Dilencilik suçu 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 33. maddesinde ve 5327 sayılı Türk Ceza Kanunun 229. maddesinde yer almaktadır. Kabahatler Kanunu’nda; dilencilik yapan kişiye idari para cezası verileceği ve elde edilen gelirin mülkiyetinin kamuya geçirilmesi şeklinde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nda ise “çocukları, beden ruh veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimseleri araç olarak kullanan, bu suçun üçüncü derece dâhil kan hısımları ya da eş tarafından işlenmesi, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenmesi” şeklinde düzenlenmiştir. Kabahatler Kanunu’nun 15. maddesine göre bir suç hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmışsa, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanır.
Dilencilik suçu ve dolandırıcılık suçunda korunan hukuki değerler birbirinden farklıdır. Dilencilik suçunda korunan hukuki değer genel ahlaktır. Amaç toplumun manevi duyguları duygularının sömürülmesine engel olmaktır. Bununla birlikte çocuk ya da beden veya ruh beden veya ruhsal bakımdan kendisini savunamayan kimselerin sömürülmesine engel olma gayesiyle insan onurunun korunmasıdır.[1] Dolandırıcılık suçunda ise hem bireylerin mülkiyet hakları, hem de hürriyet haklarıdır.
Her iki suç bakımından failin tespitine bakıldığında birbirine benzerlik göstermektedir. Ancak Türk Ceza Kanunu 229. maddenin 2. fıkrasında tanımlanan dilencilik suçuna göre üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımları ya da eş tarafından işlenmesi durumunda görünüşte özgü suç kavramı ortaya çıkmaktadır. Görünüşte özgü suç normalde herkes tarafından işlenebilir olan suçların, nitelikli hallerinin yalnızca belli niteliklere sahip kişiler tarafından işlenmesiyle oluşabilecek suçları belirtir. Dolandırıcılık suçunda ise fail herkes tarafından işlenebilen bir suç olarak en temel şekilde karşımıza çıkar.
Her iki suç tipi mağdur bakımından benzerlik göstermektedir. Her iki suç tipinde de mağdur herkes olabilir. Ancak dilencilik suçunda genel ahlak kuralının sömürülmesinin önüne geçilmek istenmiştir. Genel ahlak kuralının ihlal edilmesi halinde mağdur toplum yani herkes olabilir. Yargıtay, “Dilencilik suçunda mağdurenin adı geçen ile dilencilik yaptığı sırada yakalanması ve sanıklardan adı geçenin öz kızına bakamadığı için diğer sanığa kızını teslim ettiğini aşamalarda beyan ettiğinin anlaşılması karşısında, 8 yaşı içinde bulunan mağdurenin duruşmada dinlendikten ve babası olan sanığın ekonomik ve sosyal durumuna dair zabıta ve muhtarlık araştırması yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gerektiğine karar vermiştir.[2] Dolandırıcılık suçunda ise mağdur malvarlığı yönünden zarara uğrayan kişi suçun mağduru olarak kabul edilmektedir.[3]
Dilencilik suçunun maddi unsuru, çocukları, beden ruh veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişinin kullanılmasıdır. Bu suç tipi kasten işlenebilen suçlardandır. Toplumun manevi duygularının istismar edilmesi suretiyle dilencilik suçu oluşmaktadır. Dolandırıcılık suçu ise hileli davranışın varlığı, muhatabın aldatılması ve yararın sağlanmış olmasıdır.
(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
KAYNAKÇA
BİRTEK Fatih, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt5, Sayı2,2014
AYDIN Devrim, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Dolandırıcılık Suçu, Cilt11, Sayı2, 2021
Yargıtay 14. CD. 17.2.2014 tarih, E. 2014/851 ve K. 2014/1728
-------
[1] BİRTEK Fatih, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt5, Sayı2,2014 s.139
[2] Yargıtay 14. CD. 17.2.2014 tarih, E. 2014/851 ve K. 2014/1728
[3] AYDIN Devrim, Hacettepe Üniversitesi Huku Fakültesi Dergisi, Dolandırıcılık Suçu, Cilt11, Sayı2, 2021 s.657