünde bulundurmak gerekir. Mahkemeler, gerekirse diğer faiz oranlarının uygulanmasına da karar vermelidirler.
5. Katılma Alacağının Tâbi Olduğu Zamanaşımı Süresi
Edinilmiş mallara katılma rejiminde ve diğer mal rejimlerine ilişkin düzenlemelerde katılma alacağının tâbi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle katılma alacağı zamanaşımı yönünden BK m. 125[15] hükmüne tâbidir. Dolayısıyla mal rejiminin tasfiyesinin yapılması ve katılma alacağının belirlenmesi, mal rejiminin sona ermesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tâbidir. Zamanaşımı, katılma alacağının muacceliyetinden itibaren başlar.
SONUÇ
Edinilmiş mallar katılma rejiminde katılma alacağı, şahsi bir alacak hakkı niteliğindedir.
Borçlu eş, katılma alacağından doğan borcunu ister ayni olarak isterse de nakdi olarak ödeyecektir. Katılma alacağının ifasında öncelikli olarak eşlerin birbirlerinden alacakları varsa bu takas edilir. Takası düzenleyen hükümler emredici niteliktedir. Bunun için BK’ nın genel hükümlerinde düzenlenen takas hükümlerinin aksine tarafların takas için irade beyanında bulunmalarına lüzum yoktur.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma katılma alacağı hakkaniyete uygun olarak azaltılabilir veya kaldırılabilir. Alacaklı eş, katılma alacağına karşılık güvence isteyebilir ve yine bu hususta katılma alacağına faiz yürütülmesi söz konusu olabilecektir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminde ve diğer mal rejimlerine ilişkin düzenlemelerde katılma alacağının tâbi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle katılma alacağı zamanaşımı yönünden BK m. 125 hükmüne tâbidir.
Hazırlayan
Metin POLAT
Metin POLAT
Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Murat DOĞAN
KISALTMALAR
B.K. : 818 sayılı Borçlar Kanunu
E. : Esas
e.t. : erişim tarihi
K. : Karar
m. : madde
R.G. : Resmi Gazete
s. : sayfa
S. : sayı
T. : tarih
TBK. : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
TMK : 4721 sayılı Türk Medeni kanunu
Y.2.H.D. : Yargıtay 2. Hukuk Dairesi
Y.8.H.D. : Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
yay. : yayıncılık.
KAYNAKÇA
GENÇCAN Ömer Uğur, Mal Rejimine İlişkin Genel Hükümler ve Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 1. Baskı, yetkin Yay., Ankara 2002.
ATEŞ Turan, Türk Medeni Kanununda Edinilmiş (kazanılmış) Mallara Katılma Rejimi, Genişletilmiş 2. Baskı, Beta Yay., İstanbul 2007.
ZEYTİN Zafer, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2008.
ŞIPKA Şükran/ÖZBİLEN Barış/ŞENSÖZ Ebru, Uygulamalı Aile Hukuku Sertifika Programı 3. Dönem 17-18 Kasım 2006, 1. Baskı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007.
SARI Suat, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 1. Baskı, Beşir Yay., İstanbul 2007.
metinpolat.av.tr
ÖZCAN Erkan, “ Edinilmiş Mallara Katılım Rejiminde Katılma Alacağının İfası”, http://www.ozcan-ozcan.av.tr, e.t. 09.05.2012.
--------------------------
[1] Ömer Uğur Gençcan, Mal Rejimine İlişkin Genel Hükümler ve Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 1. Baskı, yetkin Yay., Ankara 2002, s. 83; Zafer Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2008, s. 218; Erkan Özcan, “ Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Katılma Alacağının İfası”, http://www.ozcan-ozcan.av.tr/makale, e.t. 09.05.2012.
[2] Şükran Şıpka/Barış Özbilen/Ebru Şensöz, Uygulamalı Aile Hukuku Sertifika Programı 3. Dönem 17-18 Kasım 2006, 1. Baskı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007, s. 64; Suat Sarı, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 1. Baskı, Beşir Yay., İstanbul 2007, s. 245.
[3] Zeytin, s. 220.
[4] Şıpka/Özbilen/Şensöz, s. 63; Gençcan, s. 87; Zeytin, s. 221.
[5] Zeytin, s. 223-224.
[6] Turan Ateş, Türk Medeni Kanununda Edinilmiş (kazanılmış) Mallara Katılma Rejimi, Genişletilmiş 2. Baskı, Beta Yay., İstanbul 2007, s. 127-128; Sarı, s. 246.
[7] Sarı, s. 244.
[8] Bahsi geçen kanun maddesi 6098 sayılı TBK m. 139’ a tekabül etmektedir.
[9] Sarı, s. 247.
[10] Sarı, s. 249.
[11] Ateş, s. 128; Gençcan s. 84-85; Zeytin, s. 221.
[12] Gençcan, s. 85.
[13]“Davacının doğmamış haktan feragat edemeyeceği ileri sürülebilirse de; boşanma nedeniyle eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının dava tarihi itibarıyla sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibarıyla doğar ancak bu hakkın dava yolu ile kullanılabilmesi, tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi gerekir.” (Y.8.H.D. 12.04.2011 T. E.2010/4983 K.2011/2095.)
“Boşanma hükmü kesinleşmediğinden edinilmiş mallara katılma rejimi son bulmamıştır. Bu nedenle katılma alacağına ilişkin davanın tefriki ile boşanma hükmü kesinleştikten sonra işin esasının incelenmesi gerekir.” (Y.2.H.D. 03.10.2005 T. E.2005/10586 K.2005/17040.)
[14] Ateş, s. 132; Sarı, s. 251.
[15] Bahsi geçen madde hükmü 6098 sayılı TBK’ nın 146. maddesi karşılığıdır.