Düğünde takılan ziynet yani gram-çeyrek veya yarım altın, beşibiryerde, altın küpe, kolye seti, bilezik, pırlanta, elmas, kol saati, para, döviz gibi) altın, takı ve paraların kimde kalacağı tartışılır.
Hemen belirtelim ki bu konuda yasal bir düzenleme mevcut değil. Ayrıca hukukçular arasında görüş ayrılıkları da var.
Düğünde ziynet ve paralar bazen erkeğe bazen tadına takılır. Bazen de eşlerin birinin yakını tarafından taşınan bir keseye atılır. Ayrıca bu ziynetlerin küpe, kolye, bilezik, pırlanta gibi bazıları kadına, saat, kravat iğnesi, erkek yüzüğü gibi bazıları ise erkeğe özgüdür.
Yargıtayın bu konuda verdiği kararlara göre: düğünde kadına takılmış olan para ve altın dahil her türlü ziynet eşyasının (çeyrek altın, altın küpe, kolye seti, bilezik, pırlanta, elmas gibi) kadına ait olduğu kabul edilir.
Taraflarca farklı bir anlaşma yapılmadıkça veya yerel adetlere göre farklı bir düzenleme olmadıkça tüm bu takılar kadına bağışlanmış sayılır, onun kişisel malı niteliğindedir.
Tarafların evlilik içerisinde birbirlerine hediye olarak verdiği altın, elmas, pırlanta, saat gibi takı ve hediyeler ise bağışlanmış sayılır. Geri istenmez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, üç yıl önce 4 Mart 2020 günlü, 2017/3-1040 Esas, 2020/240 sayılı kararında, düğünde erkeğe takılan takıların erkeğe, kadına takılan takıların ise kadına ait olduğunu belirtti. Ancak bu yerleşik bir uygulama halini almadı.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ve 3.Hukuk Dairesi geçmişteki tüm kararlarında ilke olarak düğünde takılan takıların kadına ait olduğu görüşünü sürekli olarak uyguluyordu. Örneğin;
Bakınız Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 2016/9923 E., 2018/1103 K. sayısı ile verilen kararda:
"Düğünde kadına takılan ziynetler bağış hükmündedir ve kadının kişisel malıdır. Ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür."
denilmekte olduğu gibi:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından 2014/16026 E., 2015/9622 K. numarası ile verilmiş olan kararda:
"Dava; düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi; bunun mümkün olmaması halinde değerinin nakden tahsili talebine ilişkindir.
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.
denilmiş olmakla her iki daire kararının örtüştüğü görülmektedir.
Ancak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/5704 E., 2024/2402 K. sayılı 4/04/2024 günlü kararı ile düğünde takılan takılar kadına aittir görüşünü değiştirmiştir.
Bu değişiklik sonrası takıların kime ait sayılacağı ilgili ilke kararda aşağıdaki şekilde açıklamıştır.
"Dairemizin önceki içtihatları, "aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.) bunların hepsi kadına ait sayılır" yönündeydi.
Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur.
Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre; "Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir.
Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir"
Yukarıdaki karara göre düğünde takılan ziynet, altın vs davalarında ;
Taraflar arasında bir anlaşma olup olmadığı,
Bir anlaşma yoksa yerel örf ve adet kuralları olup olmadığı,
Taraflar arası anlaşma veya örf adet kuralı bulunmuyorsa erkeğe takılan takı erkeğin, kadına takılan takı kadının olacaktır.
Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur.
Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir.
Bu yeni Yargıtay inancına göre bilirkişi incelemesi hem ziynetlerin niteliği ve hangi cinse ait olduğu konusunda ve hem de sayıları, olası ağırlıkları konusunda önemli. İşte bu nedenle evlenen çiftlerin düğün CD’si, fotoğraf ve benzeri belgeleri korumaları ve gerektiğinde mahkemeye sunabilmelidirler.
Eşlerin evlilik içerisinde birikim amacıyla almış oldukları ekonomik değeri olan altın-ziynet üzerinde her ikisinin de edinilmiş mal nedeni ile yasal hakları vardır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/5704 E. , 2024/2402 K. sayılı 4/04/2024 günlü kararının gerekçesinin eleştirisi
Düğün takıları, evlenen çiftlere aileleri, akrabaları ve arkadaşları tarafından takı töreni esnasında takılan ve ekonomik değeri olan her türlü eşyadır.
Genel olarak takı takma nedeni aileler için örf ve adet olduğu içindir.
Akraba ve dostlar ise bazen evlenen çiftlere maddi destek sağlamak,
bazen de kendilerinin düğününe gelenlere ve takı takanlara karşılık verme bir bakıma manevi borcu ödeme amacını taşırlar.
Yargıtay 2. ve 3. Hukuk Daireleri düğünde kime takılırsa takılsın tüm takıların kadına ait olduğunu inancını yerleşik bir uygulama ve kadın lehine pozitif bir ayrımcılık olarak kabul etmiş ve çok uzun bir zaman diliminde bu inancını uygulamıştır.
Şimdi bu inancını değiştirirken gerekçe olarak:
“Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması,”
demiş. Bizim görüşümüze göre yakın zamanda toplumumuzun gelenek ve göreneklerinde bir değişiklik olmadı.
Bir diğer gerekçe:
“ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı”
Hukuksal ilişkilerin yapısının dinamik olduğu doğru ama geçmiş dönemlerde de “ekonomik” dalgalanmalar vardı.
Son gerekçe de:
“ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi,”
Eşlere maddi ve hatta manevi katkı sağlamak da yukarıda sözünü ettiğimiz gibi yüzyıllardır toplumda paylaşılan bir değer yargısıdır.
Kadınları ve kadın hakları savunucularının karşı koymak isteyecekleri bu kararın yankılarını ve hukuksal değerlendirilmelerini merakla bekleyip izlemeye çalışacağım.